Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

12

Sûredeki Ayet No: 

20

Ayet No: 

1616

Sayfa No: 

237

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ وَكَانُوا فِيهِ مِنَ الزَّاهِدِينَ

Çeviriyazı: 

veşeravhü biŝemenim baḫsin derâhime ma`dûdeh. vekânû fîhi mine-zzâhidîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi.

Diyanet İşleri: 

Onu yanlarında alıkoymak istemedikleri için ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve onu değersiz bir kar, sayılı birkaç kuruş karşılığında satmışlardı ve onu satarlarken paraya pek o kadar rağbetleri de yoktu.

Şaban Piriş: 

Onu düşük bir fiyatla bir kaç dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.

Edip Yüksel: 

Ona ihtiyaçları olmadığı için ucuz bir fiyata, bir kaç dirheme sattılar.

Ali Bulaç: 

Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.

Suat Yıldırım: 

Nihayet Mısır'a varınca, onu düşük bir fiyata, birkaç paraya sattılar. Zaten ona pek kıymet biçmiyorlardı. {KM, 37.28}

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve O´nu biraz bedel ile sayılmış birkaç dirhem ile satıverdiler ve onlar O´nun hakkında rağbetsizlerden olmuşlardı.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onu basit bir karşılıkla, birkaç paraya sattılar. Onlar, ona değer vermeyen kişilerdi.

Bekir Sadak: 

Ikisi de kapiya kostu, kadin arkadan Yusuf´un gomlegini yirtti

İbni Kesir: 

Onu, ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Onu yanlarında alıkoymak istemediler.

Adem Uğur: 

(Kafile Mısır´a vardığında) onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.

İskender Ali Mihr: 

Ve onu (Yusuf´u), az bir fiyatla, birkaç dirheme sattılar. Çünkü

Celal Yıldırım: 

Onlar (böylece) Yûsuf´u pek az bir fiatla, birkaç dirheme sattılar

Tefhim ul Kuran: 

Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onlar onu pek önemsemediler.

Fransızca: 

Et ils le vendirent à vil prix : pour quelques dirhams comptés. Ils le considéraient comme indésirable.

İspanyolca: 

Y lo malvendieron por contados dirhemes, subestimándolo.

İtalyanca: 

Lo vendettero a basso prezzo, qualche pezzo d'argento, e furono in ciò deprezzatori..

Almanca: 

Dann verkauften sie ihn gegen ein geringes Entgelt - wenige Silberstücke. Und sie hatten kein Interesse an ihm.

Çince: 

他们以廉价--可数的几个银币--出卖了他,他们是不怜惜他的。

Hollandaca: 

En zij verkochten hem voor een lagen prijs: voor eenige stuivers en stelden weinig waarde in hem.

Rusça: 

Они (братья Йусуфа) продали его за ничтожную цену - всего за несколько дирхемов. Они не высоко оценили его.

Somalice: 

waxayna ku gateen Qiima jaban Dirhamo tirsan Waxayna ahaayeen kuwaan rabin.

Swahilice: 

Na wakamuuza kwa thamani duni, kwa akali ya pesa. Wala hawakuwa na haja naye.

Uygurca: 

ئۇلار يۇسۇفنى ساناقلىق بىر قانچە تەڭگىگە ئەرزان باھادا سېتىۋەتتى، چۈنكى ئۇلار يۇسۇفكە قىزىقمىغان ئىدى

Japonca: 

かれらは僅かの銀貨でただ同然にかれを売り払った。かれらは,かれから多くを貪らなかった。

Arapça (Ürdün): 

«وشروه» باعوه منهم «بثمن بخس» ناقص «دراهم معدودة» عشرين أو اثنين وعشرين «وكانوا» أي إخوته «فيه من الزاهدين» فجاءت به السيارة إلى مصر فباعه الذي اشتراه بعشرين دينارا وزوجي نعل وثوبين.

Hintçe: 

(जब यूसुफ के भाइयों को ख़बर लगी तो आ पहुँचे और उनको अपना ग़ुलाम बताया और उन लोगों ने यूसुफ को गिनती के खोटे चन्द दरहम (बहुत थोड़े दाम पर बेच डाला) और वह लोग तो यूसुफ से बेज़ार हो ही रहे थे

Tayca: 

และพวกเขาได้ขายเขาด้วยราคาถูก นับได้ไม่กี่ดิรฮัม และพวกเขาเป็นผู้มักน้อย

İbranice: 

ומכרו אותו בעבור סכום זעום, בעבור מטבעות ספורים, וכה מעט הם העריכו אותו

Hırvatça: 

I prodadoše ga za malu nadoknadu, za nekoliko srebrenjaka; u vezi s njim bili su ravnodušni.

Rumence: 

Ei îl vândură pe un preţ de nimic, numai pe câţiva dirhami, căci nu îl preţuiau deloc.

Transliteration: 

Washarawhu bithamanin bakhsin darahima maAAdoodatin wakanoo feehi mina alzzahideena

Türkçe: 

Onu basit bir karşılıkla, birkaç paraya sattılar. Onlar, ona değer vermeyen kişilerdi.

Sahih International: 

And they sold him for a reduced price - a few dirhams - and they were, concerning him, of those content with little.

İngilizce: 

The (Brethren) sold him for a miserable price, for a few dirhams counted out: in such low estimation did they hold him!

Azerbaycanca: 

(Yusifi tə’qib edən qardaşları işin nə yerdə olduğunu bildikdə: “Bu bizim qaçmış köləmizdir! – deyə) onu dəyərsiz bir qiymətə - bir neçə dirhəmə satdılar və (bu işdə pul qazanmaq deyil, yalnız Yusifdən xilas olmaq, onu atası Yə’qubdan ayırmaq məqsədini güddükləri üçün qardaşlarını baha məbləğə satmağa) tamah göstərmədilər.

Süleyman Ateş: 

Nihayet (Mısır'a varınca) onu düşük bir pahaya, birkaç paraya sattılar. Onlar, ona (Yusuf'a) karşı isteksiz idiler.

Diyanet Vakfı: 

(Kafile Mısır'a vardığında) onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.

Erhan Aktaş: 

Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Ona önem vermemişlerdi.

Kral Fahd: 

(Kafile Mısır'a vardığında) onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.

Hasan Basri Çantay: 

Onu değersiz bir bahâye, bir kaç dirheme satdılar. Onlar bunun hakkında rağbetsizdiler.

Muhammed Esed: 

Ve sonunda önemsiz bir paha -sadece birkaç gümüş dirhem- karşılığında o´nu sattılar; o kadar az değer biçmişlerdi o´na.

Gültekin Onan: 

Onu ucuz bir fiyata sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.

Ali Fikri Yavuz: 

(Yûsuf’u takip eden kardeşleri işin farkına varınca, “bu bizim kaçak kölemizdir” diye) onu değersiz bir fiat ile, birkaç dirheme (kafileye) sattılar. (onu uzaklaştırmak için) hakkında rağbetsiz bulunuyorlardı. (Yûsuf’a kıymet biçmiyorlardı.)

Portekizce: 

Venderam-no a ínfimo preço, ao peso de poucos adarmes, sem lhe dar maior importância.

İsveççe: 

Och de sålde honom för en obetydlig summa, några få silvermynt - så litet värde satte de på honom!

Farsça: 

و او را به بهایی ناچیز، درهمی چند فروختند و نسبت به او بی رغبت بودند.

Kürtçe: 

و فرۆشتیان بەنرخێکی کەم کە چەند دەرھەمێک بوو و ئەوان بێ نیاز بوون لێی (چونکە دەترسان ڕازیان دەرکەوێت)

Özbekçe: 

Ва уни арзон баҳога, саноқли дирҳамларга сотдилар. Улар унга қизиқмаган эдилар. (Юсуфнинг ҳур инсон эканлиги, насли ошкор бўлиб қолса, бошларига нималар келишини яхши билардилар. Шунинг учун тезроқ сотишга ҳаракат қилдилар.)

Malayca: 

Dan (setelah berlaku perundingan) mereka menjualnya dengan harga yang murah, iaitu beberapa dirham sahaja bilangannya; dan mereka adalah orang-orang yang tidak menghargainya.

Arnavutça: 

Dhe e shitën atë për pak para – për disa grosh; mezi pritën që ta shporrin qafet atë.

Bulgarca: 

И го продадоха на ниска цена, за броени сребърници. И се отнесоха спрямо него с пренебрежение.

Sırpça: 

И продадоше га јефтино, за неколико сребрењака; били су према њему равнодушни.

Çekçe: 

Prodali jej pak za nízkou cenu několika dirhamů odpočítaných a byli v tom zdrženliví.

Urduca: 

آخر کار انہوں نے اس کو تھوڑی سی قیمت پر چند درہموں کے عوض بیچ ڈالا اور وہ اس کی قیمت کے معاملہ میں کچھ زیادہ کے امیدوار نہ تھے

Tacikçe: 

Ӯро ба баҳои андак, ба чанд дирҳам фурӯхтанд, ки ҳеҷ рағбате ба ӯ надоштанд.

Tatarca: 

Шул вакыт Йусуфның агалары килде һәм Йусуфны аз акчага кәрван кешеләренә саттылар, Йусуфны сатканда да күңелләре һаман йомшармады, аны кызганмадылар, бәлки сатып алучыларга төрлечә яманлап сөйләделәр. Кәрванчылар Йусуфны Мысырга алып барып саттылар. Йусуфны Мысыр патшасының беренче вәзире Ґәзиз күп акчага сатып алды.

Endonezyaca: 

Dan mereka menjual Yusuf dengan harga yang murah, yaitu beberapa dirham saja, dan mereka merasa tidak tertarik hatinya kepada Yusuf.

Amharca: 

በርካሽ ዋጋም በሚቆጠሩ ዲርሃሞች ሸጡት፡፡ በእርሱም ከቸልተኞቹ ነበሩ፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (யூஸுஃபுடைய சகோதரர்கள் மீண்டும் அந்த கிணற்றருகே வந்தனர்.) எண்ணப்பட்ட (சில சொற்ப) திர்ஹம்களுக்கு பகரமாக, குறைவான ஒரு தொகைக்கு அவரை (அடிமையாக அந்த பயணக் கூட்டத்திடம்) விற்றார்கள். இன்னும், அவர் விஷயத்தில் அவர்கள் ஆசையற்றவர்களாக இருந்தனர்.

Korece: 

그들은 그를 소액의 은전 몇푼으로 팔아버리니 그를 하찮게 간주하였더라

Vietnamca: 

(Sau đó, đoàn khách thương) đã bán (Yusuf) với vài đồng bạc lẻ bởi vì đối với họ (Yusuf) chẳng có giá trị gì cả.

Rubu tag: 

Hizb tag: