Arapça:
لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ
Çeviriyazı:
liyüḥiḳḳa-lḥaḳḳa veyübṭile-lbâṭile velev kerihe-lmücrimûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki, hakkın hak olduğunu tanıtsın ve batılı büsbütün yok etsin, varsın o günahkârlar istemesin.
Diyanet İşleri:
Allah bu iki taifeden birini size vadetmişti; siz, kuvvetsiz olanın size düşmesini istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya çıkarmak ve batılı tepelemek için, Allah sözleriyle hakkı ortaya koymak ve inkarcıların kökünü kesmek istiyordu.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Böylece de suçlular istemese de gerçeği gerçek olarak izhar etmeyi ve batılın boşluğunu bildirmeyi murad etmekteydi.
Şaban Piriş:
Bu, günahkarların hoşuna gitmese de hakkı (İslamı) yüceltmek ve batılı da ortadan kaldırmak içindir.
Edip Yüksel:
Ki suçlular hoşlanmasa da hakkı gerçekleştirsin ve haksızlığı ortadan kaldırsın.
Ali Bulaç:
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.)
Suat Yıldırım:
Allah iki topluluktan birine sizi galip kılacağını vâd ettiğinde siz silahsız olan topluluğun (kervanın) sizin olmasını arzu ediyordunuz.Halbuki Allah ise, emirleriyle hakkı üstün kılmak ve şirkin kuvvetini yok ederek kâfirlerin ardını kesmek istiyordu ki, o suçlu müşrik gürûhu hoşlanmasa da, hak olan İslâm'ı yüceltsin, batıl olan şirki de ortadan kaldırsın.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Tâ ki hakkı isbat ve bâtılı iptal etsin. Velev ki, günahkâr olanlar hoşnut olmasınlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Diliyordu ki, kötülüğü temsil edenler istemese de hakkı ayan-beyan gözler önüne koysun, saçma ve tutarsız olanı hükümsüz kılsın.
Bekir Sadak:
Bu, onlarin Allah´a ve peygamberine karsi koymalarindandir. Kim Allah´a ve peygamberine karsi koyarsa, bilsin ki, Allah´in cezasi siddetlidir.
İbni Kesir:
Ta ki suçlular istemese de, hakkı gerçekleştirsin ve batılı iptal etsin.
Adem Uğur:
(Bunlar,) günahkârlar istemese de hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı ortadan kaldırmak içindi.
İskender Ali Mihr:
Mücrimler kerih görse de hakkın gerçekleşmesi ve bâtılın yok olması için.
Celal Yıldırım:
Suçlular hoşlanmasa bile hakkı hak olarak ortaya koymayı, bâtılı boşa çıkarıp hükümsüz kılmayı (murad ediyordu).
Tefhim ul Kuran:
O, suçlu-günahkârlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu) .
Fransızca:
afin qu'Il fasse triompher la vérité et anéantir le faux, en dépit de la répulsion qu'en avaient les criminels.
İspanyolca:
para hacer triunfar la Verdad y aniquilar lo falso, a despecho de los pecadores.
İtalyanca:
per far trionfare la verità e annientare la menzogna a scapito degli empi.
Almanca:
ER wird gewiß dem Wahren zur Geltung verhelfen und das für nichtig Erklärte annullieren, selbst dann, wenn die schwer Verfehlenden dem abgeneigt sind.
Çince:
以便他证实真理而破除虚妄,即使罪人们不愿意。
Hollandaca:
Om de waarheid openbaar te maken en de leugen te verdelgen, ofschoon de boozen er afkeerig van mogen zijn.
Rusça:
чтобы восторжествовала истина и исчезла ложь, даже если это ненавистно грешникам.
Somalice:
Si uu Xaqa u sugo, una Buriyo Baadhilka (Xumaanta) haban Naceen Dambiilayaashuye.
Swahilice:
Ili ahakikishe Haki na auvunje upotovu na wangachukia wakosefu.
Uygurca:
اﷲ گۇناھكار ئادەملەرنىڭ ياقتۇرمىغىنىغا قارىماي، ھەقنى ھەق (يەنى ئىسلامنى ئاشكارا) قىلىدۇ، باتىل (يەنى كۇفرى) نى بەربات قىلىدۇ
Japonca:
仮令罪のある者たちが嫌がっても,かれは真理は真理とし,虚偽は虚偽として立証されるためである。
Arapça (Ürdün):
«ليُحق الحق ويبطل» يمحق «الباطل» الكفر «ولو كره المجرمون» المشركون ذلك.
Hintçe:
ताकि हक़ को (हक़) साबित कर दे और बातिल का मटियामेट कर दे अगर चे गुनाहगार (कुफ्फार उससे) नाखुश ही क्यों न हो
Tayca:
เพื่อพระองค์จะทรงให้สิ่งที่เป็นจริง ได้ประจักษ์เป็นความจริง และให้สิ่งเท็จ ได้ประจักษ์เป็นสิ่งเท็จ และแม้ว่าบรรดาผู้กระทำความผิด ไม่พอใจก็ตาม”
İbranice:
כך כדי להקים את הצדק ולבטל את ההבל, על אף התנגדות הכופרים המכחשים
Hırvatça:
da Istinu utvrdi i neistinu uništi, makar to prestupnicima ne bilo po volji.
Rumence:
ca Adevărul să fie adeverit şi zădărnicia zădărnicită în ciuda nelegiuiţilor.
Transliteration:
Liyuhiqqa alhaqqa wayubtila albatila walaw kariha almujrimoona
Türkçe:
Diliyordu ki, kötülüğü temsil edenler istemese de hakkı ayan-beyan gözler önüne koysun, saçma ve tutarsız olanı hükümsüz kılsın.
Sahih International:
That He should establish the truth and abolish falsehood, even if the criminals disliked it.
İngilizce:
That He might justify Truth and prove Falsehood false, distasteful though it be to those in guilt.
Azerbaycanca:
(Allah bununla) günahkarların xoşuna gəlməsə də, haqqı (islamı) bərqərar etmək və batili (küfrü) yox etmək istəyirdi.
Süleyman Ateş:
Ki suçlular istemese de hakkı gerçekleştirsin, batılı da ortadan kaldırsın.
Diyanet Vakfı:
(Bunlar,) günahkarlar istemese de hakkı gerçekleştirmek ve batılı ortadan kaldırmak içindi.
Erhan Aktaş:
Bu, suçluların hoşuna gitmese de Hakk’ın ortaya çıkarılması ve Bâtıl’ın yok olması içindi.
Kral Fahd:
(Bunlar,) günahkârlar istemese de hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı ortadan kaldırmak içindi.
Hasan Basri Çantay:
Bunun hikmeti şu idi: (Allah) o günahkâr (müşrik) ler istemese de hak (olan müslümanlığ) ı pâydâr edecek, baatıl (olan şirk) i de ibtâl buyuracakdı.
Muhammed Esed:
Böylece O, hakkın (her zaman) hak olduğunu batılın da batıl olduğunu gösterecekti; bu günaha gömülüp gitmiş olanların hoşuna gitmese de.
Gültekin Onan:
O, suçlu-günahkarlar istemesede hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu).
Ali Fikri Yavuz:
Bunun hikmeti: Kâfirler istemese bile, İslâmı tanıtıp yerleştirmek ve küfrü yok etmek içindi.
Portekizce:
Para que a verdade prevalecesse e desaparecesse a falsidade, ainda que isso desgostasse os pecadores.
İsveççe:
för att sanningen skulle framstå som sanning och lögnen som lögn, hur förhatligt detta än måste vara för de obotfärdiga syndarna.
Farsça:
تا حق را ثابت [و پابرجا و استوار نماید] وباطل را نابود سازد، هر چند می رمان خوش نداشته باشند.
Kürtçe:
تا ھەق جێگیر بکات و ناحەقیش لەناو بەرێت و پوچەڵی بکاتەوە با تاوانبارانیش پێیان ناخۆش بێت
Özbekçe:
Жиноятчилар ёқтирмасалар ҳам, ҳақни ҳақ, ботилни ботил қилиш учун шундай бўлишини ирода қилган эди.
Malayca:
Supaya Allah menegakkan yang benar itu dan menghapuskan yang salah (kufur dan syirik), sekalipun golongan (kafir musyrik) yang berdosa itu tidak menyukainya.
Arnavutça:
për ta forcuar të Vërtetën (Islamizmin) dhe ta zhdukë gënjeshtrën, edhe sikur madje ta urrenin mëkatarët.
Bulgarca:
за да възцари правдата и да отмени лъжата, дори престъпниците да възненавиждат това.
Sırpça:
Да Истину утврди и неистину уништи, макар то злочинцима не било по вољи.
Çekçe:
aby dokázal pravdivost pravdy a zničil falešnost, i když se to nelíbilo provinilým.
Urduca:
تاکہ حق حق ہو کر رہے اور باطل باطل ہو جائے خواہ مجرموں کو یہ کتنا ہی ناگوار ہو
Tacikçe:
ҳақро собит ва ноҳақро ночиз гардонад, ҳарчанд гуноҳкорон нохушнуд бошанд.
Tatarca:
Хакның-хаклыгын ачыклар өчен вә ялганның-ялганлыгын ачыклар өчен кәферләргә каршы сугышны фарыз кылды, гәрчә кәферләр мәкрүһ күрсәләр дә.
Endonezyaca:
agar Allah menetapkan yang hak (Islam) dan membatalkan yang batil (syirik) walaupun orang-orang yang berdosa (musyrik) itu tidak menyukainya.
Amharca:
(ይህንንም ያደረገው) አጋሪዎቹ ቢጠሉም እውነቱን ሊያረጋግጥ ክህደትንም ሊያጠፋ ነው፡፡
Tamilce:
குற்றவாளிகள் வெறுத்தாலும் அவன் உண்மையை உண்மைப்படுத்தவும் பொய்யை அழித்துவிடவும் (நாடுகிறான்).
Korece:
진리가 승리하고 허위가 무용 되게 하니 죄인들은 증오하였더 라
Vietnamca:
Mục đích để Ngài chứng minh (với các ngươi) rằng chân lý vẫn là chân lý và sự ngụy tạo vẫn là sự ngụy tạo, dẫu cho những kẻ tội lỗi căm ghét (điều đó).
Ayet Linkleri: