Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

12

Sûredeki Ayet No: 

94

Ayet No: 

1690

Sayfa No: 

246

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَمَّا فَصَلَتِ الْعِيرُ قَالَ أَبُوهُمْ إِنِّي لَأَجِدُ رِيحَ يُوسُفَ ۖ لَوْلَا أَن تُفَنِّدُونِ

Çeviriyazı: 

velemmâ feṣaleti-l`îru ḳâle ebûhüm innî leecidü rîḥa yûsüfe levlâ en tüfennidûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ne zaman ki, kafile (Mısır'dan) ayrıldı, öteden babaları dedi ki: "Eğer bana bunak demezseniz, doğrusu ben Yusuf'un kokusunu alıyorum."

Diyanet İşleri: 

Kervan, memleketlerine dönmek üzere ayrıldığında, babaları: "Doğrusu ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum; ne olur bana bunak demeyin" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Kervan, Mısır'dan ayrılınca babaları, bana bunak demeseniz bari, Yusuf'un kokusunu duyuyorum dedi.

Şaban Piriş: 

Kafile yola çıktığında, babaları: Doğrusu ben Yusuf’un kokusunu alıyorum, dedi. (Bundan dolayı) beni de bunak sanmayın

Edip Yüksel: 

Kervan (Mısır'dan) ayrılınca babaları, "Beni bunamış saymayın, Yusuf'un kokusunu işitiyorum," dedi.

Ali Bulaç: 

Kafile (Mısır'dan) ayrılmaya başladığı zaman, babaları dedi ki: "Eğer beni bunamış saymıyorsanız, inanın Yusuf'un kokusunu (burnumda tüter) buluyorum."

Suat Yıldırım: 

Kafile daha Mısır'dan ayrılır ayrılmaz, öteden babaları:“Şayet ‘Bunadı’ demezseniz, doğrusu, ben Yusuf’un kokusunu alıyorum!” dedi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki, kâfile ayrıldı. Babaları dedi ki: «Ben muhakkak Yusuf´un kokusunu buluyorum. Eğer bana bunaklık isnad etmeyecek olsa idiniz» (elbette beni tasdik ederdiniz).

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kervan oradan ayrılanca, öte yandan babaları şöyle seslendi: "Yemin olsun, ben Yûsuf'un kokusunu duyuyorum! Umarım bana bunaklık isnat etmezsiniz."

Bekir Sadak: 

Yusuf´un yanina geldiklerinde, o, anasini babasini bagrina basti, «Allah´in dilegince, guven icinde Misir´da yerlesin» dedi.

İbni Kesir: 

Kafile ayrılınca babaları dedi ki: Bana bunak demezseniz

Adem Uğur: 

Kafile (Mısır´dan) ayrılınca, babaları (yanındakilere): Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf´un kokusunu alıyorum! dedi.

İskender Ali Mihr: 

Ve kafile (Mısır´dan) ayrıldığı zaman onların babası şöyle dedi: “Bana ´bunuyor´ demezseniz, gerçekten ben Yusuf´un rayihasını (kokusunu, Yusuf´tan gelen rüzgârın esintisini) duyuyorum.”

Celal Yıldırım: 

Kafile (Mısır´dan) ayrılıp hareket edince, babaları, «Şüpheniz olmasın ki, ben Yûsuf´un kokusunu alıyorum

Tefhim ul Kuran: 

Kafile (Mısır´dan) ayrılmaya başladığı zaman, babaları dedi ki: «Eğer beni bunamış saymıyorsanız, inanın Yusuf´un kokusunu (burnumda tüter) buluyorum.»

Fransızca: 

- Et dès que la caravane franchit la frontière [de Canaan], leur père dit : "Je décèle, certes, l'odeur de Joseph, même si vous dites que je radote".

İspanyolca: 

Al tiempo que la caravana emprendía el regreso, dijo su padre: «Noto el olor de José, a menos que creáis que chocheo».

İtalyanca: 

Non appena la carovana fu ripartita, disse il padre loro: «Davvero sento l'odore di Giuseppe, e non dite che sto delirando».

Almanca: 

Und als die Karawane aufbrach, sagte ihr Vater: "Ich rieche den Duft von Yusuf. Würdet ihr mich der Faselei nicht bezichtigen, (würdet ihr mir glauben)."

Çince: 

当队商出发的时候,他们的父亲说:我确已闻到优素福的气味了,要不是你们说我是老糊涂。

Hollandaca: 

En toen het reisgezelschap van Egypte was vertrokken om zijne reis naar Canaän te aanvaarden, zeide hun vader tot hen die nabij hem waren: Waarlijk, ik bemerk den reuk van Jozef, hoewel gij denkt dat ik ijl.

Rusça: 

Как только караван покинул Египет, их отец сказал: "Воистину, я чувствую запах Йусуфа (Иосифа), если только вы не считаете меня выжившим из ума стариком".

Somalice: 

markuu safarkii soo baxay wuxuu yidhi Aabbahood anugu waxaan heli Yuusuf Dabayshiisii «Caraftiisii» haddaydaan i dhaliilayn.

Swahilice: 

Na ulipo ondoka tu msafara baba yao alisema: Hakika mimi nasikia harufu ya Yusuf, lau kuwa hamtanituhumu.

Uygurca: 

كارۋان (مىسىردىن شانغا قاراپ) قوزغالغان چاغدا، ئۇلارنىڭ ئاتىسى (يەنى يەئقۇب ئەلەيھىسسالام): «مەن چوقۇم يۇسۇفنىڭ ھىدىنى ئېلىۋاتىمەن، سىلەر مېنى ئالجىپ قالغان دېمەيدىغان بولساڭلار (يۇسۇفنى ئەلۋەتتە ھايات دەيتتىم)» دېدى

Japonca: 

隊商が(エジプトを)たった時,かれらの父は(左右の者に)言った。「わたしは確かにユースフの匂を嗅いだ。だがあなたがたは,老衰のせいだと思うであろう」

Arapça (Ürdün): 

«ولما فصلت العير» خرجت من عريش مصر «قال أبوهم» لمن حضر من بنيه وأولادهم «إني لأجد ريح يوسف» أوصلته إليه الصبا بإذنه تعالى من مسير ثلاثة أيام أو ثمانية أو أكثر «لولا أن تفندونِ» تسفهون لصدقتموني.

Hintçe: 

और जो ही ये काफ़िला मिस्र से चला था कि उन लोगों के वालिद (याक़ूब) ने कहा दिया था कि अगर मुझे सठिया या हुआ न कहो तो बात कहूँ कि मुझे यूसुफ की बू मालूम हो रही है

Tayca: 

เมื่อกองคาราวานได้ออกมา (จากอียิปต์) พ่อของพวกเขากล่าวว่า “แท้จริงฉันได้กลิ่นของยูซุฟ หากพวกท่านไม่กล่าวหาฉันว่าเหลวไหล”

İbranice: 

כאשר יצאה השיירה, אמר אביהם: 'אולי תחשבו שאני מדמיין, אך בוודאות הרחתי את הריח של יוסף

Hırvatça: 

I kad karavan napusti Misir, otac njihov reče: "Ja zbilja osjećam miris Jusufov, samo ne recite da sam omatuhio."

Rumence: 

Pe când caravana era pe drumul de întoarcere, tatăl lor spuse: “Simt mirosul lui Iosif. Să nu-mi spuneţi că aiurez!”

Transliteration: 

Walamma fasalati alAAeeru qala aboohum innee laajidu reeha yoosufa lawla an tufannidooni

Türkçe: 

Kervan oradan ayrılanca, öte yandan babaları şöyle seslendi: "Yemin olsun, ben Yûsuf'un kokusunu duyuyorum! Umarım bana bunaklık isnat etmezsiniz."

Sahih International: 

And when the caravan departed [from Egypt], their father said, "Indeed, I find the smell of Joseph [and would say that he was alive] if you did not think me weakened in mind."

İngilizce: 

When the caravan left (Egypt), their father said: "I do indeed scent the presence of Joseph: Nay, think me not a dotard."

Azerbaycanca: 

Karvan (vətənə qayıtmaq üçün Misirdən) ayrılanda ataları (Yə’qub yanındakı övladlarına) dedi: “Əgər məni səfeh hesab etməsəydiniz (və ya yalançı hesab edib danlamasaydınız), deyirdim ki, Yusifin ətrini alıram!”

Süleyman Ateş: 

Kervan (Mısır'dan) ayrıl(ıp yola koyul)unca, babaları, (yanında bulunanlara): "Eğer bana bunak demezseniz, ben Yusuf'un kokusunu alıyorum." dedi.

Diyanet Vakfı: 

Kafile (Mısır'dan) ayrılınca, babaları (yanındakilere): Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf'un kokusunu alıyorum! dedi.

Erhan Aktaş: 

Kafile ayrıldığında babaları: “Eğer bunamış demezseniz, doğrusu ben gerçekten Yûsuf’un kokusunu hissediyorum.” dedi.

Kral Fahd: 

Kafile (Mısır'dan) ayrılınca, babaları (yanındakilere): Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf'un kokusunu alıyorum! dedi.

Hasan Basri Çantay: 

Vaktaki kaafile (Mısırdan) ayrıldı, (öteden) babaları (Ya´kub)i dedi ki: «Bana bunak demezseniz, inanın ki, (şimdi) Yuusufun kokusunu duyuyorum»!

Muhammed Esed: 

(Yakub´un oğullarına ait olan) kervan yola koyulduğu sıralarda babaları (yanında bulunan kimselere): "Bunak olduğuma yormazsanız (derim ki) Yusuf´un kokusunu alıyorum!"

Gültekin Onan: 

Kafile (Mısır´dan) ayrılmaya başladığı zaman, babaları dedi ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

(Mısır’dan babalarına dönmekte olan) kafile ayrılınca beriden babaları şöyle dedi: “- Doğrusu bana bunaklık isnad etmezseniz, ben Yûsuf’un kokusunu hissediyorum.”

Portekizce: 

E quando a caravana se aproximou, seu pai disse: Em verdade, pressinto a presença de José, muito embora pensais quedeliro!

İsveççe: 

OCH I samma stund som [sönernas] karavan avgick, sade deras fader [till dem som omgav honom]: "[Det är som om] vinden för med sig en doft av Josef - tro nu bara inte att mitt förstånd har blivit omtöcknat!"

Farsça: 

و زمانی که کاروان [از مصر] رهسپار [کنعان] شد، پدرشان گفت: بی تردید، بوی یوسف را می یابم اگر مرا سبک عقل ندانید.

Kürtçe: 

جا کاتێک کاروانەکە (لەمیسر) دەرچوو باوکیان ووتی بەڕاستی من بۆنی یوسف ھەست پێدەکەم ئەگەر بە خەڵەفاو و بێ عەقڵم دانەنێن

Özbekçe: 

Карвон йўлга чиққан вақтда оталари: «Мени ақлдан озган деманглар-у, албатта, мен Юсуфнинг ҳидини сезмоқдаман», деди. (Яъни, Юсуфнинг кўйлагини олган карвон йўлга чиқиб, Мисрдан жўнаб кетган вақтда Яъқуб (а. с.) ҳузуридагиларга юқоридаги гапларни айтдилар. Юсуфнинг ҳиди Яъқубга (а. с.) қандай етиб борганини Аллоҳнинг ўзи билади. Лекин у кишининг гапларига олдиларида турганлар ишонмадилар.)

Malayca: 

Dan semasa kafilah (mereka meninggalkan Mesir menunju ke tempat bapa mereka di Palestin), berkatalah bapa mereka (kepada kaum kerabatnya yang ada di sisinya): "Sesungguhnya aku ada terbau akan bau Yusuf. Jika kamu tidak menyangka aku sudah nyanyuk (tentulah kamu akan percaya)".

Arnavutça: 

E, kur karavani u largua nga toka (e Egjiptit), babai i tyre tha: “Unë, me të vërtetë, po ndjejë erën e Jusufit, sikur ju të mos më quanit matuf”.

Bulgarca: 

И когато керванът потегли, техният баща рече: “Наистина усещам мириса на Юсуф, дори да ме сметнете за оглупял.”

Sırpça: 

И кад каравана напусти Мисир, њихов отац рече: „Ја заиста осећам Јосифов мирис, иако ви то поричете.“

Çekçe: 

A když se karavana vracela, pravil otec jejich: 'Já doopravdy cítím vůni Josefovu! Kéž byste mne nepokládali za blouznivce.'

Urduca: 

جب یہ قافلہ (مصر سے) روانہ ہوا تو ان کے باپ نے (کنعان میں) کہا "میں یوسفؑ کی خوشبو محسوس کر رہا ہوں، تم لوگ کہیں یہ نہ کہنے لگو کہ میں بڑھاپے میں سٹھیا گیا ہوں"

Tacikçe: 

Чун корвон ба роҳ афтод, падарашон гуфт: «Агар маро девона нахонед, бӯи Юсуф ҳис мекунам».

Tatarca: 

Угылларының кәрваны Мысырдан чыгып киткәч, аталары Ягъкуб Кәнгандә әйтте: "Әгәр картлыгыннан саташып сөйли дип ґәепләмәсәгез, мин сезгә бер хәбәр әйтәм ки, мин Йусуф углымның исен сизәмен, исән икән".

Endonezyaca: 

Tatkala kafilah itu telah ke luar (dari negeri Mesir) berkata ayah mereka: "Sesungguhnya aku mencium bau Yusuf, sekiranya kamu tidak menuduhku lemah akal (tentu kamu membenarkan aku)".

Amharca: 

ግመል ጫኞቹም (ምስርን) በተለዩ ጊዜ አባታቸው «እኔ የዩሱፍን ሽታ በእርግጥ አገኛለሁ፡፡ ባታቄሉኝ ኖሮ (ታምኑኝ ነበር)» አለ፡፡

Tamilce: 

(அவர்களின்) பயணக் கூட்டம் (எகிப்திலிருந்து) புறப்படவே, அவர்களின் தந்தை கூறினார்: (“இதோ) யூஸுஃபுடைய வாடையை நிச்சயமாக நான் பெறுகிறேன்; என்னை நீங்கள் அறிவீனனாக ஆக்காமல் (என்னை பழிக்காமல்) இருக்க வேண்டுமே!”

Korece: 

대상이 애굽을 떠났을 때 아버지가 말씀하시기를 실로 내가 요셉의 냄새를 맡음이라 내가 노 망해서가 아니요 라고 말하니

Vietnamca: 

Khi đoàn lữ hành vừa rời (Ai Cập) thì (Ya’qub) cha của họ liền bảo: “Cha thực sự đã ngửi thấy mùi hương của Yusuf. Các con đừng bảo cha lú lẫn.”

Rubu tag: 

Hizb tag: