
inne-lleẕîne keferû sevâün `aleyhim eenẕertehüm em lem tünẕirhüm lâ yü'minûn.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe:
Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar.
Diyanet Vakfı:
Gerçek şu ki, kafir olanları (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler.
İngilizce:
As to those who reject Faith, it is the same to them whether thou warn them or do not warn them; they will not believe.
Fransızca:
[Mais] certes les infidèles ne croient pas, cela leur est égal, que tu les avertisses ou non : ils ne croiront jamais.
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die (beharrlich) Kufr betrieben haben - gleich ist es für sie, ob du sie warnst oder nicht warnst, sie verinnerlichen den Iman nicht.
Rusça:
Воистину, неверующим безразлично, предостерег ты их или не предостерег. Они все равно не уверуют.
Açıklama:
