
veiẕâ ḳîle inne va`de-llâhi ḥaḳḳuv vessâ`atü lâ raybe fîhâ ḳultüm mâ nedrî me-ssâ`atü in neżunnü illâ żannâ vemâ naḥnü bimüsteyḳinîn.
Türkçe:
Hani, size, "Hiç kuşkusuz, Allah'ın vaadi haktır, kıyamet saatinde de şüphe yoktur" dendiğinde, siz şöyle demiştiniz: "Saat nedir, bilmiyoruz. Sadece bir şeyler var sanıyoruz; kesin bir bilgimiz olmadığı için inanmıyoruz."
İngilizce:
And when it was said that the promise of Allah was true, and that the Hour- there was no doubt about its (coming), ye used to say, 'We know not what is the hour: we only think it is an idea, and we have no firm assurance.'
Fransızca:
Et quand on disait : "la promesse d'Allah est vérité; et l'Heure n'est pas l'objet d'un doute", vous disiez : "Nous ne savons pas ce que c'est que l'Heure; et nous ne faisions à son sujet que de simples conjectures et nous ne sommes pas convaincus [qu'elle arrivera].
Almanca:
Und als gesagt wurde: "Gewiß, ALLAHs Versprechen ist wahr sowie die Stunde, über die es keinen Zweifel gibt." Habt ihr gesagt: "Wir wissen nicht, was die Stunde ist, wir spekulieren doch nur eine Spekulation und wir haben keine Gewißheit darüber."
Rusça:
Когда вам говорили, что обещание Аллаха истинно и что в Часе нет сомнения, вы говорили: "Мы не знаем, что такое Час. Мы полагаем, что это - всего лишь предположения. Мы не имеем твердой убежденности"".
Arapça:
وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُم مَّا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ إِن نَّظُنُّ إِلَّا ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın vaadi gerçektir. "O kıyâmetin geleceğinde şüphe yoktur." denildiğinde "Kıyamet nedir bilmiyoruz." Yalnız bir zandan ibârettir sanıyoruz. Fakat bu hususta kesin bir bilgimiz yok." derdiniz.
Diyanet Vakfı:
"Allah'ın vadi gerçektir, kıyamet gününde şüphe yoktur" dendiği zaman: Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz, (onun hakkında) kesin bir bilgi elde etmiş değiliz, demiştiniz.
