
felemmâ câet ḳîle ehâkeẕâ `arşük. ḳâlet keennehû hû. veûtîne-l`ilme min ḳablihâ vekünnâ müslimîn.
Arapça:
فَلَمَّا جَاءَتْ قِيلَ أَهَٰكَذَا عَرْشُكِ ۖ قَالَتْ كَأَنَّهُ هُوَ ۚ وَأُوتِينَا الْعِلْمَ مِن قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمِينَ
Türkçe:
Melike gelince şöyle denildi: "Senin tahtın da böyle mi?" Dedi: "Bu sanki o. Zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz müslüman olmuştuk."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Melike gelince, "Senin tahtın da böyle mi?" dendi. O şöyle cevap verdi: "Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmiş ve biz teslimiyet göstermiştik."
Diyanet Vakfı:
Melike gelince: Senin tahtın da böyle mi? dendi. O şöyle cevap verdi: Tıpkı o! (Süleyman şöyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk.
İngilizce:
So when she arrived, she was asked, "Is this thy throne?" She said, "It was just like this; and knowledge was bestowed on us in advance of this, and we have submitted to Allah (in Islam)."
Fransızca:
Quand elle fut venue on lui dit : "Est-ce que ton trône est ainsi ? " Elle dit : "C'est comme s'il c'était". - [Salomon dit]: "Le savoir nous a été donné avant elle; et nous étions déjà soumis".
Almanca:
Und als sie kam, wurde ihr gesagt: "Ähnelt dein Thron diesem?" Sie sagte: "Als ob er der Gleiche wäre!" Und uns wurde vor ihr das Wissen zuteil und wir waren Muslime.
Rusça:
Когда она прибыла, ей сказали: "Таков ли твой трон?" Она сказала: "Будто это он и есть". Сулейман (Соломон) сказал: "Знание было даровано нам раньше, чем ей, и мы являемся мусульманами".
Açıklama:
