Sayfa 250

veyesta`cilûneke bisseyyieti ḳable-lḥaseneti veḳad ḫalet min ḳablihimü-lmeŝülât. veinne rabbeke leẕû magfiratil linnâsi `alâ żulmihim. veinne rabbeke leşedîdü-l`iḳâb.

Türkçe:
Senden, güzellikten önce kötülük istemede acele ediyorlar. Halbuki önlerinden pek çok örnek gelip geçti. Şu da bir gerçek ki, Rabbin insanlara karşı, zulümlerine rağmen af sahibidir. Ve Rabbinin azabı elbette çok şiddetlidir.
İngilizce:
They ask thee to hasten on the evil in preference to the good: Yet have come to pass, before them, (many) exemplary punishments! But verily thy Lord is full of forgiveness for mankind for their wrong-doing, and verily thy Lord is (also) strict in punishment.
Fransızca:
Et ils te demandent de hâter [la venue] du malheur plutôt que celle du bonheur. Certes, il s'est produit avant eux des châtiments exemplaires. Ton Seigneur est Détenteur du pardon pour les gens, malgré leurs méfaits. Et ton seigneur est assurément dur en punition.
Almanca:
Und sie verlangen von dir zu beschleunigen das Übel vor dem Gutem. Doch bereits wurden vor ihnen Exempel statuiert. Gewiß, dein HERR ist sicherlich voller Vergebung den Menschen gegenüber trotz ihres Unrechttuns. Und gewiß, dein HERR ist ziemlich hart im Strafen.
Rusça:
Они торопят тебя со злом прежде добра, но ведь до них уже были примеры поучительного наказания. Воистину, твой Господь прощает людей, несмотря на их несправедливость. Воистину, твой Господь суров в наказании.
Arapça:
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِمُ الْمَثُلَاتُ ۗ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِّلنَّاسِ عَلَىٰ ظُلْمِهِمْ ۖ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ الْعِقَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ayrıca senden iyilikten önce hemen kötülüğü getirmeni isterler. Oysa daha önce onlara misal olacak cezalar gelip geçmiştir. Ve gerçekten Rabbin, zulümlerine karşılık insanlara mağfiret sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı da cidden çok çetindir.
Diyanet Vakfı:
(Müşrikler) senden iyilikten önce kötülüğü çabucak istiyorlar. Halbuki onlardan önce ibret alınacak nice azap örnekleri gelip geçmiştir. Doğrusu insanlar kötülük ettikleri halde Rabbin onlar için mağfiret sahibidir. (Bununla beraber) Rabbinin azabı da çok şiddetlidir.

veyeḳûlü-lleẕîne keferû levlâ ünzile `aleyhi âyetüm mir rabbih. innemâ ente münẕiruv velikülli ḳavmin hâd.

Türkçe:
Küfre sapmış olanlar şöyle derler: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" Sen sadece bir uyarıcısın ve her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder vardır.
İngilizce:
And the Unbelievers say: "Why is not a sign sent down to him from his Lord?" But thou art truly a warner, and to every people a guide.
Fransızca:
Et ceux qui ont mécru disent : "Pourquoi n'a-t-on pas fait descendre sur celui-ci (Muhammad) un miracle venant de son Seigneur ? " Tu n'est qu'un avertisseur, et à chaque peuple un guide.
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, sagen: "Würde ihm doch eine Aya von seinem HERRN hinabgesandt!" Du bist nur ein Warner, und für jedes Volk gibt es einen Rechtleitenden.
Rusça:
Неверующие говорят: "Почему ему не ниспослано знамение от его Господа?" Воистину, ты - всего лишь предостерегающий увещеватель, и у каждого народа есть наставник.
Arapça:
وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ ۗ إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرٌ ۖ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O kâfirler: "Rabbinden ona bir mucize indirilmeli değil miydi?" derler. Sen bir uyarıcıdan başka bir şey değilsin ve her kavim için bir hidayetçi vardır.
Diyanet Vakfı:
Kafirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.

allâhü ya`lemü mâ taḥmilü küllü ünŝâ vemâ tegîḍu-l'erḥâmü vemâ tezdâd. veküllü şey'in `indehû bimiḳdâr.

Türkçe:
Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır.
İngilizce:
Allah doth know what every female (womb) doth bear, by how much the wombs fall short (of their time or number) or do exceed. Every single thing is before His sight, in (due) proportion.
Fransızca:
Allah sait ce que porte chaque femelle, et de combien la période de gestation dans la matrice est écourtée ou prolongée. Et toute chose a auprès de Lui sa mesure.
Almanca:
ALLAH weiß, was jedeWeibliche (während der Schwangerschaft) in sich trägt, was die Mutterleibe verkürzen (von der Zeit der Schwangerschaft) und was sie dazu hinzufügen. Und alle Dinge sind bei Ihm nach Maß.
Rusça:
Аллаху известно, что носит каждая самка, насколько сжимается или расширяется каждая матка. Всякая вещь у Него имеет меру.
Arapça:
اللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنثَىٰ وَمَا تَغِيضُ الْأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ ۖ وَكُلُّ شَيْءٍ عِندَهُ بِمِقْدَارٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her dişinin neye gebe olduğunu Allah bilir. Ve rahimler ne eksiltir, ne arttırır, onu da bilir. O'nun katında her şeyin bir ölçüsü vardır.
Diyanet Vakfı:
Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.

`âlimü-lgaybi veşşehâdeti-lkebîru-lmüte`âl.

Türkçe:
Gaybı da görünen âlemi de bilendir/Âlim'dir O... Kebîr, sınırsızca büyük O'dur; Müteâl, sonsuzca yüce O'dur.
İngilizce:
He knoweth the unseen and that which is open: He is the Great, the Most High.
Fransızca:
Le Connaisseur de ce qui est caché et de ce qui est apparent, Le Grand, Le Sublime.
Almanca:
ER ist Der Allwissende über das Verborgene und das Sichtbare, Der Große, Der Überragende.
Rusça:
Он - Ведающий сокровенное и явное, Большой, Превознесшийся.
Arapça:
عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَبِيرُ الْمُتَعَالِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah görünmeyeni de bilir, görüneni de. Büyüktür ve yücelerden yücedir.
Diyanet Vakfı:
O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir.

sevâüm minküm men eserra-lḳavle vemen cehera bihî vemen hüve müstaḫfim billeyli vesâribüm binnehâr.

Türkçe:
Sizden, sözü saklayan da açıklayan da geceye sığınıp gizlenen de gündüz yol alan da onun için birdir.
İngilizce:
It is the same (to Him) whether any of you conceal his speech or declare it openly; whether he lie hid by night or walk forth freely by day.
Fransızca:
Sont égaux pour lui, celui parmi vous qui tient secrète sa parole, et celui qui se montre au grand jour.
Almanca:
Es bleibt gleich für jeden von euch, ob man das Gesprochene bei sich behält oder hörbar sagt oder ob man sich in (der Dunkelheit) der Nacht verbirgt oder sich im Tageslicht bewegt,
Rusça:
Скрываете вы свои речи или произносите их вслух, прячетесь вы ночью или открыто передвигаетесь днем - все вы равны перед Аллахом.
Arapça:
سَوَاءٌ مِّنكُم مَّنْ أَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَن جَهَرَ بِهِ وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِاللَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizden sözü gizleyenle açığa vuran, gece gizlenenle gündüz açığa çıkan, O'nun açısından eşittir (hepsini görür ve bilir).
Diyanet Vakfı:
Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun ilminde) eşittir.

lehû mü`aḳḳibâtüm mim beyni yedeyhi vemin ḫalfihî yaḥfeżûnehû min emri-llâh. inne-llâhe lâ yügayyiru mâ biḳavmin ḥattâ yügayyirû mâ bienfüsihim. veiẕâ erâde-llâhü biḳavmin sûen felâ meradde leh. vemâ lehüm min dûnihî miv vâl.

Türkçe:
Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz.
İngilizce:
For each (such person) there are (angels) in succession, before and behind him: They guard him by command of Allah. Allah does not change a people's lot unless they change what is in their hearts. But when (once) Allah willeth a people's punishment, there can be no turning it back, nor will they find, besides Him, any to protect.
Fransızca:
Il [l'homme] a par devant lui et derrière lui des Anges qui se relaient et qui veillent sur lui par ordre d'Allah. En vérité, Allah ne modifie point l'état d'un peuple, tant que les [individus qui le composent] ne modifient pas ce que est en eux-mêmes. Et lorsqu'Allah veut [infliger] un mal à un peuple, nul ne peut le repousser : ils n'ont en dehors de lui aucun protecteur.
Almanca:
für jeden gibt es Bewacher vor sich und hinter sich, die 1 ihn mit ALLAHs Bestimmung bewahren. Gewiß, ALLAH ändert nichts von dem worin Menschen sind, bis sie das ändern, was sie in sich tragen. Und wenn ALLAH für Menschen Übel bestimmt, so kann es nicht aufgehalten werden. Und sie haben anstelle von Ihm keinen Wali.
Rusça:
Есть у него (человека) ангелы, следующие впереди него и позади него и охраняющие его по повелению Аллаха. Воистину, Аллах не меняет положения людей, пока они не изменят самих себя. Если же Аллах пожелает людям зла, то ничто не предотвратит этого. Нет у них властелина, кроме Него.
Arapça:
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنفُسِهِمْ ۗ وَإِذَا أَرَادَ اللَّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُ ۚ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her insan için önünden ve arkasından takip edenler vardır. Allah'ın emrinden dolayı onu gözetirler. Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkan yoktur. Onlar için Allah'dan başka bir veli de bulunmaz.
Diyanet Vakfı:
Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.

hüve-lleẕî yürîkümü-lberḳa ḫavfev veṭame`av veyünşiü-sseḥâbe-ŝŝiḳâl.

Türkçe:
Size, hem korku hem ümit olsun diye şimşeği gösteren O'dur. Yüklü yüklü bulutları da O oluşturuyor.
İngilizce:
It is He Who doth show you the lightning, by way both of fear and of hope: It is He Who doth raise up the clouds, heavy with (fertilising) rain!
Fransızca:
C'est lui qui vous fait voir l'éclair (qui vous inspire) crainte et espoir ; et Il crée les nuages lourds.
Almanca:
ER ist Derjenige, Der euch den Blitzstrahl sichtbar macht - furchterregend und hoffungserfüllend, und ER bildet die übersättigten Wolken.
Rusça:
Он - Тот, Кто показывает вам молнию, чтобы вы боялись и надеялись, и создает тяжелые тучи.
Arapça:
هُوَ الَّذِي يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve o yağmur yüklü bulutları meydana getiren O'dur.
Diyanet Vakfı:
O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve (yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir.

veyüsebbiḥu-rra`dü biḥamdihî velmelâiketü min ḫîfetih. veyürsilu-ṣṣavâ`iḳa feyüṣîbü bihâ mey yeşâü vehüm yücâdilûne fi-llâh. vehüve şedîdü-lmiḥâl.

Türkçe:
Gök gürültüsü O'nu hamd ile tespih eder; melekler de O'ndan ürpererek... Yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Allah, tuzak kuranların hilelerini başlarına geçirmede çok güçlü olduğu halde, onlar O'na karşı mücadele edip duruyorlar.
İngilizce:
Nay, thunder repeateth His praises, and so do the angels, with awe: He flingeth the loud-voiced thunder-bolts, and therewith He striketh whomsoever He will..yet these (are the men) who (dare to) dispute about Allah, with the strength of His power (supreme)!
Fransızca:
Le tonnerre Le glorifie par Sa louange, et aussi les Anges, sous l'effet de Sa crainte. Et Il lance les foudres dont Il atteint qui Il veut. Or ils disputent au sujet d'Allah alors qu'il est redoutable en Sa force .
Almanca:
Und der Donner lobpreist mit Seinem Lob und die Engel lobpreisen aus Furcht vor Ihm. Und ER läßt die Donnerschläge schicken, um damit zu treffen, wen ER will. Sie disputieren jedoch über ALLAH, während ER gewaltig im Vernichten ist.
Rusça:
Гром прославляет Его хвалой, а также ангелы от страха перед Ним. Он мечет молнии и поражает ими, кого пожелает. Они спорят об Аллахе, а ведь Он силен и суров в наказании.
Arapça:
وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ وَالْمَلَائِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِ وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَن يَشَاءُ وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللَّهِ وَهُوَ شَدِيدُ الْمِحَالِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler. O yıldırımlar gönderir, onunla dilediğini çarpar. Onlar Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa Allah'ın çarpması pek çetindir.
Diyanet Vakfı:
Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O'nun heybetinden dolayı tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücadele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.
Sayfa 250 beslemesine abone olun.