ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1381 | 210 | 10 | 17 | 11 | فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ | femen ażlemü mimmeni-fterâ `ale-llâhi keẕiben ev keẕẕebe biâyâtih. innehû lâ yüfliḥu-lmücrimûn. | Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Suçlular elbette saadete erişemezler. | So who is more unjust than he who invents a lie about Allah or denies His signs? Indeed, the criminals will not succeed | Sayfa 210, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1382 | 210 | 10 | 18 | 11 | وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَٰؤُلَاءِ شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللَّهِ ۚ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللَّهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ | veya`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yeḍurruhüm velâ yenfe`uhüm veyeḳûlûne hâülâi şüfe`âünâ `inde-llâh. ḳul etünebbiûne-llâhe bimâ lâ ya`lemü fi-ssemâvâti velâ fi-l'arḍ. sübḥânehû vete`âlâ `ammâ yüşrikûn. | Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da veremeyen putlara taparlar: "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" derler. De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?" Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir. | And they worship other than Allah that which neither harms them nor benefits them, and they say, "These are our intercessors with Allah " Say, "Do you inform Allah of something He does not know in the heavens or on the earth?" Exalted is He and high above what they associate with Him | Sayfa 210, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1383 | 210 | 10 | 19 | 11 | وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلَّا أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُوا ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ | vemâ kâne-nnâsü illâ ümmetev vâḥideten faḫtelefû. velevlâ kelimetün sebeḳat mir rabbike leḳuḍiye beynehüm fîmâ fîhi yaḫtelifûn. | İnsanlar bir tek ümmettiler, sonra ayrılığa düştüler; şayet Rabbinden, daha önce bir takdir geçmemiş olsaydı, aralarında ihtilafa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu. | And mankind was not but one community [united in religion], but [then] they differed. And if not for a word that preceded from your Lord, it would have been judged between them [immediately] concerning that over which they differ. | Sayfa 210, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1384 | 210 | 10 | 20 | 11 | وَيَقُولُونَ لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ ۖ فَقُلْ إِنَّمَا الْغَيْبُ لِلَّهِ فَانتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ | veyeḳûlûne levlâ ünzile `aleyhi âyetüm mir rabbih. feḳul inneme-lgaybü lillâhi fenteżirû. innî me`aküm mine-lmünteżirîn. | Rabbinden ona (Muhammed'e) bir mucize indirilse ne olur! derler. Onlara de ki: "Gaybı bilmek Allah'a mahsustur; bekleyin, doğrusu ben de sizinle birlikte beklemekteyim." | And they say, "Why is a sign not sent down to him from his Lord?" So say, "The unseen is only for Allah [to administer], so wait; indeed, I am with you among those who wait." | Sayfa 210, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1385 | 211 | 10 | 21 | 11 | وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً مِّن بَعْدِ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُمْ إِذَا لَهُم مَّكْرٌ فِي آيَاتِنَا ۚ قُلِ اللَّهُ أَسْرَعُ مَكْرًا ۚ إِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ | veiẕâ eẕaḳne-nnâse raḥmetem mim ba`di ḍarrâe messethüm iẕâ lehüm mekrun fî âyâtinâ. ḳuli-llâhü esra`u mekrâ. inne rusülenâ yektübûne mâ temkürûn. | İnsanlara darlık geldikten sonra onlara bolluğu taddırdığımızda, hemen ayetlerimize dil uzatmağa kalkışırlar; onlara de ki: "Hile yapanın cezasını vermekte Allah daha çabuktur." Elçi meleklerimiz kurduğunuz tuzakları hiç şüphesiz yazmaktadırlar. | And when We give the people a taste of mercy after adversity has touched them, at once they conspire against Our verses. Say, "Allah is swifter in strategy." Indeed, Our messengers record that which you conspire | Sayfa 211, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1386 | 211 | 10 | 22 | 11 | هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا كُنتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِم بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا جَاءَتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءَهُمُ الْمَوْجُ مِن كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ ۙ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ لَئِنْ أَنجَيْتَنَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ | hüve-lleẕî yüseyyiruküm fi-lberri velbaḥr. ḥattâ iẕâ küntüm fi-lfülk. vecerayne bihim birîḥin ṭayyibetiv veferiḥû bihâ câethâ rîḥun `âṣifüv vecâehümü-lmevcü min külli mekâniv veżannû ennehüm üḥîṭa bihim de`avu-llâhe muḫliṣîne lehü-ddîn. lein enceytenâ min hâẕihî lenekûnenne mine-şşâkirîn. | Sizi karada ve denizde yürüten Allah'tır. Bulunduğunuz gemi, içindekileri güzel bir rüzgarla götürürken yolcular neşelenirler; bir fırtına çıkıp da onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak, "Bizi bu tehlikeden kurtarırsan and olsun ki şükredenlerden oluruz" diye O'na yalvarırlar. | It is He who enables you to travel on land and sea until, when you are in ships and they sail with them by a good wind and they rejoice therein, there comes a storm wind and the waves come upon them from everywhere and they assume that they are surrounded, supplicating Allah, sincere to Him in religion, "If You should save us from this, we will surely be among the thankful." | Sayfa 211, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1387 | 211 | 10 | 23 | 11 | فَلَمَّا أَنجَاهُمْ إِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ ۗ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَىٰ أَنفُسِكُم ۖ مَّتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ | felemmâ encâhüm iẕâ hüm yebgûne fi-l'arḍi bigayri-lḥaḳḳ. yâ eyyühe-nnâsü innemâ bagyüküm `alâ enfüsiküm metâ`a-lḥayâti-ddünyâ ŝümme ileynâ merci`uküm fenünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn. | Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar! Geçici dünya hayatında yaptığınız taşkınlık aleyhinizedir. Sonra dönüşünüz Bizedir. Yaptıklarınızı size bildiririz. | But when He saves them, at once they commit injustice upon the earth without right. O mankind, your injustice is only against yourselves, [being merely] the enjoyment of worldly life. Then to Us is your return, and We will inform you of what you used to do. | Sayfa 211, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1388 | 211 | 10 | 24 | 11 | إِنَّمَا مَثَلُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَاءٍ أَنزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاءِ فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الْأَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْأَنْعَامُ حَتَّىٰ إِذَا أَخَذَتِ الْأَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ وَظَنَّ أَهْلُهَا أَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَا أَتَاهَا أَمْرُنَا لَيْلًا أَوْ نَهَارًا فَجَعَلْنَاهَا حَصِيدًا كَأَن لَّمْ تَغْنَ بِالْأَمْسِ ۚ كَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ | innemâ meŝelü-lḥayâti-ddünyâ kemâin enzelnâhü mine-ssemâi faḫteleṭa bihî nebâtü-l'arḍi mimmâ ye'külü-nnâsü vel'en`âm. ḥattâ iẕâ eḫaẕeti-l'arḍu zuḫrufehâ vezzeyyenet veżanne ehlühâ ennehüm ḳâdirûne `aleyhâ etâhâ emrunâ leylen ev nehâran fece`alnâhâ ḥaṣîden keel lem tagne bil'ems. keẕâlike nüfeṣṣilü-l'âyâti liḳavmiy yetefekkerûn. | Dünya hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyeceği bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını sandıkları sırada, gece veya gündüz buyruğumuz o yere gelmiş ve orayı hiçbir şey bitirmemişe çevirmişiz; bir gün önce birşey yokmuş gibi olmuştur. Düşünen millet için ayetleri böylece uzun açıklıyoruz. | The example of [this] worldly life is but like rain which We have sent down from the sky that the plants of the earth absorb - [those] from which men and livestock eat - until, when the earth has taken on its adornment and is beautified and its people suppose that they have capability over it, there comes to it Our command by night or by day, and We make it as a harvest, as if it had not flourished yesterday. Thus do We explain in detail the signs for a people who give thought. | Sayfa 211, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1389 | 211 | 10 | 25 | 11 | وَاللَّهُ يَدْعُو إِلَىٰ دَارِ السَّلَامِ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ | vellâhü yed`û ilâ dâri-sselâm. veyehdî mey yeşâü ilâ ṣirâṭim müsteḳîm. | Allah, cennete çağırır ve dilediğini doğru yola eriştirir. | And Allah invites to the Home of Peace and guides whom He wills to a straight path | Sayfa 211, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1390 | 212 | 10 | 26 | 11 | ۞ لِّلَّذِينَ أَحْسَنُوا الْحُسْنَىٰ وَزِيَادَةٌ ۖ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ ۚ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ | lilleẕîne aḥsenü-lḥusnâ veziyâdeh. velâ yerheḳu vucûhehüm ḳateruv velâ ẕilleh. ülâike aṣḥâbü-lcenneh. hüm fîhâ ḫâlidûn. | İyi davrananlara; daima daha iyisi ve üstünü verilir. Onların yüzlerine ne bir karalık, ne de zillet bulaşır. İşte onlar cennetliklerdir, orada temelli kalırlar. | For them who have done good is the best [reward] and extra. No darkness will cover their faces, nor humiliation. Those are companions of Paradise; they will abide therein eternally | Sayfa 212, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1391 | 212 | 10 | 27 | 11 | وَالَّذِينَ كَسَبُوا السَّيِّئَاتِ جَزَاءُ سَيِّئَةٍ بِمِثْلِهَا وَتَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ مَّا لَهُم مِّنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ ۖ كَأَنَّمَا أُغْشِيَتْ وُجُوهُهُمْ قِطَعًا مِّنَ اللَّيْلِ مُظْلِمًا ۚ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ | velleẕîne kesebü-sseyyiâti cezâü seyyietim bimiŝlihâ veterheḳuhüm ẕilleh. mâ lehüm mine-llâhi min `âṣim. keennemâ ugşiyet vucûhühüm ḳiṭa`am mine-lleyli mużlimâ. ülâike aṣḥâbü-nnâr. hüm fîhâ ḫâlidûn. | Kötülük işleyenlere kötülükleri kadar ceza verilir; onların yüzlerini zillet bürür; Allah'a karşı onları savunacak yoktur; yüzleri, geceden kara bir parçayla örtülmüş gibidir. Bunlar cehennemliklerdir, orada temelli kalırlar. | But they who have earned [blame for] evil doings - the recompense of an evil deed is its equivalent, and humiliation will cover them. They will have from Allah no protector. It will be as if their faces are covered with pieces of the night - so dark [are they]. Those are the companions of the Fire; they will abide therein eternally. | Sayfa 212, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1392 | 212 | 10 | 28 | 11 | وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا مَكَانَكُمْ أَنتُمْ وَشُرَكَاؤُكُمْ ۚ فَزَيَّلْنَا بَيْنَهُمْ ۖ وَقَالَ شُرَكَاؤُهُم مَّا كُنتُمْ إِيَّانَا تَعْبُدُونَ | veyevme naḥşüruhüm cemî`an ŝümme neḳûlü lilleẕîne eşrakû mekâneküm entüm veşürakâüküm. fezeyyelnâ beynehüm veḳâle şürakâühüm mâ küntüm iyyânâ ta`büdûn. | Onların hepsini bir gün toplarız, sonra, puta tapanlara, "Siz ve putlarınız yerlerinize! deyip onları birbirlerinden ayırırız. Putları ise: "Bize tapmıyordunuz ki. Allah, sizinle bizim aramızda şahit olarak yeter. Sizin tapınmanızdan bizim haberimiz yoktu" derler. | And [mention, O Muhammad], the Day We will gather them all together - then We will say to those who associated others with Allah, "[Remain in] your place, you and your 'partners.' " Then We will separate them, and their "partners" will say, "You did not used to worship us, | Sayfa 212, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1393 | 212 | 10 | 29 | 11 | فَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ إِن كُنَّا عَنْ عِبَادَتِكُمْ لَغَافِلِينَ | fekefâ billâhi şehîdem beynenâ vebeyneküm in künnâ `an `ibâdetiküm legâfilîn. | Onların hepsini bir gün toplarız, sonra, puta tapanlara, "Siz ve putlarınız yerlerinize! deyip onları birbirlerinden ayırırız. Putları ise: "Bize tapmıyordunuz ki. Allah, sizinle bizim aramızda şahit olarak yeter. Sizin tapınmanızdan bizim haberimiz yoktu" derler. | And sufficient is Allah as a witness between us and you that we were of your worship unaware." | Sayfa 212, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1394 | 212 | 10 | 30 | 11 | هُنَالِكَ تَبْلُو كُلُّ نَفْسٍ مَّا أَسْلَفَتْ ۚ وَرُدُّوا إِلَى اللَّهِ مَوْلَاهُمُ الْحَقِّ ۖ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ | hünâlike teblû küllü nefsim mâ eslefet veruddû ile-llâhi mevlâhümü-lḥaḳḳi veḍalle `anhüm mâ kânû yefterûn. | İşte orada herkes dünyada yapmış olduğuyla imtihan verir ve gerçek Mevlaları olan Allah'a döndürülür. Uydurdukları putlar da ortadan kaybolmuştur. | There, [on that Day], every soul will be put to trial for what it did previously, and they will be returned to Allah, their master, the Truth, and lost from them is whatever they used to invent. | Sayfa 212, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1395 | 212 | 10 | 31 | 11 | قُلْ مَن يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ أَمَّن يَمْلِكُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَمَن يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَن يُدَبِّرُ الْأَمْرَ ۚ فَسَيَقُولُونَ اللَّهُ ۚ فَقُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ | ḳul mey yerzüḳuküm mine-ssemâi vel'arḍi emmey yemlikü-ssem`a vel'ebṣâra vemey yuḫricü-lḥayye mine-lmeyyiti veyuḫricü-lmeyyite mine-lḥayyi vemey yüdebbiru-l'emr. feseyeḳûlûne-llâh. feḳul efelâ tetteḳûn. | De ki: "Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlerin sahibi kimdir? Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir?" Onlar: "Allah'tır! " diyecekler. "O halde O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" de. | Say, "Who provides for you from the heaven and the earth? Or who controls hearing and sight and who brings the living out of the dead and brings the dead out of the living and who arranges [every] matter?" They will say, "Allah," so say, "Then will you not fear Him?" | Sayfa 212, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1396 | 212 | 10 | 32 | 11 | فَذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّ ۖ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ إِلَّا الضَّلَالُ ۖ فَأَنَّىٰ تُصْرَفُونَ | feẕâlikümü-llâhü rabbükümü-lḥaḳḳ. femâẕâ ba`de-lḥaḳḳi ille-ḍḍalâl. feennâ tuṣrafûn. | İşte gerçek Rabbiniz Allah budur. Gerçeğin dışında sadece sapıklık vardır. Öyleyse nasıl olup da döndürülüyorsunuz? | For that is Allah, your Lord, the Truth. And what can be beyond truth except error? So how are you averted? | Sayfa 212, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1397 | 212 | 10 | 33 | 11 | كَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ فَسَقُوا أَنَّهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ | keẕâlike ḥaḳḳat kelimetü rabbike `ale-lleẕîne feseḳû ennehüm lâ yü'minûn. | Böylece, fasık olanların inanmayacaklarına dair Rabbinin söylediği söz gerçekleşti. | Thus the word of your Lord has come into effect upon those who defiantly disobeyed - that they will not believe. | Sayfa 212, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1398 | 213 | 10 | 34 | 11 | قُلْ هَلْ مِن شُرَكَائِكُم مَّن يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ۚ قُلِ اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ | ḳul hel min şürakâiküm mey yebdeü-lḫalḳa ŝümme yü`îdüh. ḳuli-llâhü yebdeü-lḫalḳa ŝümme yü`îdühû feennâ tü'fekûn. | De ki: "Koştuğunuz ortaklardan, önce yaratan, sonra bunu tekrar eden var mıdır?" De ki: "Allah önce yaratır, sonra bunu tekrar eder. Nasıl da döndürülürsünüz! " | Say, "Are there of your 'partners' any who begins creation and then repeats it?" Say, "Allah begins creation and then repeats it, so how are you deluded?" | Sayfa 213, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1399 | 213 | 10 | 35 | 11 | قُلْ هَلْ مِن شُرَكَائِكُم مَّن يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ ۚ قُلِ اللَّهُ يَهْدِي لِلْحَقِّ ۗ أَفَمَن يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَن يُتَّبَعَ أَمَّن لَّا يَهِدِّي إِلَّا أَن يُهْدَىٰ ۖ فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ | ḳul hel min şürakâiküm mey yehdî ile-lḥaḳḳ. ḳuli-llâhü yehdî lilḥaḳḳ. efemey yehdî ile-lḥaḳḳi eḥaḳḳu ey yüttebe`a emmel lâ yehiddî illâ ey yühdâ. femâ leküm. keyfe taḥkümûn. | De ki: "Koştuğunuz ortaklardan gerçeğe eriştiren var mıdır?" De ki: "Ama Allah gerçeğe eriştirir. Gerçeğe eriştiren mi, yoksa, birisi götürmezse gidemeyen mi uyulmağa daha layıktır? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?" | Say, "Are there of your 'partners' any who guides to the truth?" Say, "Allah guides to the truth. So is He who guides to the truth more worthy to be followed or he who guides not unless he is guided? Then what is [wrong] with you - how do you judge?" | Sayfa 213, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |
1400 | 213 | 10 | 36 | 11 | وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلَّا ظَنًّا ۚ إِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ | vemâ yettebi`u ekŝeruhüm illâ żannâ. inne-żżanne lâ yugnî mine-lḥaḳḳi şey'â. inne-llâhe `alîmüm bimâ yef`alûn. | Onların çoğu zanna uyarlar; gerçekte ise zan, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Allah, yaptıklarını şüphesiz bilir. | And most of them follow not except assumption. Indeed, assumption avails not against the truth at all. Indeed, Allah is Knowing of what they do. | Sayfa 213, Cuz 11, يونس, Yunus-- يونس |