Al-Baqara--البقرة

 
00:00

rabbenâ veb`aŝ fîhim rasûlem minhüm yetlû `aleyhim âyâtike veyü`allimühümü-lkitâbe velḥikmete veyüzekkîhim. inneke ente-l`azîzü-lḥakîm.

Arapça:

رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Türkçe:

"Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin.

Diyanet Vakfı:

Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.

İngilizce:

Our Lord! send amongst them a Messenger of their own, who shall rehearse Thy Signs to them and instruct them in scripture and wisdom, and sanctify them: For Thou art the Exalted in Might, the Wise.

Fransızca:

Notre Seigneur ! Envoie l'un des leurs comme messager parmi eux, pour leur réciter Tes versets , leur enseigner le Livre et la Sagesse, et les purifier. Car c'est Toi certes le Puissant, le Sage !

Almanca:

Unser HERR! Und lasse unter ihnen einen Gesandten von ihnen entstehen, der ihnen Deine Ayat vorträgt, sie die Schrift und die Weisheit lehrt und sie läutert! Gewiß, DU bist ja Der Allwürdige, Der Allweise."

Rusça:

Господь наш! Пошли к ним посланника из них самих, который прочтет им Твои аяты, научит их Писанию и мудрости и очистит их. Воистину, Ты - Могущественный, Мудрый".

Açıklama:
 
00:00

vemey yergabü `am milleti ibrâhîme illâ men sefihe nefseh. veleḳadi-ṣṭafeynâhü fi-ddünyâ. veinnehû fi-l'âḫirati lemine-ṣṣâliḥîn.

Arapça:

وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلَّا مَن سَفِهَ نَفْسَهُ ۚ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ

Türkçe:

Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, âhirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İbrahim'in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir.

Diyanet Vakfı:

İbrahim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.

İngilizce:

And who turns away from the religion of Abraham but such as debase their souls with folly? Him We chose and rendered pure in this world: And he will be in the Hereafter in the ranks of the Righteous.

Fransızca:

Qui donc aura en aversion la religion d'Abraham, sinon celui qui sème son âme dans la sottise ? Car très certainement Nous l'avons choisi en ce monde; et, dans l'au-delà, il est certes du nombre des gens de bien.

Almanca:

Und wer kann der Gemeinschaft Ibrahims gegenüber abgeneigt sein außer demjenigen, der sich selbst geringschätzt?! Und gewiß, bereits erwählten WIR ihn im Diesseits aus. Und gewiß, er ist im Jenseits zweifelsohne unter den gottgefällig Guttuenden.

Rusça:

Кто же отвернется от религии Ибрахима (Авраама), кроме глупца? Мы избрали его в мирской жизни, а в Последней жизни он будет в числе праведников.

Açıklama:
 
00:00

iẕ ḳâle lehû rabbühû eslim ḳâle eslemtü lirabbi-l`âlemîn.

Arapça:

إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ ۖ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

Rabbi ona, "Müslüman olup bana teslim ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: "Teslim oldum âlemlerin Rabbi'ne!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbi ona, "İslâm ol!" emrini verince, o "Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum." dedi.

Diyanet Vakfı:

Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.

İngilizce:

Behold! his Lord said to him: "Bow (thy will to Me):" He said: "I bow (my will) to the Lord and Cherisher of the Universe."

Fransızca:

Quand son Seigneur lui avait dit : "Soumets-toi", il dit : "Je me soumets au Seigneur de l'Univers".

Almanca:

Und (erinnere daran), als sein HERR ihm sagte: "Praktiziere den Islam !" Er sagte: "Ich praktiziere den Islam Dem HERRN aller Geschöpfe."

Rusça:

Вот сказал Господь Ибрахиму (Аврааму): "Покорись!" Он сказал: "Я покорился Господу миров".

Açıklama:
 
00:00

veveṣṣâ bihâ ibrâhîmü benîhi veya`ḳûb. yâ benîye inne-llâhe-ṣṭafâ lekümü-ddîne felâ temûtünne illâ veentüm müslimûn.

Arapça:

وَوَصَّىٰ بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ لَكُمُ الدِّينَ فَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ

Türkçe:

İbrahim de oğullarına şunu vasiyet etti, Yakub da: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!" dedi.

Diyanet Vakfı:

Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam'ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz (dedi).

İngilizce:

And this was the legacy that Abraham left to his sons, and so did Jacob; "Oh my sons! Allah hath chosen the Faith for you; then die not except in the Faith of Islam."

Fransızca:

Et c'est ce que Abraham recommanda à ses fils, de même que Jacob : "ô mes fils, certes Allah vous a choisi la religion : ne mourrez point, donc , autrement qu'en Soumis" ! (à Allah) .

Almanca:

Und dies hinterließ Ibrahim seinen Kindern als Vermächtnis, sowie Ya'qub: "Meine Kinder! ALLAH hat euch doch den Din auserwählt, so sterbt nur als Muslime!"

Rusça:

Ибрахим (Авраам) и Йакуб (Иаков) заповедали это своим сыновьям. Йакуб (Иаков) сказал: "О сыновья мои! Аллах избрал для вас религию. И умирайте не иначе, как будучи мусульманами".

Açıklama:
 
00:00

em küntüm şühedâe iẕ ḥaḍara ya`ḳûbe-lmevtü iẕ ḳâle libenîhi mâ ta`büdûne mim ba`dî. ḳâlû na`büdü ilâheke veilâhe âbâike ibrâhîme veismâ`île veisḥâḳa ilâhev vâḥidâ. venaḥnü lehû müslimûn.

Arapça:

أَمْ كُنتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِن بَعْدِي قَالُوا نَعْبُدُ إِلَٰهَكَ وَإِلَٰهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِلَٰهًا وَاحِدًا وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

Türkçe:

Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız? Hani, oğullarına şunu sormuştu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu olmuştu: "Senin ilahına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilahına, tek ve biricik olan ilaha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na teslim olanlarız."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub'a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" dediği zaman, oğulları; "Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz. Biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız." dediler.

Diyanet Vakfı:

Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler.

İngilizce:

Were ye witnesses when death appeared before Jacob? Behold, he said to his sons: "What will ye worship after me?" They said: "We shall worship Thy god and the god of thy fathers, of Abraham, Isma'il and Isaac,- the one (True) Allah: To Him we bow (in Islam)."

Fransızca:

étiez-vous témoins quand la mort se présenta à Jacob et qu'il dit à ses fils : "Qu'adorerez-vous après moi" ? - Ils répondirent : "Nous adorerons ta divinité et la divinité de tes pères, Abraham, Ismaël et Isaac, Divinité Unique et à laquelle nous sommes Soumis".

Almanca:

Oder wart ihr etwa Zeugen, als der Tod bei Ya'qub zugegen wurde, als er zu seinen Söhnen sagte: "Wem werdet ihr nach mir dienen?" Sie sagten: "Wir werden weiterhin deinem Gott und dem Gott deiner Väter Ibrahim, Isma'il und Ishaq dienen, einem einzigen Gott, und wir sind Ihm gegenüber Muslime."

Rusça:

Или же вы присутствовали, когда смерть явилась к Йакубу (Иакову)? Он сказал своим сыновьям: "Кому вы будете поклоняться после меня?" Они сказали: "Мы будем поклоняться твоему Богу и Богу твоих отцов - Ибрахима (Авраама), Исмаила (Измаила) и Исхака (Исаака), Единственному Богу. Ему одному мы покоряемся".

Açıklama:
 
00:00

tilke ümmetün ḳad ḫalet. lehâ mâ kesebet veleküm mâ kesebtüm. velâ tüs'elûne `ammâ kânû ya`melûn.

Arapça:

تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ ۖ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُم مَّا كَسَبْتُمْ ۖ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Türkçe:

İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerinindir. Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.

Diyanet Vakfı:

Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz.

İngilizce:

That was a people that hath passed away. They shall reap the fruit of what they did, and ye of what ye do! Of their merits there is no question in your case!

Fransızca:

Voilà une génération bel et bien révolue. A elle ce qu'elle a acquis, et à vous ce que vous avez acquis. On ne vous demandera pas compte de ce qu'ils faisaient.

Almanca:

Diese war eine Umma, die bereits verging. Ihr gebührt, was sie erworben hat, und euch gebührt, was ihr erworben habt, und ihr werdet nicht zur Rechenschaft gezogen für das, was sie zu tun pflegten.

Rusça:

Этот народ уже миновал. Они получат то, что они заслужили, а вы получите то, что вы заслужили, и вы не будете спрошены о том, что они совершали.

Açıklama:
 
00:00

veḳâlû kûnû hûden ev neṣârâ tehtedû. ḳul bel millete ibrâhîme ḥanîfâ. vemâ kâne mine-lmüşrikîn.

Arapça:

وَقَالُوا كُونُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ تَهْتَدُوا ۗ قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

Türkçe:

"Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız." dediler. De ki: "Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir de: "yahudi veya hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız." dediler. Sen onlara de ki: "Hayır! Hanif olarak hakka tapan İbrahim'in dinine (uyarız) ki, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı."

Diyanet Vakfı:

(Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.

İngilizce:

They say: "Become Jews or Christians if ye would be guided (To salvation)." Say thou: "Nay! (I would rather) the Religion of Abraham the True, and he joined not gods with Allah."

Fransızca:

Ils ont dit : "Soyez Juifs ou Chrétiens, vous serez donc sur la bonne voie". - Dis : "Non, mais suivons la religion d'Abraham, le modèle même de la droiture et qui ne fut point parmi les Associateurs".

Almanca:

Und sie sagten: "Werdet Juden oder Nazarener, werdet ihr Rechtleitung finden." Sag: "Nein, sondern wir folgen der Gemeinschaft Ibrahims, der hanif war, und er war nicht von den Muschrik."

Rusça:

Они сказали: "Обратитесь в иудаизм или христианство, и вы последуете прямым путем". Скажи: "Нет, в религию Ибрахима (Авраама), который был единобожником и не был одним из многобожников".

Açıklama:
 
00:00

ḳûlû âmennâ billâhi vemâ ünzile ileynâ vemâ ünzile ilâ ibrâhîme veismâ`île veisḥâḳa veya`ḳûbe vel'esbâṭi vemâ ûtiye mûsâ ve`îsâ vemâ ûtiye-nnebiyyûne mir rabbihim. lâ nüferriḳu beyne eḥadim minhüm. venaḥnü lehû müslimûn.

Arapça:

قُولُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ إِلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

Türkçe:

Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Deyiniz ki, "Biz, Allah'a iman ettik ve bize ne indirildiyse İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa'ya ve İsa'ya ne indirildiyse ve bütün peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik. Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız."

Diyanet Vakfı:

"Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbata indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk" deyin.

İngilizce:

Say ye: "We believe in Allah, and the revelation given to us, and to Abraham, Isma'il, Isaac, Jacob, and the Tribes, and that given to Moses and Jesus, and that given to (all) prophets from their Lord: We make no difference between one and another of them: And we bow to Allah (in Islam)."

Fransızca:

Dites : "Nous croyons en Allah et en ce qu'on nous a révélé, et en ce qu'on n'a fait descendre vers Abraham et Ismaël et Isaac et Jacob et les Tribus, et en ce qui a été donné à Moïse et à Jésus, et en ce qui a été donné aux prophètes, venant de leur Seigneur : nous ne faisons aucune distinction entre eux. Et à Lui nous sommes Soumis".

Almanca:

Sagt: "Wir verinnerlichen den Iman an ALLAH, an das, was uns hinabgesandt wurde, an das, was Ibrahim, Isma'il, Ishaq, Ya'qub und den Israil-Stämmen hinabgesandt wurde, an das, was Musa zuteil wurde sowie 'Isa, und an das, was den Propheten von ihrem HERRN zuteil wurde. Wir machen keinen Unterschied zwischen irgendeinem von ihnen und wir sind Ihm gegenüber Muslime. -

Rusça:

Скажите: "Мы уверовали в Аллаха, а также в то, что было ниспослано нам и что было ниспослано Ибрахиму (Аврааму), Исмаилу (Измаилу), Исхаку (Исааку), Йакубу (Иакову) и коленам (двенадцати сыновьям Йакуба), что было даровано Мусе (Моисею) и Исе (Иисусу) и что было даровано пророкам их Господом. Мы не делаем различий между ними, и Ему одному мы покоряемся".

Açıklama:
 
00:00

fein âmenû bimiŝli mâ âmentüm bihî feḳadi-htedev. vein tevellev feinnemâ hüm fî şiḳâḳ. feseyekfîkehümü-llâh. vehüve-ssemî`u-l`alîm.

Arapça:

فَإِنْ آمَنُوا بِمِثْلِ مَا آمَنتُم بِهِ فَقَدِ اهْتَدَوا ۖ وَّإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ ۖ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللَّهُ ۚ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Türkçe:

Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, hiç kuşkusuz, iyiyi ve güzeli bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar parçalanmış olurlar. Onlara karşı sana Allah yeter. En iyi işiten, en güzel bilendir O.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse doğru yola girmiş, hidayeti bulmuş olurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse onlar sadece ve sadece didişmenin içindedirler. Allah onlara karşı sana yeter. Ve O, işitendir, bilendir.

Diyanet Vakfı:

Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.

İngilizce:

So if they believe as ye believe, they are indeed on the right path; but if they turn back, it is they who are in schism; but Allah will suffice thee as against them, and He is the All-Hearing, the All-Knowing.

Fransızca:

Alors, s'ils croient à cela même à quoi vous croyez, ils seront certainement sur la bonne voie. Et s'ils s'en détournent, ils seront certes dans le schisme ! Alors Allah te suffira contre eux. Il est l'Audient, l'Omniscient.

Almanca:

Und wenn sie den Iman an das Gleiche verinnerlichen, woran ihr den Iman verinnerlicht habt, so haben sie bereits Rechtleitung gefunden. Und wenn sie sich abwenden, so sind sie doch nur im Widerspruch, und ALLAH wird dich vor ihnen schützen. Und ER ist Der Allhörende, Der Allwissende. -

Rusça:

Если они уверуют в то, во что уверовали вы, то последуют прямым путем. Если же они отвернутся, то окажутся в разладе с истиной. Аллах избавит тебя от них, ибо Он - Слышащий, Знающий.

Açıklama:
 
00:00

ṣibgate-llâh. vemen aḥsenü mine-llâhi ṣibgah. venaḥnü lehû `âbidûn.

Arapça:

صِبْغَةَ اللَّهِ ۖ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ صِبْغَةً ۖ وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ

Türkçe:

Allah'ın boyasını esas alın. Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'ın boyasına bak, (vaftiz nolacak?) Kim, Allah'dan daha güzel boya vurabilir ki? İşte biz O'na ibadet edenleriz.

Diyanet Vakfı:

Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin).

İngilizce:

(Our religion is) the Baptism of Allah: And who can baptize better than Allah? And it is He Whom we worship.

Fransızca:

"Nous suivons la religion d'Allah ! Et qui est meilleur qu'Allah en Sa religion ? C'est Lui que nous adorons" .

Almanca:

Dies ist ALLAHs Prägung. Und wer verfügt über eine schönere Prägung als ALLAH?! Und wir sind Ihm gegenüber Dienende."

Rusça:

Скажи: "Такова религия Аллаха! А чья религия может быть лучше религии Аллаха? Ему одному мы поклоняемся".

Açıklama:

Sayfalar

Al-Baqara--البقرة beslemesine abone olun.