Nuzul 1690

 
00:00

velemmâ feṣaleti-l`îru ḳâle ebûhüm innî leecidü rîḥa yûsüfe levlâ en tüfennidûn.

Arapça:

وَلَمَّا فَصَلَتِ الْعِيرُ قَالَ أَبُوهُمْ إِنِّي لَأَجِدُ رِيحَ يُوسُفَ ۖ لَوْلَا أَن تُفَنِّدُونِ

Türkçe:

Kervan oradan ayrılanca, öte yandan babaları şöyle seslendi: "Yemin olsun, ben Yûsuf'un kokusunu duyuyorum! Umarım bana bunaklık isnat etmezsiniz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ne zaman ki, kafile (Mısır'dan) ayrıldı, öteden babaları dedi ki: "Eğer bana bunak demezseniz, doğrusu ben Yusuf'un kokusunu alıyorum."

Diyanet Vakfı:

Kafile (Mısır'dan) ayrılınca, babaları (yanındakilere): Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf'un kokusunu alıyorum! dedi.

İngilizce:

When the caravan left (Egypt), their father said: "I do indeed scent the presence of Joseph: Nay, think me not a dotard."

Fransızca:

- Et dès que la caravane franchit la frontière [de Canaan], leur père dit : "Je décèle, certes, l'odeur de Joseph, même si vous dites que je radote".

Almanca:

Und als die Karawane aufbrach, sagte ihr Vater: "Ich rieche den Duft von Yusuf. Würdet ihr mich der Faselei nicht bezichtigen, (würdet ihr mir glauben)."

Rusça:

Как только караван покинул Египет, их отец сказал: "Воистину, я чувствую запах Йусуфа (Иосифа), если только вы не считаете меня выжившим из ума стариком".

Açıklama:
Nuzul 1690 beslemesine abone olun.