Arapça:
مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِي اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللَّهُ بِنُورِهِمْ وَتَرَكَهُمْ فِي ظُلُمَاتٍ لَّا يُبْصِرُونَ
Çeviriyazı:
meŝelühüm kemeŝeli-lleẕi-stevḳade nârâ. felemmâ eḍâet mâ ḥavlehû ẕehebe-llâhü binûrihim veterakehüm fî żulümâtil lâ yübṣirûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
Diyanet İşleri:
Onlar, çevresini aydınlatmak için ateş yakan kimseye benzerler ki, Allah ışıklarını yok edince, onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakmıştır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlar, bir ateş yakıp ışıklanmak isteyen kimseye benzerler. Ateş, çevrelerindeki şeyleri aydınlattı mı Allah, nurlarını alıverir de onları karanlıklarda bırakır, görmezler.
Şaban Piriş:
Onların hali, ateş yakan kimsenin haline benzer. Ateş etrafını aydınlattığı sırada Allah onun ışığını giderir ve onları karanlıklar içerisinde görmez bir halde bırakır.
Edip Yüksel:
Durumları, ateş yakan kimselerin şu durumuna benzer: Ateş çevrelerini aydınlatmaya başlayınca ALLAH onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır.
Ali Bulaç:
Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
Suat Yıldırım:
Bunların durumu, aydınlanmak için ateş yakan bir kimsenin durumuna benzer. Ateş çevresini aydınlatır aydınlatmaz. Allah onların gözlerinin nurunu giderir ve karanlıklar içinde bırakır, onlar da göremez olurlar. [63,3]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onların meseli, ateş yakmış kimsenin meseli gibidir ki, o ateş vaktâ ki çevresindekilerini aydınlattı.Hak Teâlâ hemen onların nûrunu giderdi, onları zulmetler içinde görmez bir halde bıraktı.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.
Bekir Sadak:
Onlar, cevresini aydinlatmak icin ates yakan kimseye benzerler ki, Allah isiklarini yok edince, onlari karanliklar icinde gormez bir halde birakmistir.
İbni Kesir:
Onların misali
Adem Uğur:
Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır
İskender Ali Mihr:
Onların durumu, ateş yakıp böylece çevresindeki şeyleri aydınlattığı zaman Allah´ın nurlarını giderdiği ve onları karanlıklar içinde bıraktığı kimselerin durumu gibidir. (Artık) onlar göremezler.
Celal Yıldırım:
Onların durumu o kimselere benzer ki, bir ateş yakmak isteyip (yakılan) ateş çevrelerini aydınlatınca Allah ışıklarını tutup almış da onları zifiri karanlıklar içinde bırakmıştır. (Böylece onlar) göremez olmuşlardır.
Tefhim ul Kuran:
Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer
Fransızca:
Ils ressemblent à quelqu'un qui a allumé un feu; puis quand le feu a illuminé tout à l'entour, Allah a fait disparaître leur lumière et les a abandonnés dans les ténèbres où ils ne voient plus rien.
İspanyolca:
Son como uno que alumbra un fuego. En cuanto éste ilumina lo que le rodea, Alá se les lleva la luz y les deja en tinieblas: no ven.
İtalyanca:
Assomigliano a chi accende un fuoco; poi, quando il fuoco ha illuminato i suoi dintorni, Allah sottrae loro la luce e li abbandona nelle tenebre in cui non vedono nulla.
Almanca:
Ihr Gleichnis ähnelt dem Gleichnis desjenigen, der Feuer anzumachen suchte, und nachdem es seine Umgebung erhellt hatte, nahm ALLAH ihnen ihr Licht weg und ließ sie in Finsternissen zurück - sie können nicht sehen.
Çince:
他们譬如燃火的人,当火光照亮了他们的四周的时候,真主把他们的火光拿去,让他们在重重的黑暗中,甚麽也看不见。
Hollandaca:
Zij gelijken op hem, die een vuur ontsteekt en dat, wanneer het zijn licht op de omringende voorwerpen heeft geworpen, door God wordt uitgebluscht, hen in de duisternis latende opdat zij niet kunnen zien.
Rusça:
Они подобны тому, кто разжег огонь. Когда же огонь озарил все вокруг него, Аллах лишил их света и оставил их в темноте, где они ничего не видят.
Somalice:
waxay la mid yihiin mid huriyey Dab, markuu iftiimiyay gaararkoodana yaa Eche la tagay Nuurkoodii ugagana tadax arkayn.
Swahilice:
Mfano wao ni kama mfano wa aliye koka moto, na ulipo tanda mwangaza wake kote kote Mwenyezi Mungu aliiondoa nuru yao na akawawacha katika giza, hawaoni.
Uygurca:
ئۇلار گوياكى (كېچىدە ئىسسىنىش ۋە يورۇقلۇق ئېلىش ئۈچۈن) ئوت ياققان كىشىلەرگە ئوخشايدۇ، ئوت ئۇلارنىڭ ئەتراپىنى يورۇتقاندا، اﷲ ئۇلارنىڭ (ئوتىنىڭ) يورۇقىنى ئۆچۈرۈۋەتتى، ئۇلارنى (ئەتراپىدىكى ھېچ نەرسىنى) كۆرەلمەيدىغان قاراڭغۇلۇقتا قالدۇردى
Japonca:
かれらを譬えれば火を灯す者のようで,折角火が辺りを照らしたのに,アッラーはかれらの光を取り上げられ,暗闇の中に取り残されたので,何二つ見ることが出来ない。
Arapça (Ürdün):
«مثلهم» صفتهم في نفاقهم «كمثل الذي استوقد» أوقد «ناراً» في ظلمة «فلما أضاءت» أنارت «ما حوله» فأبصر واستدفأ وأمن مما يخافه «ذهب الله بنورهم» أطفأه وجُمع الضمير مراعاة لمعنى الذي «وتركهم في ظلمات لا يبصرون» ما حولهم متحيرين عن الطريق خائفين فكذلك هؤلاء أمِنوا بإظهار كلمة الإيمان فإذا ماتوا جاءهم الخوف والعذاب.
Hintçe:
उन लोगों की मिसाल (तो) उस शख्स की सी है जिसने (रात के वक्त मजमे में) भड़कती हुईआग रौशन की फिर जब आग (के शोले) ने उसके गिर्दों पेश (चारों ओर) खूब उजाला कर दिया तो खुदा ने उनकी रौशनी ले ली और उनको घटाटोप अंधेरे में छोड़ दिया
Tayca:
อุปมาพวกเขานั้น ดังผู้ที่จุดไฟขึ้น ครั้งเมื่อไฟได้ให้แสงสว่างแก่สิ่งที่อยู่รอบ ๆ ตัวเขา อัลลอฮฺก็ทรงนำเอาแสงสว่างของพวกเขาไป และปล่อยพวกเขาไว้ในบรรดาความมืด ซึ่งพวกเขาไม่สามารถจะมองเห็นได้
İbranice:
משלם כמשלו של האיש שהדליק אש, וכשהאש האירה על סביבותיו, נטל אלוהים את אורם והשאירם באפילה ואינם רואים
Hırvatça:
Oni su slični onome koji potpali vatru, a kada ona osvijetli ono što oko njega je, Allah im oduzme svjetlo i ostavi ih u tminama, pa ništa ne vide.
Rumence:
Ei sunt asemenea celor care aprind un foc, iar când focul luminează cele dimprejurul lor, Dumnezeu le ia lumina, lăsându-i în întunecimi, iar ei nu mai văd nimic.
Transliteration:
Mathaluhum kamathali allathee istawqada naran falamma adaat ma hawlahu thahaba Allahu binoorihim watarakahum fee thulumatin la yubsiroona
Türkçe:
Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.
Sahih International:
Their example is that of one who kindled a fire, but when it illuminated what was around him, Allah took away their light and left them in darkness [so] they could not see.
İngilizce:
Their similitude is that of a man who kindled a fire; when it lighted all around him, Allah took away their light and left them in utter darkness. So they could not see.
Azerbaycanca:
Onların (münafiqlərin) halı (qaranlıq gecədə) od yandıran şəxsin halına bənzər. Od (yanıb) ətrafındakıları işıqlandırdığı zaman Allah onların işıgını keçirər və özlərini zülmət içərisində qoyar, (artıq heç nə) görməzlər.
Süleyman Ateş:
Onların durumu, tıpkı şuna benzer ki, (aydınlanmak için) bir ateş yakmak istedi. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların nurunu giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
Diyanet Vakfı:
Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler.
Erhan Aktaş:
Onların durumu karanlıkta ateş yakan kimselerin durumu gibidir. Ateş, etraflarını aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların ışığını yok eder ve onları karanlıklar içinde görmez halde bırakır.
Kral Fahd:
Onların (münafıkların) durumu, ateş yakan bir kimsenin misali gibidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığında Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları görmez bir halde karanlıklar içinde bırakıverir.
Hasan Basri Çantay:
Onların haali bir ateş yakanın haali gibidir ki o (ateş) çevresindekileri aydınlatınca Allah ışıklarını giderib (söndürüb) kendilerini karanlıklar içinde, görmez (ve şaşkın kimse) ler haalinde bırakıvermişdir.
Muhammed Esed:
Onların hali, ateş yakan öyle kimselerin haline benzer ki, o (ateş), çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah, görmesinler diye ışıklarını alıp onları zifiri karanlığa gömer;
Gültekin Onan:
Onların hali / örneği / durumu, ateş yakan kimsenin hali / örneği / durumu gibidir: Ateş çevresini aydınlatmaya başlayınca Tanrı onların ışığını (nur) giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakıverir.
Ali Fikri Yavuz:
Onların hâli, o kimsenin hâli gibidir ki, o (korkulu bir sahrada) ateş yaktı da çevresini aydınlattığı zaman, tam o sırada Allah nurlarını giderip kendilerini karanlıklar içinde bıraktı
Portekizce:
Parecem-se com aqueles que fez arder um fogo; mas, quando este iluminou tudo que o rodeava, Deus extinguiu-lhes a luz,deixando-os sem ver, nas trevas.
İsveççe:
De kan liknas vid en [man] som tänder en eld, och då elden lyser upp [alla] som står omkring, tar Gud ifrån dem deras ljus och lämnar dem i mörker så att de ingenting kan se -
Farsça:
سرگذشت آنان مانند کسانی است که [در شب بسیار تاریک بیابان] آتشی افروختند [تا در پرتو آن خود را از خطر نجات دهند] ، چون آتش پیرامونشان را روشن ساخت، خدا [به وسیله توفانی سهمگین] نورشان را خاموش کرد و آنان را در تاریکی هایی که مطلقاً نمی دیدند واگذاشت.
Kürtçe:
(دوو ڕووەکان) وێنەیان وەک یەکێک وایە کە ( لەشەوێکی تاریکدا) ئاگرێک ھەڵگیرسێنێت کە لەگەڵ دەوروبەری ڕووناک کردەوە خوا ( خێرا) ڕووناکی یەکەیان لێ بکوژێنێتەوە, وە بیان ھێڵێتەوە لەناو چەند تاریکیەکی وادا کەھیچ نەبینن
Özbekçe:
Улар мисоли ёққан ўти энди атрофини ёритганида Аллоҳ нурларини кетказиб, қоронғу зулматларда қолдирган кишиларга ўхшайдилар. Улар кўрмайдилар. (Ҳақиқатда ҳам, мунофиқлар кофирларнинг зидди ўлароқ, аввал бошдан Ислом даъватини эшитдилар. Ислом-иймон калималарини нутқ қилдилар, ҳатто яхшигина қулоқ осдилар, иймон келтирдик, дедилар, ибодат ҳам қилдилар. Кейин эса, ҳаммасини ташлаб, инкор қилиб, куфр, нифоқ, шак-шубҳа зулматларида қолиб кетдилар.)
Malayca:
Perbandingan hal mereka (golongan yang munafik itu) samalah seperti orang yang menyalakan api; apabila api itu menerangi sekelilingnya, (tiba-tiba) Allah hilangkan cahaya (yang menerangi) mereka, dan dibiarkannya mereka dalam gelap- gelita, tidak dapat melihat (sesuatu pun).
Arnavutça:
Ata (që janë zhytur në të këqia e bredhin andej-këndej) janë të ngjashëm me ata që ndezin zjarrin, i cili kur ta ndriçojë rrethin e tyre, Perëndia ua merr dritën, i le në errësirë dhe ata nuk shohin asgjë!
Bulgarca:
Те приличат на човек, запалил огън, но щом наоколо се озари, Аллах отнася техния светлик и ги оставя в тъмнини, да не виждат.
Sırpça:
Они су слични ономе који потпали ватру, а када она осветли оно што је око њега, Аллах им одузме светло и остави их у тминама, па ништа не виде.
Çekçe:
Podobají se tomu, jenž rozžehl oheň: když osvětleno jim bylo vše, co je kolem, Bůh odnesl jim světlo a nechal je v temnotě, nevidoucí.
Urduca:
اِن کی مثال ایسی ہے جیسے ایک شخص نے آگ روشن کی اور جب اُس نے سارے ماحول کو روشن کر دیا تو اللہ نے اِن کا نور بصارت سلب کر لیا اور انہیں اس حال میں چھوڑ دیا کہ تاریکیوں میں انہیں کچھ نظر نہیں آتا
Tacikçe:
Мисолашон мисли он касест, ки оташе афрӯхт, чун атрофашро равшан сохт, Худо рӯшнои аз онон бозгирифт ва нобино дар торики раҳояшон кард.
Tatarca:
Аларның мисалы – караңгы кичтә ут яндырып, үз тирәләрен яктырткан вакытларында Аллаһ утларын сүндереп, караңгыда калдырган, һичнәрсә күрмәүче кешеләр кебидер.
Endonezyaca:
Perumpamaan mereka adalah seperti orang yang menyalakan api, maka setelah api itu menerangi sekelilingnya Allah hilangkan cahaya (yang menyinari) mereka, dan membiarkan mereka dalam kegelapan, tidak dapat melihat.
Amharca:
(በንፍቅና) ምሳሌያቸው እንደዚያ እሳትን እንዳነደደ ሰው በዙሪያው ያለውን ሁሉ ባበራች ጊዜም አላህ ብርሃናቸውን እንደወሰደባቸው በጨለማዎችም ውስጥ የማያዩ ኾነው እንደተዋቸው (ሰዎች) ብጤ ነው፡፡
Tamilce:
அவர்களின் உதாரணம் நெருப்பை மூட்டியவர்களின் உதாரணத்தைப் போலாகும். அது, அவர்களைச் சுற்றியுள்ளதை வெளிச்சமாக்கியபோது அல்லாஹ் அவர்களின் ஒளியை போக்கிவிட்டான். இன்னும், அவன் அவர்களை இருள்களில் - அவர்கள் (எதையும்) பார்க்க முடியாதவர்களாக - விட்டுவிட்டான்.
Korece:
그들을 비유하사 그들이 불을 켜 놓았으나 하나님께서 그들 주변의 빛을 거두어 가시고 그들 을 암흑속에 버리나니 그들은 보 지도 못하고
Vietnamca:
Hình ảnh của họ giống như hình ảnh của một người nhúm lên ngọn lửa, khi ngọn lửa soi sáng mọi vật xung quanh, Allah lấy đi mất ánh sáng của họ, Ngài bỏ mặc họ trong tăm tối mù mịt, họ chẳng nhìn thấy gì.
Ayet Linkleri: