
vemâ erselnâ fî ḳaryetim min neẕîrin illâ ḳâle mütrafûhâ innâ bimâ ürsiltüm bihî kâfirûn.
Arapça:
وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُم بِهِ كَافِرُونَ
Türkçe:
Biz, hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek, onun servet ve refahla şımaranları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz, sizin elçilik yaptığınız şeyi inkâr ediyoruz!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın refah ile şımartılmış olanları: "Biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımayız." dediler.
Diyanet Vakfı:
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri: Biz, size gönderilmiş olan şeyi inkar ediyoruz, demişlerdir.
İngilizce:
Never did We send a warner to a population, but the wealthy ones among them said: "We believe not in the (Message) with which ye have been sent."
Fransızca:
Et Nous n'avons envoyé aucun avertisseur dans une cité sans que ses gens aisés n'aient dit : "Nous ne croyons pas au message avec lequel vous êtes envoyés".
Almanca:
UndWIR entsandten zu keiner Ortschaft einen Warner, ohne daß ihre Luxurierenden sagten: "Gewiß, wir sind dem gegenüber, womit ihr entsandt wurdet, Kufr- Betreibende!"
Rusça:
В какое бы селение Мы ни направляли предостерегающего увещевателя, его изнеженные роскошью жители говорили: "Воистину, мы не веруем в то, с чем вы посланы".
Açıklama:
