Rubu 209

külû veşrabû henîem bimâ küntüm ta`melûn.

Türkçe:
"Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyin, için;
İngilizce:
(To them will be said:) "Eat and drink ye, with profit and health, because of your (good) deeds."
Fransızca:
"En récompense de ce que vous faisiez, mangez et buvez en toute sérénité,
Almanca:
"Esst und trinkt wohlbekömmlich für das, was ihr zu tun pflegtet."
Rusça:
Ешьте и пейте во здравие за то, что вы совершали!
Arapça:
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için" (denilir.)
Diyanet Vakfı:
Onlara: Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için (denilir).

müttekiîne `alâ sürurim maṣfûfeh. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.

Türkçe:
Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak." Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir.
İngilizce:
They will recline (with ease) on Thrones (of dignity) arranged in ranks; and We shall join them to Companions, with beautiful big and lustrous eyes.
Fransızca:
accoudés sur des lits bien rangés", et Nous leur ferons épouser des houris aux grands yeux noirs,
Almanca:
Sie sind angelehnt auf aufgereihten Liegen. Und WIR ließen sie mit Hur-'in vermählen.
Rusça:
Они будут, прислонившись, возлежать на ложах, выстроенных в ряд, и Мы сочетаем их с черноокими, большеглазыми гуриями.
Arapça:
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ ۖ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.
Diyanet Vakfı:
" Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları, ceylan gözlü hurilerle evlendirmişizdir:

velleẕîne âmenû vettebe`athüm ẕürriyyetühüm biîmânin elḥaḳnâ bihim ẕürriyyetehüm vemâ eletnâhüm min `amelihim min şey'. küllü-mriim bimâ kesebe rahîn.

Türkçe:
İman edip zürriyetleri de imanda kendilerine uyanların, soy-soplarını da kendilerine katmışızdır. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiçbir şeyini eksiltmemişizdir. Her kişi, kazandığı karşılığında bir rehindir.
İngilizce:
And those who believe and whose families follow them in Faith,- to them shall We join their families: Nor shall We deprive them (of the fruit) of aught of their works: (Yet) is each individual in pledge for his deeds.
Fransızca:
Ceux qui auront cru et que leurs descendants auront suivis dans la foi, Nous ferons que leurs descendants les rejoignent. Et Nous ne diminuerons en rien le mérité de leurs oeuvres, chacun étant tenu responsable de ce qu'il aura acquis.
Almanca:
Und denjenigen, die den Iman verinnerlichten, und deren Nachkommenschaft ihnen mit Iman folgte, schickten WIR ihre Nachkommen nach, und WIR minderten ihnen von ihrem Tun nichts. Jeder Mensch ist dessen, was er erwarb, haftbar.
Rusça:
Мы воссоединим верующих с их потомками, которые последовали за ними в вере, и нисколько не умалим их деяний. Каждый человек является заложником того, что он приобрел.
Arapça:
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ ۚ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden birşey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
Diyanet Vakfı:
İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tabi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.

veemdednâhüm bifâkihetiv velaḥmim mimmâ yeştehûn.

Türkçe:
Biz onlara canlarının çektiği meyveden ve etten ikram ettik.
İngilizce:
And We shall bestow on them, of fruit and meat, anything they shall desire.
Fransızca:
Nous les pourvoirons abondamment des fruits et des viandes qu'ils désireront.
Almanca:
Und WIR versorgten sie mit Obst und Fleisch von dem, was sie begehren.
Rusça:
Мы наделим их фруктами и мясом таким, какое они пожелают.
Arapça:
وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik.
Diyanet Vakfı:
Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.

yetenâza`ûne fîhâ ke'sel lâ lagvun fîhâ velâ te'ŝîm.

Türkçe:
Orada bir kadeh tokuştururlar ki, içinde ne bir boş laf var ne de günaha sokuş.
İngilizce:
They shall there exchange, one with another, a (loving) cup free of frivolity, free of all taint of ill.
Fransızca:
Là, ils se passeront les uns les autres une coupe qui ne provoquera ni vanité ni incrimination.
Almanca:
Sie reichen darin einander Becher, mit dem weder sinnloses Gerede noch Verfehlendes ist.
Rusça:
Они будут передавать друг другу чашу с вином, которое не принесет ни празднословия, ни греха.
Arapça:
يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَّا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada bir kadeh kapışırlar ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de günaha sokma.
Diyanet Vakfı:
Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.

Sayfalar

Rubu 209 beslemesine abone olun.