Kur'an Ayetleri

  • Nahl Suresi, Kur'an'ın 16. suresidir. Sure, 128 ayetten oluşur. Medine döneminde inmiş olan son üç ayetin dışındakilerin Mekke döneminde indirildiğine inanılmaktadır. Sure, ismini 68. ayette geçen ve "bal arısı" anlamına gelen "nahl" kelimesinden almıştır. Sure, "Allah'ın emri gelecektir!" ifadesiyle başlar. Vikipedi

    Ayet sayısı: 128

    Başka isimleri: Arı Suresi

    Geliş zamanı: Mekke Dönemi

    Harf sayısı: 7642

    İsmin anlamı: Bal arısı

    Kelime sayısı: 1845

    Sure numarası: 16

Sûre No: 

16

Sûredeki Ayet No: 

103

Ayet No: 

2004

Sayfa No: 

279

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ ۗ لِّسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُّبِينٌ

Çeviriyazı: 

veleḳad na`lemü ennehüm yeḳûlûne innemâ yü`allimühû beşer. lisânü-lleẕî yülḥidûne ileyhi a`cemiyyüv vehâẕâ lisânün `arabiyyüm mübîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Muhakkak biliyoruz ki kâfirler: "Kur'ân'ı Muhammed'e bir insan öğretiyor" diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur'ân ise apaçık bir Arapçadır.

Diyanet İşleri: 

And olsun ki: "Ona elbette bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kuran ise fasih Arapça'dır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Andolsun ki biz biliyoruz, onlar, bunu ona ancak birisi öğretmede diyorlar. Bellettiğini sandıkları adam, yabancıdır, Arapçayı doğru düzen konuşamaz, bu Kur'an'sa, apaçık Arap diliyle.

Şaban Piriş: 

Onların, “(Kur'an'ı) O'na ancak bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur’an ise apaçık Arapça'dır.

Edip Yüksel: 

"Ona bir insan öğretiyor" biçimindeki sözlerini elbette biliyoruz. Amaçladıkları kişinin dili yabancıdır, bu ise apaçık Arapça bir dildir.

Ali Bulaç: 

Andolsun ki Biz, onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a'cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.

Suat Yıldırım: 

Biz onların, Peygamber hakkında: “Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!” dediklerini pek iyi biliyoruz.Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur'ân, açık bir Arapça ifadedir.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve muhakkak biliyoruz, onlar derler ki, «O´nu şüphe yok bir beşer öğretiyor.» Kendisine nisbet ettikleri şahsın lisanı Acemidir, bu ise pek açık bildiren bir lisan-ı Arabîdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.

Bekir Sadak: 

Iste Allah´in kalblerini, kulaklarini ve gozlerini muhurledigi kimseler bunlardir. Gafiller de iste bunlardir.

İbni Kesir: 

Andolsun ki

Adem Uğur: 

Şüphesiz biz onların: &quot

İskender Ali Mihr: 

Ve andolsun ki Biz, onların: “Fakat O´nu (Kur´ân-ı Kerim´i), ona şüphesiz bir beşer (insan) öğretiyor.” dediğini biliyoruz. Ona isnad ettikleri kişinin lisanı acemidir (Arapça değildir). Bu (Kur´ân-ı Kerim) lisanı ise apaçık Arapça´dır.

Celal Yıldırım: 

And olsun ki, onların, «Ona (Muhammed´e) ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. O işaret ettikleri kimsenin dili (olsa olsa) fasîh ve açık Arapça değildir. Bu Kur´ân ise çok açık ve fasih bir Arapça´dır,

Tefhim ul Kuran: 

Andolsun ki biz, onların: «Bunu ancak kendisine bir beşer öğretmektedir» dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse) nin dili a´cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.

Fransızca: 

Et Nous savons parfaitement qu'ils disent : "Ce n'est qu'un être humain qui lui enseigne (le Coran)". Or, la langue de celui auquel ils font allusion est étrangère [non arabe], et celle-ci est une langue arabe bien claire.

İspanyolca: 

Bien sabemos que dicen: «A este hombre le enseña sólo un simple mortal». Pero aquél en quien piensan habla una lengua no árabe, mientras que ésta es una lengua árabe clara.

İtalyanca: 

Sappiamo bene che essi dicono: «C'e un qualche uomo che lo istruisce», ma colui a cui pensano parla una lingua straniera, mentre questa è lingua araba pura.

Almanca: 

Und gewiß, bereits wissen WIR, daß sie sagen: "Nur ein Mensch lehrt ihn." Die Sprache desjenigen, zu dem sie zugeneigt sind, ist eine Nichtarabische, doch dies ist eine klare arabische Sprache.

Çince: 

我的确知道,他们说过:这只是一个凡人所传授的。他们所倾向的那个人的语言是化外人(的语言),而这(部经典的语言)是明白的阿拉伯语。

Hollandaca: 

Wij weten ook dat zij zeggen: Waarlijk, een zeker man leert hem den Koran samenstellen. De taal van den persoon dien zij willen aanduiden is eene vreemde taal: maar diegene waarin de Koran is geschreven, is de duidelijke Arabische taal.

Rusça: 

Мы знаем, что они говорят: "Воистину, его обучает человек". Язык того, на кого они указывают, является иноземным, тогда как это - ясный арабский язык.

Somalice: 

Waxaan dhab u ognahay inay dhihi Waxaa bara Nabiga Quraanka dad, Carrabkay ku leexin waa Cajami Kanna waa Lisaan (af carabi) cad.

Swahilice: 

Na Sisi hakika tunajua kwamba wanasema: Yuko mtu anaye mfundisha. Lugha ya huyo wanaye muelekezea ni ya kigeni, na hii ni lugha ya Kiarabu mbayana.

Uygurca: 

ئۇلار (يەنى مۇشرىكلار) نىڭ: «ئۇنىڭغا (يەنى مۇھەممەد ئەلەيھىسسالامغا) قۇرئاننى بىر ئىنسان تەلىم بېرىدۇ» دېگەن سۆزىنى ئوبدان بىلىمىز، ئۇلار كۆرسەتكەن ئادەمنىڭ تىلى ئەرەب تىلى ئەمەس، بۇ (قۇرئان) بولسا روشەن ئەرەب تىلىدۇر

Japonca: 

われは,かれらが,「かれ(ムハンマド)に教えるのは,只の人間である。」と言うのを知っている。だがかれらの頼るものの言葉は,外国語であるが,これは純粋明確なアラビア語である。

Arapça (Ürdün): 

«ولقد» للتحقيق «نعلم أنهم يقولون إنما يعلمه» القرآن «بشر» وهو قين نصراني كان النبي صلى الله عليه وسلم يدخل عليه قال تعالى «لسان» لغة «الذي يلحدون» يميلون «إليه» أنه يعلمه «أعجمي وهذا» القرآن «لسان عربي مبين» ذو بيان وفصاحة فكيف يعلمه أعجمي.

Hintçe: 

और (ऐ रसूल) हम तहक़ीक़तन जानते हैं कि ये कुफ्फार तुम्हारी निस्बत कहा करते है कि उनको (तुम को) कोई आदमी क़ुरान सिखा दिया करता है हालॉकि बिल्कुल ग़लत है क्योंकि जिस शख्स की तरफ से ये लोग निस्बत देते हैं उसकी ज़बान तो अजमी है और ये तो साफ साफ अरबी ज़बान है

Tayca: 

และโดยแน่นอนเรารู้ที่พวกเขากล่าวว่า “แท้จริงสามัญชนคนหนึ่งสอนเขา” ภาษาที่พวกเขาพาดพิงไปถึงนั้นเป็นภาษาต่างถิ่นและนี่เป็นภาษาอาหรับที่ชัดแจ้ง

İbranice: 

אנו יודעים שהם אומרים: 'בן אדם מלמד אותו (את מוחמד.') ואולם לשונו של האיש אשר עליו הם רומזים היא לשון זרה, והקוראן הוא בלשון ערבית ברורה

Hırvatça: 

Dobro znamo da oni govore: "Poučava ga jedan čovjek! Jezik onoga na koga su skloni tako misliti, jezik je nearapa, a ovaj Kur'an na jasnom je arapskom jeziku.

Rumence: 

Noi ştim că ei spun: “Nu este decât un om cel care îl învaţă!” Limba celui la care se gândesc însă le este străină, pe când aceasta este o limpede limbă arabă.

Transliteration: 

Walaqad naAAlamu annahum yaqooloona innama yuAAallimuhu basharun lisanu allathee yulhidoona ilayhi aAAjamiyyun wahatha lisanun AAarabiyyun mubeenun

Türkçe: 

Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.

Sahih International: 

And We certainly know that they say, "It is only a human being who teaches the Prophet." The tongue of the one they refer to is foreign, and this Qur'an is [in] a clear Arabic language.

İngilizce: 

We know indeed that they say, "It is a man that teaches him." The tongue of him they wickedly point to is notably foreign, while this is Arabic, pure and clear.

Azerbaycanca: 

Biz (müşriklərin): “(Qur’anı) ona (Muhəmmədə) bir insan (ara-sıra görüb danışdığı Cəbr ər-Rumi adlı xaçpərəst bir gənc və ya Səlmani–Farsi) öyrədir!” – dediklərini də bilirik . Onların nəzərdə tutduqları adamın dili başqa dildir. Bu (Qur’anın dili) isə açıq-aşkar (bəlağətli, fəsahətli) ərəb dilidir! (Ərəblər özləri Qur’anın dil, üslub gözəlliyi qarşısında heyranlıqlarını, acizliklərini gizlədə bilmədikləri halda, əcəmlər bu cür fəsahətli ərəb dilini haradan bilə bilərlər?!)

Süleyman Ateş: 

Biz onların, "Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak'tan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a'cemi (yabancıdır, açık değildir), bu ise apaçık Arapça bir dildir.

Diyanet Vakfı: 

Şüphesiz biz onların: "Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.

Erhan Aktaş: 

Ant olsun ki Biz, onların: “Ona ancak bir beşer(1) öğretiyor.” dediklerini biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu ise apaçık bir Arapça’dır.

Kral Fahd: 

Şüphesiz biz onların: «Kur'an’ı ona ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. (Oysa müşriklerin, Muhammed'in kendisinden öğrendiğini iddia edip Kendisine nispet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık (fasih) bir Arapçadır.

Hasan Basri Çantay: 

Andolsun ki biz onların: «Bunu mutlakaa bir beşer öğretiyor» diyeceklerini biliyoruz. Hakdan sapmak suretiyle kendisine nisbet edecekleri (o mefruz kimse) nin lisânı (olsa olsa) a´cemî (olabilir. Arabî değil). Bu (Kur´anın dili) ise (bütün fesaahat ve belâğati ile) apaçık Arabca bir dildir.

Muhammed Esed: 

Hiç kuşkusuz onların, "Ona (bütün) bunları mutlaka bir insan öğretiyor!" dediklerini pekala biliyoruz. Oysa, onların karalamak amacıyla ima ettikleri kimsenin dili bütünüyle yabancı bir dil olduğu halde, bu mesaj (hem kendisi) açık olan, (hem de gerçeğin özünü) apaçık gösteren Arapça bir söylemdir.

Gültekin Onan: 

Andolsun ki biz onların: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Gerçekten biliyoruz ki, kâfirler: “- Kur’an’ı muhakkak surette (Peygambere, ara sıra görüşüp konuştuğu Rûm’lardan hristiyan) bir insan öğretiyor.” diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır

Portekizce: 

Bem sabemos o que dizem: Foi um ser humano que lho ensinou (o Alcorão a Mohammad). Porém, o idioma daquele aquem eludem tê-lo ensinado é o persa, enquanto que a deste (Alcorão) é a elucidativa língua árabe.

İsveççe: 

Vi vet att de säger: "Det är bara en människa som lär honom denna [Koran]" - [men] den de syftar på [med sin beskyllning] talar ett utländskt språk, medan detta är klingande ren arabiska.

Farsça: 

و ما می دانیم که آنان می گویند: یقیناً این آیات را بشری به او می آموزد!! [چنین نیست که می گویند، زیرا] زبان کسی که [آموختن قرآن را به پیامبر] به او نسبت می دهید، غیر عربی است و این قرآن به زبان عربی فصیح و روشن است.

Kürtçe: 

سوێند بە خوا بێگومان ئێمە دەزانین کەئەو (بێ باوەڕانە) دەڵێن ھەر ئادەمیە (ئەم قورئانەی) فێری (موحەممەد) دەکات (مەبەستیان کابرایەکی ڕۆمی بوو) کەچی زمانی ئەو کەسەی ئەوەی دەدەنەپاڵ عەجەمیە و ئەم (قورئانە) ش به زمانی عەرەبی پاراو و ڕوون (دابەزیوە)

Özbekçe: 

Батаҳқиқ, биламизки, албатта, улар: «Унга фақат башар таълим бермоқда, холос», дерлар. Улар гумон қилаётганнинг тили ажамийдир. Бу эса очиқ-ойдин араб тилидадир. (Қадимги Қурайш кофирлари, Муҳаммадга Қуръонни Жабр, Балзот ёки Яъийш ўргатди, деб ажам қулларнинг исмларини айтганлар. Улардан бир минг тўрт юз йил сўнги кофирлар, Муҳаммад катта олимларни тўплаб Қуръонни ёздирди, сўнгра уларнинг ҳаммасини ўлдириб юбориб, китобни бедапояга ташлаб қўйди-да, одамларни чақириб келиб, мана менга осмондан китоб тушди, деб даъво қилди, дейишди. Ушбу уйдирмани уялмай-нетмай дарс қилиб ўтишди. Уларнинг бу уйдирмаси ўзларининг ақлсизликларига далолат эканини тушуниб етишмас эди. Кофир бўлгандан кейин шу экан-да!)

Malayca: 

Dan demi sesungguhnya Kami mengetahui, bahawa mereka yang musyrik itu berkata: " Sebenarnya dia diajar oleh seorang manusia". (Padahal) bahasa orang yang mereka sandarkan tuduhan kepadanya itu ialah bahasa asing, sedang Al-Quran ini berbahasa Arab yang fasih nyata.

Arnavutça: 

Na e dimë mirë që ata thonë: “Atë (Muhammedin) e mëson një njeri!” Gjuha e tij, që po ia mveshin – se po e mëson atë – është gjuhë e të huajve (të cilën nuk e dinë arabët), kurse ky (Kur’ani) është në gjuhën e qartë arabe (me një stil të lartë).

Bulgarca: 

И знаем Ние, че казват: “Някакъв човек го обучава.” Езикът на онзи, към когото клонят, е чуждоземен, а този [Коран] е на ясен, арабски език.

Sırpça: 

Ми добро знамо да они говоре: “Поучава га један човек!” Језик оног због кога они криво говоре је језик неарапина, а овај Кур’ан је на јасном арапском језику.

Çekçe: 

Víme dobře, že nevěřící hovoří: 'Vždyť jej to učí smrtelník nějaký!' Však jazyk toho, na nějž narážku činí, je cizí, zatímco tento Korán je v jasném jazyce arabském.

Urduca: 

ہمیں معلوم ہے یہ لوگ تمہارے متعلق کہتے ہیں کہ اس شخص کو ایک آدمی سکھاتا پڑھاتا ہے حالانکہ ان کا اشارہ جس آدمی کی طرف ہے اس کی زبان عجمی ہے اور یہ صاف عربی زبان ہے

Tacikçe: 

Медонем, ки мегӯянд: «Ин Қуръонро башаре ба ӯ меомузад». Забони касе, ки ба ӯ нисбат мекунанд, аҷамист, ҳол он ки ин забони арабии равшанест.

Tatarca: 

Тәхкыйк беләбез: "Мухәммәдкә аятьләр Аллаһудан килми, аны кешеләр генә өйрәтә", – дигән сүзләрен. Мухәммәдне кеше генә өйрәтә дигән кешенең теле чит ил теледер, әмма Коръән ачык мәгънәле гарәп теле беләндер.

Endonezyaca: 

Dan sesungguhnya Kami mengetahui bahwa mereka berkata: "Sesungguhnya Al Quran itu diajarkan oleh seorang manusia kepadanya (Muhammad)". Padahal bahasa orang yang mereka tuduhkan (bahwa) Muhammad belajar kepadanya bahasa 'Ajam, sedang Al Quran adalah dalam bahasa Arab yang terang.

Amharca: 

እነርሱም «እርሱን (ቁርኣንን) የሚያስተምረው ሰው ብቻ ነው» ማለታቸውን በእርግጥ እናውቃለን፡፡ የዚያ ወደርሱ የሚያስጠጉበት ሰው ቋንቋ ዐጀም ነው፡፡ ይህ (ቁርአን) ግን ግልጽ ዐረብኛ ቋንቋ ነው፡፡

Tamilce: 

“அவருக்குக் கற்றுக் கொடுப்பதெல்லாம் (ரோம் நாட்டை சேர்ந்த) மனிதர்தான் (அல்லாஹ் அல்ல)” என்று அவர்கள் கூறுவதை திட்டவட்டமாக அறிவோம். எவர் பக்கம் (இதை) அவர்கள் சேர்க்கிறார்களோ அவருடைய மொழி அரபி அல்லாததாகும். இதுவோ (நாகரிகமான) தெளிவான அரபி மொழியாகும்.

Korece: 

한 인간이 그를 가르치고 있을 뿐이라고 말하는 그들을 하 나님은 알고 있나니 그들은 외래 인이 그를 가르친 것이라 하던라 그러나 이것은 순수한 아랍어라

Vietnamca: 

Quả thật, TA biết rằng họ nói (về Ngươi – hỡi Thiên Sứ Muhammad): “Thật ra, một người phàm đã dạy Y (Qur’an)” mặc dù rằng người mà chúng ác ý ám chỉ là tiếng nước ngoài trong khi (Qur’an) này lại bằng ngôn ngữ Ả-rập rõ ràng trong sáng.