Arapça:
وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ
Çeviriyazı:
vegadev `alâ ḥardin ḳâdirîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.
Diyanet İşleri:
Yoksullara yardım etmeye güçleri yeterken böyle konuşarak erkenden gittiler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve kendilerini, yoksulları men etmeye güçleri yeter sanarak erkenden gittiler.
Şaban Piriş:
(Zanlarınca yoksulları) Engellemeye güç yetirenler olarak erkenden gittiler.
Edip Yüksel:
Sonuçtan emin bir halde erken vardılar.
Ali Bulaç:
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
Suat Yıldırım:
Yoksulları engelleme azmi içinde ilerlediler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
68:24
Yaşar Nuri Öztürk:
Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.
Bekir Sadak:
Sonra soyle dediler: «Yaziklar olsun bize
İbni Kesir:
Güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler.
Adem Uğur:
(Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
İskender Ali Mihr:
Ve (yoksulları) men etmeye güçleri yetecek (diye) sabah erkenden gittiler.
Celal Yıldırım:
(Yoksulu) engellemeye güçleri yeter halde sabah erkenden gittiler.
Tefhim ul Kuran:
(Yoksulları) Engellemeğe güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
Fransızca:
Ils partirent de bonne heure décidés à user d'avarice [envers les pauvres], convaincus que cela était en leur pouvoir.
İspanyolca:
Marcharon, pues, temprano, convencidos de que serían capaces de llevar a cabo su propósito.
İtalyanca:
Uscirono di buon'ora, in preda all'avarizia, pur avendo i mezzi [per fare l'elemosina].
Almanca:
Und sie gingen in der Frühe zum Fernhalten fähig.
Çince:
他们早晨起来以为自己是能遏制的。
Hollandaca:
En zij vertrokken vroeg, met het voorgestelde doel, niets te geven.
Rusça:
Они шли с твердым намерением и полагали, что у них достаточно сил.
Somalice:
Wayna kallaheen iyagoo diidan (in Miskiin u soo galo).
Swahilice:
Na walikwenda asubuhi, nao wameshikilia azimio hilo.
Uygurca:
ئۇلار: «(مىسكىنلەرنى باغقا كىرىشتىن) توسىيالايمىز دېگەن ئوي بىلەن، ئەتىگەندە تۇرۇشتى
Japonca:
かれらは強く心に決めて,朝早く出て行った。
Arapça (Ürdün):
«وغدوا على حرد» منع للفقراء «قادرين» عليه في ظنهم.
Hintçe:
तो वह लोग रोक थाम के एहतमाम के साथ फल तोड़ने की ठाने हुए सवेरे ही जा पहुँचे
Tayca:
และพวกเขาก็ได้ออกไปแต่เช้า ตั้งใจว่าจะเก็บผลไม้ให้หมดก่อนที่ยากจนจะเข้าไปในสวน
İbranice:
והם יצאו מוקדם בבוקר כדי שמזימתם תצליח
Hırvatça:
I oni poraniše odlučni da će je moći obrati,
Rumence:
Plecară devreme cu aceasta în gând, deşi aveau destul.
Transliteration:
Waghadaw AAala hardin qadireena
Türkçe:
Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.
Sahih International:
And they went early in determination, [assuming themselves] able.
İngilizce:
And they opened the morning, strong in an (unjust) resolve.
Azerbaycanca:
Onlar (yoxsulları) bağa buraxmağa qadir olacaqlarını güman edərək erkən getdilər. [Və ya: Onlar gücləri yetdiyi halda (yoxsulları) yardımdan məhrum etməkdən ötrü sübh tezdən yola düzəldilər]
Süleyman Ateş:
Devşirebileceklerini umarak erkenden gittiler.
Diyanet Vakfı:
(Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
Erhan Aktaş:
İhtiyaç sahiplerini göz ardı ederek erkenden gittiler.
Kral Fahd:
(Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
Hasan Basri Çantay:
(Fakirleri) men´e (sanki) gücleri yetecek adamlar tavriyle erkenden gitdiler.
Muhammed Esed:
ve amaçlarına ulaşmaya kararlı bir şekilde erkenden kalkıp gittiler.
Gültekin Onan:
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
Ali Fikri Yavuz:
Hem zanlarınca, miskinleri mahrum etmeğe güçleri yeterek erkenden gittiler...
Portekizce:
E iniciaram a manhã com uma (injusta) resolução.
İsveççe:
Och de begav sig tidigt i väg, beslutna att genomföra vad de hade föresatt sig.
Farsça:
و بامدادان به قصد اینکه تهیدستان را محروم گذارند به سوی باغ روان شدند.
Kürtçe:
دەمەو بەیان ڕۆشتن لایان وابوو کە دەتوانن بێ بەشیان بکەن
Özbekçe:
Ва эрталабда қасдла, ўзларини қодир сезиб, бордилар.
Malayca:
Dan pergilah mereka pada pagi-pagi itu, dengan kepercayaan, (bahawa) mereka berkuasa menghampakan fakir miskin dari hasil kebun itu.
Arnavutça:
Dhe, ata u nisën herët, të bindur se do të mund t’i pengojnë ata (të vobektit),
Bulgarca:
И тръгнаха в зори с твърдо намерение.
Sırpça:
И они поранише одлучни да ће моћи да је оберу,
Çekçe:
A tak za jitra vyrazili, aby rozhodnutí své vyplnili,
Urduca:
وہ کچھ نہ دینے کا فیصلہ کیے ہوئے صبح سویرے جلدی جلدی اِس طرح وہاں گئے جیسے کہ وہ (پھل توڑنے پر) قادر ہیں
Tacikçe:
Субҳгоҳон ба ин ният, ки метавонанд бенаворо манъ кунанд, берун шуданд.
Tatarca:
Мескеннәр килмәс борын бакчага йөгерделәр, бу эшкә кадирбыз, дип уйладылар.
Endonezyaca:
Dan berangkatlah mereka di pagi hari dengan niat menghalangi (orang-orang miskin) padahal mereka (menolongnya).
Amharca:
(ድኾችን) በመከልከልም ላይ (በሐሳባቸው) ቻዮች ኾነው ማለዱ፡፡
Tamilce:
அவர்கள் ஒரு கெட்ட எண்ணத்துடன் (தாங்கள் நாடியதை செய்வதற்கு) சக்தி உள்ளவர்களாக காலையில் புறப்பட்டனர்.
Korece:
그리하여 그들은 그렇게 작 정하고 아침 일찍 피하여 떠났 더라
Vietnamca:
Và họ đã đi thật sớm, nhất quyết trong ý đồ đó.
Ayet Linkleri: