Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

9

Sûredeki Ayet No: 

58

Ayet No: 

1293

Sayfa No: 

196

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمِنْهُم مَّن يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِ فَإِنْ أُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَإِن لَّمْ يُعْطَوْا مِنْهَا إِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ

Çeviriyazı: 

veminhüm mey yelmizüke fi-ṣṣadeḳât. fein ü`ṭû minhâ raḍû veil lem yü`ṭav minhâ iẕâ hüm yesḫaṭûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İçlerinde (topladığın) sadakalar hakkında sana tariz eden (dil uzatan) ler de var. Eğer o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse hemen kızarlar.

Diyanet İşleri: 

Sadakalar hakkında sana dil uzatanlar vardır. Onlara verilirse hoşnut olurlar, verilmezse, hemen öfkeleniverirler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlardan, sadakaları vermede seni ayıplayan da var. O maldan diledikleri verilseydi hoşlanırlardı, verilmeyince de hemen kızarlar.

Şaban Piriş: 

Onlardan sadakalar konusunda seni ayıplayanlar vardır. Onlara verilirse hoşnut olurlar, verilmezse hemen öfkeleniverirler.

Edip Yüksel: 

Onların bir kısmı, sadakaların dağıtımı konusunda seni eleştiriyor; kendilerine ondan verilince razı oluyorlar, ancak ondan kendilerine verilmeyince öfkeleniyorlar.

Ali Bulaç: 

Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar.

Suat Yıldırım: 

Onlardan bazıları da senin zekât ve sadakaları taksim edişine dil uzatırlar.Bu mallardan kendilerine pay verilirse memnun olurlar, verilmeyince hemen kızıp öfkelenirler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onlardandır, sadakalar hususunda seni ayıplar olan şahıs da. İmdi kendilerine onlardan verilmiş olunca hoşnut olurlar ve eğer onlardan verilmezse o vakit kızarlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İçlerinden bir kısmı da sadakalar konusunda sana laf dokundurur. Ondan kendilerine verilmişse memnun olurlar. Verilmemişse hemen öfkelenirler.

Bekir Sadak: 

Allah´a ve peygamberine karsi koymaga kalkisana, ebedi kalacagi cehennem atesi bulundugunu bilmezler mi? Buyuk rezillik budur.

İbni Kesir: 

İçlerinden kimi de sadakalar hakkında sana dil uzatırlar. Eğer kendilerine verilirse hoşlanırlar, verilmezse hemen kızarlar.

Adem Uğur: 

Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar.

İskender Ali Mihr: 

Ve onlardan, sadakalar konusunda seni ayıplayan kimseler vardır. Öyle ki eğer ondan (sadakadan, ganimetten) onlara verilirse razı olurlar ve ondan verilmezse, o zaman kızarlar.

Celal Yıldırım: 

Onlardan bir kısmı da sadakaların taksim ve dağıtımı hakkında sana dil uzatıp kınamada bulunurlar. Ondan kendilerine verilirse hoşnud olurlar

Tefhim ul Kuran: 

Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, ondan kendilerine verilmediği zaman da bu sefer gazablanırlar.

Fransızca: 

Il en est parmi eux qui te critiquent au sujet des Sadaqats : s'il leur en est donné, les voilà contents; mais s'il ne leur en est pas donné, les voilà pleins de rancœur.

İspanyolca: 

Algunos de ellos te critican a propósito de las limosnas. Si se les da de ellas, están contentos; si no se les da de ellas, se enfadan.

İtalyanca: 

Tra loro c'è chi ti critica a proposito delle elemosine: se ne usufruiscono sono contenti, altrimenti si offendono.

Almanca: 

Und manche von ihnen bezichtigen dich (ungerechter Verteilung) der Sadaqa . Doch würde ihnen davon etwas gegeben, wären sie zufrieden. Aber wenn ihnen davon nichts gegeben wird, so sind sie wütend.

Çince: 

他们中有人挑剔你分配赈款的工作。如果分给他们一份,他们就欢喜;如果不分给他们,他们就勃然大怒。

Hollandaca: 

Er zijn ook onder hen, die slechte berichten omtrent u verspreiden, nopens uwe uitdeeling van aalmoezen; maar indien zij een deel daarvan ontvangen, zijn zij wel tevreden, doch indien zij geen deel daarvan ontvangen, onthoudt het, zijn zij toornig.

Rusça: 

Среди них есть такие, которые обвиняют тебя из-за милостыни. Если им достается что-либо из милостыни, то они остаются довольны, если же им ничего не достается, то они сердятся.

Somalice: 

waxaa ka mid ah kuwo kugu ceebin sadaqada (sakada) haddii la siiyana raali noqon haddaan la siininna cadhoon.

Swahilice: 

Na miongoni mwao wapo wanao kusengenya katika kugawa sadaka. Wanapo pewa wao huridhika. Na wakito pewa hukasirika.

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) ئۇلارنىڭ بەزىسى سېنىڭ سەدىقە (ۋە غەنىيمەت) لەرنى تەقسىم قىلىشىڭنى ئەيىبلەيدۇ، ئۇلارغا ئۇنىڭدىن بېرىلسە خۇش بولىدۇ، بېرىلمىسە خاپا بولۇشىدۇ

Japonca: 

かれらの中には,施し(の配分)のことに就いてあなたを謗る者がいる。それを与えられた者は,喜ぶが,それを与えられないならば,見なさい。直ぐに怒り出す。

Arapça (Ürdün): 

«ومنهم من يلمزك» يعيبك «في» قَسْم «الصدقات فإن أُعطوا منها رضوا وإن لم يُعْطوْا منها إذا هم يسخطون».

Hintçe: 

(ऐ रसूल) उनमें से कुछ तो ऐसे भी हैं जो तुम्हें ख़ैरात (की तक़सीम) में (ख्वाह मा ख्वाह) इल्ज़ाम देते हैं फिर अगर उनमे से कुछ (माक़ूल मिक़दार(हिस्सा)) दे दिया गया तो खुश हो गए और अगर उनकी मर्ज़ी के मुवाफिक़ उसमें से उन्हें कुछ नहीं दिया गया तो बस फौरन ही बिगड़ बैठे

Tayca: 

“และในหมู่พวกเขานั้นมีผู้ที่ตำหนิเจ้าในเรื่องสิ่งบริจาค ถ้าหากพวกเขาได้รับจากสิ่งบริจาคนั้นพวกเขาก็ยินดี และหากพวกเขามิได้รับจากสิ่งบริจาคนั้น ทันใดพวกเขาก็โกรธ”

İbranice: 

יש כאלה מביניהם מזלזלים בך בגלל חלוקת כספי הצדקה. אך, אם הם יקבלו חלק אז הם ישמחו, ואם הם לא יקבלו אז הם יזעמו

Hırvatça: 

Ima ih koji ti prigovaraju zbog raspodjele zekata. Ako im se iz njega da, zadovolje se, a ako im se ne da, odjednom se razljute.

Rumence: 

Mulţi dintre ei te dojenesc pentru milostenii. Ei sunt mulţumiţi când li se dă din ele şi se supără când nu li se dă nimic.

Transliteration: 

Waminhum man yalmizuka fee alssadaqati fain oAAtoo minha radoo wain lam yuAAtaw minha itha hum yaskhatoona

Türkçe: 

İçlerinden bir kısmı da sadakalar konusunda sana laf dokundurur. Ondan kendilerine verilmişse memnun olurlar. Verilmemişse hemen öfkelenirler.

Sahih International: 

And among them are some who criticize you concerning the [distribution of] charities. If they are given from them, they approve; but if they are not given from them, at once they become angry.

İngilizce: 

And among them are men who slander thee in the matter of (the distribution of) the alms: if they are given part thereof, they are pleased, but if not, behold! they are indignant!

Azerbaycanca: 

Onlardan (münafiqlərdən) sədəqələr (onların bölünməsi) barəsində sənə eyib tutanlar da var. Əgər (sədəqədən) onlara bir şey verilsə, razı qalar, verilməsə, dərhal qəzəblənərlər.

Süleyman Ateş: 

Onlardan kimi de sadakalar(ın bölüştürülmesi hususun)da sana dil uzatır. Eğer o sadakalardan kendilerine pay verilse hoşlanırlar, onlardan kendilerine pay verilmezse hemen kızarlar.

Diyanet Vakfı: 

Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar.

Erhan Aktaş: 

İçlerinden kimileri de sadakalar hakkında sana dil uzatır. Eğer kendilerine pay verilirse hoşlanırlar, verilmeyince de hemen kızarlar.

Kral Fahd: 

Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar.

Hasan Basri Çantay: 

İçlerinden sadakalar (ın taksimi) hususunda seni ayıblayacaklar da var. Çünkü eğer içlerinden kendilerine (diledikleri bir şey) verilirse hoşlanırlar. Şâyed yine kendilerinden olanlara (diledikleri şey) verilmezse derhal kızarlar.

Muhammed Esed: 

Ve onların arasında (ey Peygamber,) Allah için sunulan şeylerin (dağıtımında) sana dil uzatanlar var: onlardan kendilerine bir şey verilirse memnunlukla karşılarlar; ama bir şey verilmediğini görseler, işte o zaman öfkeden neredeyse deliye dönerler.

Gültekin Onan: 

Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar.

Ali Fikri Yavuz: 

Münafıklardan bir kısmı, sadakaların (ganimetlerin) bölünmesini sana târiz ediyorlar (seni adâletsizlikle ithama kalkışıyorlar) Çünkü, o sadakalardan istedikleri şey kendilerine verilirse razı olurlar, verilmezse hemen kızarlar.

Portekizce: 

Entre eles, há aqueles que te difamam, com respeito à distribuição das esmolas; quando lhes é dado uma parte,conformam-se; quando não, eis que se indignam.

İsveççe: 

Det finns några bland dem som förtalar dig [Muhammad] vad gäller [den rätta fördelningen av] offergåvorna; om något kommer på deras lott blir de belåtna men får de ingenting blir de missnöjda.

Farsça: 

برخی از آنان نسبت به [تقسیم] صدقات بر تو خرده می گیرند، پس اگر از صدقات به آنان داده شود خشنود می شوند، و اگر داده نشود، ناگاه خشمگین می شوند.

Kürtçe: 

وەھەندێ کەس لەوانە ڕەخنەو توانجت لێ دەگرن لەدابەش کردنی خێرەکاندا (یان زەکاتدا) خۆ ئەگەر لەو خێر و سەدەقەیان پێ بدرێت ڕازی دەبن وە ئەگەر پێیان نەدرێ لێی ئەو کاتە ئەوان تووڕە و ناڕازی دەبن

Özbekçe: 

Улардан садақалар ишида сенга айб қўядиганлари ҳам бор. Агар ўша садақалардан уларга берилса, улар рози бўладилар. Агар берилмаса, кўрибсанки, ғазабланадилар.

Malayca: 

Dan di antara mereka ada yang mencelamu (wahai Muhammad) mengenai (pembahagian) sedekah-sedekah (zakat); oleh itu jika mereka diberikan sebahagian daripadanya (menurut kehendak mereka), mereka suka (dan memandangnya adil); dan jika mereka tidak diberikan dari zakat itu (menurut kehendaknya), (maka) dengan serta merta mereka marah.

Arnavutça: 

Ke edhe të tillë që të qortojnë për shkak të ndarjes së lëmoshës. Nëse u jepet ajo – janë të kënaqur, e nëse nuk u jepet, përnjëherësh zemërohen.

Bulgarca: 

Някои сред тях те клеветят заради милостинята. И ако им се даде нещо от нея - те са доволни, а ако не им се даде, ето ги - негодуват!

Sırpça: 

Има их који ти приговарају због расподеле обавезне милостиње. Ако им се из ње да, задовољни су, а ако им се не да, одједном се разљуте.

Çekçe: 

A jsou mezi nimi někteří, kdož tě pomlouvají kvůli rozdělování almužny; když z ní něco dostanou, jsou spokojeni, avšak když z ní nedostanou nic, hned jsou rozzlobeni.

Urduca: 

اے نبیؐ، ان میں سے بعض لوگ صدقات کی تقسیم میں تم پر اعتراضات کرتے ہیں اگر اس مال میں سے انہیں کچھ دے دیا جائے تو خو ش ہو جائیں، اور نہ دیا جائے تو بگڑنے لگتے ہیں

Tacikçe: 

Баъзе аз онҳо туро дар тақсими садақот ба зулм муттаҳам мекунанд, агар ба онҳо ато кунанд, хушнуд мешаванд ва агар ато накунанд, хашм мегиранд.

Tatarca: 

Ул монафикълардан бәгъзесе садака хакына сиңа тел тидерер. Әгәр аларга садака бирелсә, риза булырлар, әгәр бирелмәсә – ачуланырлар.

Endonezyaca: 

Dan di antara mereka ada orang yang mencelamu tentang (distribusi) zakat; jika mereka diberi sebahagian dari padanya, mereka bersenang hati, dan jika mereka tidak diberi sebahagian dari padanya, dengan serta merta mereka menjadi marah.

Amharca: 

ከነሱም ውስጥ በምጽዋቶች የሚዘልፉህ ሰዎች አሉ፡፡ ከርሷም (የሚሹትን) ቢስሰጡ ይደሰታሉ፡፡ ከርሷም ባይስሰጡ እነሱ ያን ጊዜ ይጠላሉ፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (நபியே! நீர் கொடுக்கின்ற) தர்மங்களில் உம்மைக் குறை கூறுபவர்களும் அவர்களில் இருக்கின்றனர். ஆக, அவற்றிலிருந்து அவர்கள் கொடுக்கப்படுவார்களேயானால் திருப்தியடைவார்கள். இன்னும், அவற்றிலிருந்து அவர்கள் கொடுக்கப்படவில்லையென்றால் அப்போது அவர்கள் ஆத்திரப்ப(ட்)டு (உம்மை குறை கூறு)கிறார்கள்.

Korece: 

그들 중에는 자선금 문제에 있어 그대를 비난하는 자들이 있 도다 그들이 그 일부를 받는다면 기뻐하나 그렇지 않을 경우를 보 라 그들은 분개하고 있지 않느뇨

Vietnamca: 

Trong bọn chúng có kẻ đã chỉ trích Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) về việc phân chia của bố thí. Nếu chúng được chia phần (như mong muốn) thì chúng hài lòng còn nếu chúng không được chia phần (như mong muốn) thì chúng tức giận.