ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
2041 | 283 | 17 | 12 | 15 | وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ ۖ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِّتَبْتَغُوا فَضْلًا مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ ۚ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلًا | vece`alne-lleyle vennehâra âyeteyni femeḥavnâ âyete-lleyli vece`alnâ âyete-nnehâri mübṣiratel litebtegû faḍlem mir rabbiküm velita`lemû `adede-ssinîne velḥisâb. vekülle şey'in feṣṣalnâhü tefṣîlâ. | Gece ve gündüzü varlığımıza birer delil kıldık. Bir delil olan geceyi kaldırıp yine bir delil olan gündüzü Rabbinizin bol nimetini aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aydınlık kıldık. Her şeyi uzun uzadıya açıkladık. | And We have made the night and day two signs, and We erased the sign of the night and made the sign of the day visible that you may seek bounty from your Lord and may know the number of years and the account [of time]. And everything We have set out in detail. | Sayfa 283, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2042 | 283 | 17 | 13 | 15 | وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ ۖ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا | vekülle insânin elzemnâhü ṭâirahû fî `unüḳih. venuḫricü lehû yevme-lḳiyâmeti kitâbey yelḳâhü menşûrâ. | Her insanın boynuna işlediklerini dolarız ve kıyamet günü açılmış bulacağı Kitap'ı önüne çıkarırız. | And [for] every person We have imposed his fate upon his neck, and We will produce for him on the Day of Resurrection a record which he will encounter spread open. | Sayfa 283, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2043 | 283 | 17 | 14 | 15 | اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَىٰ بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا | iḳra' kitâbek. kefâ binefsike-lyevme `aleyke ḥasîbâ. | Kitabını oku, bugün, hesap görücü olarak sen kendine yetersin. | [It will be said], "Read your record. Sufficient is yourself against you this Day as accountant." | Sayfa 283, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2044 | 283 | 17 | 15 | 15 | مَّنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ ۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا ۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۗ وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّىٰ نَبْعَثَ رَسُولًا | meni-htedâ feinnemâ yehtedî linefsih. vemen ḍalle feinnemâ yeḍillü `aleyhâ. velâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ. vemâ künnâ mü`aẕẕibîne ḥattâ neb`aŝe rasûlâ. | Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz. | Whoever is guided is only guided for [the benefit of] his soul. And whoever errs only errs against it. And no bearer of burdens will bear the burden of another. And never would We punish until We sent a messenger. | Sayfa 283, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2045 | 283 | 17 | 16 | 15 | وَإِذَا أَرَدْنَا أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُوا فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيرًا | veiẕâ eradnâ en nühlike ḳaryeten emernâ mütrafîhâ fefeseḳû fîhâ feḥaḳḳa `aleyhe-lḳavlü fedemmernâhâ tedmîrâ. | Bir şehri yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklarına yola gelmelerini emrederiz, ama onlar yoldan çıkarlar. Artık o şehir yok olmayı hakeder. Biz de onu yerle bir ederiz. | And when We intend to destroy a city, We command its affluent but they defiantly disobey therein; so the word comes into effect upon it, and We destroy it with [complete] destruction. | Sayfa 283, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2046 | 283 | 17 | 17 | 15 | وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِن بَعْدِ نُوحٍ ۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا | vekem ehleknâ mine-lḳurûni mim ba`di nûḥ. vekefâ birabbike biẕünûbi `ibâdihî ḫabîram beṣîrâ. | Nuh'dan sonra nice nesilleri yok etmişizdir. Kullarının günahlarından haberdar ve onları gören olarak Rabbin yeter. | And how many have We destroyed from the generations after Noah. And sufficient is your Lord, concerning the sins of His servants, as Acquainted and Seeing. | Sayfa 283, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
2047 | 284 | 17 | 18 | 15 | مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاءُ لِمَن نُّرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلَاهَا مَذْمُومًا مَّدْحُورًا | men kâne yürîdü-l`âcilete `accelnâ lehû fîhâ mâ neşâü limen nürîdü ŝümme ce`alnâ lehû cehennem. yaṣlâhâ meẕmûmem medḥûrâ. | Dünyayı isteyene istediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız; yerilmiş ve kovulmuş olarak oraya girer. | Whoever should desire the immediate - We hasten for him from it what We will to whom We intend. Then We have made for him Hell, which he will [enter to] burn, censured and banished. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2048 | 284 | 17 | 19 | 15 | وَمَنْ أَرَادَ الْآخِرَةَ وَسَعَىٰ لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًا | vemen erâde-l'âḫirate vese`â lehâ sa`yehâ vehüve mü'minün feülâike kâne sa`yühüm meşkûrâ. | Ahireti isteyip, inanmış olarak onun için gerekli çalışmada bulunan kimselerin, işte onların çalışmaları şükre değer. | But whoever desires the Hereafter and exerts the effort due to it while he is a believer - it is those whose effort is ever appreciated [by Allah]. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2049 | 284 | 17 | 20 | 15 | كُلًّا نُّمِدُّ هَٰؤُلَاءِ وَهَٰؤُلَاءِ مِنْ عَطَاءِ رَبِّكَ ۚ وَمَا كَانَ عَطَاءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا | küllen nümiddü hâülâi vehâülâi min `aṭâi rabbik. vemâ kâne `aṭâü rabbike maḥżûrâ. | Onların ve bunların her birine Rabbinin nimetinden ulaştırırız. Esasen Rabbinin nimeti kimseye yasak kılınmış değildir. | To each [category] We extend - to these and to those - from the gift of your Lord. And never has the gift of your Lord been restricted. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2050 | 284 | 17 | 21 | 15 | انظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ وَلَلْآخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلًا | ünżur keyfe feḍḍalnâ ba`ḍahüm `alâ ba`ḍ. velel'âḫiratü ekberu deracâtiv veekberu tefḍîlâ. | Onları birbirlerinden nasıl üstün kıldığımıza bir bak! Doğrusu ahirette daha büyük dereceler ve daha büyük üstünlükler vardır. | Look how We have favored [in provision] some of them over others. But the Hereafter is greater in degrees [of difference] and greater in distinction. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2051 | 284 | 17 | 22 | 15 | لَّا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَّخْذُولًا | lâ tec`al me`a-llâhi ilâhen âḫara fetaḳ`ude meẕmûmem maḫẕûlâ. | Allah'la beraber başka bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş ve tek başına kalmış olursun. | Do not make [as equal] with Allah another deity and [thereby] become censured and forsaken. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2052 | 284 | 17 | 23 | 15 | ۞ وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا ۚ إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا | veḳaḍâ rabbüke ellâ ta`büdû illâ iyyâhü vebilvâlideyni iḥsânâ. immâ yeblüganne `indeke-lkibera eḥadühümâ ev kilâhümâ felâ teḳul lehümâ üffiv velâ tenherhümâ veḳul lehümâ ḳavlen kerîmâ. | Rabbin, yalnız Kendisine tapmanızı ve ana babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı "Öf" bile demeyesin, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin. | And your Lord has decreed that you not worship except Him, and to parents, good treatment. Whether one or both of them reach old age [while] with you, say not to them [so much as], "uff," and do not repel them but speak to them a noble word. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2053 | 284 | 17 | 24 | 15 | وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا | vaḫfiḍ lehümâ cenâḥa-ẕẕülli mine-rraḥmeti veḳur rabbi-rḥamhümâ kemâ rabbeyânî ṣagîrâ. | Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: "Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!" de. | And lower to them the wing of humility out of mercy and say, "My Lord, have mercy upon them as they brought me up [when I was] small." | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2054 | 284 | 17 | 25 | 15 | رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ ۚ إِن تَكُونُوا صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلْأَوَّابِينَ غَفُورًا | rabbüküm a`lemü bimâ fî nüfûsiküm. in tekûnû ṣâliḥîne feinnehû kâne lil'evvâbîne gafûrâ. | İçinizde olanı en iyi Rabbiniz bilir. İyi kimselerseniz bilin ki O şüphesiz, Kendine baş vuranları bağışlar. | Your Lord is most knowing of what is within yourselves. If you should be righteous [in intention] - then indeed He is ever, to the often returning [to Him], Forgiving. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2055 | 284 | 17 | 26 | 15 | وَآتِ ذَا الْقُرْبَىٰ حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا | veâti ẕe-lḳurbâ ḥaḳḳahû velmiskîne vebne-ssebîli velâ tübeẕẕir tebẕîrâ. | Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekileri saçıp savurma. | And give the relative his right, and [also] the poor and the traveler, and do not spend wastefully. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2056 | 284 | 17 | 27 | 15 | إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُوا إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ ۖ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا | inne-lmübeẕẕirîne kânû iḫvâne-şşeyâṭîn. vekâne-şşeyṭânü lirabbihî kefûrâ. | Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür. | Indeed, the wasteful are brothers of the devils, and ever has Satan been to his Lord ungrateful. | Sayfa 284, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
2057 | 285 | 17 | 28 | 15 | وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاءَ رَحْمَةٍ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلًا مَّيْسُورًا | veimmâ tü`riḍanne `anhümü-btigâe raḥmetim mir rabbike tercûhâ feḳul lehüm ḳavlem meysûrâ. | Rabbin'den umduğun rahmeti elde etmek için, hak sahiblerinden yüz çevirmek zorunda kalırsan, onlara hiç değilse tatlı bir söz söyle. | And if you [must] turn away from the needy awaiting mercy from your Lord which you expect, then speak to them a gentle word. | Sayfa 285, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2058 | 285 | 17 | 29 | 15 | وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَىٰ عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا | velâ tec`al yedeke maglûleten ilâ `unüḳike velâ tebsuṭhâ külle-lbesṭi fetaḳ`ude melûmem maḥsûrâ. | Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın. | And do not make your hand [as] chained to your neck or extend it completely and [thereby] become blamed and insolvent. | Sayfa 285, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2059 | 285 | 17 | 30 | 15 | إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا | inne rabbeke yebsüṭu-rrizḳa limey yeşâü veyaḳdir. innehû kâne bi`ibâdihî ḫabîram beṣîrâ. | Doğrusu senin Rabbin dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre verir. O kullarını gören ve haberdar olandır. | Indeed, your Lord extends provision for whom He wills and restricts [it]. Indeed He is ever, concerning His servants, Acquainted and Seeing. | Sayfa 285, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |
2060 | 285 | 17 | 31 | 15 | وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلَاقٍ ۖ نَّحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُمْ ۚ إِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْئًا كَبِيرًا | velâ taḳtülû evlâdeküm ḫaşyete imlâḳ. naḥnü nerzüḳuhüm veiyyâküm. inne ḳatlehüm kâne ḫiṭ'en kebîrâ. | Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da size de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz büyük bir günahtır. | And do not kill your children for fear of poverty. We provide for them and for you. Indeed, their killing is ever a great sin. | Sayfa 285, Cuz 15, الإسراء, Al-Isra—الإسراء |