Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

15

Sûredeki Ayet No: 

63

Ayet No: 

1865

Sayfa No: 

265

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا فِيهِ يَمْتَرُونَ

Çeviriyazı: 

ḳâlû bel ci'nâke bimâ kânû fîhi yemterûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Elçiler dediler ki: "Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik."

Diyanet İşleri: 

Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün dediler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlar, biz dediler, onların şüphe ettikleri şeyi getirdik.

Şaban Piriş: 

Biz sana hakkında şüphe ettiklerini (azabı) getirdik.

Edip Yüksel: 

Dediler ki: " Onların kuşkulandıkları şeyi sana getirdik."

Ali Bulaç: 

Hayır" dediler. "Biz sana, onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik.

Suat Yıldırım: 

“Yok” dediler, “Biz sana, onların şüphe ettikleri cezayı getirdik ve sana emr-i Hak ile geldik, emin ol biz sadık kimseleriz.Hemen gecenin sonunda aileni yola çıkar, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse dönüp ardına bakmasın, size emredilen yere geçin gidin.” [15,8; 11,65]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

(63-64) (Onlar da) Dediler ki: «Hayır,biz sana onların kendisinde şüphe eder oldukları şey ile geldik. Ve sana hak ile geldik ve şüphe yok ki, biz elbette sâdıklardanız.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dediler: "Sana öyle bir şey getirdik ki, onun hakkında kuşkulanıp duruyorlardı."

Bekir Sadak: 

(68-69) Lut: «Bunlar benim konuklarimdir, onlara karsi beni rusvay etmeyin, Allah´tan korkun, beni utandirmayin» dedi.

İbni Kesir: 

Onlar da: Biz, sana sadece onların şüphe edip durdukları azabı getirdik.

Adem Uğur: 

Dediler ki: &quot

İskender Ali Mihr: 

“Hayır, biz, onların hakkında şüphe ettikleri şey ile sana geldik.” dediler.

Celal Yıldırım: 

Onlar da, «kavmin, hakkında şüphe edip durdukları şeyi (gelecek azabı) sana getirdik.

Tefhim ul Kuran: 

«Hayır» dediler, «Biz sana onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik.»

Fransızca: 

- Ils dirent : "Nous sommes plutôt venus à toi en apportant (le châtiment) à propos duquel ils doutaient.

İspanyolca: 

Dijeron: «¡No, sino que te traemos aquello de que han dudado!

İtalyanca: 

Risposero: «Anzi, siamo venuti a te [per recare] ciò di cui dubitano.

Almanca: 

Sie sagten: "Nein, sondern wir brachten dir das, was sie anzuzweifeln pflegten.

Çince: 

他们说:不然;我们把他们一向争论的(刑罚)带来给你了。

Hollandaca: 

Zij antwoordden: Maar wij zijn tot u gekomen om de straf uit te voeren, waaromtrent uwe medeburgers in twijfel verkeeren.

Rusça: 

Они сказали: "Но мы явились к тебе с тем, в чем они сомневались.

Somalice: 

Waxayna dhaheen saas ma aha ee Waxaannu kuula Nimid waxay Shakisanaayeen (Halaagoodii).

Swahilice: 

Wakasema: Bali sisi tumekuletea yale waliyo kuwa wakiyafanyia shaka.

Uygurca: 

ئۇلار ئېيتتى: «ئۇنداق ئەمەس (بىز اﷲ نىڭ ئەلچىلىرىمىز)، بىز سېنىڭ ئالدىڭغا ئۇلار (يەنى سېنىڭ قەۋمىڭ) شەكلىنىۋاتقان ئازابنى ئېلىپ كەلدۇق

Japonca: 

かれらは言った。「いや,わたしたちはかれらの疑いを抱いていることに関して,あなたのところに来たのである。

Arapça (Ürdün): 

«قالوا بل جئناك بما كانوا» أي قومك «فيه يمترون» يشكون وهو العذاب.

Hintçe: 

जिसके बारे में आपकी क़ौम के लोग शक़ रखते थे

Tayca: 

พวกเขากล่าวว่า “แต่ว่าเรามาหาท่าน (ลูฏ) ด้วยเรื่องที่พวกเขาสงสัยกันอยู่

İbranice: 

אמרו (ללוט:) 'אנו באנו אליך עם (העונש) אשר פקפקו בו

Hırvatça: 

"Ne", rekoše oni. "Donosimo ti ono u što ovi stalno sumnjaju,

Rumence: 

Ei spuseră: “Nu!... Am venit la tine aducând ceea de care ei se îndoiesc,

Transliteration: 

Qaloo bal jinaka bima kanoo feehi yamtaroona

Türkçe: 

Dediler: "Sana öyle bir şey getirdik ki,onun hakkında kuşkulanıp duruyorlardı."

Sahih International: 

They said, "But we have come to you with that about which they were disputing,

İngilizce: 

They said: "Yea, we have come to thee to accomplish that of which they doubt.

Azerbaycanca: 

(Mələklər) belə cavab verdilər: “Xeyr, biz sənə onların (ümmətindən olan kafirlərin) şübhə etdikləri şeyi (əzabı) gətirmişik!

Süleyman Ateş: 

Dediler ki: "Doğrusu, biz onların, hakkında şüphe ettikleri((tanrı azabı)nı sana getirdik,"

Diyanet Vakfı: 

Dediler ki: "Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helakı) getirdik.

Erhan Aktaş: 

Elçiler: “Hayır! Biz sana hakkında kuşku duyulan azâbın haberini getirdik;”

Kral Fahd: 

Dediler ki: «Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik.

Hasan Basri Çantay: 

Onlar da: «Hayır, dediler, biz sana onların, hakkında şek etmekde oldukları şey´i (azabı) getirdik».

Muhammed Esed: 

Onlar da: "Evet, fakat biz sana, (kötülükten yana olanların) şüphe edip durdukları şey(i duyurmak) için geldik" diye cevap verdiler,

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Elçiler dediler ki: “- Yok, biz sana kavminin şüphe edip durdukları azabı getirdik.

Portekizce: 

Disseram-lhe: Sim! Trazemos-te aquilo de que os teus concidadãos haviam duvidado.

İsveççe: 

De svarade: "Nej, [vi är Guds utsända och] vi har kommit till dig med det som [dessa människor] aldrig ville tro på;

Farsça: 

گفتند: [نه، ما آشنا هستیم] با چیزی نزد تو آمده ایم که قومت همواره در آن تردید داشتند.

Kürtçe: 

ووتیان بەڵکو ئێمە بۆمان ھێناوی ئەو (سزای) کە ئەوان تێیدا دوودڵ بوون

Özbekçe: 

Улар: «Йўқ! Биз сенга улар шак қилаётган нарса ила келдик.

Malayca: 

Mereka menjawab: "(Kedatangan kami bukan untuk mendukacitakanmu) bahkan kami datang kepadamu untuk membawa azab yang mereka ragu-ragukan kebenarannya.

Arnavutça: 

Ata thanë: “Jo, na të kemi sjellur atë, në të cilën ata (mohuesit nga populli yt) dyshojnë,

Bulgarca: 

Казаха: “Да, дойдохме при теб с онова, за което се съмняват [твоите хора].

Sırpça: 

„Не“, казаше они. „Доносимо ти оно у шта ови стално сумњају,

Çekçe: 

Odpověděli: 'Nikoliv, my přišli k tobě se slibem, jejž oni v pochybnost brali,

Urduca: 

اُنہوں نے جواب دیا "نہیں، بلکہ ہم وہی چیز لے کر آئے ہیں جس کے آنے میں یہ لوگ شک کر رہے تھے

Tacikçe: 

Гуфтанд: «На, чизеро, ки дар он шак мекарданд, овардаем.

Tatarca: 

Фәрештәләр әйттеләр: "Кәферләр шик тоткан ґәзаб белән килдек, ягъни Лут үзенең кауменә: әгәр фәхеш эшләрегездән тәүбә итмәсәгез һәм исламны кабул итмәсәгез, сезгә тиздән каты ґәзаб киләчәк дигән сүзенә ышанмадылар.

Endonezyaca: 

Para utusan menjawab: "Sebenarnya kami ini datang kepadamu dengan membawa azab yang selalu mereka dustakan.

Amharca: 

«አይደለም እኛ ሕዝቦችህ በርሱ ይጠራጠሩበት በነበሩት ቅጣት መጣንህ» አሉት፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் கூறினார்கள்: “மாறாக! (உம் மக்களாகிய) இவர்கள் சந்தேகித்துக் கொண்டிருந்ததை (-அல்லாஹ்வின் தண்டனையை) உம்மிடம் கொண்டு வந்துள்ளோம்.”

Korece: 

우리는 사자로써 백성들이 의심하는 것을 완성하고자 당신 께 왔나이다

Vietnamca: 

(Các Sứ Giả) đáp: “Không, chúng tôi đến với ngươi mang theo điều (trừng phạt) mà (đám dân của ngươi) đã hoài nghi.”