Sayfa 20

veiẕ yerfe`u ibrâhîmü-lḳavâ`ide mine-lbeyti veismâ`îl. rabbenâ teḳabbel minnâ. inneke ente-ssemî`u-l`alîm.

Türkçe:
İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her şeyi çok iyi bilirsin."
İngilizce:
And remember Abraham and Isma'il raised the foundations of the House (With this prayer): "Our Lord! Accept (this service) from us: For Thou art the All-Hearing, the All-knowing.
Fransızca:
Et quand Abraham et Ismaël élevaient les assises de la Maison : "ô notre Seigneur, accepte ceci de notre part ! Car c'est Toi l'Audient, l'Omniscient.
Almanca:
Und (erinnere daran), als Ibrahim die Grundmauer des Hauses errichtete und Isma'il: "Unser HERR! Nimm von uns an. Gewiß, DU bist ja Der Allhörende, Der Allwissende.
Rusça:
Вот Ибрахим (Авраам) и Исмаил (Измаил) подняли основание Дома (Каабы): "Господь наш! Прими от нас! Воистину, Ты - Слышащий, Знающий.
Arapça:
وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا ۖ إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin.
Diyanet Vakfı:
Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.

rabbenâ vec`alnâ müslimeyni leke vemin ẕürriyyetinâ ümmetem müslimetel lek. veerinâ menâsikenâ vetüb `aleynâ. inneke ente-ttevvâbü-rraḥîm.

Türkçe:
"Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman/Allah'a teslim olan kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et! Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."
İngilizce:
Our Lord! make of us Muslims, bowing to Thy (Will), and of our progeny a people Muslim, bowing to Thy (will); and show us our place for the celebration of (due) rites; and turn unto us (in Mercy); for Thou art the Oft-Returning, Most Merciful.
Fransızca:
Notre Seigneur ! Fais de nous Tes Soumis , et de notre descendance une communauté soumise à Toi. Et montre nous nos rites et accepte de nous le repentir. Car c'est Toi certes l'Accueillant au repentir, le Miséricordieux.
Almanca:
HERR! Mache uns zu zwei Muslimen, lasse aus unserer Nachkommenschaft eine Dir gegenüber islam-praktizierende Umma entstehen, zeige uns unsere Riten und vergib uns! Gewiß, DU bist ja Der Allvergebende, Der Allgnädige.
Rusça:
Господь наш! Сделай нас покорившимися Тебе, а из нашего потомства - общину, покорившуюся Тебе. Покажи нам обряды поклонения и прими наше покаяние. Воистину, Ты - Принимающий покаяние, Милосердный.
Arapça:
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا ۖ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey bizim Rabbimiz, hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tevbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz Tevvâb sensin, Rahîm sensin.
Diyanet Vakfı:
Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.

rabbenâ veb`aŝ fîhim rasûlem minhüm yetlû `aleyhim âyâtike veyü`allimühümü-lkitâbe velḥikmete veyüzekkîhim. inneke ente-l`azîzü-lḥakîm.

Türkçe:
"Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın."
İngilizce:
Our Lord! send amongst them a Messenger of their own, who shall rehearse Thy Signs to them and instruct them in scripture and wisdom, and sanctify them: For Thou art the Exalted in Might, the Wise.
Fransızca:
Notre Seigneur ! Envoie l'un des leurs comme messager parmi eux, pour leur réciter Tes versets , leur enseigner le Livre et la Sagesse, et les purifier. Car c'est Toi certes le Puissant, le Sage !
Almanca:
Unser HERR! Und lasse unter ihnen einen Gesandten von ihnen entstehen, der ihnen Deine Ayat vorträgt, sie die Schrift und die Weisheit lehrt und sie läutert! Gewiß, DU bist ja Der Allwürdige, Der Allweise."
Rusça:
Господь наш! Пошли к ним посланника из них самих, который прочтет им Твои аяты, научит их Писанию и мудрости и очистит их. Воистину, Ты - Могущественный, Мудрый".
Arapça:
رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin.
Diyanet Vakfı:
Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.

vemey yergabü `am milleti ibrâhîme illâ men sefihe nefseh. veleḳadi-ṣṭafeynâhü fi-ddünyâ. veinnehû fi-l'âḫirati lemine-ṣṣâliḥîn.

Türkçe:
Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, âhirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...
İngilizce:
And who turns away from the religion of Abraham but such as debase their souls with folly? Him We chose and rendered pure in this world: And he will be in the Hereafter in the ranks of the Righteous.
Fransızca:
Qui donc aura en aversion la religion d'Abraham, sinon celui qui sème son âme dans la sottise ? Car très certainement Nous l'avons choisi en ce monde; et, dans l'au-delà, il est certes du nombre des gens de bien.
Almanca:
Und wer kann der Gemeinschaft Ibrahims gegenüber abgeneigt sein außer demjenigen, der sich selbst geringschätzt?! Und gewiß, bereits erwählten WIR ihn im Diesseits aus. Und gewiß, er ist im Jenseits zweifelsohne unter den gottgefällig Guttuenden.
Rusça:
Кто же отвернется от религии Ибрахима (Авраама), кроме глупца? Мы избрали его в мирской жизни, а в Последней жизни он будет в числе праведников.
Arapça:
وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلَّا مَن سَفِهَ نَفْسَهُ ۚ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İbrahim'in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir.
Diyanet Vakfı:
İbrahim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.

iẕ ḳâle lehû rabbühû eslim ḳâle eslemtü lirabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
Rabbi ona, "Müslüman olup bana teslim ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: "Teslim oldum âlemlerin Rabbi'ne!"
İngilizce:
Behold! his Lord said to him: "Bow (thy will to Me):" He said: "I bow (my will) to the Lord and Cherisher of the Universe."
Fransızca:
Quand son Seigneur lui avait dit : "Soumets-toi", il dit : "Je me soumets au Seigneur de l'Univers".
Almanca:
Und (erinnere daran), als sein HERR ihm sagte: "Praktiziere den Islam !" Er sagte: "Ich praktiziere den Islam Dem HERRN aller Geschöpfe."
Rusça:
Вот сказал Господь Ибрахиму (Аврааму): "Покорись!" Он сказал: "Я покорился Господу миров".
Arapça:
إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ ۖ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbi ona, "İslâm ol!" emrini verince, o "Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum." dedi.
Diyanet Vakfı:
Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.

veveṣṣâ bihâ ibrâhîmü benîhi veya`ḳûb. yâ benîye inne-llâhe-ṣṭafâ lekümü-ddîne felâ temûtünne illâ veentüm müslimûn.

Türkçe:
İbrahim de oğullarına şunu vasiyet etti, Yakub da: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin."
İngilizce:
And this was the legacy that Abraham left to his sons, and so did Jacob; "Oh my sons! Allah hath chosen the Faith for you; then die not except in the Faith of Islam."
Fransızca:
Et c'est ce que Abraham recommanda à ses fils, de même que Jacob : "ô mes fils, certes Allah vous a choisi la religion : ne mourrez point, donc , autrement qu'en Soumis" ! (à Allah) .
Almanca:
Und dies hinterließ Ibrahim seinen Kindern als Vermächtnis, sowie Ya'qub: "Meine Kinder! ALLAH hat euch doch den Din auserwählt, so sterbt nur als Muslime!"
Rusça:
Ибрахим (Авраам) и Йакуб (Иаков) заповедали это своим сыновьям. Йакуб (Иаков) сказал: "О сыновья мои! Аллах избрал для вас религию. И умирайте не иначе, как будучи мусульманами".
Arapça:
وَوَصَّىٰ بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ لَكُمُ الدِّينَ فَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!" dedi.
Diyanet Vakfı:
Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam'ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz (dedi).

em küntüm şühedâe iẕ ḥaḍara ya`ḳûbe-lmevtü iẕ ḳâle libenîhi mâ ta`büdûne mim ba`dî. ḳâlû na`büdü ilâheke veilâhe âbâike ibrâhîme veismâ`île veisḥâḳa ilâhev vâḥidâ. venaḥnü lehû müslimûn.

Türkçe:
Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız? Hani, oğullarına şunu sormuştu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu olmuştu: "Senin ilahına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilahına, tek ve biricik olan ilaha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na teslim olanlarız."
İngilizce:
Were ye witnesses when death appeared before Jacob? Behold, he said to his sons: "What will ye worship after me?" They said: "We shall worship Thy god and the god of thy fathers, of Abraham, Isma'il and Isaac,- the one (True) Allah: To Him we bow (in Islam)."
Fransızca:
étiez-vous témoins quand la mort se présenta à Jacob et qu'il dit à ses fils : "Qu'adorerez-vous après moi" ? - Ils répondirent : "Nous adorerons ta divinité et la divinité de tes pères, Abraham, Ismaël et Isaac, Divinité Unique et à laquelle nous sommes Soumis".
Almanca:
Oder wart ihr etwa Zeugen, als der Tod bei Ya'qub zugegen wurde, als er zu seinen Söhnen sagte: "Wem werdet ihr nach mir dienen?" Sie sagten: "Wir werden weiterhin deinem Gott und dem Gott deiner Väter Ibrahim, Isma'il und Ishaq dienen, einem einzigen Gott, und wir sind Ihm gegenüber Muslime."
Rusça:
Или же вы присутствовали, когда смерть явилась к Йакубу (Иакову)? Он сказал своим сыновьям: "Кому вы будете поклоняться после меня?" Они сказали: "Мы будем поклоняться твоему Богу и Богу твоих отцов - Ибрахима (Авраама), Исмаила (Измаила) и Исхака (Исаака), Единственному Богу. Ему одному мы покоряемся".
Arapça:
أَمْ كُنتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِن بَعْدِي قَالُوا نَعْبُدُ إِلَٰهَكَ وَإِلَٰهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِلَٰهًا وَاحِدًا وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub'a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" dediği zaman, oğulları; "Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz. Biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız." dediler.
Diyanet Vakfı:
Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler.

tilke ümmetün ḳad ḫalet. lehâ mâ kesebet veleküm mâ kesebtüm. velâ tüs'elûne `ammâ kânû ya`melûn.

Türkçe:
İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerinindir. Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.
İngilizce:
That was a people that hath passed away. They shall reap the fruit of what they did, and ye of what ye do! Of their merits there is no question in your case!
Fransızca:
Voilà une génération bel et bien révolue. A elle ce qu'elle a acquis, et à vous ce que vous avez acquis. On ne vous demandera pas compte de ce qu'ils faisaient.
Almanca:
Diese war eine Umma, die bereits verging. Ihr gebührt, was sie erworben hat, und euch gebührt, was ihr erworben habt, und ihr werdet nicht zur Rechenschaft gezogen für das, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Этот народ уже миновал. Они получат то, что они заслужили, а вы получите то, что вы заслужили, и вы не будете спрошены о том, что они совершали.
Arapça:
تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ ۖ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُم مَّا كَسَبْتُمْ ۖ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.
Diyanet Vakfı:
Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz.
Sayfa 20 beslemesine abone olun.