Arapça:
ذَٰلِكَ مِنْ أَنبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۖ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ أَجْمَعُوا أَمْرَهُمْ وَهُمْ يَمْكُرُونَ
Çeviriyazı:
ẕâlike min embâi-lgaybi nûḥîhi ileyk. vemâ künte ledeyhim iẕ ecme`û emrahüm vehüm yemkürûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu, sana vahiyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip mekir (oyun) yaparlarken sen yanlarında değildin.
Diyanet İşleri:
Sana böylece vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman yanlarında değildin; sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
İşte bu, gaibe ait haberlerdendir ki sana vahyetmedeyiz. Düzene girişerek yapacakları işi kararlaştırdıkları zaman yanlarında değildin ya.
Şaban Piriş:
İşte sana vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar bir araya gelip tuzak kurarlarken yanlarında değildin.
Edip Yüksel:
Bunlar, sana vahyettiğimiz geçmişin haberleridir. Onlar topluca karar alıp düzen kurarlarken sen onların yanında değildin.
Ali Bulaç:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.
Suat Yıldırım:
İşte bunlar, ey Resulüm, sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz gaybî hadiselerdendir.Yoksa onlar, tuzak kurmak ve planlarını kararlaştırmak için toplandıklarında elbette sen onların yanında bulunmuyordun. [3,44; 28,44-46; 38,69-70]
Ömer Nasuhi Bilmen:
İşte bu, gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Halbuki sen onların yanlarında değildin, o zaman ki, onlar işlerini yapmaya toplanmışlar ve onlar hile yapar bulunmuşlardı.
Yaşar Nuri Öztürk:
İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onlar birlikte karar verip tuzak kurarlarken sen yanlarında değildin.
Bekir Sadak:
Allah tarafindan, onlari kusatacak bir azaba ugramalarindan veya farkina varmadan, kiyamet saatinin ansizin gelmesinden guvende midirler?
İbni Kesir:
Bunlar gayb haberlerindendir ki, sana vahyediyoruz. Onlar, elbirliği edip düzen kurdukları zaman
Adem Uğur:
İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin).
İskender Ali Mihr:
İşte bu sana vahyettiğimiz gaybın haberlerindendir. Ve onlar, tuzak hazırlıyorken, işleri için karar verdikleri zaman, sen onların yanında değildin.
Celal Yıldırım:
(Ey Muhammed!) işte bu gayb haberlerindendir ki, onu sana vahiy yoluyla bildiriyoruz. Onlar hile ve düzen kurarak işlerini kararlaştırmak için toplandıklarında sen onların yanında bulunmuyordun.
Tefhim ul Kuran:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf´un kardeşleri) o hileli düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.
Fransızca:
Ce sont là des récits inconnus que Nous te révélons. Et tu n'étais pas auprès d'eux quand ils se mirent d'accords pour comploter.
İspanyolca:
Esto forma parte de las historias referentes a lo oculto, que Nosotros te revelamos. Tú no estabas con ellos cuando se pusieron de acuerdo e intrigaron.
İtalyanca:
Sono queste le storie segrete che ti riveliamo, chè certo non eri tra loro quando si riunivano per tramare.
Almanca:
Dies ist von den Mitteilungen des Verborgenen, die WIR dir als Wahy zuteil werden lassen. Und du warst nicht bei ihnen, als sie sich entschlossen haben, während sie die List planten.
Çince:
那是一部分幽玄的消息,我把它启示你。当他们用计谋决策的时候,你不在他们面前,
Hollandaca:
Dit is eene geheime geschiedenis, die wij u, o Mahomet! openbaren, hoewel gij niet tegenwoordig waart bij de broeders van Jozef, toen zij hun plan overlegden en een aanslag tegen hem smeedden.
Rusça:
Все это - часть повествований о сокровенном, которые Мы ниспосылаем тебе в откровении. Ты не был с ними, когда они вместе принимали решение и строили козни.
Somalice:
Kaasi waa wararka wax Maqan Annagaana Kuu Waxyoon, Mana aadan ahayn Agtooda Markay kulmayeen Amarkoodii iyagoo Shirqooli,
Swahilice:
Hizi ni katika khabari za ghaibu tulizo kufunulia. Na hukuwa pamoja nao walipo azimia shauri yao, walipo fanya njama zao wakizua vitimbi.
Uygurca:
مانا بۇلار (يەنى يۇسۇف قىسسىسى) بىر قىسىم غەيب خەۋەرلىرى بولۇپ، بىز ئۇنى ساڭا ۋەھيى قىلدۇق. ئۇلار (يەنى يۇسۇفنىڭ قېرىنداشلىرى) (ئۇنىڭغا قارشى) چارە تەدبىر تۈزۈپ بىر قارارغا كېلىشكەندە سەن ئۇلارنىڭ يېنىدا يوق ئىدىڭ
Japonca:
これはわれがあなた(ムハンマド)に啓示した,幽玄界の消息の一つである。かれらが(ユースフに対する)計画を策謀した時,あなたはかれらと(その場に)いなかった。
Arapça (Ürdün):
«ذلك» المذكور من أمر يوسف «من أنباء» أخبار «الغيب» ما غاب عنك يا محمد «نوحيه إليك وما كنت لديهم» لدى إخوة يوسف «إذ أجمعوا أمرهم» في كيده أي عزموا عليه «وهم يمكرون» به أي لم تحضرهم فتعرف قصتهم فتخبر بها وإنما حصل لك علمها من جهة الوحي.
Hintçe:
(ऐ रसूल) ये किस्सा ग़ैब की ख़बरों में से है जिसे हम तुम्हारे पास वही के ज़रिए भेजते हैं (और तुम्हें मालूम होता है वरना जिस वक्त यूसुफ के भाई बाहम अपने काम का मशवरा कर रहे थे और (हलाक की) तदबीरे कर रहे थे
Tayca:
นั่นคือส่วนหนึ่งจากข่าวเร้นลับที่เราได้วะฮีแก่เจ้า และเจ้ามิได้อยู่กับพวกเขา ขณะที่พวกเขาตกลงกันในเรื่องของพวกเขาและพวกเขาวางแผน
İbranice:
זהו אחד מן המקרים הנסתרים אשר אנו מגלים לך (מוחמד,) שהרי לא היית איתם כאשר הם החליטו לעשות את מה שעשו וכשהם תכננו את המזימה
Hırvatça:
Eto, to su neke vijesti iz onoga što je čulima nedokučivo i koje tebi objavljujemo, a ti nisi bio s njima kada su se oni odlučili, i kada su spletke smislili.
Rumence:
Aceasta este dintre istoriile privitoarele la Taină pe care ţi-o dezvăluim. Tu nu ai fost lângă ei, când se învoiră la treabă, urzind vicleşuguri.
Transliteration:
Thalika min anbai alghaybi nooheehi ilayka wama kunta ladayhim ith ajmaAAoo amrahum wahum yamkuroona
Türkçe:
İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onlar birlikte karar verip tuzak kurarlarken sen yanlarında değildin.
Sahih International:
That is from the news of the unseen which We reveal, [O Muhammad], to you. And you were not with them when they put together their plan while they conspired.
İngilizce:
Such is one of the stories of what happened unseen, which We reveal by inspiration unto thee; nor wast thou (present) with them then when they concerted their plans together in the process of weaving their plots.
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Bu, sənə vəhy etdiyimiz (vəhylə bildirdiyimiz) qeyb xəbərlərindəndir. Onlar (Yusifin qardaşları) hiylə quraraq əlbir iş gördükləri (Yusifi quyuya atdıqları) zaman sən ki onların yanında deyildin!
Süleyman Ateş:
(Ey Muhammed) bu (anlatılanlar), sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onlar kararlarnı verip tuzak kurarlarken sen yanlarında değildin.
Diyanet Vakfı:
İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin).
Erhan Aktaş:
İşte bu sana vahiyle bildirdiğimiz; gaybi(1) haberlerdendir. Yûsuf’un kardeşleri bir araya gelip, tuzak kurmak için plan yaparlarken sen yanlarında değildin.
Kral Fahd:
İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin).
Hasan Basri Çantay:
(Habîbim), bu (kıssa), sana vahy edegeldiğimiz gayb haberlerindendir. (Yoksa) onlar hıyle yaparak işleyecekleri işi kararlaşdırdıkları zaman sen yanlarında değildin.
Muhammed Esed:
(Ey peygamber!) sana böylece vahyettiklerimiz senin önceden bilmediğin haberlerdendir; çünkü yapacak oldukları işe karar verdikleri ve tuzaklarını kurdukları zaman sen Yusuf´un kardeşlerinin yanında değildin.
Gültekin Onan:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf´un kardeşleri) o hileli düzeni kurarlarken, buyrultularında birleştiklerinde (ecmaü) sen yanlarında değildin.
Ali Fikri Yavuz:
Ey Rasûlüm, bu kıssa, sana vahy ile bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Yoksa o Yûsuf’un kardeşleri, işlerine karar verip hile yaparlarken sen yanlarında değildin.
Portekizce:
Esses são alguns relatos do incognoscível que te revelamos. Tu não estavas presente com eles quando tramaramastutamente.
İsveççe:
VI UPPENBARAR dessa för dig okända ting [Muhammad]; eftersom du inte var med [hans bröder] då de fattade sitt beslut och tänkte ut sin onda plan.
Farsça:
این از سرگذشت های پرفایده غیب است که به تو وحی می کنیم، و تو هنگامی که آنان در کارشان تصمیم گرفتند و [برای انجامش] نیرنگ می کردند، نزدشان نبودی.
Kürtçe:
ئەوەی (کە باس کرا) لە ھەواڵە نەزانراو و پەنھانەکانە کە بە وەحی بۆت دەنێرین (ئەی موحەممەد ﷺ) تۆ لای ئەوان (براکانی یوسف) نەبوویت کاتێک کەھەموو بڕیاری خۆیان دا (بەنھێنی) و پیلانیان داڕشت
Özbekçe:
Бу ғайб хабарлардан бўлиб, уни сенга ваҳий қилмоқдамиз. Улар макр қилиб, ишлари ҳақида гап бириктирганларида олдиларида бўлмаган эдинг.
Malayca:
(Kisah nabi Yusuf) yang demikian ialah dari berita-berita yang ghaib yang kami wahyukan kepadamu (wahai Muhammad), sedang engkau tidak ada bersama-sama mereka semasa mereka sekata mengambil keputusan (hendak membuang Yusuf ke dalam perigi) dan semasa mereka menjalankan rancangan jahat (terhadapnya untuk membinasakannya).
Arnavutça:
Këto janë lajmet e ngjarjeve të padukshme, të cilat Ne po t’i shpallim ty (o Muhammed), e ti nuk ke qenë me ata kur vendosën për punën e tyre, e ata bënin dredhira.
Bulgarca:
Това е от вестите на неведомото, които ти разкриваме [о, Мухаммад]. Не беше ти при тях [братята на Юсуф], когато се наговаряха за своето дело, лукавствайки.
Sırpça:
Ето, то су неке вести непознате које објављујемо теби, а ти ниси био са њима када су се они одлучили, и када су сплетке смислили.
Çekçe:
A toto je jedna ze zvěstí o nepoznatelném, jež ti zjevujeme, neboť tys nebyl u nich, když shodli se vespolek na svém činu a úklady strojili.
Urduca:
اے محمدؐ، یہ قصہ غیب کی خبروں میں سے ہے جو ہم تم پر وحی کر رہے ہیں ورنہ تم اُس وقت موجود نہ تھے جب یوسفؑ کے بھائیوں نے آپس میں اتفاق کر کے سازش کی تھی
Tacikçe:
Инҳо хабарҳои ғайб аст, ки ба ту ваҳй мекунем. Ва он ҳангом, ки бо якдигар гирд омада буданд ва машварат мекарданд ва хила месохтанд, ту назди онҳо набудӣ!
Tatarca:
Ий Мухәммәд г-м, бу Йусуф кыйссасы сиңа гаеп хәбәрләрдән, Без аны сиңа вәхий кылабыз, Йусуфның кардәшләре хәйлә кылып Йусуфны коега салырга киңәш иткән вакытларында син алар янында юк идең. Шулай булгач, Йусуф кыйссасын сөйләвегез пәйгамбәрлегегезгә дәлилдер.
Endonezyaca:
Demikian itu (adalah) diantara berita-berita yang ghaib yang Kami wahyukan kepadamu (Muhammad); padahal kamu tidak berada pada sisi mereka, ketika mereka memutuskan rencananya (untuk memasukkan Yusuf ke dalam sumur) dan mereka sedang mengatur tipu daya.
Amharca:
(ሙሐመድ ሆይ) ይህ ወዳንተ የምናወርደው ሲኾን፤ ከሩቅ ወሬዎች ነው፡፡ አንተም እነርሱ (በዩሱፍ) የሚመክሩ ኾነው ነገራቸውን በቆረጡ ጊዜ እነሱ ዘንድ አልነበርክም፡፡
Tamilce:
(நபியே) இவை, மறைவான செய்திகளில் உள்ளவையாகும். இவற்றை உமக்கு வஹ்யி அறிவிக்கிறோம். மேலும், அவர்கள் (யூஸுஃபை கிணற்றில் எறிவதற்காக) தங்கள் காரியத்தில் ஒருமித்து முடிவெடுத்தபோது நீர் அவர்களிடம் இருக்கவில்லை.
Korece:
그것은 하나님이 그대에 게 계시한 보이지 않은 복음으로 그들이 계획을 세우고 그들이 음 모를 꾸미고 있었을 때 그대는 그 들과 함께 있지 아니 했노라
Vietnamca:
Đó (câu chuyện về Yusuf) là nguồn tin vô hình mà TA đã mặc khải cho Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad). Ngươi không có mặt lúc họ (các anh của Yusuf) tập trung lại bàn bạc kế hoạch (hãm hại Yusuf).
Ayet Linkleri: