Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

17

Sûredeki Ayet No: 

60

Ayet No: 

2089

Sayfa No: 

288

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ ۚ وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤْيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلَّا فِتْنَةً لِّلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْآنِ ۚ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا طُغْيَانًا كَبِيرًا

Çeviriyazı: 

veiẕ ḳulnâ leke inne rabbeke eḥâṭa binnâs. vemâ ce`alne-rru'ye-lletî eraynâke illâ fitnetel linnâsi veşşecerate-lmel`ûnete fi-lḳur'ân. venüḫavvifühüm femâ yezîdühüm illâ ṭugyânen kebîrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Vaktiyle sana şöyle vahyettiğimizi hatırla: "Şüphesiz Rabbin insanları kuşatmıştır." (İsrâ gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temâşâyı ve Kur'ân'da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları, korkutuyoruz, fakat bu onlara ancak büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç vermiyor.

Diyanet İşleri: 

Sana: "Rabbin şüphesiz insanları kuşatmıştır" demiştik; sana gösterdiğimiz rüya ile ve Kuran'da lanetlenmiş ağaçla, sadece insanları denedik. Biz onları korkutuyoruz, fakat bu onlara büyük taşkınlık vermekten başka birşeye yaramıyor.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

An o zamanı, hani sana demiştik ki hiç şüphe yok, Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır ve biz sana gösterdiğimiz rüyayı da, Kur'an 'daki lanetlenmiş ağacı da ancak insanları sınamak için gösterdik ve onları korkutmadayız, fakat bu, ancak onların taşkınlıklarını arttırmada.

Şaban Piriş: 

Sana “Rabbin tüm insanları çepeçevre kuşatmıştır” demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayı da ve Kur’an’da lanetlenmiş ağacı da insanlar için bir fitne/imtihan yaptık. Onları korkutuyoruz, ancak bu onların büyük taşkınlıklarından başka bir şeyini artırmıyor.

Edip Yüksel: 

Rabbinin insanları kuşatmış olduğunu sana bildirmiştik. Fakat sana gösterdiğimiz görüntü ile ve Kuran'da lanetlenen ağaçla adece insanları denedik. Biz onları uyarırız, ancak bu, onların azgınlığına büyük bir katkıda bulunmaktan başka sonuç vermiyor.

Ali Bulaç: 

Hani Biz sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık, Kur'an'da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor.

Suat Yıldırım: 

Unutma ki vaktiyle sana: “Rabbin insanları ilim ve kudretiyle kuşatmıştır.” demiştik.Gerek miraçta sana gösterdiğimiz temaşayı, gerek Kur'ân’da lânetlenen ve cehennemin dibinde biten o zakkum ağacını, sırf insanları deneme vesilesi kıldık.Biz onları tehdit ediyoruz da bu, onların azgınlığını artırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve sana demiştik ki: «Senin Rabbin şüphesiz bütün nâsı ihata etmiştir ve sana göstermiş olduğumuz temaşayı ve Kur´an´daki lânet edilmiş olan ağacı da nâsa ancak bir imtihan için kılmıştık ve onları korkutuyoruz. Halbuki onlara pek büyük bir taşkınlıktan başka bir şey artırmış olmuyor.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Hani, sana: "Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır." demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı/soyu da insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik. Biz onları korkutuyoruz ama bu onların kudurganlığını artırmaktan başka bir katkı sağlamıyor.

Bekir Sadak: 

Dogrusu Benim mumin kullarim uzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.»

İbni Kesir: 

Hani sana demiştik ki: Rabbın gerçekten insanları kuşatmıştır. Sonra göstermiş olduğumuz rüyayı sadece insanlar için bir imtihan kıldık. Kur´an´da lanetlenmiş olan ağacı da. Biz onları korkutuyoruz ama bu, onlara büyük bir azgınlık vermekten başka bir şeyi artırmıyor.

Adem Uğur: 

Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik. Sana gösterdiğimiz o görüntüleri ve Kur´an´da lânetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik. Biz onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz.

İskender Ali Mihr: 

Rabbinin, insanları muhakkak (rahmeti ve ilmiyle) ihata ettiğini (kapladığını) sana söylemiştik. Sana (kalp gözü ile) gösterdiğimiz o rüyeti ve Kur´ân-ı Kerim´deki lânetlenmiş ağacı (zakkum ağacı), insanlara sadece fitne (imtihan) kıldık. Ve Biz, onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onların büyük azgınlıklarından (büyük günahlarından) başka bir şeyi arttırmıyor.

Celal Yıldırım: 

Hani biz sana, Rabbin gerçekten bütün insanları (ilmiyle, kudretiyle, saltanotiyle, tedbir ve tasarrufuyla) kuşatmıştır, demiştik. Sana gösterdiğimiz görüntüyü (ya da rüyayı) ve Kur´ân´da lanetlenmiş ağacı sadece insanlara bir fitne (imtihan) kıldık ve onları (böylece) korkuturuz

Tefhim ul Kuran: 

Ey Muhammed bir zaman sana: «Şüphesiz Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır.» demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur´an´da lanetlenen ağacı ancak insanlara bir fitne (sınama aracı) yaptık. Biz onları arka arkaya korkutuyoruz, fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şeyi artırmaya yaramıyor.

Fransızca: 

Et lorsque Nous te disions que ton Seigneur cerne tous les gens (par Sa puissance et Son savoir). Quant à la vision que Nous t'avons montrée, Nous ne l'avons faite que pour éprouver les gens, tout comme l'arbre maudit mentionné dans le Coran. Nous les menaçons; mais cela ne fait qu'augmenter leurs grande transgression .

İspanyolca: 

Y cuando te dijimos: «Tu Señor cerca a los hombres». No hicimos del sueño que te mostramos y del árbol maldito mencionado en el Corán sino tentación para los hombres. Cuanto más les amedrentamos, más aumenta su rebeldía.

İtalyanca: 

[Ricorda] quando dicemmo: "In verità il tuo Signore ti proteggerà dagliuomini. E la visione che ti abbiamo dato altro non è che una tentazione per le genti - come del resto l'albero maledetto nel Corano". Noi minacciamo, ma [ciò] non serve che ad accrescere la loro ribellione.

Almanca: 

Und (erinnere daran), als WIR dir sagten: "Gewiß, dein HERR wird die Menschen zugrunde richten!" Und WIR machten das Traumgesicht, dasWIR dich sehen ließen, nur als Fitna für die Menschen, so auch den verfluchten Baum im Quran. Und WIR ermahnen sie, doch dies bestärkt sie nur zu einer noch größeren Übertretung.

Çince: 

当时我曾对你说:你的主是周知众人的。我所昭示你的梦兆和在《古兰经》里被诅咒的那棵树,我只以这两件事物考验众人,并加以恫吓,但我的恫吓只使他们更加蛮横。

Hollandaca: 

Gedenk toen wij tot u zeiden: Waarlijk, uw Heer omringt de menschen door zijne kennis en macht. Wij hebben het visioen bepaald , hetwelk wij u toonden, en ook den boom, dien wij in den Koran hebben gevloekt, alleen tot eene aanleiding van twist voor de menschen, en om hen met angst te slaan, maar dit zal hen slechts met meer weerspannigheid doen zondigen.

Rusça: 

Вот Мы сказали тебе: "Воистину, твой Господь объемлет людей". Мы сделали показанное тебе видение и дерево, проклятое в Коране, искушением для людей. Мы устрашаем их, но это лишь увеличивает их великую непокорность.

Somalice: 

(Xusuuso) markaan kugo nidhi Eebahaa wuxuu koobaa Dadka, kamana aanaan yeelin Riyadaan ku tusinay fidmada Dadka mooyee (Imtixaan) iyo Geedka lagu lacnaday Quraanka, waanu ku cabsiin umana siyaadiyo waxaan xadgudub wayn ahayn.

Swahilice: 

Na tulipo kwambia: Hakika Mola wako Mlezi amekwisha wazunguka hao watu. Na hatukuifanya ndoto tulio kuonyesha ila ni kuwajaribu watu, na mti ulio laaniwa katika Qur'ani. Na tunawahadharisha, lakini haiwazidishii ila uasi mkubwa.

Uygurca: 

ئۆز ۋاقتىدا بىز ساڭا پەرۋەردىگارىڭنىڭ ھەقىقەتەن كىشىلەرنىڭ (ئەھۋالى) نى تولۇق بىلىدىغانلىقىنى ئېيتتۇق، بىز ساڭا (مىراج كېچىسى ئاسمان - زېمىندىكى ئاجايىپلاردىن) كۆرسەتكەن كۆرۈنۈشنى، قۇرئاندىكى لەنەت قىلىنغان دەرەخنى (يەنى قۇرئاندا زىكرى قىلىنغان زەققۇم دەرىخىنى) پەقەت كىشىلەر ئۈچۈن سىناق قىلدۇق، بىز ئۇلارنى (يەنى مۇشرىكلارنى) قورقۇتىمىز. بىزنىڭ قورقۇتىشىمىز ئۇلارنىڭ يولسىزلىقىنى تېخىمۇ كۈچەيتىدۇ

Japonca: 

われが以前あなたに向かって,「あなたの主は本当に人間を取り囲まれる。」と言った時を思いなさい。われがあなたに見せたものは,人びとに対する一つの試みに過ぎなかった。またクルアーンの中で呪われたあの木も(そうである)。われは畏れ(や警告)を与えるのだが,かれらは只大逆を増すばかりである。

Arapça (Ürdün): 

«و» اذكر «إذ قلنا لك إن ربك أحاط بالناس» علما وقدرة فهم في قبضته فبلّغهم ولا تخف أحدا فهو يعصمك منهم «وما جعلنا الرؤيا التي أريناك» عيانا ليلة الإسراء «إلا فتنة للناس» أهل مكة إذ كذبوا بها وارتد بعضهم لما أخبرهم بها «والشجرة الملعونة في القرآن» هي الزقوم التي تنبت في أصل الجحيم جعلناها فتنة لهم إذ قالوا: النار تحرق الشجر فكيف تنبته «ونخوفهم» بها «فما يزيدهم» تخويفنا «إلا طغيانا كبيرا».

Hintçe: 

और (ऐ रसूल) वह वक्त याद करो जब तुमसे हमने कह दिया था कि तुम्हारे परवरदिगार ने लोगों को (हर तरफ से) रोक रखा है कि (तुम्हारा कुछ बिगाड़ नहीं सकते और हमने जो ख्वाब तुमाको दिखलाया था तो बस उसे लोगों (के ईमान) की आज़माइश का ज़रिया ठहराया था और (इसी तरह) वह दरख्त जिस पर क़ुरान में लानत की गई है और हम बावजूद कि उन लोगों को (तरह तरह) से डराते हैं मगर हमारा डराना उनकी सख्त सरकशी को बढ़ाता ही गया

Tayca: 

และจงรำลึกเมื่อเรากล่าวแก่เจ้าว่า แท้จริงพระเจ้าของเจ้าทรงรอบรู้ในเรื่องของมนุษย์และมิได้ทำให้การฝันซึ่งเราได้เจ้าเห็นเพื่ออื่นใด เว้นแต่เพื่อเป็นการทดสอบแก่มนุษย์ และต้นไม้ (ซักกูม) ที่ถูกสาปในอัลกุรอาน และเราได้ทำให้พวกเขาหวาดกลัว ดังนั้น มันมิได้เพิ่มสิ่งใดแก่พวกเขา นอกจากการดื้อรั้นมาก

İbranice: 

כבר אמרנו לך כי ריבונך מקיף את כל האנשים. לא עשינו את מה שהראינו לך (במסע הלילי) אלא כדי לבחון את האנשים, וכך גם את העץ הארור אשר בקוראן. אנו מפחידים אותם, אך הדבר אינו מוסיף אלא תעייה גדולה

Hırvatça: 

I kada smo ti rekli: "Sve ljude Gospodar tvoj, zaista, obuhvaća! A prizor koji smo ti pokazali i drvo prokleto, u Kur'anu spomenuto, iskušenje su za ljude. Mi ih zastrašujemo, ali to samo njihovu osionost pojačava."

Rumence: 

Când Noi ţi-am spus că Domnul tău îi cuprinde pe toţi oamenii, Noi n-am făcut din vedenia pe care ţi-am arătat-o şi nici din copacul blestemat din Coran decât o ispită pentru oameni. Noi îi înfricoşăm, însă aceasta le sporeşte doar răzvrătirea cea mare.

Transliteration: 

Waith qulna laka inna rabbaka ahata bialnnasi wama jaAAalna alrruya allatee araynaka illa fitnatan lilnnasi waalshshajarata almalAAoonata fee alqurani wanukhawwifuhum fama yazeeduhum illa tughyanan kabeeran

Türkçe: 

Hani, sana: "Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır." demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı/soyu da insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik. Biz onları korkutuyoruz ama bu onların kudurganlığını artırmaktan başka bir katkı sağlamıyor.

Sahih International: 

And [remember, O Muhammad], when We told you, "Indeed, your Lord has encompassed the people." And We did not make the sight which We showed you except as a trial for the people, as was the accursed tree [mentioned] in the Qur'an. And We threaten them, but it increases them not except in great transgression.

İngilizce: 

Behold! We told thee that thy Lord doth encompass mankind round about: We granted the vision which We showed thee, but as a trial for men,- as also the Cursed Tree (mentioned) in the Qur'an: We put terror (and warning) into them, but it only increases their inordinate transgression!

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum!) Yadına sal ki, bir zaman sənə: “Rəbbin (Öz əzəli elmi və qüdrəti ilə) insanları ehtiva etmişdir (onların ixtiyarı Allahın əlində olduğu üçün sənə heç bir şey edə bilməzlər!)”–demişdik. (İsra gecəsi) sənə göstərdiyimiz mənzərəni və Qur’anda lə’nətlənmiş (Cəhənnəmdəki zəqqum adlı) ağacı insanlar (Məkkə əhli) üçün yalnız bir imtahan etdik (görək sənin sözünə inanacaqlar, ya yox). Biz onları qorxuduruq, lakin bu qorxutmaq onların tüğyanını artırmaqdan başqa bir şeyə kara gəlmir!

Süleyman Ateş: 

Bir zaman sana: "Rabbin insanları kuşatmıştır, (suçluları cezalandırmak üzeredir)" demiştik. Sana gösterdiğimiz rü'yayı ve Kur'an'da la'netlenmiş ağacı, insanları(n imanını) sınama (aracı) yaptık. Biz onları (çeşitli biçimlerde) korkutuyoruz. Fakat korkutmamız onların azgınlıklarını daha da artırmaktan başka bir katkı yapmıyor

Diyanet Vakfı: 

Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik. Sana gösterdiğimiz o görüntüleri ve Kur'an'da lanetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik. Biz onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz.

Erhan Aktaş: 

Hani bir zaman sana: “Rabb’in insânları kuşatmıştır.” demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyeti(1) ve Kur’an’da lânet edilen ağacı,(2) sadece insânlar için fitne(3) kıldık. Biz onları uyarıyoruz. Fakat bu onların aşırı azgınlıklarını daha da artırmaktan başka bir şeye yaramıyor.

Kral Fahd: 

Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik. Sana gösterdiğimiz o görüntüleri ve Kur' an'da lânetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik. Biz onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz.

Hasan Basri Çantay: 

Sana: «Şübhesiz Rabbin insanları çepçevre kuşatmışdır» demişdik, hatırla. (Geceleyin) sana gösterdiğimiz o temaşayı ve Kur´anda lâ´net edilen ağacı biz (başka değil) ancak insanlara bir fitne (ve imtihan) yapdık. Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu, onlarda büyük bir taşkınlıkdan başka bir şey artırmıyor.

Muhammed Esed: 

Hani, sana (ey Peygamber,) "Rabbin (sınırsız kudret ve ilmiyle) insanları kuşatmıştır; bu sana gösterdiğimiz görüntü de, Kuran´da lanetlenen (cehennem) ağacı da insanlar için yalnızca bir sınama olacaktır. Şimdi (cehennemden bahsederek) insanlara korku veren bir uyarıda bulunuyoruz, ama (hakkı inkara niyetli oldukları sürece) bu (uyarı) onların sadece büyüklük taslayarak küstahça azgınlık, taşkınlık yapmalarını artırıyor" demiştik.

Gültekin Onan: 

Hani biz sana: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Vaktiyle sana şöyle vahyetmiştik: Muhakkak Rabbin, insanları (Kureyş kâfirlerini azab ile) kuşatmıştır. İsrâ gecesi, sana, o âlenen gösterdiğimizi ve Kur’ân’da lânet edilen (ve cehennem’in dibinde biten Zakkûm isimli) ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan yaptık (insanlardan kimi İsrâ hâdisesini, kimi de cehennemde ağaç biteceğini inkâr etti). Biz, onları korkutuyoruz. Fakat bu, ancak onlara büyük bir taşkınlık ilâve ediyor.

Portekizce: 

E quanto te dissemos: Teu Senhor abrange toda a humanidade. A visão que te temos mostrado não foi senão uma provapara os humanos, o mesmo que a árvore maldita no Alcorão. Nós o advertimos! Porém, isto não fez mais do que aumentar asua grande transgressão.

İsveççe: 

Och Vi sade till dig [Muhammad]: "Din Herre har full uppsikt över människorna [och deras handlingar], och Vi har låtit dig se den syn som du fick se för att den - liksom [synen av] det i Koranen förbannade trädet - skall bli en prövning för människorna; Vi hotar och varnar dem, men därigenom förhärdas de bara än mer i synd och trots."

Farsça: 

و [یاد کن] هنگامی را که به تو گفتیم: یقیناً پروردگارت [از هر جهت] به مردم احاطه کامل دارد و آن خوابی را که به تو نشان دادیم و نیز درخت لعنت شده در قرآن را [که مصداقش درخت زقّوم، بنی امیه، طاغیان و یاغیانند] جز برای آزمایش مردم قرار ندادیم؛ و ما آنان را [از عاقبت شرک و کفر] هشدار می دهیم، ولی در آنان جز طغیانی بزرگ نمی افزاید!!

Kürtçe: 

(بیربکەرەوە) کاتێ پێمان ووتی بەڕاستی پەروەردگارت دەوری ھەموو خەڵکی داوە (دەسەڵاتی ھەیە بەسەریاندا) وە ئەو خەو بینینەی کە پیشانی تۆماندا (لەو شەو ڕەویەدا) ھەرلەبەر تاقیکردنەوەی خەڵکی بوو ھەروەھا ئەو درەختە نەفرەت لێکراوەش کە لە قورئاندا باسمان کردووە, وە ئێمە (بەو جۆرە بەڵگانە) ئەوانە دەترسێنین کەچی ئەو (ترساندنە) ھیچیان بۆ زیاد ناکات جگە لە یاخی بوون و سەرکەشی نەبێت

Özbekçe: 

Биз сенга: «Албатта, Роббинг одамларни иҳота қилиб ўраб олгандир», деганимизни эсла. Биз сенга кўрсатган нарсаларни ва Қуръонда лаънатланган дарахтни фақат одамлар учун синов қилдик, холос. Ва уларни қўрқитамиз. Бас, бу улар учун катта туғёндан бошқани зиёда қилмас. (Пайғамбарнинг (с. а. в.) Исро ва Меърожда кўрган нарсалари одамлар учун синов бўлганидек, Қуръонда лаънатланган дарахт ҳам синов бўлди. Қуръонда лаънатланган дарахтдан мақсад Заққум дарахтидир. Ушбу Заққум дарахти ҳақида ас-Соффат сурасида: «... ёки Заққум дарахтими? Дарҳақиқат, Биз уни золимлар учун фитна қилиб қўйдик. Албатта, у дўзах қаъридан чиқадиган дарахтдир. Унинг шингиллари худди шайтонларнинг бошларига ўхшайди. Бас, албатта, улар ундан егувчилардир ва ундан қоринларини тўлдиргувчилардир. Сўнгра, албатта, улар учун унинг устидан қайноқ сувли ичимлик бўлур», дейилган. Ушбу оятдан ҳам Заққум дарахти нима учун Қуръонда лаънатлангани аниқ кўриниб турибди.)

Malayca: 

Dan (ingatlah) ketika Kami wahyukan kepadamu (wahai Muhammad), bahawa sesungguhnya Tuhanmu meliputi akan manusia (dengan ilmuNya dan kekuasaanNya; dan tiadalah Kami menjadikan pandangan (pada malam Mikraj) yang telah kami perlihatkan kepadamu melainkan sebagai satu ujian bagi manusia; dan (demikian juga Kami jadikan) pokok yang dilaknat di dalam Al-Quran; dan Kami beri mereka takut (dengan berbagai-bagai amaran) maka semuanya itu tidak menambahkan mereka melainkan dengan kekufuran yang melampau.

Arnavutça: 

(Kujtoje ti) kur të kemi thënë: “Me të vërtetë, Zoti yt i ka kapluar njerëzit (me dije dhe fuqi)!” E, ëndërrën që ta kemi treguar ty, e kemi bërë vetëm sprovë për njerëzit si dhe drurin e mallkuar (të përmendur) në Kur’an. Dhe Na, i frikësojmë ata, por kjo vetëm ua shton atyre gufimin e mohimit të madh.

Bulgarca: 

И ти казахме: “Твоят Господ обгражда хората.” И сторихме видението, което ти показахме, и прокълнатото дърво в Корана, само за изпитание на хората. И ги заплашваме, но това им надбавя само голямо престъпване.

Sırpça: 

И казали смо ти: “Сви су људи у Божјој власти!” А сан који смо ти дали да усниш и дрво уклето, у Кур’ану споменуто, искушење су за људе. Ми их застрашујемо, али њима то само повећава ионако велико безверство.

Çekçe: 

A hle, pravili jsme ti: 'Pán tvůj objímá lidi (ve vševědoucnosti své)!' A učinili jsme vidění, jež jsme ti ukázali, jen pokušením pro lidi a taktéž i strom prokletý v Koránu. My strach jim naháníme, však to jen jejich vzpurnost velkou posiluje.

Urduca: 

یاد کرو اے محمدؐ، ہم نے تم سے کہہ دیا تھا کہ تیرے رب نے اِن لوگوں کو گھیر رکھا ہے اور یہ جو کچھ ابھی ہم نے تمہیں دکھایا ہے، اِس کو اور اُس درخت کو جس پر قرآن میں لعنت کی گئی ہے، ہم نے اِن لوگوں کے لیے بس ایک فتنہ بنا کر رکھ دیا ہم اِنہیں تنبیہ پر تنبیہ کیے جا رہے ہیں، مگر ہر تنبیہ اِن کی سر کشی ہی میں اضافہ کیے جاتی ہے

Tacikçe: 

Ва он гоҳ ки туро гуфтем: «Парвардигорат бар ҳамаи мардум иҳота дорад». Ва он чӣ дар хоб ба ту нишон додем ва достони дарахти малъун, ки дар Қуръон омадааст, чизе ҷуз озмоиши мардум набуд. Мо мардумро метарсонем, вале танҳо ба куфру саркашияшон афзуда мешавад.

Tatarca: 

Тәхкыйк синең Раббың кешеләрне барчасын чолгап алды, дип, сиңа әйткәнебезне хәтерлә! Мигьраҗ кичәсендә сиңа күрсәткән нәрсәләребез кешеләргә фетнә вә имтихан булды, вә җәһәннәмдә үсеп тора торган ләгънәт кыйлынган агачның Коръәндә әйтелүе ышанучыларга имтихан, ышанмаучыларга фетнә булды. Вә Коръән белән гамәл кыйлмаучыларны куркытабыз, ләкин куркытуыбыз аларга олугъ азгынлыктан башканы арттырмыйдыр. Ягъни имансыз кешеләр җәһәннәм ґәзабы белән куркыткан саен Аллаһуга каршылыкларын арттырып, аза гына баралар.

Endonezyaca: 

Dan (ingatlah), ketika Kami wahyukan kepadamu: "Sesungguhnya (ilmu) Tuhanmu meliputi segala manusia". Dan Kami tidak menjadikan mimpi yang telah Kami perlihatkan kepadamu, melainkan sebagai ujian bagi manusia dan (begitu pula) pohon kayu yang terkutuk dalam Al Quran. Dan Kami menakut-nakuti mereka, tetapi yang demikian itu hanyalah menambah besar kedurhakaan mereka.

Amharca: 

ላንተም ጌታህ (ዕውቀቱ) በሰዎቹ ከበበ ባልንህ ጊዜ (አስታውስ)፡፡ ያችንም (በሌሊቱ ጉዞ በዓይንህ) ያሳየንህን ትርዕይት ለሰዎች ፈተና እንጂ አላደረግናትም፡፡ በቁርኣንም የተረገመችውን ዛፍ (እንደዚሁ ፈተና እንጂ አላደረግንም)፡፡ እናስፈራራቸዋለንም፤ ታላቅንም ጥመት እንጂ አይጨምርላቸውም፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) “நிச்சயமாக உம் இறைவன் (அறிவாலும் ஆற்றலாலும்) மனிதர்களைச் சூழ்ந்திருக்கிறான்” என்று நாம் உமக்குக் கூறிய சமயத்தை நினைவு கூர்வீராக! (எனவே எவரையும் நீர் அஞ்சாமல் மார்க்கத்தை எடுத்துக் கூறுவீராக!). (நபியே!) உமக்கு நாம் (மிஃராஜ் பயணத்தில்) காண்பித்த காட்சியையும் குர்ஆனில் (கூறப்பட்ட) சாபத்திற்குரிய மரத்தையும் மனிதர்களுக்கு சோதனையாகவே தவிர நாம் ஆக்கவில்லை. மேலும், அவர்களைப் பயமுறுத்துகிறோம். ஆனால், அது அவர்களுக்கு பெரும் அட்டூழியத்தைத் தவிர அதிகப்படுத்துவதில்லை.

Korece: 

하나님이 그대에게 말하노니주님께서 인간들을 에워싸고 있으며 하나님이 그대에게 보여준 것 은 백성들을 시험하기 위해서라 또한 꾸란에 있는 저주받은 나무 도 그러하거늘 하나님이 그들을 두렵게 하였으나 그들의 마음은 오만함을 더할 뿐이더라

Vietnamca: 

(Ngươi, hỡi Thiên Sứ Muhammad, hãy nhớ lại) việc TA đã nói với Ngươi rằng Thượng Đế của Ngươi đã thâu tóm toàn bộ nhân loại (trong tay Ngài), việc TA đã cho Ngươi nhìn thấy những điều xảy ra (trong đêm Isra’ và Me’raj) cũng như việc nhắc đến loại cây đáng nguyền rủa trong Qur’an (Zaqqum), (tất cả) đều chỉ nhằm mục đích thử thách nhân loại (xem ai tin và ai không tin). TA muốn làm cho họ sợ, tuy nhiên, nó không thêm thắt được gì cho họ ngoại trừ sự ngông cuồng quá mức.