Sayfa 110

vemine-lleẕîne ḳâlû innâ neṣârâ eḫaẕnâ mîŝâḳahüm fenesû ḥażżam mimmâ ẕükkirû bih. feagraynâ beynehümü-l`adâvete velbagḍâe ilâ yevmi-lḳiyâmeh. vesevfe yünebbiühümü-llâhü bimâ kânû yaṣne`ûn.

Türkçe:
"Biz Hıristiyanlarız!" diyenlerden de mîsaklarını almıştık. Onlar da öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. Bu yüzden, aralarına kıyamete değin düşmanlık ve şiddetli nefret saldık. Sınaat/teknoloji olarak ürettikleri şeylerin ne olduğunu Allah onlara yakında haber verecektir.
İngilizce:
From those, too, who call themselves Christians, We did take a covenant, but they forgot a good part of the message that was sent them: so we estranged them, with enmity and hatred between the one and the other, to the day of judgment. And soon will Allah show them what it is they have done.
Fransızca:
Et de ceux qui disent : "Nous sommes chrétiens", Nous avons pris leur engagement. Mais ils ont oublié une partie de ce qui leur a été rappelé. Nous avons donc suscité entre eux l'inimitié et la haine jusqu'au Jour de la Résurrection. Et Allah les informera de ce qu'ils faisaient .
Almanca:
Auch von denjenigen, die sagten: "Wir sind Nazarener.", nahmen WIR ihr Gelöbnis entgegen, dann haben sie einen Teil dessen vergessen, woran sie erinnert wurden, so ließen WIR zwischen ihnen Feindschaft und Haß bis zum Tag der Auferstehung entstehen. Und ALLAH wird sie über das unterrichten, was sie zu bewerkstelligen pflegten.
Rusça:
Мы также взяли завет с тех, которые сказали: "Мы - христиане". Они забыли долю из того, что им напомнили, и тогда Мы возбудили между ними вражду и ненависть до Дня воскресения. Аллах поведает им о том, что они творили.
Arapça:
وَمِنَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُوا بِهِ فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۚ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللَّهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz hıristiyanız diyenlerden de söz almıştık. Onlar da kendilerine hatırlatılan şeylerin çoğunu unutmuşlardı. Biz de onların arasına, kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık soktuk. Allah, ne yapmış olduklarını onlaraelbette haber verecektir.
Diyanet Vakfı:
"Biz hıristiyanlarız" diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitab'ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.

yâ ehle-lkitâbi ḳad câeküm rasûlünâ yübeyyinü leküm keŝîram mimmâ küntüm tuḫfûne mine-lkitâbi veya`fû `an keŝîr. ḳad câeküm mine-llâhi nûruv vekitâbüm mübîn.

Türkçe:
Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.
İngilizce:
O people of the Book! There hath come to you our Messenger, revealing to you much that ye used to hide in the Book, and passing over much (that is now unnecessary): There hath come to you from Allah a (new) light and a perspicuous Book, -
Fransızca:
ô gens du Livre ! Notre Messager (Muhammad) vous est certes venu, vous exposant beaucoup de ce que vous cachiez du Livre, et passant sur bien d'autres choses ! Une lumière et un Livre explicite vous sont certes venus d'Allah !
Almanca:
Ihr Schriftbesitzer! Bereits kam zu euch Unser Gesandter, um euch vieles von dem zu enthüllen, was ihr von der Schrift verborgen habt, und vieles unenthüllt zu lassen. Bereits kam doch zu euch von ALLAH Licht und deutliche Schrift!
Rusça:
О люди Писания! К вам явился Наш Посланник, который разъясняет вам многое из того, что вы скрываете из Писания, и воздерживается от многого. Явились к вам от Аллаха свет (Мухаммад) и ясное Писание.
Arapça:
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِّمَّا كُنتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ ۚ قَدْ جَاءَكُم مِّنَ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açıklayan, çoğundan da vazgeçen peygamberimiz size geldi. Ayrıca size, Allah'tan bir nur ve apacık bir kitap da gelmiştir.
Diyanet Vakfı:
Ey ehl-i kitap! Resulümüz size Kitap'tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi.

yehdî bihi-llâhü meni-ttebe`a riḍvânehû sübüle-sselâmi veyuḫricühüm mine-żżulümâti ile-nnûri biiẕnihî veyehdîhim ilâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Türkçe:
Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar.
İngilizce:
Wherewith Allah guideth all who seek His good pleasure to ways of peace and safety, and leadeth them out of darkness, by His will, unto the light,- guideth them to a path that is straight.
Fransızca:
Par ceci (le Coran), Allah guide aux chemins du salut ceux qui cherchent Son agrément. Et Il les fait sortir des ténèbres à la lumière par Sa grâce. Et Il les guide vers un chemin droit.
Almanca:
Damit leitet ALLAH jeden, der nach Seinem Wohlgefallen strebt, auf den Salam- Wegen recht und bringt sie von den Finsternissen ins Licht mit Seiner Zustimmung heraus und leitet sie auf den geradlinigen Weg recht.
Rusça:
Посредством его Аллах ведет по путям мира тех, кто стремится снискать Его довольство. Он выводит их по Своему соизволению из мраков к свету и наставляет их на прямой путь.
Arapça:
يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder.
Diyanet Vakfı:
Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.

leḳad kefera-lleẕîne ḳâlû inne-llâhe hüve-lmesîḥu-bnü meryem. ḳul femey yemlikü mine-llâhi şey'en in erâde ey yühlike-lmesîḥa-bne meryeme veümmehû vemen fi-l'arḍi cemî`â. velillâhi mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. yaḫlüḳu mâ yeşâ'. vellâhü `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe:
Yemin olsun ki, "Allah Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler küfre batmışlardır. De ki: "Allah; Meryem'in oğlu Mesih'i, annesini ve yeryüzündeki insanların hepsini helâk etmek istese Allah'a karşı kimin elinde bir güç vardır!" Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülkü/ yönetimi Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Allah her şeye Kadîr'dir.
İngilizce:
In blasphemy indeed are those that say that Allah is Christ the son of Mary. Say: "Who then hath the least power against Allah, if His will were to destroy Christ the son of Mary, his mother, and all every - one that is on the earth? For to Allah belongeth the dominion of the heavens and the earth, and all that is between. He createth what He pleaseth. For Allah hath power over all things."
Fransızca:
Certes sont mécréants ceux qui disent : "Allah, c'est le Messie, fils de Marie ! " - Dis : "Qui donc détient quelque chose d'Allah (pour L'empêcher), s'Il voulait faire périr le Messie, fils de Marie, ainsi que sa mère et tous ceux qui sont sur la terre ? ... A Allah seul appartient la royauté des cieux et de la terre et de ce qui se trouve entre les deux". Il crée ce qu'Il veut. Et Allah est Omnipotent.
Almanca:
Gewiß, bereits betreiben Kufr diejenigen, die sagten: "Gewiß, ALLAH ist selbst Almasih Ibnu-Maryam." Sag: "Wer kann in irgendeiner Weise ALLAH daran hindern, wenn ER Almasih Ibnu-Maryam, seine Mutter und alle, die auf Erden sind, sterben lassen will?!" Und ALLAH gehören die Himmel und Erde und alles, was zwischen ihnen ist. ER erschafft, was ER will. Und ALLAH ist über alles allmächtig.
Rusça:
Не уверовали те, которые сказали: "Воистину, Аллах - это Мессия, сын Марьям (Марии)". Скажи: "Кто может хотя бы немного помешать Аллаху, если Он пожелает погубить Мессию, сына Марьям (Марии), его мать и всех, кто на земле?" Аллаху принадлежит власть над небесами, землей и тем, что между ними. Он создает, что пожелает. Аллах способен на всякую вещь.
Arapça:
لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ ۚ قُلْ فَمَن يَمْلِكُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ أَن يُهْلِكَ الْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ وَمَن فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ۗ وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Muhakkak ki, "Allah, ancak Meryemoğlu İsa Mesih'tir" diyenler kâfir olmuşlardır. (Onlara) de ki: " Allah, Meryemoğlu İsa Mesih'i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helak etmek istese O'na kim engel olabilir? " Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah, her şeye kadirdir.
Diyanet Vakfı:
"Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'dir" diyenler andolsun ki kafir olmuşlardır. De ki: Öyleyse Allah, Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir (O'na kim bir şeyle engel olabilecektir)! Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyle kadirdir.

veḳâleti-lyehûdü venneṣârâ naḥnü ebnâü-llâhi veeḥibbâüh. ḳul felime yü`aẕẕibüküm biẕünûbiküm. bel entüm beşerum mimmen ḫaleḳ. yagfiru limey yeşâü veyü`aẕẕibü mey yeşâ'. velillâhi mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. veileyhi-lmeṣîr.

Türkçe:
Yahudiler ve Hıristiyanlar dediler ki, biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: "O halde, niçin size günahlarınız yüzünden azap ediyor?" Hayır, siz de O'nun yarattıklarından birer insansınız. Dilediğini affeder O, dilediğine azap eder. Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülkü/yönetimi Allah'ındır. Dönüş de O'nadır.
İngilizce:
(Both) the Jews and the Christians say: "We are sons of Allah, and his beloved." Say: "Why then doth He punish you for your sins? Nay, ye are but men,- of the men he hath created: He forgiveth whom He pleaseth, and He punisheth whom He pleaseth: and to Allah belongeth the dominion of the heavens and the earth, and all that is between: and unto Him is the final goal (of all)"
Fransızca:
Les Juifs et les Chrétiens ont dit : "Nous sommes les fils d'Allah et Ses préférés." Dis : "Pourquoi donc vous châtie-t-Il pour vos péchés ? " En fait, vous êtes des êtres humains d'entre ceux qu'Il a créés. Il pardonne à qui Il veut et Il châtie qui Il veut. Et à Allah seul appartient la royauté des cieux et de la terre et de ce qui se trouve entre les deux. Et c'est vers Lui que sera la destination finale.
Almanca:
Die Juden und die Nazarener sagten: "Wir sind ALLAHs Kinder und Seine Lieblinge." Sag: "Weshalb peinigt ER euch denn wegen eurer Verfehlungen?!" Nein, sondern ihr seid nur Menschen von denjenigen, die ER erschaffen hat. ER vergibt, wem ER will, und peinigt, wen ER will. Und ALLAH gehören die Himmel und Erde und alles, was zwischen ihnen ist. Und zu Ihm ist das Werden.
Rusça:
Иудеи и христиане сказали: "Мы - сыны Аллаха и Его возлюбленные". Скажи: "Почему же Он причиняет вам мучения за ваши грехи? О нет! Вы всего лишь одни из людей, которых Он сотворил. Он прощает, кого пожелает, и причиняет мучения, кому пожелает. Аллаху принадлежит власть над небесами, землей и тем, что между ними, и к Нему предстоит прибытие".
Arapça:
وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَىٰ نَحْنُ أَبْنَاءُ اللَّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ ۚ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُم بِذُنُوبِكُم ۖ بَلْ أَنتُم بَشَرٌ مِّمَّنْ خَلَقَ ۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاءُ ۚ وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: " O halde niçin günahlarınızdan ötürü (Allah ) size azab ediyor?" Hayır, siz de O'nun yaratıklarından birer insansınız. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü Allah'ındır. Nihayet dönüş de O'nadır.
Diyanet Vakfı:
Yahudiler ve hıristiyanlar "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O'nun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak O'nadır.

yâ ehle-lkitâbi ḳad câeküm rasûlünâ yübeyyinü leküm `alâ fetratim mine-rrusüli en teḳûlû mâ câenâ mim beşîriv velâ neẕîr. feḳad câeküm beşîruv veneẕîr. vellâhü `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe:
Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı" demeyesiniz. İşte müjdeci de geldi size, uyarıcı da. Allah her şeye Kadîr'dir.
İngilizce:
O People of the Book! Now hath come unto you, making (things) clear unto you, Our Messenger, after the break in (the series of) our messengers, lest ye should say: "There came unto us no bringer of glad tidings and no warner (from evil)": But now hath come unto you a bringer of glad tidings and a warner (from evil). And Allah hath power over all things.
Fransızca:
ô gens du Livre ! Notre Messager (Muhammad) est venu pour vous éclairer après une interruption des messagers afin que vous ne disiez pas : "Il ne nous est venu ni annonciateur ni avertisseur". Voilà, certes, que vous est venu un annonciateur et un avertisseur. Et Allah est Omnipotent.
Almanca:
Ihr Schriftbesitzer! Bereits kam zu euch Unser Gesandter, um euch nach einer (langen) Zeit, in der Gesandte ausgeblieben sind, (die Schrift) zu erklären, damit ihr nicht sagt: "Zu uns kam weder ein Überbringer froher Botschaft, noch ein Ermahner." So kam zu euch bereits sowohl ein Überbringer froher Botschaft als auch ein Ermahner. Und ALLAH ist über alles allmächtig.
Rusça:
О люди Писания! После периода, когда не было посланников, к вам явился Наш Посланник, давая вам разъяснения, дабы вы не говорили: "К нам не приходил добрый вестник и предостерегающий увещеватель". Добрый вестник и предостерегающий увещеватель уже явился к вам. Аллах способен на всякую вещь.
Arapça:
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلَىٰ فَتْرَةٍ مِّنَ الرُّسُلِ أَن تَقُولُوا مَا جَاءَنَا مِن بَشِيرٍ وَلَا نَذِيرٍ ۖ فَقَدْ جَاءَكُم بَشِيرٌ وَنَذِيرٌ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kadirdir.
Diyanet Vakfı:
Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki (kıyamette): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demiyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyle kadirdir.
Sayfa 110 beslemesine abone olun.