Arapça:
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا ۖ وَلَا تُسْأَلُ عَنْ أَصْحَابِ الْجَحِيمِ
Çeviriyazı:
innâ erselnâke bilḥaḳḳi beşîrav veneẕîrav velâ tüs'elü `an aṣḥâbi-lceḥîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphe yok ki, Biz seni hak ile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik. Sen, o cehennemliklerden sorumlu değilsin.
Diyanet İşleri:
Doğrusu Biz, seni hak ile, müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir. Sen, cehennemliklerden sorumlu tutulmayacaksın.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Şüphe yok ki biz, seni dosdoğru bir müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik, zaten sen, o cehennemliklerden sorumlu da değilsin.
Şaban Piriş:
Biz seni hem müjdeci, hem de korkutucu olarak hak ile gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.
Edip Yüksel:
Biz seni, gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.
Ali Bulaç:
Şüphesiz Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.
Suat Yıldırım:
Biz seni sırf Kur'ân’la müjdelemen ve uyarman için gerçeğin ta kendisi olarak gönderdik. Yoksa sen cehennemliklerden ötürü sorguya çekilecek değilsin. [3,20; 88,22; 50,45]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Şüphe yok ki, Biz seni hak ile mübeşşir ve münzir olarak gönderdik. Sen cehennem ashâbından mes´ul olmazsın.
Yaşar Nuri Öztürk:
İnan olsun ki, biz seni hak üzere bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen, cehennem ehlinden sorgusuale çekilmeyeceksin/cehennem yâranından sen sorumlu değilsin.
Bekir Sadak:
Dogrusu Biz, seni hak ile, mujdeci ve uyarici olarak gondermisizdir. Sen, cehennemliklerden sorumlu tutulmayacaksin.
İbni Kesir:
Şüphesiz ki biz seni müjdeleyici ve korkutucu olarak hak ile gönderdik. Cehennem ashabından sen mes´ul olacak değilsin.
Adem Uğur:
Doğrusu biz seni Hak (Kur´an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehenmemliklerden sorumlu değilsin.
İskender Ali Mihr:
Hiç şüphesiz Biz seni, hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ashabı cehîm (cehennemlikler)den sana sual etmeyiz (sen cehenneme gideceklerden sorumlu değilsin).
Celal Yıldırım:
Şüphesiz ki Biz Seni bir müjdeci ve (sonucu felâket olacak yolun tehlikesini) haber verip uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Cehennemliklerden artık Sen mes´ul değilsin.
Tefhim ul Kuran:
Şüphesiz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur´an) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.
Fransızca:
Certes, Nous t'avons envoyé avec la vérité, en annonciateur et avertisseur; et on ne te demande pas compte des gens de l'Enfer.
İspanyolca:
Te hemos enviado con la Verdad como nuncio de buenas nuevas y como monitor, y no tendrás que responder de los condenados al fuego de la gehena.
İtalyanca:
In verità ti abbiamo inviato come nunzio e ammonitore, e non ti sarà chiesto conto di quelli della Fornace.
Almanca:
Gewiß, WIR entsandten dich mit der Wahrheit als Überbringer froher Botschaft und als Ermahner. Und du wirst nicht für die Weggenossen der Hölle zur Rechenschaft gezogen.
Çince:
我确已使你本真理而为报喜者和警告者;你对火狱的居民不负责任。
Hollandaca:
Wij hebben u in waarheid gezonden, met goede tijdingen en ook straffende, maar zij die ter helle zullen gaan, zullen u zelfs niet ondervragen.
Rusça:
Мы отправили тебя с истиной добрым вестником и предостерегающим увещевателем, и ты не будешь спрошен об обитателях Ада.
Somalice:
anagaa ku dirray Nabiyow adoo xaq wata oo Bishaarayn Digana, lagu warsanna maayo ehelka (Naarta) Jaxiimo.
Swahilice:
Hakika Sisi tumekutuma kwa Haki uwe mbashiri, na mwonyaji. Na wala hutaulizwa juu ya watu wa Motoni.
Uygurca:
بىز سېنى ھەقىقەتەن (مۆمىنلەرگە جەننەت بىلەن) خوش خەۋەر بەرگۈچى، (كاپىرلارنى دوزاخ ئازابىدىن) ئاگاھلاندۇرغۇچى قىلىپ ھەق (دىن) بىلەن ئەۋەتتۇق. سەن ئەھلى دوزاخ (يەنى كاپىرلاردىن ئىمان ئېيتمىغانلار) توغرىسىدا جاۋابكار ئەمەسسەن
Japonca:
本当にわれは,吉報と警告の伝達者として,あなたを真理と共に遣わした。あなたは業火の住人に就いて問われることはない。
Arapça (Ürdün):
«إنا أرسلناك» يا محمد «بالحق» بالهدى «بشيرا» من أجاب إليه بالجنة «ونذيرا» من لم يجب إليه بالنار «ولا تُسأل عن أصحاب الجحيم» النار، أي الكفار ما لهم لم يؤمنوا إنما عليك البلاغ، وفي قراءة بجزم تسأل نهيا.
Hintçe:
(ऐ रसूल) हमने तुमको दीने हक़ के साथ (बेहिश्त की) खुशख़बरी देने वाला और (अज़ाब से) डराने वाला बनाकर भेजा है और दोज़ख़ियों के बारे में तुमसे कुछ न पूछा जाएगा
Tayca:
และแท้จริงเราได้ส่งเจ้ามาพร้อมด้วยความจริง ในฐานะผู้แจ้งข่าวดี และผุ้ตักเตือน และเจ้าจะไม่ถูกไต่สวนเกี่ยวกับชาวเปลงเพลิงที่ลุกโชติช่วง
İbranice:
ואותך (מוחמד) שלחנו עם הצדק כדי להיות מבשר ומזהיר, ואתה לא תהיה אחראי לאנשי הגיהינום
Hırvatça:
Mi smo te, zaista, poslali s Istinom, kao obveseljitelja i upozoritelja, a ti nećeš biti pitan za one koji će u Džehennemu biti.
Rumence:
Noi te-am trimis întru Adevăr să vesteşti şi să predici şi nu să fii întrebat de clienţii Iadului.
Transliteration:
Inna arsalnaka bialhaqqi basheeran wanatheeran wala tusalu Aaan ashabi aljaheemi
Türkçe:
İnan olsun ki, biz seni hak üzere bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen, cehennem ehlinden sorgusuale çekilmeyeceksin/cehennem yâranından sen sorumlu değilsin.
Sahih International:
Indeed, We have sent you, [O Muhammad], with the truth as a bringer of good tidings and a warner, and you will not be asked about the companions of Hellfire.
İngilizce:
Verily We have sent thee in truth as a bearer of glad tidings and a warner: But of thee no question shall be asked of the Companions of the Blazing Fire.
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Biz səni (mö’minlərə) haqq ilə (Qur’anla) müjdə verməyə və (kafirləri) qorxutmağa gondərdik. Cəhənnəm əhli barəsində isə sən sorğu-suala tutulmayacaqsan.
Süleyman Ateş:
Doğrusu biz seni, gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu biz seni Hak (Kur'an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehenmemliklerden sorumlu değilsin.
Erhan Aktaş:
Doğrusu Biz, seni, Hakk ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem ehlinden sorumlu tutulacak değilsin.
Kral Fahd:
Doğrusu biz seni Hak (Kur'ân) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen Cehennem ashâbından sorumlu değilsin.
Hasan Basri Çantay:
(Habîbim) şübhe yok ki biz seni (rahmetimizin) kâmil bir müjdeci (si) ve (azabımızın) gerçek korkutucu (su ve habercisi) olarak o Hak (Kur´ân) ile gönderdik. Sen cehennemin arkadaşlarından (cehennemlik olanların küfürde ayak diremelerinden) mes´ul olacak değilsin.
Muhammed Esed:
Doğrusu Biz seni (ey Peygamber) hakikat ile gönderdik: Bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak; yakıcı ateşe mahkum olanlardan sen sorumlu değilsin.
Gültekin Onan:
Kuşkusuz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.
Ali Fikri Yavuz:
Şüphe yok ki, biz seni rahmetimizin müjdecisi ve azâbımızın habercisi olarak hak Kur’an ile gönderdik
Portekizce:
Por certo (ó Mensageiro) que te enviamos com a verdade, como alvissareiro e admoestador, e que não serásresponsabilizado pelos réprobos.
İsveççe:
Vi har förvisso sänt dig [Muhammad] med sanningen, som förkunnare av ett glatt budskap om hopp och som varnare, och du skall inte hållas ansvarig för dem som har helvetet till arvedel.
Farsça:
قطعاً ما تو را به درستی و راستی، بشارت دهنده وبیم رسان فرستادیم، و تو [بعد از ابلاغ پیام حق] مسؤولِ [ایمان نیاوردن و وضع و حال] دوزخیان نیستی.
Kürtçe:
بێگومان ئێمە تۆمان نارد بە ئاینێکی راست و درووستەوە بە مژدەدەر و ترسێنەر وە تۆ بەرپرسیار نیت لەیارانی دۆزەخ
Özbekçe:
Албатта, Биз сени ҳақ билан суюнчли хабар берувчи ва огоҳлантирувчи қилиб юбордик. Ва дўзахилар ҳақида сўралмайсан.
Malayca:
Sesungguhnya Kami telah mengutuskan engkau (wahai Muhammad) dengan kebenaran, (serta menjadi) pembawa khabar gembira (kepada orang-orang yang beriman) dan pembawa amaran (kepada orang-orang yang ingkar). Dan (setelah engkau sampaikan semuanya itu), engkau tidak akan diminta (bertanggungjawab) tentang ahli neraka.
Arnavutça:
Na me të vërtetë, të kemi dërguar Ty (O Muhammed!) me të drejtë sihariques dhe paralajmërues, dhe ti nuk do të pyesësh për të dënuarit në shkëterrë.
Bulgarca:
Изпращаме те с истината Ние като благовестител и предупредител. И не ще бъдеш питан за обитателите на Ада.
Sırpça:
Ми смо те (Мухаммеде), заиста, послали са Истином, као доносиоца радосних вести и онога који опомиње, и ти нећеш да будеш питан за оне који ће да буду у Паклу.
Çekçe:
Seslali jsme tě s pravdou jako hlasatele zvěsti radostné i jako varovatele, však nebudeš zodpovědný za ty, kdož pekla obyvateli budou.
Urduca:
(اس سے بڑھ کر نشانی کیا ہوگی کہ) ہم نے تم کو علم حق کے ساتھ خوش خبری دینے والا ور ڈرانے والا بنا کر بھیجا اب جو لوگ جہنم سے رشتہ جوڑ چکے ہیں، ان کی طرف سے تم ذمہ دار و جواب دہ نہیں ہو
Tacikçe:
Мо туро ки сазовор ҳастӣ ба паёмбари фиристодем то мужда диҳӣ ва битарсонӣ. Ту масъули дӯзахиён нестӣ.
Tatarca:
Шиксез, Без сине хак дин белән җибәрдек. Коръән белән гамәл кылучыларны җәннәт белән шатландыручы һәм аның белән гамәл кылмаучыларны җәһәннәм ґәзабы белән куркытучы итеп. Син җәһәннәм әһелләре өчен соралмыш булмассың, ягъни алар өчен җавап бирмәссең.
Endonezyaca:
Sesungguhnya Kami telah mengutusmu (Muhammad) dengan kebenaran; sebagai pembawa berita gembira dan pemberi peringatan, dan kamu tidak akan diminta (pertanggungan jawab) tentang penghuni-penghuni neraka.
Amharca:
እኛ አብሳሪና አስፈራሪ ኾነህ በውነት ላክንህ፡፡ ከእሳትም ጓዶች አትጠየቅም፡፡
Tamilce:
(நபியே!) நிச்சயமாக நாம் உம்மை உண்மையான மார்க்கத்துடன் (அதை ஏற்பவர்களுக்கு) நற்செய்தி கூறுபவராகவும், (அதை நிராகரிப்பவர்களை) எச்சரிப்பவராகவும் அனுப்பினோம். இன்னும் நரகவாசிகளைப் பற்றி (நீர்) விசாரிக்கப்படமாட்டீர்.
Korece:
하나님은 그대를 진리의 복음자로써 그리고 경고자로써 보냈 나니 지옥의 동반자들에게 관하여 는 책임은 없노라
Vietnamca:
Quả thật, TA (Allah) đã cử phái Ngươi (Muhammad) đến để báo tin mừng (về Thiên Đàng) và cảnh báo (về Hỏa Ngục) bằng sự thật, và Ngươi sẽ không bị chất vất về những người bạn của Hỏa Ngục.
Ayet Linkleri: