Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

118

Ayet No: 

125

Sayfa No: 

18

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ لَوْلَا يُكَلِّمُنَا اللَّهُ أَوْ تَأْتِينَا آيَةٌ ۗ كَذَٰلِكَ قَالَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّثْلَ قَوْلِهِمْ ۘ تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْ ۗ قَدْ بَيَّنَّا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ

Çeviriyazı: 

veḳâle-lleẕîne lâ ya`lemûne levlâ yükellimüne-llâhü ev te'tînâ âyeh. keẕâlike ḳâle-lleẕîne min ḳablihim miŝle ḳavlihim. teşâbehet ḳulûbühüm. ḳad beyyenne-l'âyâti liḳavmiy yûḳinûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bilgiden nasibi olmayanlar da "Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik.

Diyanet İşleri: 

Bilmeyenler: "Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların söylediklerinin tıpkısını söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler için ayetleri açıklamışızdır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bilgisi olmayanlar, Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir delil, bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri, ne kadar da birbirine benzedi onların. Gerçeği iyice bilmek isteyenlere ayetlerimizi apaçık gösterdik.

Şaban Piriş: 

Bilmeyenler: Ne olur Allah bizimle konuşsa veya bize bir ayet gelse? demektedirler. Onlardan öncekiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemişlerdi; kalpleri (nasıl da) birbirine benzemiş. Oysa biz, iyice bilmek isteyen bir toplum için ayetlerimizi apaçık göstermişizdir.

Edip Yüksel: 

Cahiller, "ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi," dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz mucizeleri, inanacak olanlara sergileriz.

Ali Bulaç: 

Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.

Suat Yıldırım: 

Gerçeği bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle konuşmalı veya bize mûcize gösterilmeli değil miydi?” Onlardan öncekiler de buna benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da birbirine benziyor! Gerçekleri iyice bilmek isteyenler için delilleri apaçık gösterdik. [74;52; 6,124; 51,52-53]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve bilmeyen kimseler dedi ki: «Allah bizimle konuşsa ya veya bize bir âyet gelse ya.» Onlardan evvelkiler de onların dedikleri gibi demişti. Kalbleri birbirine benzemiştir. Biz âyetlerimizi ikan sahibi olan bir kavme apaçık bildirdik.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya!..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır.

Bekir Sadak: 

Bilmeyenler: «Allah bizimle konusmali veya bize bir ayet gelmeli degil miydi?» dediler. Onlardan oncekiler de onlarin soylediklerinin tipkisini soylemislerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler icin ayetleri aciklamisizdir.

İbni Kesir: 

Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzemiş. Biz yakınen bilmek isteyen bir kavme ayetlerimizi apaçık bildirdik.

Adem Uğur: 

Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.

İskender Ali Mihr: 

(Gerçeği) bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle konuşsa ya.” veya “Bize de bir âyet gelse ya.” Bunlar gibi bundan öncekiler de onların dediklerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri (de ne kadar) birbirine benzer. Âyetlerimizi yakîne ulaşan (üst seviyede hakikati bilip şüpheden kurtulan) bir kavim (topluluk) için beyan etmişizdir (açıklamışızdır).

Celal Yıldırım: 

(Gerçeği) bilmeyenler, «Allah bizimle konuşsa ya..» Veya «bize bir âyet (mu´cize, açık belge) gelse ya..» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri ne kadar birbirine benzemiş! Hakikati bilip şüpheden kurtulanlara âyetlerimizi yeterince açıklamışızdır.

Tefhim ul Kuran: 

Bilgisizler, dediler ki: «Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?» Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzeşti. Biz, kesin bir bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık göstermişiz.

Fransızca: 

Et ceux qui ne savent pas on dit : "Pourquoi Allah ne nous parle-t-Il pas [directement], ou pourquoi un signe ne nous vient-il pas" ? De même, ceux d'avant eux disaient une parole semblable. Leurs coeurs se ressemblent. Nous avons clairement exposé les signes pour des gens qui ont la foi ferme.

İspanyolca: 

Los que no saben dicen: «¿Por qué Alá no nos habla o nos viene un signo?» Lo mismo decían sus antecesores. Sus corazones son iguales. En verdad, hemos aclarado los signos a gente que está convencida.

İtalyanca: 

E quelli che non sanno nulla dicono: "Perché Allah non ci parla o perché non ci fa pervenire un segno divino? "Anche quelli che vennero prima di loro tennero simili discorsi. I loro cuori si assomigliano. Eppure abbiamo esposto con chiarezza i nostri segni a coloro che credono.

Almanca: 

Und diejenigen, die nicht wissen, sagten: "Würde ALLAH zu uns doch nur sprechen oder käme zu uns doch nur eine Aya!" Solcherart sprachen diejenigen vor ihnen Gleiches wie ihre Worte, ihre Herzen sind sich ähnlich. Bereits erläuterten WIR die Ayat für Leute, die Gewißheit haben.

Çince: 

无知者说:为甚麽真主不和我们说话呢?为甚麽不有一种迹象降临我们呢?他们之前的人也说过这样的话;他们的心是相似的。我确已为笃信的民众阐明许多迹象了。

Hollandaca: 

En zij die niets kennen, zeggen: wij willen niets gelooven, tot God zelf met ons spreekt, of gij ons wonderen toont. Zóó zeiden anderen, die vóór hen bestonden; hunne harten zijn gelijk. Wij hebben reeds genoeg bewijzen gegeven voor hen die gelooven wilden.

Rusça: 

Те, которые лишены знания, говорят: "Почему Аллах не говорит с нами? Почему знамение не приходит к нам?" Такие же слова говорили их предшественники. Их сердца похожи. Мы уже разъяснили знамения людям убежденным!

Somalice: 

1I waxay dhaheen kuwii aan wax ogayn (Gaaladii) muxuu Eebe nooola hadli waayey ama noogu imaan wayday aayad, saaso kaley dhaheen kuwii ka horreeyey hadalkooda oo kale, waxaa is Shabbahday (isu ekaatay) qulubtooda dhab ahaan yaan aayadaha ugu caddaynay ciddii wax yaqiinin.

Swahilice: 

Na walisema wale wasio jua kitu: Mbona Mwenyezi Mungu hasemi nasi au zikatufikia Ishara. Kama hivyo walisema wale walio kuwa kabla yao mfano wa kauli yao hii. Nyoyo zao zimefanana. Hakika Sisi tumeziweka wazi Ishara kwa watu wenye yakini.

Uygurca: 

بىلمەيدىغانلار (يەنى قۇرەيش كاپىرلىرى): «اﷲ نېمە ئۈچۈن بىز بىلەن سۆزلەشمەيدۇ؟ ياكى نېمە ئۈچۈن بىزگە (راست پەيغەمبەرلىكنىڭ دەلىلى سۈپتىدە) بىرەر مۆجىزە كەلمەيدۇ؟» دەيدۇ. ئۇلاردىن بۇرۇن ئۆتكەنلەرمۇ (پەيغەمبەرلىرىگە) شۇنداق سۆزنى قىلغان ئىدى؛ ئۇلارنىڭ دىللىرى بىر - بىرىگە ئوخشايدۇ. ئايەتلىرىمىزنى جەزمەن ئىشىنىدىغان (يەنى ھەقىقەت ئىزدەيدىغان) قەۋم ئۈچۈن ھەقىقەتەن بايان قىلدۇق

Japonca: 

知識のない者たちは,「アッラーは,何故わたしたちに話しかけられず, また印を下されないのだろう。」と言う。以前にもかれらのように言う者がいた。かれらの心は同じようなものである。しっかりした信仰を持つ人びとには,われは種々の印を既に明示している。

Arapça (Ürdün): 

«وقال الذين لا يعلمون» أي كفار مكة للنبي «لولا» هلا «يكلمنا الله» بأنك رسوله «أو تأتينا آية» مما اقترحناه على صدقك «كذلك» كما قال هؤلاء «قال الذين من قبلهم» من كفار الأمم الماضية لأنبيائهم «مثل قولهم» من التعنت وطلب الآيات «تشابهت قلوبهم» في الكفر والعناد، فيه تسلية للنبي «قد بينا الآيات لقوم يوقنون» يعلمون أنها آيات فيؤمنون فاقتراحُ آية معها تعنُّت.

Hintçe: 

और जो (मुशरेकीन) कुछ नहीं जानते कहते हैं कि खुदा हमसे (खुद) कलाम क्यों नहीं करता, या हमारे पास (खुद) कोई निशानी क्यों नहीं आती, इसी तरह उन्हीं की सी बाते वह कर चुके हैं जो उनसे पहले थे उन सब के दिल आपस में मिलते जुलते हैं जो लोग यक़ीन रखते हैं उनको तो अपनी निशानियाँ क्यों साफतौर पर दिखा चुके

Tayca: 

และบรรดาผู้ที่ไม่รู้กล่าวว่า ไฉนอัลลอฮ์จึงไม่ตรัสแก่พวกเรา หรือไม่มีสัญญาณหนึ่งมายังพวกเรา ในทำนองเดียวกัน บรรดาชนรุ่นก่อนพวกเขา ก็กล่าวเช่นเดียวกับคำพูดของพวกเขา โดยที่หัวใจของพวกเขาคล้ายคลึงกัน แท้จริงนั้น เราได้แจกแจงสัญญาณต่าง ๆ ไว้อย่างชัดเจนแล้ว แก่พวกที่ศรัทธามั่น

İbranice: 

הבורים אומרים: 'האם ידבר אלינו אלוהים, או תינתן לנו אות,'? כך דיברו גם אלה אשר קדמו להם, לבבותיהם דומים. כבר הבהרנו את האותות לאנשים הבטוחים באמונתם

Hırvatça: 

A oni koji ne znaju, govore: "Trebalo bi da Allah s nama razgovara, ili da nam kakav dokaz dođe!" Tako su gotovo istim riječima govorili i oni prije njih; srca su im slična! A Mi dokaze objašnjavamo ljudima koji čvrsto vjeruju.

Rumence: 

Cei care nu ştiu spun: “O, dacă Dumnezeu ne-ar vorbi ori ne-ar da un semn!” Vorbe asemenea au spus şi cei de odinioară, căci inimile lor sunt deopotrivă. Noi am lămurit semnele unui popor ce crede cu tărie.

Transliteration: 

Waqala allatheena la yaAAlamoona lawla yukallimuna Allahu aw tateena ayatun kathalika qala allatheena min qablihim mithla qawlihim tashabahat quloobuhum qad bayyanna alayati liqawmin yooqinoona

Türkçe: 

Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır.

Sahih International: 

Those who do not know say, "Why does Allah not speak to us or there come to us a sign?" Thus spoke those before them like their words. Their hearts resemble each other. We have shown clearly the signs to a people who are certain [in faith].

İngilizce: 

Say those without knowledge: "Why speaketh not Allah unto us? or why cometh not unto us a Sign?" So said the people before them words of similar import. Their hearts are alike. We have indeed made clear the Signs unto any people who hold firmly to Faith (in their hearts).

Azerbaycanca: 

(Müşriklərdən olan) cahillər dedilər: “Nə olaydı ki, Allah bizimlə də danışaydı, bizə də bir ayə gələydi!” Onlardan əvvəl gələnlər (yəhudilər və xaçpərəstlər) də buna bənzər sözlər demişdilər. Onların qəlbləri biri-birinə bənzəyir. Biz tam yəqinliklə iman gətirənlərə ayələrimizi (dəlillərimizi) açıqcasına göstərdik.

Süleyman Ateş: 

Bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir ayet (mu'cize) gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri açıkladık.

Diyanet Vakfı: 

Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri apaçık gösterdik.

Erhan Aktaş: 

Bilmeyen kimseler: “Allah’ın bizimle konuşması veya bize bir âyet(1) göndermesi gerekmez mi?” dediler. Onlardan öncekiler de onların sözlerine benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri birbirlerine benziyor. Bilmek isteyen kimseler için âyetleri iyice açıkladık.

Kral Fahd: 

Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice (yakînen) bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.

Hasan Basri Çantay: 

(Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezlenenler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir.

Muhammed Esed: 

(Yalnız) bilgiden yoksun olanlar: "Allah neden bizimle konuşmaz ve neden bize (mucizevi) bir işaret göstermez?" derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi: Kalpleri hep birbirine benziyor. Gerçekte Biz, bütün işaretleri, yürekten inanıp tasdik etmeye niyetli olanlar için açık ve anlaşılır kıldık.

Gültekin Onan: 

Bilgisizler &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Müşriklerin ve kitap ehlinin cahilleri: “- Allah, bize senin hak peygamber olduğunu söyleyeydi, yahud sen bize bir alâmet getireydin ya” dediler. Bunlardan önce Yahûdî ve Hristiyanlar da tıpkı bunlar gibi (peygamberlerine: “-Bize Allah’ı aşikâr göster ve gökten sofra indir.”) söylemişlerdi. Küfür ve inadda kalbleri birbirine benzemiştir. Biz hakikatı anlayanlara mûcizeleri apaçık gösterdik.

Portekizce: 

Os néscios dizem: "Por que Deus não fala conosco, ou nos apresenta um sinal?" Assim falaram, com as mesmaspalavras, os seus antepassados, porque os seus corações se assemelham aos deles. Temos elucidado os versículos para agente persuadida.

İsveççe: 

OCH DE som saknar kunskap säger: "Varför talar inte Gud till oss eller ger oss ett tecken?" Så sade deras föregångare; deras ord och deras hjärtan liknar varandra. Men Vi har gjort budskapen klara och tydliga för dem som [vill] övertygas.

Farsça: 

و کسانی که نادان و ناآگاهند، گفتند: چرا خدا با ما سخن نمی گوید یا نشانه و معجزه ای برای ما نمی آید؟ گذشتگان آنان نیز مانند گفته ایشان را گفتند؛ دل هایشان [در تعصّب، لجاجت، عناد و نادانی] شبیه هم است. تحقیقاً ما [به اندازه لازم] نشانه ها را برای اهل باور بیان کرده ایم.

Kürtçe: 

نەزانەکان وتیان: بۆچـی خوا خۆی قسەمان لەگەڵ ناکات یا نیشانەیەکمان بۆ نایەت ئەوانەی کەلەپێش ئەمانیشدا بوون ھەمـان شتیان دەوت دڵ و دەرونیان لەیەک دەچێت بێگومان نیشانەی زۆرمان باسکردوە بۆ کەسانێک بەشوێن دڵنیاییدا دەگەڕێن

Özbekçe: 

Билмайдиган кимсалар: «Аллоҳ биз билан гаплашса эди ёки мўъжиза келса эди», дейишди. Улардан олдингилар ҳам уларнинг сўзига ўхшаш гапирган эдилар. Қалблари ўхшаш бўлди. Батаҳқиқ, Биз яхши билувчи қавмларга мўъжизаларни баён қилганмиз.

Malayca: 

Dan (orang-orang musyrik) yang tidak berilmu pengetahuan, berkata: "Alangkah eloknya kalau Allah berkata-kata dengan kami (mengenai kebenaran Muhammad) atau datang kepada kami sesuatu keterangan (mukjizat)?" Demikian pula orang-orang (kafir) yang terdahulu dari mereka pernah berkata seperti yang dikatakan oleh mereka; hati mereka (sekaliannya) adalah bersamaan (degil dan kufur). Sesungguhnya Kami telah pun menerangkan ayat-ayat keterangan (yang menjadi dalil dan bukti) kepada kaum yang mahu percaya dengan yakin.

Arnavutça: 

Kurse të paditurit thonë: “Të kishte të bisedojë Perëndia me ne, ose së paku të na sillte ndonjë argument! Njësoj thonin edhe ata para tyre; zemrat e tyre i përngjanin njëra-tjetrës! E Na, me të vërtetë, atyre që besojnë ua shpjegojmë dokumentet bindshëm.

Bulgarca: 

И рекоха незнаещите: “Аллах не ще ли ни продума, или да ни се яви знамение?” Така и онези преди тях изричаха подобни думи. Сърцата им си приличат. Вече обяснихме знаменията на хора убедени.

Sırpça: 

А они који не знају, говоре: "Требало би да Аллах с нама разговара, или да нам какав доказ дође!" Тако су готово истим речима говорили и они пре њих; срца су им слична! А Ми доказе објашњавамо људима који чврсто верују.

Çekçe: 

Říkají ti, kdož nic nevědí: 'Proč pak s námi Bůh nepromluví anebo proč k nám nepřijde se znamením?' A hovořili ti, kdož byli před nimi, jazykem podobným a i srdce jejich jsou si podobna. A My ukázali jsme znamení jasná lidu, jenž je pevně přesvědčen.

Urduca: 

نادان کہتے ہیں کہ اللہ خود ہم سے بات کیوں نہیں کرتا یا کوئی نشانی ہمارے پاس کیوں نہیں آتی؟ ایسی ہی باتیں اِن سے پہلے لوگ بھی کیا کرتے تھے اِن سب (اگلے پچھلے گمراہوں) کی ذہنیتیں ایک جیسی ہیں یقین لانے والوں کے لیے تو ہم نشانیاں صاف صاف نمایاں کر چکے ہیں

Tacikçe: 

Нодонон гуфтанд: «Чаро Худо бо мо сухан намегӯяд? Ё мӯъҷизае бар мо намеояд?» Пешиниёнашон низ чунин суханоне мегуфтанд. Дилҳошон ҳамонанди якдигар аст. Мо барои онон, ки ба яқии расидаанд, оятҳоро баён кардаем.

Tatarca: 

Аллаһуны танымаган ахмаклар әйттеләр: Аллаһ безнең белән сөйләшсә иде, яки берәр галәмәт күрсәтсә иде, шуннан соң Аллаһуга иман китерер идек", – дип. Әүвәлге ахмак кавем дә боларның кеби сүз әйтте, ягъни Муса г-мнән безгә Аллаһуны күрсәт, диделәр. Аларның күңелләре бер-берсенекенә охшады. Дөреслектә, Без аятьләребезне ачык бәян кылдык, һәрвакыт хаклыкта булган кавем өчен.

Endonezyaca: 

Dan orang-orang yang tidak mengetahui berkata: "Mengapa Allah tidak (langsung) berbicara dengan kami atau datang tanda-tanda kekuasaan-Nya kepada kami?" Demikian pula orang-orang yang sebelum mereka telah mengatakan seperti ucapan mereka itu; hati mereka serupa. Sesungguhnya Kami telah menjelaskan tanda-tanda kekuasaan Kami kepada kaum yang yakin.

Amharca: 

እነዚያም የማያውቁት (አንተ መልክተኛ ስለመኾንህ) አላህ አያናግረንም ኖሮአልን? ወይም (ለእውነተኛነትህ) ታምር አትመጣልንም ኖሮአልን? አሉ፡፡ እንደዚሁ እነዚያ ከነሱ በፊት የነበሩት እንደ ንግግራቸው ብጤ ብለዋል፡፡ ልቦቻቸው (በክሕደት) ተመሳሰሉ፡፡ ለሚያረጋግጡ ሕዝቦች አንቀጾችን በእርግጥ አብራርተናል፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (வேதத்தை) அறியாதவர்கள், “அல்லாஹ் எங்களுடன் பேச வேண்டாமா? அல்லது, ஒரு வசனம் எங்களுக்கு வரவேண்டாமா?” என்று கூறினார்கள். இப்படித்தான் இவர்களுக்கு முன்னர் இருந்தவர்களும் இவர்களின் கூற்றைப் போன்றே கூறினார்கள். இவர்களுடைய உள்ளங்கள் (அனைத்தும்) ஒன்றுக்கொன்று ஒப்பாகி (ஒரே மாதிரி) இருக்கின்றன. (உண்மையை) உறுதியாக நம்பிக்கை கொள்ளும் சமுதாயத்திற்கு வசனங்களை திட்டமாக நாம் தெளிவாக்கி இருக்கிறோம்.

Korece: 

무지한 자들은 이렇게 말하도다 하나님은 왜 우리에게 말씀 을 하지 않는가 왜 우리에게 계시 를 내리지 않는가 라고 마치 이전 의 우매한 자들이 그랬듯이 말하 니 그들의 마음이 닮았도다 하나 님은 신념을 가진 백성을 위해 계 시를 내리겼노라

Vietnamca: 

Những kẻ thiếu hiểu biết (thuộc những người Do Thái, Thiên Chúa và đa thần) bảo: “Tại sao Allah lại không nói chuyện trực tiếp với chúng tôi hoặc phơi bày cho chúng tôi thấy một dấu hiệu để chứng minh?” Tương tự, những cộng đồng trước họ cũng đã nói giống như lời của họ, đúng là tất cả họ đều có con tim tương đồng nhau. Quả thật, TA đã phơi bày rõ ràng các dấu hiệu cho những người có niềm tin kiên định.