
venümekkine lehüm fi-l'arḍi venüriye fir`avne vehâmâne vecünûdehümâ minhüm mâ kânû yaḥẕerûn.
Arapça:
وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَنُرِيَ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُم مَّا كَانُوا يَحْذَرُونَ
Türkçe:
Ve yeryüzünde onlara imkân ve kudret verelim. Firavun'a, Hâman'a ve onların ordularına da korkmakta oldukları şeyleri gösterelim.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve o yerde onları hakim kılalım, Firavun ile Hâmân ve ordularına, onlardan çekinmekte oldukları şeyi gösterelim.
Diyanet Vakfı:
Ve o yerde onları hakim kılmak; Firavun ile Haman'a ve ordularına, onlardan (İsrailoğullarından gelecek diye) korktukları şeyi göstermek (istiyorduk).
İngilizce:
To establish a firm place for them in the land, and to show Pharaoh, Haman, and their hosts, at their hands, the very things against which they were taking precautions.
Fransızca:
et les établir puissamment sur terre, et faire voir à Pharaon, à Haman, et à leurs soldats, ce dont ils redoutaient.
Almanca:
im Lande festigen und Pharao, Haman und ihren Soldaten von ihnen das zeigen, vor dem sie sich in Acht zu nehmen pflegten.
Rusça:
даровать им власть на земле и показать Фараону, Хаману и их воинам то, чего они остерегались.
Açıklama:
