Rubu 125

İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

feḫalefe mim ba`dihim ḫalfün eḍâ`u-ṣṣalâte vettebe`ü-şşehevâti fesevfe yelḳavne gayyâ.

Türkçe:
Ama arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı/duayı yitirdiler, şehvetlere uydular. Bunlar, azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.
İngilizce:
But after them there followed a posterity who missed prayers and followed after lusts soon, then, will they face Destruction,-
Fransızca:
Puis leur succédèrent des générations qui délaissèrent la prière et suivirent leurs passions. Ils se trouveront en perdition,
Almanca:
Doch dann folgten ihnen Nachfahren, die das rituelle Gebet vernachlässigten und ihren Neigungen folgten. Diese werden noch Böses finden,
Rusça:
После них пришли потомки, которые перестали совершать намаз и стали потакать желаниям. Все они понесут убыток (или будут испытывать тяготы; или понесут наказание за невежество; или встретят зло),
Arapça:
۞ فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ ۖ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir. (Cehennemdeki "Gayya" vadisini boylayacaklardır.)
Diyanet Vakfı:
Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.

illâ men tâbe veâmene ve`amile ṣâliḥan feülâike yedḫulûne-lcennete velâ yużlemûne şey'â.

Türkçe:
Tövbe eden, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi iş yapan müstesna. Böyleleri cennete girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklar.
İngilizce:
Except those who repent and believe, and work righteousness: for these will enter the Garden and will not be wronged in the least,-
Fransızca:
sauf celui qui se repent, croit et fait le bien : ceux-là entreront dans le Paradis et ne seront point lésés,
Almanca:
außer denjenigen, die reuig wurden, den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, denn diese werden in die Dschanna eintreten und ihnen wird in keiner 2 Weise Unrecht zugefügt.
Rusça:
кроме тех, которые раскаялись, уверовали и поступали праведно. Они войдут в Рай, и с ними нисколько не поступят несправедливо.
Arapça:
إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, cennete, girecekler. Ve hiç bir haksığlağa uğratılmayacaklardır.

cennâti `adnini-lletî ve`ade-rraḥmânü `ibâdehû bilgayb. innehû kâne va`dühû me'tiyyâ.

Türkçe:
Rahman'ın, kullarına gaybda vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler. Kuşkusuz, O'nun vaadi yerine gelir.
İngilizce:
Gardens of Eternity, those which (Allah) Most Gracious has promised to His servants in the Unseen: for His promise must (necessarily) come to pass.
Fransızca:
aux jardins du séjours (éternel) que le Tout Miséricordieux a promis à Ses serviteurs, [qui ont cru] au mystère. Car Sa promesse arrivera sans nul doute.
Almanca:
(Sie treten ein in) Dschannat von 'Adn , die Der Allgnade Erweisende Seinen Dienern von der Welt des Verborgenen versprochen hat. Sein Versprechen wird zweifelsohne erfüllt werden!
Rusça:
Это будут сады Эдема, обещанные Милостивым Его рабам, которые не видели их воочию. Воистину, обещание Его исполнится.
Arapça:
جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ ۚ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O cennet, Rahmân (olan Allah)ın kullarına görmedikleri halde vadettiği "Adn" cennetleridir. Şüphesiz O'nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır.
Diyanet Vakfı:
O cennet, çok merhametli olan Allah'ın, kullarına gıyaben vadettiği Adn cennetleridir. Şüphesiz O'nun vadi yerini bulacaktır.

lâ yesme`ûne fîhâ lagven illâ selâmâ. velehüm rizḳuhüm fîhâ bükratev ve`aşiyyâ.

Türkçe:
Orada boş lakırdı değil, yalnızca "selam" işitirler. Orada kendilerinin sabah, akşam, rızıkları da hazırdır.
İngilizce:
They will not there hear any vain discourse, but only salutations of Peace: And they will have therein their sustenance, morning and evening.
Fransızca:
On n'y entend nulle parole insignifiante; seulement : "Salam" ; et ils auront là leur nourriture, matin et soir.
Almanca:
Darin hören sie nichts Unnützes - (sie hören) nur den Salam-Gruß ! Und ihnen ist ihre Versorgung darin morgens und abends gesichert!
Rusça:
Они не услышат там празднословия, но услышат приветствие миром. Для них там приготовлен их удел утром и после полудня.
Arapça:
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا ۖ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar orada boş bir söz işitmezler. Ancak "Selam" işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır.
Diyanet Vakfı:
Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır.

tilke-lcennetü-lletî nûriŝü min `ibâdinâ men kâne teḳiyyâ.

Türkçe:
Kullarımızdan takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet işte budur.
İngilizce:
Such is the Garden which We give as an inheritance to those of Our servants who guard against Evil.
Fransızca:
Voilà le Paradis dont Nous ferons hériter ceux de Nos serviteurs qui auront été pieux.
Almanca:
Diese ist die Dschanna, die WIR für diejenigen von Unseren Dienern bleiben lassen, die Muttaqi waren.
Rusça:
Таков Рай, который Мы отдадим в наследство тем из Наших рабов, которые были богобоязненны.
Arapça:
تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte kullarımızdan takva sahibi olanlara vereceğimiz cennet budur.
Diyanet Vakfı:
Kullarımızdan, takva sahibi kimselere verdiğimiz cennet işte budur.

vemâ netenezzelü illâ biemri rabbik. lehû mâ beyne eydînâ vemâ ḫalfenâ vemâ beyne ẕâlik. vemâ kâne rabbüke nesiyyâ.

Türkçe:
Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunlar arasındaki herşey O'nundur. Rabbin asla unutkan değildir.
İngilizce:
(The angels say:) "We descend not but by command of thy Lord: to Him belongeth what is before us and what is behind us, and what is between: and thy Lord never doth forget,-
Fransızca:
"Nous ne descendons que sur ordre de ton Seigneur . A Lui tout ce qui est devant nous, tout ce qui est derrière nous et tout ce qui est entre les deux. Ton Seigneur n'oublie rien.
Almanca:
Und wir (die Engel) steigen nicht hinunter, es sei denn gemäß der Anweisung deines HERRN. Ihm gehört, was vor uns, was hinter uns und was dazwischen ist. Und dein HERR vergißt nie.
Rusça:
Ангелы сказали: "Мы нисходим только по велению твоего Господа. Ему принадлежит то, что перед нами, и то, что позади нас, и то, что между ними. Господь твой не забывчив".
Arapça:
وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ ۖ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Cebrail dedi ki: Ey Muhammed!) Biz senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzdeki ve ardımızdaki (bütün geçmiş ve gelecek şeyler) ve bunların arasındakiler hep O'nundur. Rabbin de (seni) unutmuş değildir?"
Diyanet Vakfı:
Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Senin Rabbin unutkan değildir.

rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ fa`büdhü vaṣṭabir li`ibâdetih. hel ta`lemü lehû semiyyâ.

Türkçe:
Göklerin, yerin ve bunlar arasındaki şeylerin Rabbidir o. O'na ibadet et ve O'na ibadette sabırlı ol. O'na adaş olacak birini biliyor musun?
İngilizce:
Lord of the heavens and of the earth, and of all that is between them; so worship Him, and be constant and patient in His worship: knowest thou of any who is worthy of the same Name as He?
Fransızca:
Il est le Seigneur des cieux et de la terre et de tout ce qui est entre eux. Adore-Le donc, et sois constant dans Son adoration. Lui connais-tu un homonyme ? "
Almanca:
ER ist Der HERR der Himmel, der Erde und dessen, was zwischen beiden ist, so diene Ihm und übe dich in Geduld bei seiner Verehrung. Kennst du etwa einen, der mit Ihm den Namen teilt?!
Rusça:
Господь небес, земли и того, что между ними! Поклоняйся Ему и будь стоек в поклонении Ему. Знаешь ли ты другого с таким именем (или подобного Ему)?
Arapça:
رَّبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ ۚ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. O halde, O'na ibadet et ve O'na ibadet etmekte sabırlı ol. Hiç sen Allah'ın ismini taşıyan başka birini bilir misin?
Diyanet Vakfı:
(O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabbidir. Şu halde O'na kulluk et; O'na kulluk etmek için sabırlı ve metanetli ol. O'nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur).

veyeḳûlü-l'insânü eiẕâ mâ mittü lesevfe uḫracü ḥayyâ.

Türkçe:
Diyor ki insan: "Öldüğüm zaman diri olarak tekrar çıkarılacak mıyım?"
İngilizce:
Man says: "What! When I am dead, shall I then be raised up alive?"
Fransızca:
Et l'homme dit : "Une fois mort, me sortira-t-on vivant ? "
Almanca:
Und der Mensch sagt: "Wenn ich sterbe, werde ich dann etwa zum Leben erweckt werden?"
Rusça:
Человек говорит: "Неужели после того, как я умру, я выйду из могилы живым?"
Arapça:
وَيَقُولُ الْإِنسَانُ أَإِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Halbuki insan şöyle der: "Ben öldüğüm zaman, ileride gerçekten diri olarak (mezardan) çıkarılacak mıyım?"
Diyanet Vakfı:
İnsan der ki: "Öldüğüm zaman sahi diri olarak (kabrimden) çıkarılacak mıyım?"

evelâ yeẕküru-l'insânü ennâ ḫalaḳnâhü min ḳablü velem yekü şey'â.

Türkçe:
Hatırlamıyor mu insan; o daha önce hiçbir şey değilken, onu biz yarattık.
İngilizce:
But does not man call to mind that We created him before out of nothing?
Fransızca:
L'homme ne se rappelle-t-il pas qu'avant cela, c'est Nous qui l'avons créé, alors qu'il n'était rien ?
Almanca:
Bedenkt der Mensch etwa nicht, daß WIR ihn gewiß vorher erschufen, nachdem er nichts gewesen war?!
Rusça:
Разве человек не помнит, что еще раньше Мы создали его, хотя его вообще не было?
Arapça:
أَوَلَا يَذْكُرُ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْئًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O insan, daha önce hiçbir şey değilken kendisini yoktan var ettiğimizi hatırlamaz mı?
Diyanet Vakfı:
İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır?

Sayfalar

Rubu 125 beslemesine abone olun.