
elmülkü yevmeiẕil lillâh. yaḥkümü beynehüm. felleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti fî cennâti-nne`îm.
Türkçe:
O gün mülk ve yönetim Allah'ındır. Aralarında O, hüküm verecektir. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, nimetlerle dolu cennetlerde olacaklardır.
İngilizce:
On that Day of Dominion will be that of Allah: He will judge between them: so those who believe and work righteous deeds will be in Gardens of Delight.
Fransızca:
La souveraineté ce jour-là appartiendra à Allah qui jugera parmi eux. Ceux qui auront cru et fait de bonnes oeuvres seront dans les Jardins de délice,
Almanca:
Die Herrschaft an diesem Tag gehört ALLAH, ER richtet zwischen ihnen. So sind diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, in den Dschannat des Wohlergehens.
Rusça:
Власть в тот день будет принадлежать Аллаху, и Он рассудит между ними. И тогда те, которые уверовали и совершали праведные деяния, окажутся в Садах блаженства.
Arapça:
الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ۚ فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün hükümranlık yalnız Allah'ındır, O aralarında hükmünü verir. Artık iman edip yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler.
Diyanet Vakfı:
O gün, mülk Allah'ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. (Bu hüküm gereği) iman edip iyi davranışlarda bulunanlar Naim cennetlerinin içindedirler.

velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ feülâike lehüm `aẕâbüm mühîn.
Türkçe:
İnkâr edip ayetlerimizi yalalayanlara gelince, onlar için aşağılayıcı bir azap öngörülmüştür.
İngilizce:
And for those who reject Faith and deny our Signs, there will be a humiliating Punishment.
Fransızca:
et quand aux infidèles qui auront traité Nos révélations de mensonges, ils auront un châtiment avilissant !
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben und Unsere Ayat ableugnet haben, für diese ist eine erniedrigende Peinigung bestimmt.
Rusça:
Тем же, которые не уверовали и считали ложью Наши знамения, уготованы унизительные мучения.
Arapça:
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise, işte bunlar için hakîr düşüren bir azab vardır.
Diyanet Vakfı:
İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

velleẕîne hâcerû fî sebîli-llâhi ŝümme ḳutilû ev mâtû leyerzüḳannehümü-llâhü rizḳan ḥasenâ. veinne-llâhe lehüve ḫayru-rrâziḳîn.
Türkçe:
Allah yolunda hicret edip sonra da öldürülen yahut ölenleri, Allah güzel bir rızıkla mutlaka rızıklandıracaktır. Allah, rızık verenlerin elbette ki en hayırlısıdır.
İngilizce:
Those who leave their homes in the cause of Allah, and are then slain or die,- On them will Allah bestow verily a goodly Provision: Truly Allah is He Who bestows the best provision.
Fransızca:
Ceux qui émigrent dans le sentier d'Allah et qui sont tués ou meurent, Allah leur accordera certes une belle récompense, car Allah est le meilleur des donateurs.
Almanca:
Und diejenigen, die fi-sabilillah Hidschra unternahmen, dann getötet wurden oder starben, ALLAH wird ihnen zweifelsohne ein schönes Rizq gewähren. Und gewiß, ALLAH ist doch Der Beste der Rizq-Gewährenden.
Rusça:
Аллах непременно наделит прекрасным уделом тех, которые переселились на пути Аллаха, а затем были убиты или умерли. Воистину, Аллах - Наилучший из дарующих удел.
Arapça:
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Çünkü Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Diyanet Vakfı:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

leyüdḫilennehüm müdḫaley yerḍavneh. veinne-llâhe le`alîmün ḥalîm.
Türkçe:
Onları, razı olacakları bir yere elbette sokacaktır. Allah elbette ki, Alîm'dir, Halîm'dir.
İngilizce:
Verily He will admit them to a place with which they shall be well pleased: for Allah is All-Knowing, Most Forbearing.
Fransızca:
il les fera, certes, entrer en un lieu qu'ils agréeront, et Allah est certes Omniscient et Indulgent.
Almanca:
ER wird sie doch in einen Eingang eingehen lassen, an dem sie Wohlgefallen finden werden. Und gewiß, ALLAH ist zweifelsohne allwissend, allnachsichtig.
Rusça:
Он непременно введет их во вход, которым они останутся довольны. Воистину, Аллах - Знающий, Выдержанный.
Arapça:
لَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah onları hoşnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir (herşeyi bilir) Halîmdir, (Kullarına yumuşak davranır.).
Diyanet Vakfı:
Allah onları, herhalde memnun kalacakları bir girilecek yere sokacaktır. Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halimdir.

ẕâlik. vemen `âḳabe bimiŝli mâ `ûḳibe bihî ŝümme bügiye `aleyhi leyenṣurannehü-llâh. inne-llâhe le`afüvvun gafûr.
Türkçe:
İşte böyle. Kim uğratıldığı cezanın aynısıyla ceza edip de zulüm ve saldırganlığa uğrarsa, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Allah, elbette ki Afüvv'dür, Gafûr'dur.
İngilizce:
That (is so). And if one has retaliated to no greater extent than the injury he received, and is again set upon inordinately, Allah will help him: for Allah is One that blots out (sins) and forgives (again and again).
Fransızca:
Ainsi en est-il. Quiconque châtie de la même façon dont il a été châtié, et qu'ensuite il est victime d'un nouvel outrage, Allah l'aidera, car Allah est certainement Absoluteur et Pardonneur.
Almanca:
Also und wer mit Gleichem straft, was ihm zugefügt wurde, dann gegen ihn Übertretung begangen wurde, ALLAH wird ihm doch beistehen. Gewiß, ALLAH ist bestimmt reue-annehmend, allvergebend.
Rusça:
Вот так! Если кто-либо наказывает так, как он сам был наказан, после чего с ним поступают несправедливо, то Аллах непременно поможет ему. Воистину, Аллах - Снисходительный, Прощающий.
Arapça:
۞ ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنصُرَنَّهُ اللَّهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir, çok bağışlayıcıdır.
Diyanet Vakfı:
İşte böyle. Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir.

ẕâlike bienne-llâhe yûlicü-lleyle fi-nnehâri veyûlicü-nnehâra fi-lleyli veenne-llâhe semî`um beṣîr.
Türkçe:
İşte böyle. Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Allah Semî'dir, Basîr'dir.
İngilizce:
That is because Allah merges night into day, and He merges day into night, and verily it is Allah Who hears and sees (all things).
Fransızca:
C'est ainsi qu'Allah fait pénétrer la nuit dans le jour, et fait pénétrer le jour dans la nuit. Allah est, certes, Audient et Clairvoyant.
Almanca:
Dies ist so, da ALLAH die Nacht in den Tag einfließen läßt und den Tag in die Nacht einfließen läßt, und da ALLAH doch allhörend, allsehend ist.
Rusça:
Это - потому, что Аллах удлиняет день за счет ночи и удлиняет ночь за счет дня, а также потому, что Аллах - Слышащий, Видящий.
Arapça:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz Allah, Semîdir (herşeyi işitir) Basîrdir (herşeyi görür).
Diyanet Vakfı:
Böylece (Allah, haksızlığa uğrayana yardım edecektir ve buna kadirdir). Çünkü Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar. Şu da muhakkak ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir.

ẕâlike bienne-llâhe hüve-lḥaḳḳu veenne mâ yed`ûne min dûnihî hüve-lbâṭilü veenne-llâhe hüve-l`aliyyü-lkebîr.
Türkçe:
Evet böyledir! Çünkü Allah Hakk'ın ta kendisidir. O'nun berisinden yalvarıp çağırdıkları ise bâtılın ta kendisidir. Hiç kuşkusuz, Allah Aliyy'dir, Kebîr'dir.
İngilizce:
That is because Allah - He is the Reality; and those besides Him whom they invoke,- they are but vain Falsehood: verily Allah is He, Most High, Most Great.
Fransızca:
C'est ainsi qu'Allah est Lui le Vrai, alors que ce qu'ils invoquent en dehors de Lui est le faux; c'est Allah qui est le Sublime, le Grand.
Almanca:
Dies ist so, da ALLAH Das Wahre ist, während das, woran sie anstelle von Ihm Bittgebete richten, doch das für nichtig Erklärte ist, und da ALLAH doch Der Allhohe, Der Allgroße ist.
Rusça:
Это - потому, что Аллах есть Истина, а то, чему они поклоняются помимо Него, есть ложь, а также потому, что Аллах - Возвышенный, Большой.
Arapça:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Bu sonsuz güç şundandır) Çünkü Allah, varlığı kendinden olan Hak'tır. Müşriklerin O'nu bırakıp da tapındıkları putlar ise hep bâtıldır. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür.
Diyanet Vakfı:
Böyledir. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O'nun dışındaki taptıkları ise batılın ta kendisidir. Gerçek şu ki Allah, evet O, uludur, büyüktür.

elem tera enne-llâhe enzele mine-ssemâi mââ. fetuṣbiḥu-l'arḍu muḫḍarrah. inne-llâhe leṭîfün ḫabîr.
Türkçe:
Görmedin mi, Allah gökten bir su indirdi de, onun sayesinde yer, yemyeşil hale geliyor. Allah Latîf'tir, Habîr'dir.
İngilizce:
Seest thou not that Allah sends down rain from the sky, and forthwith the earth becomes clothed with green? for Allah is He Who understands the finest mysteries, and is well-acquainted (with them).
Fransızca:
N'as-tu pas vu qu'Allah fait descendre l'eau du ciel, et la terre devient alors verte ? Allah est Plein de bonté et Parfaitement Connaisseur.
Almanca:
Hast du etwa nicht gesehen, daß ALLAH vom Himmel Wasser fallen ließ, dann wird die Erde grün?! Gewiß, ALLAH ist allgütig, allkundig.
Rusça:
Неужели ты не видишь, как Аллах ниспосылает с неба воду, после чего земля зеленеет? Воистину, Аллах - Проницательный (или Добрый), Ведающий.
Arapça:
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَتُصْبِحُ الْأَرْضُ مُخْضَرَّةً ۗ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Görmedin mi Allah'ın gökten indirdiği su ile yeryüzü (nasıl) yemyeşil oluyor? Gerçekten Allah çok lütufkârdır, her şeyden haberdardır.
Diyanet Vakfı:
Görmedin mi, Allah, gökten yağnmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor. Gerçekten Allah çok lütufkardır. (her şeyden) haberdardır.

lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. veinne-llâhe lehüve-lganiyyü-lḥamîd.
Türkçe:
Göklerde ne var yerde ne varsa O'nundur. Allah, Ganî olanın da Hamîd olanın da ta kendisidir.
İngilizce:
To Him belongs all that is in the heavens and on earth: for verily Allah,- He is free of all wants, Worthy of all Praise.
Fransızca:
A Lui appartient ce qui est dans les cieux et sur la terre. Allah est le seul qui se suffit à Lui-Même et qui est Le Digne de louange !
Almanca:
Ihm gehört, was in den Himmeln und was auf Erden ist. Und gewiß, ALLAH ist doch Der absolut Autarke, Der Alllobenswürdige.
Rusça:
Ему принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Воистину, Аллах - Богатый, Достохвальный.
Arapça:
لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde ve yerde ne varsa hep O'nundur. Doğrusu Allah müstağnîdir, övülmeğe layıktır.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hakikaten Allah, yalnız O zengindir, övgüye değerdir.
