Kur'an Ayetleri

  • Nahl Suresi, Kur'an'ın 16. suresidir. Sure, 128 ayetten oluşur. Medine döneminde inmiş olan son üç ayetin dışındakilerin Mekke döneminde indirildiğine inanılmaktadır. Sure, ismini 68. ayette geçen ve "bal arısı" anlamına gelen "nahl" kelimesinden almıştır. Sure, "Allah'ın emri gelecektir!" ifadesiyle başlar. Vikipedi

    Ayet sayısı: 128

    Başka isimleri: Arı Suresi

    Geliş zamanı: Mekke Dönemi

    Harf sayısı: 7642

    İsmin anlamı: Bal arısı

    Kelime sayısı: 1845

    Sure numarası: 16

Sûre No: 

16

Sûredeki Ayet No: 

94

Ayet No: 

1995

Sayfa No: 

278

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَا تَتَّخِذُوا أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدتُّمْ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۖ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Çeviriyazı: 

velâ tetteḫiẕû eymâneküm deḫalem beyneküm fetezille ḳademüm ba`de ŝübûtihâ veteẕûḳu-ssûe bimâ ṣadettüm `an sebîli-llâh. veleküm `aẕâbün `ażîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da Allah yolundan saptığınız için, dünyada kötü azabı tadarsınız. Ahirette de size büyük bir azab olur.

Diyanet İşleri: 

Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin ki, bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak sürçebilir; Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azap tadarsınız ve (ahirette de) büyük bir azaba uğrarsınız.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Yeminlerinizi, birbirinizi aldatmaya vasıta edinmeyin, sonra ayağınız adamakıllı pekişip yerleştikten sonra kayıverir ve halkı, Allah yolundan menetmenize karşılık kötülüğe uğrarsınız ve hakkınız olur pek büyük azap.

Şaban Piriş: 

Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin. Yoksa sağlam basmış olan ayak sürçebilir Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız. Sizin için büyük bir azap vardır.

Edip Yüksel: 

Yeminlerinizi aranızda kötüye kullanmayın ki sağlam basmış ayağınız kayar. ALLAH'ın yolundan saptığınız için perişanlığı tadar ve acı bir azabı hakkedersiniz.

Ali Bulaç: 

Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir.

Suat Yıldırım: 

Yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve fesat aleti yapmayın ki sonra ayağınız sapasağlam bastıktan sonra kayabilir, insanları Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle kötülüğün cezasını tadarsınız, âhirette de size pek büyük bir azap olur.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve yeminlerinizi aranızda hileye, (fesada) vesile ittihaz etmeyiniz ki, bir ayak, sabit olduğundan sonra kayar. Ve Allah yolunda men ettiğinizden dolayı fenalığı tadarsınız ve sizin için büyük bir azap da vardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yeminlerinizi aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan sonra kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir azaba da uğrarsınız.

Bekir Sadak: 

Dogrusu seytanin,inananlar ve yalniz Rablerine guvenenler uzerinde bir nufuzu yoktur.

İbni Kesir: 

Yeminlerinizi aranızda hile ve bozgun vesilesi yapmayın. Çünkü bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak, kayabilir. Allah yolundan alıkoyduğunuz için kötü bir azab tadarsınız. Ve sizin için büyük bir azab vardır.

Adem Uğur: 

Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslâm´da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır.

İskender Ali Mihr: 

Yeminlerinizi aranızda hile (konusu) edinmeyin (kılmayın). Öyle yaptığınız taktirde, yere sağlam bastıktan (hidayete erdikten) sonra ayak kayar (dalâlete düşersiniz). Ve kötülüğü (kişinin yoldan çıktıktan sonra yaşayacağı huzursuzlukları) tadarsınız. Allah´ın yolundan yüz çevirdiğinizden dolayı sizin için büyük azap vardır.

Celal Yıldırım: 

Yeminlerinizi aranızda dolaylı-hileli yoldan bozmayın. Sonra sağlamca basmakta olan ayak kayabilir de Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız ve sizin için (o takdirde) büyük bir azâb vardır.

Tefhim ul Kuran: 

Yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru edinmeyin

Fransızca: 

Et ne prenez pas vos serments comme un moyen pour vous tromper les uns les autres, sinon [vos] pas glisseront après avoir été fermes, et vous goûterez le malheur pour avoir barré le sentier d'Allah. Et vous subirez un châtiment terrible.

İspanyolca: 

No utilicéis vuestros juramentos para engañaros; si no, el pie os fallará después de haberlo tenido firme. Gustaréis la desgracia por haber desviado a otros del camino de Alá y tendréis un castigo terrible.

İtalyanca: 

Non fate dei vostri giuramenti mezzi di reciproco inganno, ché altrimenti scivolerebbero i vostri piedi dopo che erano stati saldi e proverete la sventura per aver allontanato [le genti] dal sentiero di Allah. Subirete un castigo terribile.

Almanca: 

Und betrachtet eure Eide nicht wie Fiktionen untereinander, sonst entgleitet ein Fuß, nachdem er fest stand, und sonst erfahrt ihr das Unheil dafür, daß ihr vom Wege ALLAHs abgehalten habt, und für euch ist dann eine überharte Peinigung bestimmt.

Çince: 

你们不要以盟誓为互相欺诈的手段;以免站稳之后再失足,而你们将因为阻碍真主的大道而尝试灾祸,你们还要受重大的刑罚。

Hollandaca: 

Bedien u niet van uwe eeden als van een middel om te bedriegen, opdat uw voet, die thans vaststaat, niet uitglijde en opdat gij de straf niet moogt ondervinden, omdat gij u van den weg tot God hebt afgewend, en gij eene gestrenge straf in het volgende leven zoudt lijden.

Rusça: 

Не обращайте свои клятвы в средство обмана, чтобы ваша стопа не поскользнулась после того, как она твердо стояла, а не то вы вкусите зло за то, что сбивали других с пути Аллаха, и вам будут уготованы великие мучения.

Somalice: 

haka yeelanina dhaartiinna dhagar dhexdiinna ah ood markaas simbiriirxataa gomadi intay sugnayd ka dib ood dhadhamisaan xumaan (Cadaab) ka jeedintiinna dadka jidka Eebe darteed, waxaana idiin sugnaaday Cadaab wayn.

Swahilice: 

Wala msifanye viapo vyenu ni njia ya kudanganyana baina yenu. Usije mguu ukateleza badala ya kuthibiti, na mkaonja maovu kwa sababu ya kule kuzuilia Njia ya Mwenyezi Mungu, na mkapata adhabu kubwa.

Uygurca: 

قەدىمىڭلار (ئىسلام دىنىدا) مۇستەھكەم، ئىزچىل بولغاندىن كېيىن تېيىلىپ كەتمەسلىك ئۈچۈن، قەسىمىڭلارنى ئۆز ئاراڭلاردا ئالدامچىلىقنىڭ ۋاسىتىسى قىلىۋالماڭلار، (كىشىلەرنى) اﷲ نىڭ يولىدىن توسقانلىقىڭلار (يەنى ئەھدىگە ۋاپا قىلىشتىن يۈز ئۆرۈگەنلىكىڭلار) ئۈچۈن ئازابنى تېتىيسىلەر، (سىلەر ئاخىرەتتە دوزاختا) چوڭ ئازابقا قالىسىلەر

Japonca: 

あなたがたの間で,誤魔化しをするために誓いを立ててはならない。そうでないと踏み締めた足場は滑り,アッラーの道から(人びとを)背かせて,悪(い結果)を味わうことになり,あなたがたに厳しい懲罰が下るであろう。

Arapça (Ürdün): 

«ولا تتخذوا أيمانكم دخلاً بينكم» كرره تأكدا «فتزل قدم» أي أقدامكم عن محجة الإسلام «بعد ثبوتها» استقامتها عليها «وتذوقوا السوء» أي العذاب «بما صددتم عن سبيل الله» أي بصدكم عن الوفاء بالعهد أو بصدكم غيركم عنه لأنه يستن بكم «ولكم عذاب عظيم» في الآخرة.

Hintçe: 

और तुम अपनी क़समों को आपस में के फसाद का सबब न बनाओ ताकि (लोगों के) क़दम जमने के बाद (इस्लाम से) उखड़ जाएँ और फिर आख़िरकार क़यामत में तुम्हें लोगों को ख़ुदा की राह से रोकने की पादाश (रोकने के बदले) में अज़ाब का मज़ा चखना पड़े और तुम्हारे वास्ते बड़ा सख्त अज़ाब हो

Tayca: 

และพวกเจ้าอย่าถือเอาการสาบานของพวกเจ้า เป็นการล่อลวงระหว่างพวกเจ้า แล้วเท้าก็จะก้าวพลาดได้หลังจากที่มันมั่นคงแล้ว และพวกเจ้าจะได้ลิ่มรสความชั่ว เพระพวกเจ้าได้ปิดกั้นทางของอัลลอฮ์ และสำหรับพวกเจ้าจะได้รับการลงโทษอย่างมหันต์

İbranice: 

אל תשתמשו בשבועותיכם להונות זה את זה, פן תלכו לאיבוד אחרי שהייתם בטוחים, ותרגישו טעם רע, כי מנעתם אנשים משביל אלוהים, לכם עונש עצום

Hırvatça: 

I ne služite se zakletvama zato da biste jedni druge varali, pa da posrne noga nakon što je stabilna bila, i da zlo iskusite zato što ste od Allahova puta odvraćali; a patnja velika vas još čeka.

Rumence: 

Nu faceţi din jurămintele voastre o înşelătorie căci astfel piciorul vă v-a aluneca după ce a fost întărit şi veţi gusta nenorocirea de a-i fi îndepărtat pe oameni de la calea lui Dumnezeu şi veţi avea o mare osândă.

Transliteration: 

Wala tattakhithoo aymanakum dakhalan baynakum fatazilla qadamun baAAda thubootiha watathooqoo alssooa bima sadadtum AAan sabeeli Allahi walakum AAathabun AAatheemun

Türkçe: 

Yeminlerinizi aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan sonra kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir azaba da uğrarsınız.

Sahih International: 

And do not take your oaths as [means of] deceit between you, lest a foot slip after it was [once] firm, and you would taste evil [in this world] for what [people] you diverted from the way of Allah, and you would have [in the Hereafter] a great punishment.

İngilizce: 

And take not your oaths, to practise deception between yourselves, with the result that someone's foot may slip after it was firmly planted, and ye may have to taste the evil (consequences) of having hindered (men) from the Path of Allah, and a Mighty Wrath descend on you.

Azerbaycanca: 

Aralarınızdakı andlarını yalana çevirib fitnə-fəsad aləti etməyin. Yoxsa ayağınız möhkəm olduğu ikən sürüşər (imana gəldikdən sonra ondan xaric olarsınız) və (insanları) Allah yolundan döndərdiyinizə görə (dünyada) əzabı dadarsınız. (Hələ axirətdə də) sizi dəhşətli bir əzab gözləyir! (Peyğəmbərlə əhd bağladıqdan sonra hörmət, ehtiram qazanan şəxs sözündə möhkəm durmayıb əhdini pozsa, nüfuzunu itirər və özünü fəlakətə, məhvə düçar etmiş olar).

Süleyman Ateş: 

Yeminlerinizi aranızı bozan bir şey yapmayın, sonra sağlam basmış olan ayak, kayar ve Allah'ın yoluna engel olduğunuzdan dolayı kötülüğü(n cezasını) tadarsınız ve büyük bir azaba uğrarsınız.

Diyanet Vakfı: 

Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslam'da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır.

Erhan Aktaş: 

Yeminlerinizi, aranızda aldatma ve bozgunculuğa araç yapmayın. Yoksa yere sağlam bastıktan sonra(1) ayak kayar. Allah’ın yoluna engel olduğunuzdan dolayı kötülükle karşı karşıya kalırsınız. Ve büyük bir azâba uğrarsınız.

Kral Fahd: 

Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslâm'da) sebat etmişken ayağınız kayar da insanları Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır.

Hasan Basri Çantay: 

Yeminlerinizi aranızda hıyle ve fesâd (mevzuu) edinmeyin. Çünkü sapasağlam yerleşdikden sonra (öyle) bir ayak kayar (ki)! Allahın yolundan sapdığınıza karşılık (dünyâda) fena azâb tadacaksınız. (Âhiretde) hakkınız (daha) büyük bir azâbdır.

Muhammed Esed: 

(Bunun içindir ki,) yeminlerinizi aranızda bir aldatma aracı olarak kullanmayın; yoksa ayağ(ınız), sağlamca basmış olduğunuz halde, kayar ve böylece Allah yolundan dönüp uzaklaşmanızın kötü (sonuçlarını) tatmak zorunda kalırsınız; ayrıca bu takdirde sizi (öte dünyada da) çok büyük bir azap bekliyecektir.

Gültekin Onan: 

Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin

Ali Fikri Yavuz: 

Yeminlerinizi, aranızda fesada bir vesile edinmeyin ki, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da, Allah yolundan saptığınız için dünyada fena azab tadarsınız

Portekizce: 

Não façais juramentos fraudulentos, porque tropeçareis, depois de haverdes pisado firmemente, e provareis o infortúnio,por terdes desencaminhado os demais da senda de Deus, e sofrereis um severo castigo.

İsveççe: 

Nej, svär inte era eder för att överlista varandra; er fot som har fått fäste [i tron] kan slinta och så får ni bära de onda följderna [i detta liv] av att ha avvikit från Guds väg; och [efter döden] väntar er ett hårt straff.

Farsça: 

و سوگندهایتان را میان خود مایه خیانت و فساد قرار ندهید که در نتیجه، قدمی پس از استواریش بلغزد؛ و به سبب آنکه مردم را از راه خدا بازداشتید [در این دنیا] سختی و ناگواری بچشید، و برای شما [در آخرت] عذابی بزرگ باشد.

Kürtçe: 

وە سوێند و پەیمانتان مەکەن بەھۆی غەدر و ناپاکی لە نێوان یەکتردا تا پێ لەپاش جێگیر بوونی (لەسەر باوەڕ) ھەڵنەخلیسکێ و سزاو ناڕەحەتی نەچەژن بەھۆی بەرھەڵستی کردنتان لە ڕێبازی خوا (ئەگەر وابن) سزای زۆر گەورەتان بۆ دەبێت

Özbekçe: 

Қасамларингизни орангизда алдов воситаси қилиб олманг. Бас, қадам собит бўлганидан сўнг тоймасин ва Аллоҳнинг йўлидан тўсганингиз учун ёмонликни татиб юрманг. Сизга улкан азоб бўлмасин.

Malayca: 

Dan janganlah kamu jadikan sumpah kamu sebagai tipu daya sesama kamu, kerana dengan yang demikian itu akan menyebabkan tergelincir kaki kamu sesudah ia tetap teguh (di atas jalan yang benar); dan kamu pula akan merasai balasan buruk (di dunia) dengan sebab kamu menghalangi manusia dari jalan Allah; dan bagi kamu juga disediakan azab yang besar (di akhirat kelak).

Arnavutça: 

Dhe, mos i merrni betimet tuaja për mashtrim në mes jush, e t’ju rrëshqas këmba, pasi që nguliti, e të shijoni dënimin, meqë penguat nga rruga e Perëndisë; e, për ju do të ketë ndëshkim të madh.

Bulgarca: 

И не превръщайте своите клетви в измама помежду ви, та да се подхлъзне крак, след като е бил устойчив, и да вкусите злото, задето сте възпирали от пътя на Аллах, и за вас да има огромно мъчение.

Sırpça: 

И не служите се заклетвама својим зато да бисте једни друге варали, да се не би поклизнула нога која чврсто стоји и да не бисте несрећу искусили зато што сте од Аллаховог пута одвраћали; а патња велика вас још чека.

Çekçe: 

Nečiníte přísahy své s úmyslem je vzájemně porušit, aby vám neuklouzla noha vaše poté, co pevně stála, abyste neokusili zlého za to, že jiné jste z cesty Boží odvraceli, a abyste se trestu nesmírného nedočkali.

Urduca: 

(اور اے مسلمانو،) تم اپنی قسموں کو آپس میں ایک دوسرے کو دھوکہ دینے کا ذریعہ نہ بنا لینا، کہیں ایسا نہ ہو کہ کوئی قدم جمنے کے بعد اکھڑ جائے اور تم اِس جرم کی پاداش میں کہ تم نے لوگوں کو اللہ کی راہ سے روکا، برا نتیجہ دیکھو اور سخت سزا بھگتو

Tacikçe: 

Савгандҳои худро василаи фиреби якдигар масозед, то қадамеро, ки устувор сохтаед, билағзад ва ба сабаби рӯйгоронӣ аз роҳи Худо гирифтори бадӣ шавед ва ба азобе бузург гирифтор оед.

Tatarca: 

Антларыгызны хәйлә белән кылмагыз, әгәр хыянәт юл белән ант итсәгез, аякларыгыз хакка беркетелгәннән соң аннан таяр, Аллаһ юлыннан тыелганыгыз, ягъни Аның юлыннан чыкканыгыз өчен каты ґәзаблар татырсыз, Аллаһ исеме илә ант итеп шул антны үтәү дә Аллаһ юлыдыр, әгәр антларыгызда тормасагыз ахирәттә сезгә каты ґәзаб булыр.

Endonezyaca: 

Dan janganlah kamu jadikan sumpah-sumpahmu sebagai alat penipu di antaramu, yang menyebabkan tergelincir kaki(mu) sesudah kokoh tegaknya, dan kamu rasakan kemelaratan (di dunia) karena kamu menghalangi (manusia) dari jalan Allah; dan bagimu azab yang besar.

Amharca: 

ጫማዎች ከተደላደሉ በኋላ እንዳይንዳለጡ ከአላህም መንገድ በመከልከላችሁ ምክንያት ቅጣትን እንዳትቀምሱ መሓሎቻችሁን በመካከላችሁ ለክዳት መግቢያ አድርጋችሁ አትያዙ፡፡ ለእናንተም (ያን ጊዜ) ታላቅ ቅጣት አላችሁ፡፡

Tamilce: 

உங்கள் சத்தியங்களை உங்களுக்கு மத்தியில் (பிறரை) ஏமாற்றுவதற்காக, (வஞ்சிப்பதற்காக) ஆக்கிக் கொள்ளாதீர்கள். (அவ்வாறு செய்தால், இஸ்லாமிய மார்க்கத்தில் உங்கள் கால்) பாதம் அது நிலைபெற்ற பின் (அதிலிருந்து) சருகி (வழிகேட்டில் சென்று) விடும். இன்னும், (சத்தியத்தை முறித்து) அல்லாஹ்வின் பாதையை விட்டும் நீங்கள் தடுத்த காரணத்தால் துன்பத்தை அனுபவிப்பீர்கள். இன்னும், உங்களுக்கு மகத்தானதொரு தண்டனை உண்டு.

Korece: 

너희간에 기만의 수단으로 맹세하지 말라 이는 안전한 그의 발이 미끄러지지 아니하도록 함이라 너희가 하나님의 길을 벗어남 으로 말미암아 사악함을 맛보지 말라 무서운 재앙이 너희에게 있 을 것이라

Vietnamca: 

Các ngươi đừng biến những lời thề của các ngươi thành một phương tiện để lừa dối nhau. Nếu không, chân của các ngươi có thể trượt sau khi nó đã vững vàng, và các ngươi sẽ phải nếm trải hậu quả xấu (trên cõi trần này) vì cản trở mọi người đi theo con đường của Allah, và (ở Đời Sau) các ngươi sẽ phải chịu một sự trừng phạt khủng khiếp.