
ŝümme sevvâhü venefeḫa fîhi mir rûḥihî vece`ale lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'ideh. ḳalîlem mâ teşkürûn.
Arapça:
ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ ۖ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۚ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Türkçe:
Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!
Diyanet Vakfı:
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
İngilizce:
But He fashioned him in due proportion, and breathed into him something of His spirit. And He gave you (the faculties of) hearing and sight and feeling (and understanding): little thanks do ye give!
Fransızca:
puis Il lui donna sa forme parfaite et lui insuffla de Son Esprit . Et Il vous a assigné l'ouïe, les yeux et le cur. Que vous êtes peu reconnaissants !
Almanca:
Dann vollendete ER ihn und hauchte in ihn einen Ruhh von Ihm. Und ER machte euch das Gehör, die Augen und den Verstand. Doch nur ein wenig erweist ihr euch dankbar.
Rusça:
затем придал ему соразмерный облик, вдохнул в него от Своего духа и даровал вам слух, зрение и сердца. Но как мала ваша благодарность!
