Sayfa 277

elleẕîne keferû veṣaddû `an sebîli-llâhi zidnâhüm `aẕâben fevḳa-l`aẕâbi bimâ kânû yüfsidûn.

Türkçe:
İnkâra sapıp Allah yolundan geri çevirenler var ya, bozgunculuk edip durmalarından ötürü onların azaplarına azap katmışızdır.
İngilizce:
Those who reject Allah and hinder (men) from the Path of Allah - for them will We add Penalty to Penalty; for that they used to spread mischief.
Fransızca:
Ceux qui ne croyaient pas et obstruaient le sentier d'Allah, Nous leur ajouterons châtiment sur châtiment, pour la corruption qu'ils semaient (sur terre).
Almanca:
Denjenigen, die Kufr betrieben und von ALLAHs Weg abhielten, ihnen werden WIR noch zusätzliche Peinigung über die (eigentliche) Peinigung zufügen für das, was sie an Verderben anzurichten pflegten.
Rusça:
Для тех, которые не уверовали и сбивали других с пути Аллаха, Мы будем прибавлять мучения к мучениям за то, что они распространяли нечестие.
Arapça:
الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr eden ve (insanları) Allah yolundan çevirenler, diğer kimseleri de bozdukları için onlara azab üstüne azab artırdık.
Diyanet Vakfı:
İnkar edip de (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız.

veyevme neb`aŝü fî külli ümmetin şehîden `aleyhim min enfüsihim veci'nâ bike şehîden `alâ hâülâ'. venezzelnâ `aleyke-lkitâbe tibyânel likülli şey'iv vehüdev veraḥmetev vebüşrâ lilmüslimîn.

Türkçe:
Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap'ı indirdik ki herşey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.
İngilizce:
One day We shall raise from all Peoples a witness against them, from amongst themselves: and We shall bring thee as a witness against these (thy people): and We have sent down to thee the Book explaining all things, a Guide, a Mercy, and Glad Tidings to Muslims.
Fransızca:
Et le jour où dans chaque communauté, Nous susciterons parmi eux-mêmes un témoin contre eux, Et Nous t'emmènerons [Muhammad] comme témoin contre ceux-ci . Et Nous avons fait descendre sur toi le Livre, comme un exposé explicite de toute chose, ainsi qu'un guide, une grâce et une bonne annonce aux Musulmans.
Almanca:
Und (erinnere an) den Tag, wenn WIR aus jeder Umma einen Zeugen gegen sie erwecken - von ihnen selber, und dich als Zeugen gegen diese bringen. Und WIR sandten dir die Schrift nach und nach hinab als Erläuterung für alle Dinge, als Rechtleitung, als Gnade und als frohe Botschaft für die Muslime.
Rusça:
В тот день Мы выставим против каждой общины свидетеля из их числа, а тебя выставим свидетелем против этих. Мы ниспослали тебе Писание для разъяснения всякой вещи, как руководство к прямому пути, милость и благую весть для мусульман.
Arapça:
وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ ۖ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ ۚ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik.
Diyanet Vakfı:
O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.

inne-llâhe ye'müru bil`adli vel'iḥsâni veîtâi ẕi-lḳurbâ veyenhâ `ani-lfaḥşâi velmünkeri velbagy. ye`iżuküm le`alleküm teẕekkerûn.

Türkçe:
Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık-doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
İngilizce:
Allah commands justice, the doing of good, and liberality to kith and kin, and He forbids all shameful deeds, and injustice and rebellion: He instructs you, that ye may receive admonition.
Fransızca:
Certes, Allah commande l'équité, la bienfaisance et l'assistance aux proches. Et Il interdit la turpitude, l'acte répréhensible et la rébellion. Il vous exhorte afin que vous vous souveniez.
Almanca:
Gewiß, ALLAH gebietet Gerechtigkeit, Ihsan und den Verwandten gegenüber Freigebigkeit, und verbietet Verwerfliches, Mißbilligtes und unrechtmäßige Aggression. ER ermahnt euch, damit ihr euch besinnt.
Rusça:
Воистину, Аллах повелевает блюсти справедливость, делать добро и одаривать родственников. Он запрещает мерзости, предосудительные деяния и бесчинства. Он увещевает вас, - быть может, вы помяните назидание.
Arapça:
۞ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَىٰ وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ ۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

veevfû bi`ahdi-llâhi iẕâ `âhettüm velâ tenḳuḍü-l'eymâne ba`de tevkîdihâ veḳad ce`altümü-llâhe `aleyküm kefîlâ. inne-llâhe ya`lemü mâ tef`alûn.

Türkçe:
Antlaşma yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa gösterin. Bağlayıp pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı kefil yapmış durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı biliyor.
İngilizce:
Fulfil the Covenant of Allah when ye have entered into it, and break not your oaths after ye have confirmed them; indeed ye have made Allah your surety; for Allah knoweth all that ye do.
Fransızca:
Soyez fidèles au pacte d'Allah après l'avoir contracté et ne violez pas vos serments après les avoir solennellement prêtés et avoir pris Allah comme garant [de votre bonne foi]. Vraiment Allah sait ce que vous faites !
Almanca:
Und erfüllt das ALLAH gegenüber gemachte Versprechen, wenn ihr etwas versprecht, und brecht die Eide nicht, nachdem ihr sie bestätigt habt und ihr ALLAH als Bürgen für euch bereits genommen habt. Gewiß, ALLAH weiß, was ihr tut.
Rusça:
Будьте верны завету с Аллахом, который вы заключили; не нарушайте клятв после того, как вы их скрепите, ведь вы сделали Аллаха своим Поручителем. Воистину, Аллах ведает о том, что вы совершаете.
Arapça:
وَأَوْفُوا بِعَهْدِ اللَّهِ إِذَا عَاهَدتُّمْ وَلَا تَنقُضُوا الْأَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا ۚ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de anlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah'ı üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.
Diyanet Vakfı:
Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir.

velâ tekûnû kelletî neḳaḍat gazlehâ mim ba`di ḳuvvetin enkâŝâ. tetteḫiẕûne eymâneküm deḫalem beyneküm en tekûne ümmetün hiye erbâ min ümmeh. innemâ yeblûkümü-llâhü bih. veleyübeyyinenne leküm yevme-lḳiyâmeti mâ küntüm fîhi taḫtelifûn.

Türkçe:
Yeminleri bozmada, ipliğini kuvvetle büktükten sonra bozup parçalayan karı gibi olmayın. Bir topluluk ötekinden daha zengin ve kalabalık çıktığı için yeminlerinizi aranızda bir hile aracı yapıyorsunuz. Allah sizi bununla imtihan ediyor; ihtilafa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size açık bir biçimde elbette gösterecektir.
İngilizce:
And be not like a woman who breaks into untwisted strands the yarn which she has spun, after it has become strong. Nor take your oaths to practise deception between yourselves, lest one party should be more numerous than another: for Allah will test you by this; and on the Day of Judgment He will certainly make clear to you (the truth of) that wherein ye disagree.
Fransızca:
Et ne faites pas comme celle qui défaisait brin par brin sa quenouille après l'avoir solidement filée, en prenant vos serments comme un moyen pour vous tromper les uns les autres, du fait que (vous avez trouvé) une communauté plus forte et plus nombreuse que l'autre . Allah ne fait, par là, que vous éprouver. Et, certes, Il vous montrera clairement, au Jour de la Résurrection ce sur quoi vous vous opposiez.
Almanca:
Und seid nicht wie diejenige, die ihr gesponnenes Garn zu Fasern auflöste, nachdem es fest gesponnen war, indem ihr eure Eide untereinander, wie Fiktionen betrachtet aus Sorge, daß eine Umma stärker als eine andere Umma sein könnte. ALLAH prüft euch damit nur. Und ER wird euch am Tag der Auferstehung eindeutig erläutern, worin ihr uneins wart.
Rusça:
Не уподобляйтесь той женщине, которая распустила свою пряжу после того, как скрепила нити. Вы обращаете свои клятвы в средство обмана, когда одни из вас оказываются сильнее и многочисленнее других. Таким образом Аллах подвергает вас испытанию. А в День воскресения Он непременно разъяснит вам то, в чем вы расходились во мнениях.
Arapça:
وَلَا تَكُونُوا كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِن بَعْدِ قُوَّةٍ أَنكَاثًا تَتَّخِذُونَ أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ أَن تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَىٰ مِنْ أُمَّةٍ ۚ إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللَّهُ بِهِ ۚ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.
Diyanet Vakfı:
Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Allah, bununla sizi imtihan etmektedir. Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyi kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır.

velev şâe-llâhü lece`aleküm ümmetev vâḥidetev velâkiy yüḍillü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. veletüs'elünne `ammâ küntüm ta`melûn.

Türkçe:
Allah dileseydi, elbette ki sizi birtek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz.
İngilizce:
If Allah so willed, He could make you all one people: But He leaves straying whom He pleases, and He guides whom He pleases: but ye shall certainly be called to account for all your actions.
Fransızca:
Si Allah avait voulu, Il aurait certes fait de vous une seule communauté. Mais Il laisse s'égarer qui Il veut et guide qui Il veut. Et vous serez certes, interrogés sur ce que vous faisiez.
Almanca:
Und hätte ALLAH gewollt, gewiß hätte ER euch eine einzige Umma gemacht. Aber ER läßt abirren, wen ER will, und leitet recht, wen ER will. Und ihr werdet zweifellos zur Rechenschaft gezogen für das, was ihr getan habt.
Rusça:
Если бы Аллах пожелал, то Он сделал бы вас единой общиной. Однако Он вводит в заблуждение, кого пожелает, и ведет прямым путем, кого пожелает, и вы непременно будете спрошены о том, что вы совершали.
Arapça:
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِن يُضِلُّ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir. Şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.
Diyanet Vakfı:
Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.
Sayfa 277 beslemesine abone olun.