Sayfa 458

ḳâle felḥaḳḳ. velḥaḳḳa eḳûl.

Türkçe:
Buyurdu: "İşte bu doğru! Ben de yalnız doğruyu söylerim."
İngilizce:
(Allah) said: "Then it is just and fitting- and I say what is just and fitting-
Fransızca:
(Allah) dit : "En vérité, et c'est la vérité que je dis,
Almanca:
ER sagte: "Der Wahrheit gemäß - und die Wahrheit ist, was ICH sage -
Rusça:
Он сказал: "Вот истина! Я говорю только истину.
Arapça:
قَالَ فَالْحَقُّ وَالْحَقَّ أَقُولُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "O doğru, ben hep doğruyu söylerim."
Diyanet Vakfı:
Allah buyurdu ki, "O doğru ben hep doğruyu söylerim."

leemleenne cehenneme minke vemimmen tebi`ake minhüm ecme`în.

Türkçe:
"Gerçek şu ki, ben cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla tamamen dolduracağım."
İngilizce:
That I will certainly fill Hell with thee and those that follow thee,- every one.
Fransızca:
J'emplirai certainement l'Enfer de toi et de tous ceux d'entre eux qui te suivront".
Almanca:
werde ICH doch Dschahannam voll füllen mit dir und allen, die von ihnen dir folgen, allesamt."
Rusça:
Я непременно заполню Геенну тобою и всеми, кто последует за тобою".
Arapça:
لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكَ وَمِمَّن تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki, cehennemi mutlaka senden ve onların sana uyanlarından, topunuzdan tıka basa dolduracağım.
Diyanet Vakfı:
"Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım!."

ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecriv vemâ ene mine-lmütekellifîn.

Türkçe:
De ki: "Tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ben size kendiliğimden/zorlamayla yükümlülük getirenlerden de değilim."
İngilizce:
Say: "No reward do I ask of you for this (Qur'an), nor am I a pretender.
Fransızca:
Dis : "Pour cela, je ne vous demande aucun salaire; et je ne suis pas un imposteur.
Almanca:
Sag: "Ich verlange von euch dafür keinen Lohn, und ich bin nicht von den Angebenden."
Rusça:
Скажи: "Я не прошу у вас за это никакого вознаграждения и не обременяю себя измышлениями.
Arapça:
قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! De ki: "Ben o Kur'ân'a karşı sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğimden bir şey de teklif etmiyorum."
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.

in hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn.

Türkçe:
Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey değildir.
İngilizce:
This is no less than a Message to (all) the Worlds.
Fransızca:
Ceci [le Coran] n'est qu'un rappel à l'univers.
Almanca:
Es ist nur eine Ermahnung für die Schöpfung!
Rusça:
Это - не что иное, как Напоминание для миров.
Arapça:
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O Kur'ân, bütün âlemler için bir zikir, bir öğüttür.
Diyanet Vakfı:
Bu Kur'an, ancak alemler için bir öğüttür.

veleta`lemünne nebeehû ba`de ḥîn.

Türkçe:
Yemin olsun, bir süre sonra onun haberini bileceksiniz.
İngilizce:
And ye shall certainly know the truth of it (all) after a while.
Fransızca:
Et certainement vous en aurez des nouvelles bientôt ! ".
Almanca:
Und ihr werdet doch noch seine Mitteilung nach einer Zeit erkennen.
Rusça:
А вы непременно узнаете весть о нем через определенное время".
Arapça:
وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Herhalde onun haberini bir zaman sonra bileceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.

tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lḥakîm.

Türkçe:
Bu Kitap'ın indirilişi Azîz ve Hakîm olan Allah'tandır.
İngilizce:
The revelation of this Book is from Allah, the Exalted in Power, full of Wisdom.
Fransızca:
La révélation du Livre vient d'Allah, le Puissant, le Sage.
Almanca:
Die sukzessive Hinabsendung der Schrift ist von ALLAH, Dem Allwürdigen, Dem Allweisen.
Rusça:
Писание ниспослано от Аллаха Могущественного, Мудрого.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafındandır.
Diyanet Vakfı:
Bu Kitap izzet ve hikmet sahibi Allah katından indirilmiştir.

innâ enzelnâ ileyke-lkitâbe bilḥaḳḳi fa`büdi-llâhe muḫliṣal lehü-ddîn.

Türkçe:
Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız ona özgüleyerek Allah'a ibadet et/O'nun için iş yapıp değer üret!
İngilizce:
Verily it is We Who have revealed the Book to thee in Truth: so serve Allah, offering Him sincere devotion.
Fransızca:
Nous t'avons fait descendre le Livre en toute vérité. Adore donc Allah en Lui vouant un culte exclusif.
Almanca:
Gewiß, WIR sandten dir die Schrift mit der Wahrheit hinab, so diene ALLAH als Aufrichtiger im Din Ihm gegenüber!
Rusça:
Мы ниспослали тебе Писание во истине. Поклоняйся же Аллаху, очищая перед Ним веру.
Arapça:
إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Emin ol, biz sana kitabı hakkıyla indirdik. Onun için dini yalnız kendisine halis kılarak Allah'a ibadet ve kulluk et.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Şüphesiz ki Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a has kılarak (ihlas ile) kulluk et.

elâ lillâhi-ddînü-lḫâliṣ. velleẕîne-tteḫaẕû min dûnihî evliyâ'. mâ na`büdühüm illâ liyüḳarribûnâ ile-llâhi zülfâ. inne-llâhe yaḥkümü beynehüm fî mâ hüm fîhi yaḫtelifûn. inne-llâhe lâ yehdî men hüve kâẕibün keffâr.

Türkçe:
Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'nun yanında birilerini daha veliler edinerek, "Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.
İngilizce:
Is it not to Allah that sincere devotion is due? But those who take for protectors other than Allah (say): "We only serve them in order that they may bring us nearer to Allah." Truly Allah will judge between them in that wherein they differ. But Allah guides not such as are false and ungrateful.
Fransızca:
C'est à Allah qu'appartient la religion pure. Tandis que ceux qui prennent des protecteurs en dehors de Lui (disent) : "Nous ne les adorons que pour qu'ils nous rapprochent davantage d'Allah". En vérité, Allah jugera parmi eux sur ce en quoi ils divergent. Allah ne guide pas celui qui est menteur et grand ingrat.
Almanca:
Ja! Nur ALLAH gehört der reine Din. Und diejenigen, die anstelle von Ihm sich Wali nehmen: "Wir dienen ihnen nicht, außer damit sie uns zu ALLAH eine nähere Stellung verschaffen." Gewiß, ALLAH wird zwischen ihnen richten in dem, worüber sie uneins waren. Gewiß, ALLAH leitet nicht denjenigen recht, der ein äußerster Lügner und ein äußerster Kafir ist.
Rusça:
Воистину, чистая вера может быть посвящена одному Аллаху. А те, которые взяли себе вместо Него других покровителей и помощников, говорят: "Мы поклоняемся им только для того, чтобы они приблизили нас к Аллаху как можно ближе". Аллах рассудит их в том, в чем они расходились во мнениях. Воистину, Аллах не ведет прямым путем тех, кто лжет и не верует.
Arapça:
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ ۚ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَىٰ إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.
Diyanet Vakfı:
Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez.

lev erâde-llâhü ey yetteḫiẕe veledel laṣṭafâ mimmâ yaḫlüḳu mâ yeşâü sübḥâneh. hüve-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr.

Türkçe:
Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yaratmakta olduklarından dilediğini seçerdi. Böyle bir şeyden arınmıştır O. Allah'tır, Vahîd'dir, Kahhâr'dır O.
İngilizce:
Had Allah wished to take to Himself a son, He could have chosen whom He pleased out of those whom He doth create: but Glory be to Him! (He is above such things.) He is Allah, the One, the Irresistible.
Fransızca:
Si Allah avait voulu S'attribuer un enfant, Il aurait certes choisi ce qu'Il eût voulu parmi ce qu'Il crée. Gloire à Lui ! C'est Lui Allah, l'Unique, le Dominateur Suprême.
Almanca:
Hätte ALLAH Sich ein Kind nehmen wollen, hätte ER gewiß von dem, was ER erschuf, das auserwählt, was ER will. Gepriesen-erhaben ist ER! ER ist ALLAH, Der Einzige, Der Allbezwingende.
Rusça:
Если бы Аллах захотел иметь детей, то Он избрал бы из Своих творений того, кого бы пожелал. Пречист Он! Он - Аллах, Единственный, Всемогущий.
Arapça:
لَّوْ أَرَادَ اللَّهُ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا لَّاصْطَفَىٰ مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ سُبْحَانَهُ ۖ هُوَ اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, elbette yaratacağından, dileyeceğini seçecekti. Ama o bundan münezzehtir. O, tek ve kahredici olan Allah'tır.
Diyanet Vakfı:
Eğer Allah bir evlat edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O, tek ve kahhar olan Allah'tır.

ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳ. yükevviru-lleyle `ale-nnehâri veyükevviru-nnehâra `ale-lleyli veseḫḫara-şşemse velḳamer. küllüy yecrî liecelim müsemmâ. elâ hüve-l`azîzü-lgaffâr.

Türkçe:
Gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne çekip örtüyor; gündüzü de gecenin üstüne sarıp dürüyor. Güneş'i ve Ay'ı bir buyruğa boyun eğdirmiştir. Hepsi, belirlenmiş bir süreye kadar akar gider. Gözünüzü açın; Azîz'dir O, Gaffâr'dır.
İngilizce:
He created the heavens and the earth in true (proportions): He makes the Night overlap the Day, and the Day overlap the Night: He has subjected the sun and the moon (to His law): Each one follows a course for a time appointed. Is not He the Exalted in Power - He Who forgives again and again?
Fransızca:
Il a créé les cieux et la terre en toute vérité. Il enroule la nuit sur le jour et enroule le jour sur la nuit, et Il a assujetti le soleil et la lune à poursuivre chacun sa course pour un terme fixé. C'est bien Lui le Puissant, le Grand Pardonneur !
Almanca:
ER erschuf die Himmel und die Erde mit der Gesetzmäßigkeit. ER windet die Nacht über den Tag und windet den Tag über die Nacht. Und ER machte die Sonne und den Mond gratis fügbar. Alle durchlaufen bis zu einer festgelegten Zeit. Ja! ER ist Der Allwürdige, Der Allvergebende.
Rusça:
Он сотворил небеса и землю во истине. Он покрывает ночью день и покрывает днем ночь. Он подчинил солнце и луну. Все они движутся к назначенному сроку. Воистину, Он - Могущественный, Всепрощающий.
Arapça:
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۖ يُكَوِّرُ اللَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى اللَّيْلِ ۖ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُّسَمًّى ۗ أَلَا هُوَ الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor. Güneşi ve ay'ı emrine âmade kılmış, her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki, çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan ancak O'dur.
Diyanet Vakfı:
Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat et! O, azizdir, ve çok bağışlayandır.
Sayfa 458 beslemesine abone olun.