Arapça:
فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ مَّنضُودٍ
Çeviriyazı:
felemmâ câe emrunâ ce`alnâ `âliyehâ sâfilehâ veemṭarnâ `aleyhâ ḥicâratem min siccîlim menḍûd.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne zaman ki, emrimiz geldi, o ülkenin altını üstüne getirdik ve üzerlerine istif edilip pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdık.
Diyanet İşleri:
Buyruğumuz gelince oraların altını üstüne getirdik; üzerine Rabbinin katından, işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bunlar zalimlerden hiçbir zaman uzak olmayacaktır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Emrimiz gelince, o şehirlerin altını üstüne getirdik, tepelerine, üstüste yığılıp taş kesilmiş balçıktan meydana gelmiş taşlar yağdırdık.
Şaban Piriş:
Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerilerine üzerlerine (balçıktan) pişirilip ardı ardına taşlar yağdırdık.
Edip Yüksel:
Emrimiz gelince onun üstünü altına getirdik, üzerlerine sertleşmiş kat kat taş yağdırdık.
Ali Bulaç:
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık;
Suat Yıldırım:
Azap emrimiz gelince o ülkenin üstünü altına çevirdik ve üzerlerine pişirilmiş balçıktan yapılıp istif edilmiş ve Rabbinin nezdinde damgalanmış taşlar yağdırdık.Evet bu taşlar şimdiki zalimlerden de uzak değildir. [51,33]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Vaktâ ki, emrimiz geldi, onun (o yurdun) üstünü altına çevirdik ve onun üzerine ateşte pişirilmiş, birbirine bitişik bulunmuş balçıktan taşlar yağdırdık.
Yaşar Nuri Öztürk:
Nihayet emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine, pişirilmiş çamurdan yapılıp istif edilmiş taş yağdırdık.
Bekir Sadak:
«Ey µuayb! Babalarimizin taptigini birakmamizi emreden veya mallarimizi istedigimiz gibi kullanmamizi meneden senin namazin midir? Sen dogrusu akli basinda, yumusak huylu birisin» dediler.
İbni Kesir:
Emrimiz gelince
Adem Uğur:
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.
İskender Ali Mihr:
Artık emrimiz geldiği zaman onu (o şehri) alt üst ettik (onu yükseltip alçalttık). Onların üzerine, istif edilmiş (dizilip hazırlanmış) siccilden (pişirilip sertleştirilmiş kerpiçten yapılmış) taşlar yağdırdık.
Celal Yıldırım:
Buyruğumuz gelince (ülkenin) üstünü altına getirdik
Tefhim ul Kuran:
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık
Fransızca:
Et, lorsque vint Notre ordre, Nous renversâmes [la cité] de fond en comble, et fîmes pleuvoir sur elle en masse, des pierres d'argile succédant les unes aux autres,
İspanyolca:
Y cuando vino Nuestra orden, la volvimos de arriba abajo e hicimos llover sobre ella piedras de arcilla a montones,
İtalyanca:
Quando poi giunse il Nostro Decreto, rivoltammo la città sottosopra e facemmo piovere su di essa pietre d'argilla indurita
Almanca:
Als dann Unsere Bestimmung eintraf, haben WIR ihr Oberstes zuunterst gekehrt und ließen darüber hageln unablässig Steine aus Sidsch-dschil ,
Çince:
当我的命令降临的时候,我使那个市镇天翻地覆,我使预定的连续的陶石像雨点般地降落在他们身上。
Hollandaca:
En toen ons bevel kwam, keerden wij die steden om, en wij lieten steenen van gebakken klei op haar nederregenen, den een na den ander,
Rusça:
Когда же явилось Наше веление, Мы перевернули вверх дном их селения и последовательно обрушили на них каменья из обожженной глины,
Somalice:
markuu yimid amarkannagii waxaan ka yeellay korkoodii hoostoodii waxaana ku daadinay dhagaxyo la shiday oo israac raacsan.
Swahilice:
Basi ilipo fika amri yetu tuliigeuza nchi juu chini, na tukawateremshia mvua ya changarawe za udongo mgumu ulio kamatana wa Motoni,
Uygurca:
بىزنىڭ (جازالاش) ئەمرىمىز چۈشكەندە، ئۇلارنىڭ يۇرتلىرىنى ئاستىن - ئۈستۈن قىلىۋەتتۇق (يەنى كۆمتۈرۈۋەتتۇق)، ئۇ يۇرتلارغا بىز ئۈستى - ئۈستىلەپ ساپال تاشلارنى ياغدۇردۇق
Japonca:
それでわが命令が下った時,われはそれ(町)を転覆し,その上にわれは幾重にも焼いた泥の石を雨と降らせた。
Arapça (Ürdün):
«فلما جاء أمرنا» بإهلاكهم «جعلنا عاليها» أي قراهم «سافلها» أي بأن رفعها جبريل إلى السماء وأسقطها مقلوبة إلى الأرض «وأمطرنا عليها حجارة من سجيل» طين طبخ بالنار «منضود» متتابع.
Hintçe:
फिर जब हमारा (अज़ाब का) हुक्म आ पहुँचा तो हमने (बस्ती की ज़मीन के तबके) उलट कर उसके ऊपर के हिस्से को नीचे का बना दिया और उस पर हमने खरन्जेदार पत्थर ताबड़ तोड़ बरसाए
Tayca:
ดังนั้น เมื่อพระบัญชาของเราได้มาถึง เราได้ทำให้ข้างบนของมันเป็นข้างล่าง และเราได้ ให้ก้อนหินแกร่งหล่นพรูลงมา
İbranice:
וכאשר ניתן צוונו נגדם, הפכנו את (העיר הזאת) על פיה: מה שעליה אל תחתיה, והורדנו עליה צרורות של אבנים מעופרת
Hırvatça:
I kada dođe naredba Naša, učinismo da, ono što je bilo gore - bi dolje, i na njih kišu grumenja od pečena blata spustismo, koje je neprekidno sipalo,
Rumence:
Când veni porunca Noastră, am răsturnat cetatea cu susul în jos şi am făcut să plouă asupra ei cu bulgări de lut, mari
Transliteration:
Falamma jaa amruna jaAAalna AAaliyaha safilaha waamtarna AAalayha hijaratan min sijjeelin mandoodin
Türkçe:
Nihayet emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine, pişirilmiş çamurdan yapılıp istif edilmiş taş yağdırdık.
Sahih International:
So when Our command came, We made the highest part [of the city] its lowest and rained upon them stones of layered hard clay, [which were]
İngilizce:
When Our Decree issued, We turned (the cities) upside down, and rained down on them brimstones hard as baked clay, spread, layer on layer,-
Azerbaycanca:
(Lut tayfasının məhvi barəsində) əmrimiz gəldiyi zaman o yurdun altını üstünə çevirdik və üzərinə odda bişmiş (bir-birinə bitişik) bərk daşlar yağdırdıq.
Süleyman Ateş:
(Azab) emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik, üzerine de taş yağdırdık: Çamurdan pişmiş, (azab için) hazırlanmış, istif edilmiş.
Diyanet Vakfı:
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.
Erhan Aktaş:
Takdirimizle yaşadıkları yeri alt üst ettik. Üzerlerine pişmiş çamurdan yığınlarca taş yağdırdık.
Kral Fahd:
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.
Hasan Basri Çantay:
(82-83) Vaktaki (azâb) emrimiz geldi, (o memleketin) üstünü altına getirdik ve tepelerine balçıkdan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdik ki onlar Rabbinin katında hep damgalanmışlardı. Onlar zaalimlerden uzak değildir.
Muhammed Esed:
Ve böylece hükmümüz vaki olunca bu (günahkar şehirlerin) altını üstüne getirdik; ve önceden yazılmış bir cezanın infazı için üzerlerine birbiri ardından püskürtü halinde sert taşlar yağdırdık.
Gültekin Onan:
Böylece buyruğumuz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık.
Ali Fikri Yavuz:
Onlara azab emrimiz gelince, o memleketin üstünü altına getirdik ve üzerlerine, arka arkaya ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdık.
Portekizce:
E quando se cumpriu o Nosso desígnio, reviramos a cidade nefasta e desencadeamos sobre ela uma ininterrupta chuva depedras de argila endurecida,
İsveççe:
När Vår dom föll lade Vi [städerna] i ruiner; [det förutbestämda straffet] drabbade dem som ett regn av stenblock i våg på våg,
Farsça:
پس هنگامی که عذاب ما فرا رسید، بالاترین آن [سرزمین آلوده] را فروترینش نمودیم و بر آن سنگ هایی از نوع سنگِ گلِ لایه لایه فرو ریختیم.
Kürtçe:
جا کە فەرمانی ئێمە ھات (بۆ لەناوبردنیان) ئەو (شوێنە) مان سەرو ژێر کرد و باراندمان بەسەریاندا ووردەزیخـی گڵین بەدوای یەکداو بێ بچڕِان (دەباری)
Özbekçe:
Амримиз келган пайтда у ўлкани остин-устун қилдик ва устидан кетма-кет сопол тошларни ёғдирдик.
Malayca:
Maka apabila datang (masa perlaksanaan) perintah Kami, Kami jadikan negeri kaum Lut itu diterbalikkan (tertimbus segala yang ada di muka buminya) dan kami menghujaninya dengan batu-batu dari tanah yang dibakar, menimpanya bertalu- talu.
Arnavutça:
Dhe kur erdhi urdhëri Ynë, Na rrotulluam çdo gjë, - ato që ishin lart i përmbysëm poshtë, dhe në ta lëshuam tulla e gurë, që binin vazhdimisht, si shiu,
Bulgarca:
И когато Нашата повеля дойде, преобърнахме [селището] надолу и изсипахме над тях порой камъни от глина,
Sırpça:
И када је дошла Наша наредба, Ми њихова насеља наопако окренусмо, и на њих спустисмо кишу грумења од печеног блата, које је непрекидно падало,
Çekçe:
A když přišel rozkaz Náš, obrátili jsme město jejich naruby a dali jsme na ně pršet kamení z hlíny upěchované,
Urduca:
پھر جب ہمارے فیصلے کا وقت آ پہنچا تو ہم نے اس بستی کو تل پٹ کر دیا اور اس پر پکی ہوئی مٹی کے پتھر تابڑ توڑ برسائے
Tacikçe:
Чун фармони Мо фаро расид, он ҷоро зеру забар кардем ва бар он шаҳр бороне аз сангҳое аз сиҷҷил" пай дар пай боронидем,
Tatarca:
Аларга ґәзаб белән әмеребез килгәч, шәһәрләрен астын өскә әйләндердек һәм алар өстенә таш яудырдык, ул ташлар кыздырылган булыр.
Endonezyaca:
Maka tatkala datang azab Kami, Kami jadikan negeri kaum Luth itu yang di atas ke bawah (Kami balikkan), dan Kami hujani mereka dengan batu dari tanah yang terbakar dengan bertubi-tubi,
Amharca:
82|ትዕዛዛችንም በመጣ ጊዜ (ከተማይቱን) ላይዋን ከታችዋ አደረግን (ገለበጥናት)፡፡ ተከታታይም የሆነን የሸክላ ድንጋይ በርሷ ላይ አዘነብን፡፡
Tamilce:
ஆக, (லூத்துடைய சமுதாயத்தை அழிக்க) நம் கட்டளை வந்தபோது, அதன் மேல்புறத்தை அதன் கீழ்ப்புறமாக (தலைகீழாக) ஆக்கினோம். இன்னும், அதன் மீது (நன்கு) இறுக்கமாக்கப்பட்ட சுடப்பட்ட களிமண்ணினால் ஆன கற்களை மழையாகப் பொழிந்தோம்.
Korece:
하나님의 명령이 있어 그 도시를 뒤엎고 그곳에 비를 내리게 하니진흙의 돌덩어리가 끊임 없더라
Vietnamca:
Vì vậy, khi lệnh (trừng phạt) của TA được ban hành, TA đã lật ngược (thị trấn của chúng) và TA trút xuống trận mưa đá cứng như đất sét nung, lớp này chồng lên lớp kia.
Ayet Linkleri: