Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

14

Sûredeki Ayet No: 

12

Ayet No: 

1762

Sayfa No: 

257

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا لَنَا أَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللَّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا ۚ وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَىٰ مَا آذَيْتُمُونَا ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ

Çeviriyazı: 

vemâ lenâ ellâ netevekkele `ale-llâhi veḳad hedânâ sübülenâ. velenaṣbiranne `alâ mâ âẕeytümûnâ. ve`ale-llâhi felyetevekkeli-lmütevekkilûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bize yollarımızı göstermişken neden biz Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Elbette bize yaptığınız eziyetlere katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler."

Diyanet İşleri: 

Bize yollarımızı gösteren Allah'a niçin güvenmeyelim? Bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Güvenenler ancak Allah'a güvensinler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve ne diye Allah'a dayanmayalım ki gerçekten de o sevketmiştir bizi doğru yola ve elbette bize ettiğiniz eziyetlere katlanacağız ve dayananlar, artık ancak Allah'a dayanmalı.

Şaban Piriş: 

Bize hidayet yollarımıza eriştiren Allah’a niçin tevekkül etmeyeyim? Bize ettiğiniz eziyete elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.

Edip Yüksel: 

Bize yollarımızı göstermişken neden ALLAH'a güvenmiyelim? Sizin bize yaptığınız eziyete karşı sabırla direneceğiz. Güvenenler ALLAH'a güvenmeli.

Ali Bulaç: 

Bize ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah'a tevekkül etmelidirler.

Suat Yıldırım: 

“Biz neden Allah'a tevekkül etmeyelim ki gireceğimiz yolları bize O gösterdi.Bize verdiğiniz her türlü eza ve sıkıntıya sabredeceğiz.Tevekkül edenler yalnız Allah’a dayanıp güvenmelidirler.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

«Ve biz ne için Allah Teâlâ´ya tevekkül etmeyelim ki, bize yollarımızı muhakkak O dosdoğru göstermiştir ve elbette bize yaptığınız eziyetlere sabrederiz. Ve mütevekkil olanlar da artık Allah´a tevekkülde bulunsunlar.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

O, bize yollarımızı göstermişken neden Allah'a tevekkül etmeyecekmişiz? Bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.

Bekir Sadak: 

Onu yudum yudum alacak fakat yutamiyacaktir. lum ona her taraftan geldigi halde, olemiyecek, arkasindan da cetin bir azap gelecektir.

İbni Kesir: 

Hem biz, ne diye Allah´a tevekkül etmeyelim ki

Adem Uğur: 

Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah´a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah´a tevekkülde sebat etsinler.

İskender Ali Mihr: 

Ve biz niçin Allah´a tevekkül etmeyelim? Bizi, yollarımıza hidayet etmiştir (ulaştırmıştır). Sizin bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz Artık tevekkül edenler, Allah´a tevekkül etsinler.

Celal Yıldırım: 

Biz ne diye ancak Allah´a güvenip dayanmıyalım ki O cidden bize yollarımızı göstermiştir. Bize yaptığınız eziyetlere karşı elbette sabredeceğiz. Artık tevekkül edenler sadece Allah´a güvenip dayansınlar.

Tefhim ul Kuran: 

«Bize ne oluyor ki, Allah´a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermişti. Ve elbette bize yapmakta olduğunuz işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah´a tevekkül etmelidirler.»

Fransızca: 

Et qu'aurions-nous à ne pas placer notre confiance en Allah, alors qu'Il nous guidés sur les sentiers [que nous devions suivre] ? Nous endurerons sûrement la persécution que vous nous infligez. Et ceux qui ont confiance en Allah s'en remettent entièrement à Lui."

İspanyolca: 

¿Cómo no vamos a poner nosotros nuestra confianza en Alá, si nos ha dirigido en nuestros caminos? Tendremos, ciertamente, paciencia, a pesar de lo mucho que nos molestáis. ¡Que los que confían confíen en Alá!

İtalyanca: 

E come potremmo non confidare in Allah quand'Egli ci ha guidati sui nostri sentieri? Sopporteremo con pazienza [le persecuzioni] di cui ci farete oggetto. Confidino in Allah coloro che confidano».

Almanca: 

Und weshalb sollen wir nicht ALLAH gegenüber Tawakkul üben, wo ER uns bereits auf unseren Wegen rechtleitete?! Und wir werden uns doch in Geduld üben dem gegenüber, was ihr uns an Kränkungen zufügt. Und ALLAH gegenüber sollen die Tawakkul-Übenden Tawakkul üben."

Çince: 

我们怎能不信托真主呢?他确已引导我们走上正道。我们誓必忍受你们的折磨,让信托者只信托真主。

Hollandaca: 

En waarom zouden wij God niet vertrouwen, die ons op onze wegen heeft geleid? Daarom zullen wij met geduld het kwaad verdragen, waarmede hij ons bezoekt, en laat degenen hun vertrouwen in God stellen, die trachten, het ergens in te plaatsen.

Rusça: 

Отчего же нам не уповать на Аллаха, если Он повел нас нашими путями? Мы непременно стерпим причиняемые вами мучения. Пусть же уповающие уповают только на Аллаха!"

Somalice: 

maxaanaan u talo saaranayn Eebe isagoo nagu hanuuniyey Jidkannaga, waana ku samraynaa waxaad nagu dhibaysaan Eebe uun ha talo saarteen kuwa talosaaran (Cid).

Swahilice: 

Na tuna nini hata tusimtegemee Mwenyezi Mungu, na hali Yeye ametuongoa kwenye Njia zetu. Na hapana shaka sisi tutayavumilia hayo maudhi mnayo tuudhi. Na juu ya Mwenyezi Mungu wategemee wanao tegemea.

Uygurca: 

اﷲ بىزنى (بىزنى تونۇيدىغان) يوللىرىمىزغا يېتەكلىگەن تۇرسا، نېمىشقا اﷲ قا تەۋەككۈل قىلمايلى؟ بىزگە يەتكۈزگەن ئەزىيەتلىرىڭلارغا، ئەلۋەتتە، سەۋر قىلىمىز، تەۋەككۈل قىلغۇچىلار پەقەت اﷲ قا تەۋەككۈل قىلسۇن» دېدى

Japonca: 

「どうしてわたしたちは,アッラーを信頼しないでいられようか。かれはわたしたちを(従うべき)道に導かれる。わたしたちは,あなたがたが加える迫害に何処までも耐え忍ぶであろう。信頼する者たちは,アッラーにこそ全てを御任せすべきである。」

Arapça (Ürdün): 

«وما لنا أ» ن «لا نتوكل على الله» أي لا مانع لنا من ذلك «وقد هدانا سبلنا ولنصبرن على ما آذيتمونا» على أذاكم «وعلى الله فليتوكل المتوكلون».

Hintçe: 

और हमें (आख़िर) क्या है कि हम उस पर भरोसा न करें हालॉकि हमे (निजात की) आसान राहें दिखाई और जो तूने अज़ियतें हमें पहुँचाइ (उन पर हमने सब्र किया और आइन्दा भी सब्र करेगें और तवक्कल भरोसा करने वालो को ख़ुदा ही पर तवक्कल करना चाहिए

Tayca: 

“และทำไมเล่าเราจึงไม่มอบความไว้วางใจแด่อัลลัอฮ และแน่นอนพระองค์ทรงชี้แนะแนวทางทั้งหลายแก่เรา และเราจะอดทนต่อการที่พวกท่านทำร้ายเรา และบรรดาผู้มอบความไว้วางใจพึงไว้วางใจแด่อัลลอฮเท่านั้น”

İbranice: 

ולמה לא נסמוך על אלוהים שהנחה אותנו בדרכינו? אנו נסבול את פגיעותיכם, ועל אלוהים ייסמכו הנסמכים

Hırvatça: 

"Zašto da se ne uzdamo u Allaha kad nas je On putevima kojim idemo uputio? Mi ćemo, doista, strpljivo podnositi ono čime nas uznemiravate - a oni koji se uzdaju, neka se samo u Allaha uzdaju!"

Rumence: 

De ce nu ne-am încrede în Dumnezeu, când El ne-a călăuzit pe drumurile noastre? Noi răbdăm răul ce ni-l faceţi! În Dumnezeu să se încreadă cei care se încred.

Transliteration: 

Wama lana alla natawakkala AAala Allahi waqad hadana subulana walanasbiranna AAala ma athaytumoona waAAala Allahi falyatawakkali almutawakkiloona

Türkçe: 

"O, bize yollarımızı göstermişken neden Allah'a tevekkül etmeyecekmişiz? Bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler."

Sahih International: 

And why should we not rely upon Allah while He has guided us to our [good] ways. And we will surely be patient against whatever harm you should cause us. And upon Allah let those who would rely [indeed] rely."

İngilizce: 

No reason have we why we should not put our trust on Allah. Indeed He Has guided us to the Ways we (follow). We shall certainly bear with patience all the hurt you may cause us. For those who put their trust should put their trust on Allah.

Azerbaycanca: 

Allah bizə yollarımızı (iman, nicat, səadət yollarını) göstərdiyi halda, biz nə üçün Ona təvəkkül etməməliyik? (Sizi Allahın haqq yoluna də’vət etdiyimizə görə) bizə verdiyiniz bütün əziyyətlərə, əlbəttə, dözəcəyik. Təvəkkül edənlər də yalnız Allaha təvəkkül etsinlər!

Süleyman Ateş: 

Bize yollarımızı göstermişken neden biz Allah'a dayanmayalım? Sizin bize yaptığınız eziyetlere katlanacağız. Tevekkül edenler, Allah'a dayansınlar.

Diyanet Vakfı: 

"Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler."

Erhan Aktaş: 

“Bize ne oluyor ki Allah’a tevekkül etmeyelim? Üstelik bize yollarımızı göstermişken. Elbette biz, bize yaşattığınız sıkıntılara sabredeceğiz. Tevekkül edenler de yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.”

Kral Fahd: 

«Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler.»

Hasan Basri Çantay: 

«Hem biz ne diye Allaha güvenib dayanmayalım ki bize dosdoğru yolları O göstermişdir. Bize yapdığınız eziyyetlere elbette katlanacağız. Tevekkül edenler dahi yalınız Allaha güvenib dayanmakda sebat etmelidir».

Muhammed Esed: 

Hem, izlediğimiz yolu bize gösteren Allah olduğuna göre, artık nasıl güvenmeyebiliriz ki O´na? "Bunun içindir ki, bize çektirdiklerinize mutlaka göğüs gereceğiz; çünkü bir kere Allah´a güven bağlamış olanlar sonuna kadar O´na güvenmekte devam edeceklerdir!"

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Hem, bizim, Allah’a tevekkül etmememiz için, hangi özür olabilir ki, O bize yollarımızı dosdoğru göstermiş, hidayet vermiştir. Elbette bize yaptığınız eziyetlere sabredeceğiz. O halde tevekkül edenler, yalnız Allah’a tevekkül etmekte sebat etsinler”

Portekizce: 

E que escusa teremos para nos encomendarmos a Deus, sendo que Ele nos mostrou os caminhos? Nós suportaremos asvossas injúrias, e que a Deus se encomendem os que n'Ele confiam!

İsveççe: 

Hur skulle vi kunna annat än sätta vår lit till Gud, när det är Han som har visat oss vägen? Helt visst skall vi tåligt uthärda det onda ni [har i sinnet] mot oss; ja, alla som söker [ett mäktigt] stöd skall sätta sin lit till Gud!"

Farsça: 

و ما را چه عذر و بهانه ای است که بر خدا توکل نکنیم، در حالی که ما را به راه هایِ [خوشبختی و سعادت] مان هدایت کرد، و قطعاً بر آزاری که [در راه دعوت به توحید] از ناحیه شما به ما می رسد، شکیبایی می ورزیم، پس باید توکل کنندگان فقط بر خدا توکل کنند.

Kürtçe: 

وە ئایا بۆچی پشت بە خوا نەبەستین کە بێگومان ئەو (زاتە) ڕێگای ڕاستی نیشان داوین؟ وە بەڕاستی دان بەخۆماندا دەگرین لەسەر ھەر ئازارێک کە بماندەن دەبا خۆسپێران پشت ھەر بە خوا ببەستن

Özbekçe: 

Нима учун биз Аллоҳга таваккал қилмас эканмиз?! Ҳолбуки, У бизни йўлимизга ҳидоят қилди. Бизга берган озорларингизга, албатта, сабр қиламиз. Таваккал қилувчилар фақат Аллоҳгагина таваккал қилсинлар», дедилар.

Malayca: 

"Dan mengapa pula kami tidak berserah diri kepada Allah padahal Ia telah menunjukkan jalan untuk tiap-tiap seorang dari kami menjalaninya? Dan demi sesungguhnya, kami akan bersabar terhadap segala perbuatan kamu menyakiti kami. Dan dengan yang demikian, maka kepada Allah jualah hendaknya berserah diri orang-orang yang mahu berserah".

Arnavutça: 

E, përse të mos mbështetem (shpresojmë) në Perëndinë, kur Ai na ka dëftuar rrugën e drejtë në të cilën po ecim? Na, me të vërtetë, do të durojmë në atë që na mundoni ju – e ata që mbështeten (shpresojnë), le të shpresojnë vetëm në Perëndinë!”

Bulgarca: 

И защо да не се уповаваме на Аллах, след като Той ни насочи по нашите пътища? И непременно ще изтърпим онова, с което ще ни мъчите. На Аллах да се уповават уповаващите се!”

Sırpça: 

„Зашто да се не ослонимо на Аллаха кад нас је Он путевима којим идемо упутио? Ми ћемо, заиста, стрпљиво да подносимо оно чиме нас узнемиравате - а они који се ослањају, нека се само на Аллаха ослањају!“

Çekçe: 

Proč bychom se neměli spoléhat na Boha, když nás již vedl po cestách našich? My budeme věru trpělivě snášet to, čím nám škodíte - a nechť na Boha se spoléhají ti, kdož naň se spoléhají!'

Urduca: 

اور ہم کیوں نہ اللہ پر بھروسہ کریں جبکہ ہماری زندگی کی راہوں میں اس نے ہماری رہنمائی کی ہے؟ جو اذیتیں تم لوگ ہمیں دے رہے ہو اُن پر ہم صبر کریں گے اور بھروسا کرنے والوں کا بھروسا اللہ ہی پر ہونا چاہیے"

Tacikçe: 

Чаро бар Худо таваккал накунем ва ҳол он ки Ӯ роҳи моро ба мо бинамуд? Ва мо бар озоре, ки ба мо мерасонед, сабр хоҳем кард ва таваккалкунандагон бар Худо таваккал кунанд».

Tatarca: 

Безгә Аллаһуга гына тәвәккәл итмичә һич ярамый, тәхкыйк Ул безне туры юлга күндерде, вә безгә кылган җәбер-золымларыгызга без, әлбәттә, сабыр кылабыз, тәвәккәл итүчеләр фәкать Аллаһуга гына тәвәккәл итсенләр!

Endonezyaca: 

Mengapa kami tidak akan bertawakkal kepada Allah padahal Dia telah menunjukkan jalan kepada kami, dan kami sungguh-sungguh akan bersabar terhadap gangguan-gangguan yang kamu lakukan kepada kami. Dan hanya kepada Allah saja orang-orang yang bertawakkal itu, berserah diri".

Amharca: 

«መንገዳችንንም በእርግጥ የመራን ሲኾን በአላህ ላይ የማንመካ ለእኛ ምን አለን በማሰቃየታችሁም ላይ በእርግጥ እንታገሳለን፡፡ በአላህም ላይ ተመኪዎች ሁሉ ይመኩ፡፡»

Tamilce: 

“இன்னும், நாங்கள் அல்லாஹ்வின் மீது நம்பிக்கை வைக்காதிருக்க எங்களுக்கு என்ன நேர்ந்தது? அவன்தான் எங்களுக்கு எங்கள் (சரியான) பாதைகளில் நேர்வழி நடத்தினான். மேலும், நீங்கள் எங்களை துன்புறுத்துவதை நிச்சயமாக நாங்கள் பொறுத்துக் கொள்வோம். ஆகவே, நம்பிக்கை வைப்பவர்கள் அல்லாஹ்வின் மீதே நம்பிக்கை வைக்கட்டும்.”

Korece: 

우리는 하나님께 의존하지 않을 이유가 없나니 그분께서는 우리가 가야할 길로 인도하셨으니 우리는 너희가 우리에게 가하는 박해에 인내하며 하나님에게만 의 탁하리라

Vietnamca: 

(Các Sứ Giả nói tiếp:) “Làm sao chúng tôi lại không phó thác cho Allah trong khi Ngài đã hướng dẫn các con đường (tốt đẹp và đúng đắn) cho chúng tôi. Chắc chắn chúng tôi sẽ kiên nhẫn chịu đựng trước bất kỳ tác hại nào mà các người gây ra cho chúng tôi. Và hãy phó cho Allah hỡi những người muốn phó thác!”