Arapça:
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ
Çeviriyazı:
veneza`a yedehû feiẕâ hiye beyḍâü linnâżirîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve Musa elini koynundan çıkarıverdi, eli bembeyaz olmuş, bakanların gözünü kamaştırıyordu.
Diyanet İşleri:
Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Elini koltuğuna sokup çıkarınca bakanlar gördüler ki bembeyaz, parılparıl parlayan bir el.
Şaban Piriş:
Elini koynundan çıkardı. Birden o bakanların (gözünü kamaştıran) bembeyaz (bir el) oluverdi.
Edip Yüksel:
Elini çıkardı, bakanlar için bembeyaz oluverdi.
Ali Bulaç:
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).
Suat Yıldırım:
Bunun üzerine Mûsâ, asasını yere bırakıverdi, bir de ne görsün: o koskoca bir ejderha kesilmiş! Elini sıyırıp çıkardı, bir de ne görsün: Bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline gelmiş! [20,18-22] {KM, Çıkış 4,2-8}
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve elini (cebinden) çıkardı, o hemen bakanlar için bembeyaz (bir nûr) kesildi.
Yaşar Nuri Öztürk:
Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi.
Bekir Sadak:
Sihirbazlar Firavun´a geldi, «Yenecek olursak bize suphesiz bir mukafat var degil mi?» dediler.
İbni Kesir:
Elini çıkardı, ne görsün
Adem Uğur:
Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.
İskender Ali Mihr:
Ve elini (göğsünden) çekip çıkardığı zaman bakanlar, onun (elinin) beyaz olduğunu (gördüler).
Celal Yıldırım:
Ve elini (koynuna sokup) çıkarıverdi de o, bakanlara bembeyaz (ışık saçan, pırıl pırıl) oluverdi.
Tefhim ul Kuran:
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi) .
Fransızca:
Et il sortit sa main et voilà quelle était blanche (éclatante), pour ceux qui regardaient.
İspanyolca:
Sacó su mano y he aquí que apareció blanca a los ojos de los presentes.
İtalyanca:
Stese la mano, ed ecco che apparve bianca agli astanti.
Almanca:
Dann zog er seine Hand (aus dem Hemd) heraus und sie wurde hell für die Zuschauer.
Çince:
他抽出他的手来,那只手在观众的眼前忽然显出白光。
Hollandaca:
Hij trok zijne hand uit zijne borst en, onthoud het, zij was voor de toeschouwers wit geworden
Rusça:
Затем он вытащил руку, и она стала белой для смотрящих.
Somalice:
Wuxuuna Siibay Gacantiisii markaasay soo Baxday iyadoo u Cad Dadka Eegi.
Swahilice:
Na akatoa mkono wake, mara ukawa mweupe kwa watazamao.
Uygurca:
قولىنى (ياقىسىدىن) چىقىرىۋىدى، ئۇ ناگاھان قارىغۇچىلارغا (نۇر چاقنىتىپ تۇرىدىغان) ئاپئاق بولۇپ كۆرۈندى
Japonca:
またかれはその手を伸ばした。見なさい。それは誰の眼にも白かった。
Arapça (Ürdün):
«ونزع يده» أخرجها من جيبه «فإذا هي بيضاء» ذات شعاع «للناظرين» خلاف ما كانت عليه من الأدمة.
Hintçe:
और अपना हाथ बाहर निकाला तो क्या देखते है कि वह हर शख़्श की नज़र मे जगमगा रहा है
Tayca:
“และเขาได้ชักมือของเขาออก แล้วทันมันก็ขาว แก่บรรดาผู้ที่มองดูกัน”
İbranice:
והוציא את ידו (מחיקו,) והנה היא לבנה בעיני המסתכלים
Hırvatça:
i izvadi ruku svoju - ona za prisutne postade bijela.
Rumence:
El întinse mâna, şi iat-o albă pentru cei care o priveau.
Transliteration:
WanazaAAa yadahu faitha hiya baydao lilnnathireena
Türkçe:
Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi.
Sahih International:
And he drew out his hand; thereupon it was white [with radiance] for the observers.
İngilizce:
And he drew out his hand, and behold! it was white to all beholders!
Azerbaycanca:
(Sonra) əlini (qoltuğunun altından və ya cibindən) çıxartdı və o, bir anda baxanlara nur kəsildi.
Süleyman Ateş:
Ve elini (böğründen) çıkardı, birden o, bakanlar için, bembeyaz parlayan bir şey oldu.
Diyanet Vakfı:
Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.
Erhan Aktaş:
Ve elini çıkardığı zaman, eli bakanlar için bembeyaz parlayıverdi.
Kral Fahd:
Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.
Hasan Basri Çantay:
Elini çıkardı. Ne görsünler: O da temâşâ edenlere (ışıklar saçan) bembeyaz (bir el).
Muhammed Esed:
Ve (sonra) elini yukarı kaldırdı: Oo! Bir de baktılar, bembeyaz, ışıl ışıl!
Gültekin Onan:
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).
Ali Fikri Yavuz:
Bir de elini (koynundan) çıkardı ki, ne görsünler
Portekizce:
E mostrou a mão, e eis que era de um fulgor branco para os espectadores.
İsveççe:
och han drog fram sin hand och den lyste [skinande] vit inför alla kringstående.
Farsça:
و دستش را از گریبانش بیرون کشید که ناگاه دست برای بینندگان سپید و درخشان گشت.
Kürtçe:
دەستی (لە باخەڵیەوە یان لە بنھەنگڵیەوە) دەرھێنا لە پڕ ئەو (دەستە) سپی و پرشنگداربوو بۆ بینەران
Özbekçe:
Ва қўлини чиқарган эди... баногоҳ у назар солувчиларга оппоқ бўлиб кўринди. (Аслида, Мусо (а. с.) буғдойранг тусда эдилар. Фиръавн мўъжиза кўрсатишни талаб қилганда қўлларини қўлтиқларидан чиқарган заҳоти оппоқ тусда намоён бўлди.)
Malayca:
Dan Nabi Musa mengeluarkan tangannya, tiba-tiba tangannya (menjadi) putih (bersinar-sinar) bagi orang-orang yang melihatnya.
Arnavutça:
dhe e nxori dorën e tij – kur qe, për shikuesit dritë e bardhë.
Bulgarca:
И извади ръката си, и ето я - сияйнобяла за гледащите!
Sırpça:
и извади своју руку, и она за присутне постаде бела.
Çekçe:
Potom vyňal ruku svou - a hle, zdála se bílá přihlížejícím.
Urduca:
اس نے اپنی جیب سے ہاتھ نکالا اور سب دیکھنے والوں کے سامنے وہ چمک رہا تھا
Tacikçe:
Ва дасташро берун овард, дар назари онон, ки медиданд сафеду дурахшон буд.
Tatarca:
Янә Муса изүеннән кулын чыгарды, шул вакыт аның кулын кояш кеби ялтырый торган итеп күрделәр.
Endonezyaca:
Dan ia mengeluarkan tangannya, maka ketika itu juga tangan itu menjadi putih bercahaya (kelihatan) oleh orang-orang yang melihatnya.
Amharca:
እጁንም አወጣ፡፡ እርሷም ወዲያውኑ ለተመልካቾች ነጭ ኾነች፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர் தன் கையை (சட்டைப் பையிலிருந்து) வெளியில் எடுத்தார். அப்போது, பார்ப்பவர்களுக்கு அது மிக வெண்மையானதாக மாறி இருந்தது..
Korece:
또 모세가 그의 손을 꺼내 니 보라 그것은 모든 구경꾼들에 게 하얗게 되었더라
Vietnamca:
Và khi Y rút bàn tay của Y ra (sau khi áp nó bên sườn trong chiếc áo), nó trở nên trắng sáng trước mặt những người chứng kiến.
Ayet Linkleri: