
velâ tetteḫiẕû eymâneküm deḫalem beyneküm fetezille ḳademüm ba`de ŝübûtihâ veteẕûḳu-ssûe bimâ ṣadettüm `an sebîli-llâh. veleküm `aẕâbün `ażîm.
Türkçe:
Yeminlerinizi aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan sonra kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir azaba da uğrarsınız.
İngilizce:
And take not your oaths, to practise deception between yourselves, with the result that someone's foot may slip after it was firmly planted, and ye may have to taste the evil (consequences) of having hindered (men) from the Path of Allah, and a Mighty Wrath descend on you.
Fransızca:
Et ne prenez pas vos serments comme un moyen pour vous tromper les uns les autres, sinon [vos] pas glisseront après avoir été fermes, et vous goûterez le malheur pour avoir barré le sentier d'Allah. Et vous subirez un châtiment terrible.
Almanca:
Und betrachtet eure Eide nicht wie Fiktionen untereinander, sonst entgleitet ein Fuß, nachdem er fest stand, und sonst erfahrt ihr das Unheil dafür, daß ihr vom Wege ALLAHs abgehalten habt, und für euch ist dann eine überharte Peinigung bestimmt.
Rusça:
Не обращайте свои клятвы в средство обмана, чтобы ваша стопа не поскользнулась после того, как она твердо стояла, а не то вы вкусите зло за то, что сбивали других с пути Аллаха, и вам будут уготованы великие мучения.
Arapça:
وَلَا تَتَّخِذُوا أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدتُّمْ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۖ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da Allah yolundan saptığınız için, dünyada kötü azabı tadarsınız. Ahirette de size büyük bir azab olur.
Diyanet Vakfı:
Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslam'da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır.

velâ teşterû bi`ahdi-llâhi ŝemenen ḳalîlâ. innemâ `inde-llâhi hüve ḫayrul leküm in küntüm ta`lemûn.
Türkçe:
Allah'a verdiğiniz sözü basit bir ücret karşılığı satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır.
İngilizce:
Nor sell the covenant of Allah for a miserable price: for with Allah is (a prize) far better for you, if ye only knew.
Fransızca:
Et ne vendez pas à vil prix le pacte d'Allah. Ce qui se trouve auprès d'Allah est meilleur pour vous, si vous saviez !
Almanca:
Und erkauft euch nicht mit dem ALLAH gegenüber gemachten Versprechen etwas Minderwertiges. Was bei ALLAH ist, ist besser für euch, wenn ihr nur wüßtet.
Rusça:
Не продавайте данные Аллаху обеты за ничтожную цену, ибо для вас лучше то, что у Аллаха, если бы вы только знали!
Arapça:
وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۚ إِنَّمَا عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin. Eğer bilirseniz muhakkak ki Allah katındaki sevap sizin için daha hayırlıdır.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin! Şayet anlayan kimseler iseniz, şüphesiz Allah katında olan (sevap) sizin için daha hayırlıdır.

mâ `indeküm yenfedü vemâ `inde-llâhi bâḳ. velenecziyenne-lleẕîne ṣaberû ecrahüm biaḥseni mâ kânû ya`melûn.
Türkçe:
Sizin yanınızdaki tükenir ama Allah'ın yanındaki sonsuza dek kalıcıdır. Sabredenlere ödüllerini biz, işleyip ürettiklerinin en güzeliyle mutlaka vereceğiz.
İngilizce:
What is with you must vanish: what is with Allah will endure. And We will certainly bestow, on those who patiently persevere, their reward according to the best of their actions.
Fransızca:
Tout ce que vous possédez s'épuisera, tandis que ce qui est auprès d'Allah durera. Et Nous récompenserons ceux qui ont été constants en fonction du meilleur de ce qu'ils faisaient.
Almanca:
Worüber ihr verfügt, geht zu Ende, und was ALLAH hat, dies bleibt! Und WIR werden denjenigen, die sich in Geduld übten, gewiß ihre Belohnung vergelten mit Besserem als das, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
То, что есть у вас, иссякнет, а то, что есть у Аллаха, останется навсегда. А тем, которые проявляли терпение, Мы непременно воздадим наградой за лучшее из того, что они совершали.
Arapça:
مَا عِندَكُمْ يَنفَدُ ۖ وَمَا عِندَ اللَّهِ بَاقٍ ۗ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُوا أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah'ın katındakiler ise tükenmez. Muhakkak ki biz, Allah yolunda sabredenleri, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükafatlandıracağız.
Diyanet Vakfı:
Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir, Allah katındakiler ise bakidir. Elbette sabırlı davrananlara yapmakta olduklarının en güzeliyle mükafatlarını vereceğiz.

men `amile ṣâliḥam min ẕekerin ev ünŝâ vehüve mü'minün felenuḥyiyennehû ḥayâten ṭayyibeh. velenecziyennehüm ecrahüm biaḥseni mâ kânû ya`melûn.
Türkçe:
Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.
İngilizce:
Whoever works righteousness, man or woman, and has Faith, verily, to him will We give a new Life, a life that is good and pure and We will bestow on such their reward according to the best of their actions.
Fransızca:
Quiconque, mâle ou femelle, fait une bonne oeuvre tout en étant croyant, Nous lui ferons vivre une bonne vie. Et Nous les récompenserons, certes, en fonction des meilleures de leurs actions.
Almanca:
Und wer gottgefällig Gutes tut, sei es ein Männliches oder ein Weibliches, während es Mumin ist, diesem werden WIR gewiß schönes Leben gewähren. UndWIR werden ihnen ihre Belohnung gewiß vergelten mit Besserem als das, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Верующих мужчин и женщин, которые поступали праведно, Мы непременно одарим прекрасной жизнью и вознаградим за лучшее из того, что они совершали.
Arapça:
مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً ۖ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Erkekten ve dişiden, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafatlarını elbette vereceğiz.
Diyanet Vakfı:
Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükafatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.

feiẕâ ḳara'te-lḳur'âne feste`iẕ billâhi mine-şşeyṭâni-rracîm.
Türkçe:
Kur'an'ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah'a sığın!
İngilizce:
When thou dost read the Qur'an, seek Allah's protection from Satan the rejected one.
Fransızca:
Lorsque tu lis le Coran, demande la protection d'Allah contre le Diable banni.
Almanca:
Wenn du den Quran rezitierst, dann sag: "A'udhu billahi minasch-schaitanirradschim ."
Rusça:
Когда ты читаешь Коран, то ищи защиты от изгнанного и побиваемого сатаны у Аллаха.
Arapça:
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi Kur'ân okumak istediğin zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.
Diyanet Vakfı:
Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!

innehû leyse lehû sülṭânün `ale-lleẕîne âmenû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.
Türkçe:
Şu bir gerçek ki şeytanın elinde, iman edip yalnız Rablerine dayananlar aleyhine hiçbir sulta/hiçbir kanıt yoktur.
İngilizce:
No authority has he over those who believe and put their trust in their Lord.
Fransızca:
Il n'a aucun pouvoir sur ceux qui croient et qui placent leur confiance en leur Seigneur.
Almanca:
Gewiß, er hat keine Verfügung über diejenigen, die den Iman verinnerlichten und ihrem HERRN gegenüber Tawakkul üben.
Rusça:
Воистину, он не властен над теми, которые уверовали и уповают только на своего Господа.
Arapça:
إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde o şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur.
Diyanet Vakfı:
Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.

innemâ sülṭânühû `ale-lleẕîne yetevellevnehû velleẕîne hüm bihî müşrikûn.
Türkçe:
Onun sultası, sadece onu dost edinenlerle Allah'a ortak koşanlar üstündedir.
İngilizce:
His authority is over those only, who take him as patron and who join partners with Allah.
Fransızca:
Il n'a de pouvoir que sur ceux qui le prennent pour allié et qui deviennent associateurs à cause de lui .
Almanca:
Seine Verfügung hat er ausschließlich über diejenigen, die ihn als Wali nehmen, und diejenigen, die durch ihn Schirk betreiben.
Rusça:
Ему подвластны только те, которые считают его (сатану) своим помощником и покровителем и которые приобщают к Нему сотоварищей.
Arapça:
إِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذِينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذِينَ هُم بِهِ مُشْرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah'a ortak koşanlaradır.
Diyanet Vakfı:
Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah'a ortak koşanlaradır.

veiẕâ beddelnâ âyetem mekâne âyetiv vellâhü a`lemü bimâ yünezzilü ḳâlû innemâ ente müfter. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûn.
Türkçe:
Biz bir ayeti, bir başka ayetin yerine koyduğumuzda -ki Allah neyi indirmekte olduğunu daha iyi bilir- şöyle derler: "Sen düpedüz bir iftiracısın." Hayır, öyle değil. Bunların çokları bilmiyorlar.
İngilizce:
When We substitute one revelation for another,- and Allah knows best what He reveals (in stages),- they say, "Thou art but a forger": but most of them understand not.
Fransızca:
Quand Nous remplaçons un verset par un autre - et Allah sait mieux ce qu'Il fait descendre - ils disent : "Tu n'es qu'un menteur". Mais la plupart d'entre eux ne savent pas.
Almanca:
Und wenn WIReine Aya anstelle einer anderen Aya austauschen - und ALLAH weiß besser, was ER hinabsendet - sagen sie: "Du bist doch nur ein Erdichter!" Nein, sondern die meisten von ihnen wissen es nicht.
Rusça:
Когда Мы заменяем один аят другим, они говорят: "Воистину, ты - лжец". Аллаху лучше знать то, что Он ниспосылает. Но большая часть их не знает этого.
Arapça:
وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَّكَانَ آيَةٍ ۙ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مُفْتَرٍ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: "Sen, ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.
Diyanet Vakfı:
Biz bir ayetin yerine başka bir ayeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.

ḳul nezzelehû rûḥu-lḳudüsi mir rabbike bilḥaḳḳi liyüŝebbite-lleẕîne âmenû vehüdev vebüşrâ lilmüslimîn.
Türkçe:
De ki: "İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.
İngilizce:
Say, the Holy Spirit has brought the revelation from thy Lord in Truth, in order to strengthen those who believe, and as a Guide and Glad Tidings to Muslims.
Fransızca:
Dis : "C'est le Saint Esprit [Gabriel] qui l'a fait descendre de la part de ton Seigneur en toute vérité, afin de raffermir [la foi] de ceux qui croient, ainsi qu'un guide et une bonne annonce pour les Musulmans.
Almanca:
Sag: "Nach und nach hinabgesandt hat ihn 1 Ruhhul-qudus von deinem HERRN gemäß der Wahrheit, damit ER diejenigen festigt, die den Iman verinnerlichten, und als Rechtleitung und als frohe Botschaft für die Muslime."
Rusça:
Скажи, что Святой Дух (Джибриль) принес его (Коран) от твоего Господа с истиной, чтобы подкрепить уверовавших, а также как верное руководство и благую весть для мусульман.
Arapça:
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Muhammed!) Onlara de ki: "Kur'ân'ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi.
Diyanet Vakfı:
De ki: Onu, Mukaddes Ruh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.
