Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

9

Sûredeki Ayet No: 

46

Ayet No: 

1281

Sayfa No: 

194

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

۞ وَلَوْ أَرَادُوا الْخُرُوجَ لَأَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلَٰكِن كَرِهَ اللَّهُ انبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِينَ

Çeviriyazı: 

velev erâdü-lḫurûce lee`addû lehû `uddetev velâkin kerihe-llâhü-mbi`âŝehüm feŝebbeṭahüm veḳîle-ḳ`udû me`a-lḳâ`idîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Eğer sizinle beraber cihada çıkmak isteselerdi, elbette onunla ilgili olarak bir takım hazırlıklar yaparlardı. Fakat Allah davranmalarını istemedi de onları yoldan alıkoydu ve (kendilerine): "oturun oturanlarla beraber" denildi.

Diyanet İşleri: 

Eğer savaşa çıkmak isteselerdi bir hazırlık yaparlardı. Ama Allah davranışlarını beğenmedi de onları alıkoydu. "Acizlerle beraber oturun" denildi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Savaşa çıkmayı kursalardı elbette bir hazırlıkta bulunurlardı, fakat Allah, onların çıkmasını hoş görmedi de onları alıkoydu ve kendilerine, oturun oturanlarla denildi.

Şaban Piriş: 

Eğer savaşa çıkmak isteselerdi bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, onların davranışlarını kerih gördü de onları alıkoydu. "Geride kalanlarla (acizlerle) beraber oturun!" denildi.

Edip Yüksel: 

Savaşa çıkmayı istemiş olsalardı, onun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat ALLAH onların katkısını istemedi ve onları yüreksiz ve isteksiz yaptı. Kendilerine, "Oturanlarla birlikte oturun!," denildi.

Ali Bulaç: 

Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.

Suat Yıldırım: 

Eğer onlar gerçekten sefere çıkmak isteselerdi, elbette onun için hazırlık yaparlardı.Fakat Allah onların davranışlarını hoş görmeyip kendilerini engelledi ve kendilerine: “Oturun, oturanlarla beraber!” denildi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Eğer (cihada) çıkmak isteseydiler, elbette onun için bir hazırlık (bir kuvvet) hazırlardılar. Fakat Allah Teâlâ onların cihada çıkmalarını kerih gördü de onları alıkoydu. Ve, «Oturanlar ile beraber oturunuz!» denildi.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sefere çıkmak isteselerdi elbette ki, bir sefer hazırlığına girişirlerdi. Ama Allah, harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine çiviledi ve "oturun, oturanlarla beraber" denildi.

Bekir Sadak: 

De ki: «Allah´in bize yazdigindan baskasi basimiza gelmez. O bizim Mevlamizdir, inananlar Allah´a guvensin.»

İbni Kesir: 

Eğer onlar çıkmak isteselerdi

Adem Uğur: 

Eğer onlar (savaşa) çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları geri koydu

İskender Ali Mihr: 

Ve eğer çıkmak isteselerdi onun (savaş) için elbette bir hazırlık yaparlardı. Ve fakat Allah, onların durumunu kerih gördü. Böylece onları alıkoydu ve onlara: “Geri kalanlarla (oturanlarla) beraber oturun.” dendi.

Celal Yıldırım: 

Eğer onlar savaşa çıkmayı isteselerdi, onun için bir takım hazırlıklarda bulunurlardı

Tefhim ul Kuran: 

Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve: «(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun» denildi.

Fransızca: 

Et s'ils avaient voulu partir (au combat), ils lui auraient fait des préparatifs. Mais leur départ répugna à Allah; Il les a rendus paresseux. Et il leur fut dit : "Restez avec ceux qui restent" .

İspanyolca: 

Si hubieran querido ir a la guerra, se habrían preparado para ello, pero Alá no ha aprobado su marcha. Les ha infundido pereza y se les ha dicho: «¡Quedaos con los que se quedan!»

İtalyanca: 

Se avessero voluto, si sarebbero ben preparati a partire; ma Allah ha disdegnato la loro partenza: li ha impigriti. Venne detto loro: «Statevene in compagnia di quelli che rimangono [a casa]».

Almanca: 

Und hätten sie den Aufbruch gewollt, gewiß hätten sie dafür das Notwendige vorbereitet. Doch ALLAH verabscheute ihren Aufbruch, so hat ER sie (noch mehr) entmutigt und es wurde gesagt: "Bleibt zurück (als Drückeberger) mit den Zurückbleibenden!"

Çince: 

假若他们有心出征,必定早已准备就绪了。但真主不愿他们出征,故阻止他们。有人曾对他们说:你们与老弱妇孺们呆在家里吧!

Hollandaca: 

Indien zij geneigd zouden zijn geweest, met u te vertrekken, zouden zij zekerlijk voor dat doel een voorraad van wapens en benoodigdheden hebben gereed gemaakt; maar God was er afkeerig van, hen te laten vertrekken; hij heeft hen traag gemaakt en hij zeide tot hen: zit stil met hen die stil zitten.

Rusça: 

Если бы они желали выступить в поход, то приготовились бы к этому. Однако Аллах не пожелал, чтобы они отправились в поход, и задержал их. Им было сказано: "Отсиживайтесь вместе с теми, кто остался отсиживаться".

Somalice: 

hadday doonaan bixid waxay u darban lahaayeen qalab, wuxuuse nacay Eebe Bixintooda wuuna dib mariyey waxaana lagu yidhi «gaaladii» la fadhiista kuwa fadhiya.

Swahilice: 

Na ingeli kuwa kweli walitaka kutoka bila ya shaka wangeli jiandalia maandalio, lakini Mwenyezi Mungu kachukia kutoka kwao, na kwa hivyo akawazuia na ikasemwa: Kaeni pamoja na wanao kaa!

Uygurca: 

ئەگەر ئۇلارنىڭ جىھادقا چىقىش نىيىتى بولسا، ئەلۋەتتە ئۇنىڭغا تەييارلىق قىلاتتى، لېكىن اﷲ ئۇلارنىڭ چىقىشىنى ياقتۇرمىدى، (ئۇلارنىڭ دىللىرىغا ھۇرۇنلۇقنى سېلىپ) ئۇلارنىڭ ئىرادىسىنى سۇندۇردى. (ئۇلارغا) «ئۆيلىرىدە قېلىپ قالغۇچىلار (يەنى ئاياللار، كىچىك بالىلار، ئاجىزلار) بىلەن قېلىڭلار» دېيىلدى

Japonca: 

もしかれらに出征する意志があるならば,それに対し必ず(何らかの)準備をなすべきである。だがアッラーは,かれらを出征させるのを嫌って,遅れさせられ,かれらに,「あなたがたは(戦闘力なく家に)留まる者と共に留まれ。」と仰せられた。

Arapça (Ürdün): 

«ولو أرادوا الخروج» معك «لأعدوا له عدة» أهبة من الآلة والزاد «ولكن كره الله انبعاثهم» أي لم يرد خروجهم «فثبطهم» كسَّلهم «وقيل» لهم «اقعدوا مع القاعدين» المرضى والنساء والصبيان، أي قدر الله تعالى ذلك.

Hintçe: 

(कि क्या करें क्या न करें) और अगर ये लोग (घर से) निकलने की ठान लेते तो (कुछ न कुछ सामान तो करते मगर (बात ये है) कि ख़ुदा ने उनके साथ भेजने को नापसन्द किया तो उनको काहिल बना दिया और (गोया) उनसे कह दिया गया कि तुम बैठने वालों के साथ बैठे (मक्खी मारते) रहो

Tayca: 

“และหากพวกเขาต้องการออกไป แน่นอนพวกเขาต้องเตรียมสัมภาระ สำหรับการออกไปนั้นแล้ว แต่ทว่าอัลลอฮ์ทรงเกลียดการออกไปของพวกเขาพระองค์จึงได้ทรงกีดขวาง พวกเขาไว้ และได้ถูกกล่าวว่า ท่านทั้งหลายจงนั่งอยู่กับผู้ที่นั่งทั้งหลาย เถิด”

İbranice: 

לו רצו לצאת אתך, הם היו מתכוננים, אולם אלוהים לא אהב את יציאתם אתך, לכן מנע מהם לקום ולצאת, ונאמר להם, 'הישארו עם אלה שאינם יכולים לצאת (כמו הנשים, והילדים, והזקנים, והחולים, ואחרים)

Hırvatça: 

Da su imali namjeru poći, sigurno bi za to pripremili ono što je potrebno, ali Allah nije volio da idu, pa ih je zadržao i bi im rečeno: "Sjedite sa onima koji sjede."

Rumence: 

Dacă ar fi voit să plece la luptă, s-ar fi pregătit, însă Dumnezeu a urât plecarea lor, şi atunci i-a făcut leneşi. Li s-a spus: “Staţi cu cei care stau.”

Transliteration: 

Walaw aradoo alkhurooja laaAAaddoo lahu AAuddatan walakin kariha Allahu inbiAAathahum fathabbatahum waqeela oqAAudoo maAAa alqaAAideena

Türkçe: 

Sefere çıkmak isteselerdi elbette ki, bir sefer hazırlığına girişirlerdi. Ama Allah, harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine çiviledi ve "oturun, oturanlarla beraber" denildi.

Sahih International: 

And if they had intended to go forth, they would have prepared for it [some] preparation. But Allah disliked their being sent, so He kept them back, and they were told, "Remain [behind] with those who remain."

İngilizce: 

If they had intended to come out, they would certainly have made some preparation therefor; but Allah was averse to their being sent forth; so He made them lag behind, and they were told, "Sit ye among those who sit (inactive)."

Azerbaycanca: 

Əgər onlar (münafiqlər cihada) çıxmaq istəsəydilər, ona hazırlıq görərdilər. Lakin onların davranışı Allaha xoş gəlmədi, buna görə də (cihada çıxmaqlarına) mane oldu. Onlara: “(Evdə) oturanlara (qocalar, zəiflər, qadınlar və uşaqlarla bərabər) siz də oturun!” - deyildi.

Süleyman Ateş: 

Eğer (cihada) çıkmak isteselerdi, onun için bir hazırlık yaparladı. Fakat Allah, onların davranışlarından hoşlanmadığı için onları durdurdu: "Oturan(kadın ve çocuk)larla beraber oturun!" denildi.

Diyanet Vakfı: 

Eğer onlar (savaşa) çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları geri koydu; onlara "Oturanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun!" denildi.

Erhan Aktaş: 

Eğer çıkmak isteselerdi, elbette bunun için hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, onların davranışlarını kötü gördü de kendilerini alıkoydu ve onlara: “Oturanlarla beraber siz de oturun.” denildi.

Kral Fahd: 

Eğer onlar (savaşa) çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları geri koydu onlara «Oturanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun!» denildi.

Hasan Basri Çantay: 

Eğer onlar (harbe) çıkmak isteselerdi elbet bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranmalarını çirkin gördü de kendilerini (korkaklıkları ve tenbellikleri yüzünden evlerinde) alıkoydu. Onlara: «Oturun oturanlarla beraber» denildi.

Muhammed Esed: 

Çünkü, (gerçekten seninle sefere) çıkmak isteselerdi, elbette, bunun için bir hazırlık yaparlardı: zaten Allah onların kalkış tarzlarını beğenmedi ve bu yüzden onları (seferden) alıkoydu; Ve kendilerine: "Peki, (sizler de) evlerinizde oturun bakalım, (öteki) oturanlarla beraber" denildi.

Gültekin Onan: 

Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Tanrı, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve

Ali Fikri Yavuz: 

Eğer o münafıklar savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, davranmalarını kerih gördü de onları evlerinde alıkoydu ve kendilerine: “- Oturun, oturanlarla beraber” dendi.

Portekizce: 

Se tivessem decidido ir, ter-se-iam preparado para isso; porém, Deus era contrário a que partissem, e os desanimou;foi-lhes dito: Ficai com os omissos.

İsveççe: 

Om de hade velat gå [med de övriga] skulle de helt säkert ha gjort förberedelser för detta. Men Gud ville inte att de skulle gå ut och så höll Han dem tillbaka, och [de fick] svaret: "Stanna hemma med [de övriga] som stannar hemma."

Farsça: 

و اگر برای بیرون رفتن [به سوی میدان نبرد] تصمیم جدّی داشتند، مسلماً برای آن ساز و برگ آماده می کردند، ولی خدا [به سبب سستی اراده و نفاقشان] برانگیختن آنان را [به سوی میدان نبرد] خوش نداشت، پس آنان را از حرکت بازداشت، و [انگار به آنان] گفته شد: با نشستگان [در خانه ها که به علتی معذور از جنگند] بنشینید.

Kürtçe: 

ئەگەر بیان ویستایە دەربچن (بۆ جیھادکردن) ئەوە ھۆ و کەرەستەی پێویستیان بۆ ئامادە دەکرد (لەچەک و ووڵاخ وتفاقی جەنگ) بەڵام خوا دەرچوونی ئەوانی پێ ناخۆش بوو بۆیە (خوا) خاوی کردنەوە (لەدەرچوون بۆ جیھاد) پێیان ووترا دانیشن لەگەڵ جێماواندا

Özbekçe: 

Агар чиқишни хоҳлаганларида, унга тайёргарлик кўрар эдилар. Лекин Аллоҳ уларнинг ҳаракатланишларини ёқтирмай тутиб қолди. Уларга, ўтирувчилар билан ўтиринглар, деди. (Ўша иймонсиз мунофиқларда, аслида, жиҳодга чиқиш нияти бўлса, аввалдан тайёргарлик кўриб қўйган бўлар эдилар. Сафарбарлик эълон этилгандан сўнг турли баҳоналар қилиб, жиҳоддан қолишга изн сўраб келишлари, уларнинг жиҳодга чиқиш ниятлари йўқлигидандир.)

Malayca: 

Dan kalaulah mereka mahu keluar (untuk turut berperang), tentulah mereka menyediakan persiapan untuknya; tetapi Allah tidak suka pemergian mereka, lalu dilemahkanNya semangat mereka, dan dikatakan (oleh Syaitan): "Tinggalah kamu bersama-sama orang-orang yang tinggal".

Arnavutça: 

E, sikur ata të donin të shkonin (në luftë), do ta përgatisnin pajisjen për të; por Perëndia nuk e pëlqeu shkuarjen e tyre në luftë, e prandaj, i pengoi ata me dembeli. Dhe atyre u është thënë: “Rrini me ata që janë ulur (si pleq e të sëmurë)!”

Bulgarca: 

А ако искаха да излязат [за битка], щяха да се подготвят за това. Но Аллах възненавидя тяхното намерение и вся у тях леност, и им се рече: “Останете с оставащите!”

Sırpça: 

Да су имали намеру да пођу, сигурно би за то припремили оно што је потребно, али Аллах није волео да у борбу пођу, па их је задржао и би им речено: „Останите са онима који остају.“

Çekçe: 

Kdyby byli chtěli vytáhnout do boje, věru by byli činili nějaké přípravy, avšak Bohu se zhnusilo, aby vytáhli, a dal jim zlenivěti a bylo jim řečeno: 'Zůstaňte sedět doma se sedícími!'

Urduca: 

اگر واقعی ان کا ارادہ نکلنے کا ہوتا تو وہ اس کے لیے کچھ تیاری کرتے لیکن اللہ کو ان کا اٹھنا پسندہی نہ تھا، اس لیے اس نے انہیں سست کر دیا اور کہہ دیا کہ بیٹھ رہو بیٹھنے والوں کے ساتھ

Tacikçe: 

Агар мехостанд, ки ба ҷанг берун шаванд, барои худ асбоби сафар омода карда буданд, вале Худо сафарбар шудани ононро нохуш дошт ва аз ҷангашон боздошт ва ба онҳо гуфта шуд, ки ҳамроҳи касоне, ки бояд дар хона бинишинанд, дар хона бинишинед.

Tatarca: 

Әгәр синең белән сугышка чыгарга теләкләре булса иде, әлбәттә, сугышка кирәк нәрсәләрне хәзерләр иделәр, тик ятулары теләкләре яклыгына дәлилдер, ләкин Аллаһ аларның сугышка чыгуларын мәкруһ күрде, аларны куркаклык вә ялкаулык белән чолгады, аларга шайтан тарафыннан әйтелде: "Өйдә утырып калучылар белән бергә калыгыз", – дип.

Endonezyaca: 

Dan jika mereka mau berangkat, tentulah mereka menyiapkan persiapan untuk keberangkatan itu, tetapi Allah tidak menyukai keberangkatan mereka, maka Allah melemahkan keinginan mereka. dan dikatakan kepada mereka: "Tinggallah kamu bersama orang-orang yang tinggal itu".

Amharca: 

መውጣትንም ባሰቡ ኖሮ ለርሱ ዝግጅትን ባሰናዱ ነበር፡፡ ግን አላህ (ለመውጣት) እንቅስቃሴያቸውን ጠላ (አልሻውም)፡፡ አሰነፋቸውም፡፡ ከተቀማጮቹም ጋር ተቀመጡ ተባሉ፡፡

Tamilce: 

இன்னும், அவர்கள் (போருக்காக தங்கள் இல்லங்களிலிருந்து) வெளியேறி செல்வதை நாடியிருந்தால் அதற்கு ஒரு (முறையான) தயாரிப்பை ஏற்பாடு செய்திருப்பார்கள். எனினும், (உம்முடன்) அவர்கள் கிளம்பிவருவதை அல்லாஹ் வெறுத்தான். ஆகவே, (அல்லாஹ்) அவர்களைத் தடுத்து விட்டான். இன்னும், தங்குபவர்களுடன் தங்கிவிடுங்கள் என்று (அவர்களுக்கு) கூறப்பட்டது.

Korece: 

만일 그들이 전투에 임하고 자 하였다면 그들은 그에 대비하 여 준비 하였으리라 그러나 하나 님께서는 그들이 출전함을 싫어하셨으니 그들을 제지하시며 앉아 있는 자들과 함께 있으라 말씀이 있었음이라

Vietnamca: 

Nếu chúng thực sự có ý định ra đi chinh chiến thì chắc chắn chúng đã chuẩn bị tốt (cho cuộc viễn chinh). Tuy nhiên, vì Allah không thích chúng ra đi chinh chiến (cùng Ngươi – Thiên Sứ Muhammad) nên Ngài đã giữ chúng lại và chúng được bảo: “Các người hãy ở lại cùng những người ở lại.”