Rubu 45

ḳâlû yâ mûsâ inne fîhâ ḳavmen cebbârîn. veinnâ len nedḫulehâ ḥattâ yaḫrucû minhâ. feiy yaḫrucû minhâ feinnâ dâḫilûn.

Türkçe:
Şöyle dediler: "Ey Mûsa, orada zorbalardan oluşan bir toplum var. Onlar ordan çıkıncaya kadar biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz o zaman gireceğiz."
İngilizce:
They said: "O Moses! In this land are a people of exceeding strength: Never shall we enter it until they leave it: if (once) they leave, then shall we enter."
Fransızca:
Ils dirent : "ô Moïse, il y a là un peuple de géants. Jamais nous n'y entrerons jusqu'à ce qu'ils en sortent. S'ils en sortent, alors nous y entrerons".
Almanca:
Sie sagten: "Musa! Gewiß, darin sind sehr mächtige Leute und wir werden es zweifelsohne nicht betreten, bis sie es verlassen haben, und wenn sie es verlassen haben, erst dann werden wir es betreten."
Rusça:
Они сказали: "О Муса (Моисей)! Там обитают могучие люди, и мы не войдем туда, пока они не уйдут оттуда. Если же они уйдут оттуда, то мы войдем".
Arapça:
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِنَّ فِيهَا قَوْمًا جَبَّارِينَ وَإِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا حَتَّىٰ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَإِن يَخْرُجُوا مِنْهَا فَإِنَّا دَاخِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar da: "Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz" dediler.
Diyanet Vakfı:
Onlar şu cevabı verdiler: Ya Musa! Orada zorba bir toplum var; onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de hemen gireriz.

ḳâle racülâni mine-lleẕîne yeḫâfûne en`ame-llâhü `aleyhime-dḫulû `aleyhimü-lbâb. feiẕâ deḫaltümûhü feinneküm gâlibûne ve`ale-llâhi fetevekkelû in küntüm mü'minîn.

Türkçe:
İçine ürperti düşenlerden, Allah'ın nimet verdiği iki adam dedi ki: "Onların içine kapıdan girin. Oraya girdiğinizde galip geleceksiniz. Eğer inananlar iseniz yalnız Allah'a güvenin."
İngilizce:
(But) among (their) Allah-fearing men were two on whom Allah had bestowed His grace: They said: "Assault them at the (proper) Gate: when once ye are in, victory will be yours; But on Allah put your trust if ye have faith."
Fransızca:
Deux hommes d'entre ceux qui craignaient Allah et qui étaient comblés par Lui de bienfaits dirent : "Entrez chez eux par la porte; puis quand vous y serez entrés, vous serez sans doute les dominants. Et c'est en Allah qu'il faut avoir confiance, si vous êtes croyants".
Almanca:
Zwei Männer von denjenigen, die Ehrfurcht haben und denen ALLAH von Seinen Gaben gewährte, sagten: "Tretet zu ihnen durch das Tor ein! Und wenn ihr es durchschritten habt, werdet ihr dann doch Sieger sein. Und ALLAH gegenüber sollt ihr Tawakkul üben, wenn ihr Mumin seid."
Rusça:
Двое богобоязненных мужчин, которым Аллах оказал милость, сказали: "Входите к ним через ворота. Когда вы войдете туда, вы непременно одержите победу. Уповайте на Аллаха, если вы являетесь верующими".
Arapça:
قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَ فَإِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَإِنَّكُمْ غَالِبُونَ ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَتَوَكَّلُوا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle dedi: "Onların üzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla inanıyorsanız yalnız Allah'a dayanın.
Diyanet Vakfı:
Korkanların içinden Allah'ın kendilerine lütufda bulunduğu iki kişi şöyle dedi: Onların üzerine kapıdan girin; oraya bir girdiniz mi artık siz zaferi kazanmışsınızdır. Eğer müminler iseniz ancak Allah'a güvenin.

ḳâlû yâ mûsâ innâ len nedḫulehâ ebedem mâ dâmû fîhâ feẕheb ente verabbüke feḳâtilâ innâ hâhünâ ḳâ`idûn.

Türkçe:
Dediler ki: "Ey Mûsa! Onlar orada oldukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Hadi sen git, Rabbin'le birlikte savaşın. Biz şuracıkta oturacağız."
İngilizce:
They said: "O Moses! while they remain there, never shall we be able to enter, to the end of time. Go thou, and thy Lord, and fight ye two, while we sit here (and watch)."
Fransızca:
Ils dirent : "Moïse ! Nous n'y entrerons jamais, aussi longtemps qu'ils y seront. Va donc, toi et ton Seigneur, et combattez tous deux. Nous restons là où nous sommes".
Almanca:
Sie sagten: "Musa! Gewiß, wir werden es niemals betreten, solange sie darin sind. Also geh du mit deinem HERRN hin und kämpft. Gewiß, wir werden uns nicht von der Stelle rühren."
Rusça:
Они сказали: "О Муса (Моисей)! Мы ни за что не войдем туда, пока они находятся там. Ступай и сражайся вместе со своим Господом, мы же посидим здесь".
Arapça:
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا أَبَدًا مَّا دَامُوا فِيهَا ۖ فَاذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız" dediler.
Diyanet Vakfı:
"Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde, sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız" dediler.

ḳâle rabbi innî lâ emlikü illâ nefsî veeḫî fefruḳ beynenâ vebeyne-lḳavmi-lfâsiḳîn.

Türkçe:
Şöyle yakardı Mûsa: "Rabbim! Nefsimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık sapıklar topluluğu ile bizim aramızı ayır!"
İngilizce:
He said: "O my Lord! I have power only over myself and my brother: so separate us from this rebellious people!"
Fransızca:
Il dit : "Seigneur ! Je n'ai de pouvoir, vraiment, que sur moi-même et sur mon frère : sépare-nous donc de ce peuple pervers".
Almanca:
Er sagte: "HERR! Ich verfüge nur über mich und meinen Bruder, so trenne zwischen uns und den fisq-betreibenden Leuten!"
Rusça:
Он сказал: "Господи! Я властен только над самим собой и моим братом. Разлучи же нас с (или рассуди между нами и) нечестивыми людьми".
Arapça:
قَالَ رَبِّ إِنِّي لَا أَمْلِكُ إِلَّا نَفْسِي وَأَخِي ۖ فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa: "Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır" dedi.
Diyanet Vakfı:
Musa: "Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır" dedi.

ḳâle feinnehâ müḥarrametün `aleyhim erbe`îne seneh. yetîhûne fi-l'arḍi felâ te'se `ale-lḳavmi-lfâsiḳîn.

Türkçe:
Allah dedi ki: "Orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Yeryüzünde sersem sersem dolaşacaklar. Sen o sapıklar topluluğu için kederlenme."
İngilizce:
Allah said: "Therefore will the land be out of their reach for forty years: In distraction will they wander through the land: But sorrow thou not over these rebellious people.
Fransızca:
Il (Allah) dit : "Eh bien, ce pays leur sera interdit pendant quarante ans, durant lesquels ils erreront sur la terre. Ne te tourmente donc pas pour ce peuple pervers".
Almanca:
ER sagte: "Es gilt für sie als haram vierzig Jahre lang, sie werden im Lande umherirren. Also gräme dich nicht wegen der fisq-betreibenden Leute!"
Rusça:
Он сказал: "Тогда она будет запретна для них в течение сорока лет. Они будут скитаться по земле. Не печалься же о нечестивых людях".
Arapça:
قَالَ فَإِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ ۛ أَرْبَعِينَ سَنَةً ۛ يَتِيهُونَ فِي الْأَرْضِ ۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah Musa'ya şöyle dedi: "Kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O fâsık kavim için üzülme!".
Diyanet Vakfı:
Allah, "Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme" dedi.

Sayfalar

Rubu 45 beslemesine abone olun.