Arapça:
وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلَّا ظَنًّا ۚ إِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
Çeviriyazı:
vemâ yettebi`u ekŝeruhüm illâ żannâ. inne-żżanne lâ yugnî mine-lḥaḳḳi şey'â. inne-llâhe `alîmüm bimâ yef`alûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların birçoğu zandan başka bir şeye uymaz. Zan ise haktan hiç bir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz ki, Allah onların ne yaptıklarını bilir.
Diyanet İşleri:
Onların çoğu zanna uyarlar; gerçekte ise zan, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Allah, yaptıklarını şüphesiz bilir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onların çoğu, ancak zanna kapılmışlardır. Şüphe yok ki zan, gerçek karşısında hiçbir şeye yaramaz. Şüphe yok ki Allah, onlar ne yapıyorlarsa hepsini bilir.
Şaban Piriş:
Onların çoğu sadece zanna uyarlar. Gerçekte zan, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Şüphesiz ki Allah, onların her yaptıklarını bilendir.
Edip Yüksel:
Onların çoğu, ancak zanna uyarlar. Zan ise gerçeğin yerini tutamaz. ALLAH onların yaptıklarını Bilendir.
Ali Bulaç:
Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir.
Suat Yıldırım:
Onların çoğu sadece zanna uyarlar.Halbuki zan asla gerçeğin yerini tutamaz.Allah onların bütün yaptıklarını hakkıyla bilir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onların ekserisi zandan başka bir şeye tâbi olmaz. Zan ise şüphe yok ki, hiçbir şey ile haktan müstağni kılamaz. Allah Teâlâ ise muhakkak ki, ne yaptıklarını tamamıyla bilicidir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onların çoğu sanıdan başka bir şeyin ardınca gitmiyor. Doğrusu da şu ki sanı, haktan hiçbir şey ifade etmez. Allah, onların yaptıklarını iyice bilmektedir.
Bekir Sadak:
Seni yalanlarlarsa, «Benim yaptigim bana, sizin yaptiginiz sizedir
İbni Kesir:
Onların çoğu, sadece zanna tabi olurlar. Şüphe yok ki zann, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Doğrusu Allah, onların bütün işlediklerini bilendir.
Adem Uğur:
Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.
İskender Ali Mihr:
Onların çoğu zandan başka bir şeye tâbî olmaz. Şüphesiz zan, haktan bir şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını bilendir.
Celal Yıldırım:
Çoğu ancak zanna uyarlar
Tefhim ul Kuran:
Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiç bir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir.
Fransızca:
Et la plupart d'entre eux ne suivent que conjecture. Mais, la conjecture ne sert à rien contre la vérité ! Allah sait parfaitement ce qu'ils font.
İspanyolca:
Pero la mayoría no siguen sino conjeturas, y, ante la Verdad, las conjeturas no sirven de nada. Alá sabe bien lo que y hacen.
İtalyanca:
La maggior parte di loro non inseguono che congetture. In verità le congetture non prevalgono in alcun modo sulla verità. Allah sa bene quello che fanno.
Almanca:
Und nichts folgen die meisten von ihnen außer einer Spekulation. Doch das Spekulieren ersetzt nichts von der Wahrheit. Gewiß, ALLAH ist allwissend über das, was sie tun.
Çince:
他们大半是只凭猜想,猜想对于真理是毫无裨益的。真主确是全知他们的行为的。
Hollandaca:
En het grootste gedeelte hunner volgt slechts eene onzekere meening; maar eene meening vervangt de waarheid geenszins. Waarlijk, God weet wat zij doen.
Rusça:
Большинство их следует своим предположениям, но ведь предположения никак не могут заменить истину. Воистину, Аллаху известно о том, что они совершают.
Somalice:
mana raaco badankoodu waxaan malo ahayn, malana waxba kama taro xaqa, Eebana waa ogyahay waxay falayaan.
Swahilice:
Na wengi wao hawafuati ila dhana tu. Na dhana haifai kitu mbele ya haki. Hakika Mwenyezi Mungu anajua yote wanayo yatenda.
Uygurca:
ئۇلارنىڭ تولىسى (بۇتلارغا ئېتىقاد قىلىشتا) پەقەت پەرەزگىلا تايىنىدۇ، پەرەز دېگەن ھەقىقەتنى ئىسپاتلاشتا ھەقىقەتەن ھېچ نەرسىگە يارىمايدۇ. شۈبھىسىزكى، اﷲ ئۇلارنىڭ قىلمىشلىرىنى ئوبدان بىلگۈچىدۇر
Japonca:
かれらの多くは臆測に従うだけである。本当に臆測は,少しも真理にとって替あることは出来ない。本当にアッラーは,かれらの行うことを熟知なされる。
Arapça (Ürdün):
«وما يتبع أكثرهم» في عبادة الأصنام «إلا ظنا» حيث قلدوا فيه آباءهم «إن الظن لا يُغني من الحق شيئا» فيما المطلوب منه العلم «إن الله عليم بما يفعلون» فيجازيهم عليه.
Hintçe:
तुम कैसे हुक्म लगाते हो और उनमें के अक्सर तो बस अपने गुमान पर चलते हैं (हालॉकि) गुमान यक़ीन के मुक़ाबले में हरगिज़ कुछ भी काम नहीं आ सकता बेशक वह लोग जो कुछ (भी) कर रहे हैं खुदा उसे खूब जानता है
Tayca:
และส่วนใหญ่ของพวกเขามิได้ปฏิบัติตามสิ่งใด นอกจากการนึกคิด แท้จริงการนึกคิดนั้นไม่อาจจะแทนความจริงได้แต่อย่างใด แท้จริงอัลลอฮ์นั้นทรงรอบรู้ในสิ่งที่พวกเขากระทำ
İbranice:
רובם הולכים אחרי דמיון שווא, ואולם דמיון השווא לא ימלא את מקום הצדק. אלוהים יודע את אשר יעשו
Hırvatça:
Većina njih slijedi samo pretpostavke, ali pretpostavke nimalo nisu od koristi Istini. Allah uistinu dobro zna ono što oni rade.
Rumence:
Cei mai mulţi dintre ei urmează o închipuire. Închipuirea nu slujeşte la nimic înaintea Adevărului. Dumnezeu ştie ceea ce făptuiţi.
Transliteration:
Wama yattabiAAu aktharuhum illa thannan inna alththanna la yughnee mina alhaqqi shayan inna Allaha AAaleemun bima yafAAaloona
Türkçe:
Onların çoğu sanıdan başka bir şeyin ardınca gitmiyor. Doğrusu da şu ki sanı, haktan hiçbir şey ifade etmez. Allah, onların yaptıklarını iyice bilmektedir.
Sahih International:
And most of them follow not except assumption. Indeed, assumption avails not against the truth at all. Indeed, Allah is Knowing of what they do.
İngilizce:
But most of them follow nothing but fancy: truly fancy can be of no avail against truth. Verily Allah is well aware of all that they do.
Azerbaycanca:
Onların əksəriyyəti ancaq zənnə uyar, zənn isə əsla həqiqət ola bilməz. Allah nələr etməkdə olduğunuzu biləndir!
Süleyman Ateş:
Onların çoğu, zandan başka bir şeye uymuyorlar. Zan ise gerçekten hiçbir şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah, onların ne yaptıklarını bilir.
Diyanet Vakfı:
Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.
Erhan Aktaş:
Onların çoğu, ancak zanna(1) uyarlar. Kuşkusuz zan hakikâtin yerini tutamaz. Allah, onların ne yaptıklarını çok iyi bilendir.
Kral Fahd:
Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.
Hasan Basri Çantay:
Onların çoğu (kupkuru bir) zandan başkasına tâbi´ olmaz. Hakıykatde zan ise hakdan hiç bir şey´in yerini tutmaz. Şübhesiz ki Allah, onlar ne işlerlerse kemaliyle bilendir.
Muhammed Esed:
Onların çoğu sadece zanna uymaktadırlar. Oysa, zan hiçbir şekilde hakkın yerini tutamaz. Gerçek şu ki, Allah onların yaptıklarını bütünüyle bilmektedir.
Gültekin Onan:
Onlann çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiç bir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Tanrı, onların işlemekte olduklarını bilendir.
Ali Fikri Yavuz:
Kâfirlerin çoğu, sırf kuru bir zan ardında gider. Fakat zan, gerçekten hiç bir şey ifade etmez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını tamamen bilmektedir.
Portekizce:
Sua maioria não faz mais do que conjecturar, e a conjectura jamais prevalecerá sobre a verdade; Deus bem sabe tudoquanto fazem!
İsveççe:
De flesta av dem lyssnar bara till antaganden; men antaganden kan aldrig bli en ersättning för sanningen. Gud har full kännedom om vad de gör.
Farsça:
و بیشتر آنان [در عقاید و آرایشان] جز از گمان و ظن پیروی نمی کنند، یقیناً گمان و ظن به هیچوجه انسان را از حق بی نیاز نمی کند، [و جای معرفت و دانش را نمی گیرد] مسلماً خدا به آنچه انجام می دهند، داناست.
Kürtçe:
وە زۆربەیان شوێن ھیچ ناکەون جگە لەگومان بەڕاستی گومان لە ئاست ھەقدا ھیچ سوودێک (بەخاوەنەکەی) ناگەیەنێت بەڕاستی خوا زانایە بەوەی کە دەیکەن
Özbekçe:
Уларнинг кўплари гумонга эргашадилар, холос. Албатта, гумон ҳақ ўрнида ҳеч нарса бўла олмас. Албатта, Аллоҳ нима қилаётганларини билгувчи зотдир. (Аллоҳнинг йўлида юрмаганларнинг кўплари, балки ҳаммалари гумон ва тахминга эргашадилар. Улардан, нима учун бу ишни қилмоқдасан, нима учун бу йўлга юрмоқдасан, деб сўралса, берадиган жавоблари фақат гумондан иборат бўлади. Қадимда бутпарастлар, ота-бобомиз шундай қилган, биз ҳам қилмоқдамиз, деб жавоб беришган. Ҳозирда ҳам фалончи айтгани учун, пистончи қилгани учун, дейишади.)
Malayca:
Dan kebanyakan mereka, tidak menurut melainkan sesuatu sangkaan sahaja, (padahal) sesungguhnya sangkaan itu tidak dapat memenuhi kehendak menentukan sesuatu dari kebenaran (iktiqad). Sesungguhnya Allah Maha Mengetahui akan apa yang mereka lakukan.
Arnavutça:
Shumica veprojnë vetëm sipas hamendjes. Me të vërtetë hamendja nuk e plotëson të vërtetën. Perëndia, pa dyshim di mirë atë që punojnë ata.
Bulgarca:
Повечето от тях следват само догадки. Догадката с нищо не замества истината. Аллах знае вашите дела.
Sırpça:
Већина њих следи само претпоставке, али претпоставке нимало нису од користи Истини. Аллах уистину добро зна оно што они раде.
Çekçe:
Většina z nich jen domněnky následuje a domněnky nic nezmohou proti pravdě! Však Bůh dobře zná, co dělají.
Urduca:
حقیقت یہ ہے کہ اِن میں سے اکثر لوگ محض قیاس و گمان کے پیچھے چلے جا رہے ہیں، حالاں کہ گمان حق کی ضرورت کو کچھ بھی پُورا نہیں کرتا جو کچھ یہ کر رہے ہیں اللہ اُس کو خوب جانتا ہے
Tacikçe:
Бештарашон фақат пайрави гумонанд ва гумон наметавонад ҷои ҳақро бигирад. Албатта Худо ба коре, ки мекунанд, огоҳ аст!
Tatarca:
Зан итү, ягъни дәлилсез уйлау, яки нәфес теләгәнчә хөкем итү – дөреслекнең һичбер өлешенә ирештермәс. Дөреслектә, Аллаһ аларның ни, эшләгәннәрен белә.
Endonezyaca:
Dan kebanyakan mereka tidak mengikuti kecuali persangkaan saja. Sesungguhnya persangkaan itu tidak sedikitpun berguna untuk mencapai kebenaran. Sesungguhnya Allah Maha Mengetahui apa yang mereka kerjakan.
Amharca:
አብዛኞቻቸውም ጥርጣሬን እንጂ አይከተሉም፡፡ ጥርጣሬ ከእውነት ምንም አያብቃቃም፡፡ አላህ የሚሠሩትን ሁሉ ዐዋቂ ነው፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர்களில் பெரும்பாலானவர்கள் சந்தேகத்தையே தவிர (வேறு எதையும்) பின்பற்றுவதில்லை. நிச்சயமாக சந்தேகம் உண்மையை விட்டும் ஒரு சிறிதும் பலன்தராது. நிச்சயமாக அல்லாஹ் அவர்கள் செய்பவற்றை நன்கறிந்தவன்.
Korece:
그러나 그들 대다수는 따르 지 아니하고 공상에 집착하니 실로그 공상은 진리에서 벗어나 무용할뿐이라 실로 하나님은 그들이 행하는 모든 것을 알고 계시니라
Vietnamca:
Và hầu hết (những kẻ đa thần) chỉ đi theo giả định. Thật vậy, giả định không thay thế được gì cho sự thật. Quả thật, Allah biết rõ những điều chúng làm.
Ayet Linkleri: