Arapça:
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ ۖ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لِي مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ ۖ كَفَىٰ بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ ۖ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Çeviriyazı:
em yeḳûlûne-fterâh. ḳul ini-fteraytühû felâ temlikûne lî mine-llâhi şey'â. hüve a`lemü bimâ tüfîḍûne fîh. kefâ bihî şehîdem beynî vebeyneküm. vehüve-lgafûru-rraḥîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa, "Onu (Muhammed) uydurdu." mu diyorlar? Sen de ki: "Eğer onu ben uydurmuşsam Allah'tan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O sizin yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Diyanet İşleri:
Veya, "onu uydurdu" derler. De ki: "Eğer onu uydurdumsa, beni Allah'a karşı hiçbir şekilde savunamazsınız; O, Kuran için yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayandır, merhamet edendir."
Abdulbakî Gölpınarlı:
Yoksa bunu, kendisi uyduruyor mu derler? De ki: Ben uyduruyorsam Allah'ın azabından hiçbir şeyi gideremezsiniz benden; o, Kur'an hakkında neler dediğinizi daha iyi bilir; benimle sizin aranızda tanık olarak o yeter ve odur suçları örten, rahim.
Şaban Piriş:
Yoksa, “Onu uydurdu mu?” diyorlar. De ki: Eğer onu uydurmuşsam, beni Allah’tan (kurtaracak) hiç bir şeye sahip değilsiniz. O, sizin onun hakkında söylediklerinizi çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak o yeter. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Edip Yüksel:
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki, "Onu ben uydurduysam siz beni ALLAH'tan gelecek hiç bir şeye karşı koruyamazsınız. O, sizin taşkınlığınızı en iyi bilendir. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. O Bağışlayandır, Rahimdir.
Ali Bulaç:
Yoksa: "Kendisi onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben uydurdumsa, bu durumda siz, Allah'tan bana (gelecek) hiçbir şeye malik (engel) olamazsınız. Sizin kendisi (Kur'an) hakkında, ne taşkınlıklar yaptığınızı O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."
Suat Yıldırım:
Yoksa, “Kur'ân’ı kendisi uydurdu!” mu diyorlar? De ki: “Eğer ben uydurduysam zaten Allah, çok geçmeden cezamı verir. Siz bana yardım etmek isteseniz bile Allah’ın azabından beni kurtaramazsınız. (Ben cezamı çekmeye hazırım. Siz rahat olun). Demek ki sizin bu kabil laflarınız boş sözlerden, içine daldığınız yaygaradan ibarettirAllah da bunu pek iyi bilmektedir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O, kâfidir. O gafurdur, rahîmdir (affı, merhamet ve ihsanı pek boldur). [72,22-23; 69,44-47; 25,5-6]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Yoksa, «İftira etti,» mi diyorlar? De ki: «Eğer onu ben iftira ettim ise benim için Allah´tan hiçbir şeye mâlik olamazsınız. O sizin neye daldığınızı pek iyi bilendir. O benimle sizin aranızda şâhit olmaya kafidir. Ve O gafûrdur, rahîmdir.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Yahut da şöyle diyorlar: "Uyduruyor onu!" De ki: "Eğer uydursaydım onu, hiçbir şeye sahip olamazdınız Allah'tan kurtarmak için beni. İçine gömüldüğünüz yaygarayı en iyi bilen O'dur. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. Çok affedici, çok merhametlidir O."
Bekir Sadak:
Iste onlar, cennetliklerdir
İbni Kesir:
Yoksa: Onu kendiliğinden uydurdu mu diyorlar
Adem Uğur:
Yoksa "
İskender Ali Mihr:
Yoksa “Onu uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “Eğer onu ben uyduruyorsam, o taktirde Allah´tan bana gelecek bir şeye siz mani olamazsınız. O, O´nun (Kur´ân) hakkında daldığınız şeyleri (yaptığınız iftiraları) en iyi bilir. Benimle sizin aranızda O´na (Kur´ân-ı Kerim´e) şahit olarak O (Allah) yeter. Ve O
Celal Yıldırım:
Yoksa onlar, Kur´ân´ı O (Muhammed) uydurdu mu diyorlar?! De ki: Eğer onu uydurdumsa, o takdirde siz beni Allah´tan (O´nun vereceği azâb´dan) kurtaracak hiçbir şeye sahip değilsinizdir. Ve O, Kur´ân hakkında kopardığınız yaygara ve sergilediğiniz taşkınlığı çok iyi bilir. Benimle sizin aramızda şâhid olarak Allah yeter. O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Tefhim ul Kuran:
Yoksa: «Kendisi onu uydurdu» mu diyorlar? De ki: «Eğer onu ben uydurdumsa, bu durumda siz, Allah´tan bana (gelecek) olan hiçbir şeye (karşı) malik olamazsınız. Sizin kendisi (Kur´an) hakkında, ne taşkınlıklar yapmakta olduğunuzu O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.»
Fransızca:
Ou bien ils disent : "Il l'a inventé ! " Dis : "Si je l'ai inventé, alors vous ne pourrez rien pour moi contre [la punition] d'Allah. Il sait parfaitement ce que vous propagez (en calomnies contre le Coran) : Allah est suffisant comme témoin entre moi et vous. Et c'est Lui le Pardonneur, le Très Miséricordieux".
İspanyolca:
O dicen: «Él lo ha inventado». Di: «Si yo lo he inventado, no podéis hacer nada por mí contra Alá. Él sabe bien lo que divulgáis a este propósito. Basta Él como testigo entre yo y vosotros. Él es el Indulgente, el Misericordioso».
İtalyanca:
Oppure dicono: «L'ha inventato lui». Di': «Se l'avessi inventato io, non potreste fare nulla per me contro [la punizione di] Allah. Egli ben conosce quello che propalate ed è testimone sufficiente tra me e voi». Egli è il Perdonatore, il Misericordioso.
Almanca:
Oder sagen sie etwa: "Er erdichtete ihn"?! Sag: "Sollte ich ihn erdichtet haben, würdet ihr für mich vor ALLAH nichts machen können! ER weiß besser, was ihr über ihn lästert. ALLAH genügt als Zeuge zwischen mir und euch. Und ER ist Der Allvergebende, Der Allgnädige."
Çince:
他们甚至说:他伪造《古兰经》。你说:如果我伪造《古兰经》,那末,你们不能为我抵御真主的一点刑罚。他全知你们对于《古兰经》的诽谤,他足为我和你们之间的见证。他确是至赦的,确是至慈的。
Hollandaca:
Zullen zij zeggen: Mahomet heeft het (den Koran) uitgedacht? Antwoord: indien ik het heb versierd, waarlijk, dan zult gij geenerlei gunst voor mij van God verkrijgen. Doch hij kent de beleedigende taal, welke gij daaromtrent uitspreekt. Hij is een toereikende getuige tusschen mij en u, en hij is barmhartig en genadig.
Rusça:
Или же они говорят: "Он измыслил его". Скажи: "Если я измыслил его, то вы нисколько не защитите меня от Аллаха. Ему лучше знать о том, о чем вы разглагольствуете. Довольно того, что Он является Свидетелем между мною и вами. Он - Прощающий, Милосердный".
Somalice:
Waxay dhihi waa been uu abuurtay (Nabigu), Waxaad dhahdaa haddaan been abuurto waxba iigama taraysaan Eebe xaggiisa, isagaana og waxaad dhumbanaysaan, (oo been ah) Eebaana marag ugu filan dhexdeenna, waana dambi dhaafe naxariista ah.
Swahilice:
Au wanasema: Ameizua mwenyewe! Sema: Ikiwa nimeizua mimi, basi nyinyi hamwezi kunifaa chochote mbele ya Mwenyezi Mungu. Yeye anajua zaidi hayo mnayo ropokwa; anatosha kuwa shahidi baina yangu na nyinyi. Na Yeye ndiye Mwenye kusamehe, Mwenye kurehemu.
Uygurca:
ياكى ئۇلار قۇرئاننى ئۇ (يەنى مۇھەممەد ئەلەيھىسسالام) ئۆزى توقۇغان دىېيىشەمدۇ؟ ئېيتقىنكى، «ئەگەر ئۇنى مەن توقۇغان بولسام، سىلەر مەندىن اﷲ نىڭ ئازابىدىن ھېچ نەرسىنى دەپئى قىلالمايسىلەر، سىلەرنىڭ قۇرئان توغرىسىدىكى تۆھمەتلىرىڭلارنى اﷲ ئوبدان بىلىدۇ، اﷲ مەن بىلەن سىلەرنىڭ ئاراڭلاردا گۇۋاھ بولۇشقا يېتەرلىكتۇر (يەنى مېنىڭ راستچىللىقىمغا ۋە سىلەرنىڭ يالغانچىلىقىڭلارغا گۇۋاھ بولىدۇ)، اﷲ (تەۋبە قىلغۇچىنى) مەغپىرەت قىلغۇچىدۇر، (مۆمىن بەندىلىرىگە) ناھايىتى مېھرىباندۇر»
Japonca:
またかれらは,「かれ(ムハマンド)が,それ(クルアーン)を捏造したのです。」と言う。言ってやるがいい。「もしわたしがそれを捏造したのなら,あなたがたはアッラーから(の恩恵を),何もわたしにあずからせないであろう。かれはあなたがたが,それ(クルアーン)に就いて語ることを最もよく知っておられる。かれは,わたしとあなたがたの,立証者として万全であり,かれは寛容にして慈愛ぶかき御方であられる。」
Arapça (Ürdün):
«أم» بمعني بل وهمزة الإنكار «يقولون افتراه» أي القرآن «قل إن افتريته» فرضا «فلا تملكون لي من الله» أي من عذابه «شيئا» أي لا تقدرون على دفعه عنى إذا عذبني الله «هو أعلم بما تفيضون فيه» يقولون في القرآن «كفى به» تعالى «شهيدا بيني وبينكم وهو الغفور» لمن تاب «الرحيم» به فلم يعاجلكم بالعقوبة.
Hintçe:
क्या ये कहते हैं कि इसने इसको ख़ुद गढ़ लिया है तो (ऐ रसूल) तुम कह दो कि अगर मैं इसको (अपने जी से) गढ़ लेता तो तुम ख़ुदा के सामने मेरे कुछ भी काम न आओगे जो जो बातें तुम लोग उसके बारे में करते रहते हो वह ख़ूब जानता है मेरे और तुम्हारे दरमियान वही गवाही को काफ़ी है और वही बड़ा बख्शने वाला है मेहरबान है
Tayca:
หรือพวกเขากล่าวว่า เขา (มุฮัมมัด) ได้ปั้นแต่งอัลกุรอานนั้น จงกล่าวเถิดมุฮัมมัด ถ้าฉันได้ปั้นแต่งอัลกุรอานขึ้นพวกท่านก็ไม่มีอำนาจอันใดที่จะช่วยเหลือฉันได้จาก (การลงโทษของ) อัลลอฮฺ พระองค์ทรงรู้ดียิ่งถึงสิ่งที่พวกท่านกำลังง่วนอยู่ในเรื่องนี้ พอเพียงแล้วที่พระองค์ทรงเป็นพยานระหว่างฉันกับพวกท่าน และพระองค์เป็นผู้ทรงอภัย ผู้ทรงเมตตาเสมอ
İbranice:
או: 'הוא בדה אותו.' אמור: 'אם אמנם בדיתי אותו , לא תוכלו להגן עלי בפני אלוהים במאומה. הוא מיטיב לדעת במה תתעסקו. אין כמוהו עד ביני ובינכם, והוא הסלחן והרחום.' גבעות החול
Hırvatça:
Ili govore: "On ga izmišlja!" Reci: "Pa, ako ga izmišljam, vi nemate nimalo moći da me od Allaha odbranite; On najbolje zna šta o Kur'anu govorite. On je dovoljan svjedok i meni i vama; On je Oprostitelj grijeha, Milostivi."
Rumence:
Ori spun: “El le-a născocit!” Spune: “Dacă le-am născocit eu, voi nu mă veţi oblădui înaintea lui Dumnezeu. El ştie prea-bine ceea ce răspândiţi despre El. El este de ajuns ca martor între mine şi voi.” El este Iertătorul, Milostivul.
Transliteration:
Am yaqooloona iftarahu qul ini iftaraytuhu fala tamlikoona lee mina Allahi shayan huwa aAAlamu bima tufeedoona feehi kafa bihi shaheedan baynee wabaynakum wahuwa alghafooru alrraheemu
Türkçe:
Yahut da şöyle diyorlar: "Uyduruyor onu!" De ki: "Eğer uydursaydım onu, hiçbir şeye sahip olamazdınız Allah'tan kurtarmak için beni. İçine gömüldüğünüz yaygarayı en iyi bilen O'dur. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. Çok affedici, çok merhametlidir O."
Sahih International:
Or do they say, "He has invented it?" Say, "If I have invented it, you will not possess for me [the power of protection] from Allah at all. He is most knowing of that in which you are involved. Sufficient is He as Witness between me and you, and He is the Forgiving the Merciful."
İngilizce:
Or do they say, "He has forged it"? Say: "Had I forged it, then can ye obtain no single (blessing) for me from Allah. He knows best of that whereof ye talk (so glibly)! Enough is He for a witness between me and you! And he is Oft-Forgiving, Most Merciful."
Azerbaycanca:
Yoxsa onlar: “(Muhəmməd) onu (özündən) uydurmuşdur!” – deyirlər. (Ya Peyğəmbər!) De: “Əgər mən onu (özümdən) uydurmuşamsa, siz məni Allahdan (Allahın əzabından) qurtara bilməzsiniz. O sizin (Qur’an) barəsindəki dedi-qodularınızı daha yaxşı bilir. Mənimlə sizin aranızda Onun şahid olması kifayətdir. O, bağışlayandır, rəhm edəndir!”
Süleyman Ateş:
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah'tan gelecek cezaya karşı sizin bana hiçbir yararınız olmaz. O, sizin yaptığınız taşkınlığı daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda O'nun şahid olması yeter. O, bağışlayan, esirgeyendir.
Diyanet Vakfı:
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan, esirgeyendir.
Erhan Aktaş:
Yoksa “Onu uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “Eğer onu uydurmuş olsaydım, Allah’tan bana gelecek şeye siz engel olamazdınız. O, sizin ona karşı nelere giriştiğinizi çok iyi biliyor. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. O, Çok Bağışlayıcı’dır, Rahmeti Kesintisiz’dir.”
Kral Fahd:
Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Hasan Basri Çantay:
Yahud «Onu kendisi uydurdu» diyorlar. De ki: «Eğer onu ben (bilfarz) uydurdumsa o halde siz Allahdan bana (gelecek azâbı savmıya) hiçbir vech ile güc yetiremezsiniz. O, sizin ona dâir ne taşkınlıklar yapıb durduğunuzu çok iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şâhid olarak O yeter. O (küfürden rücû´ ile îman edenleri) çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir».
Muhammed Esed:
Yoksa, "Bütün bunları o uydurdu" mu diyorlar? De ki (ey Muhammed): "Eğer onu ben uydursaydım Allah´a karşı bana hiçbir faydanız dokunmazdı. O, düşüncesizce bulaştığınız bu (iftira)nın tamamen farkındadır. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter! Ve yalnız O, gerçek bağışlayıcıdır, gerçek bir rahmet kaynağıdır".
Gültekin Onan:
Yoksa: "
Ali Fikri Yavuz:
Yahud: “-Kur’an’ı kendisi uydurdu.” derler. (Ey Rasûlüm), de ki: Eğer ben onu uydurdumsa, siz beni Allah’dan kurtaracak hiç bir şeye sahib olamazsınız
Portekizce:
Ou dizem: Ele o forjou! Dize-lhes: Se o forjei, nada podereis obter de Deus para mim. Ele conhece, melhor do queninguém, o que tentais difamar. Basta Ele por Testemunha, entre vós e mim. E Ele é o Indulgente, o Misericordiosíssimo.
İsveççe:
Eller också säger de: "Det är han [själv] som har författat det!" Säg [Muhammad]: "Om jag hade författat den hade ni inte kunnat skydda mig mot Gud. Han har full vetskap om den ström [av förtal] som flödar över era läppar; inga [andra] vittnen än Han behövs mellan mig och er. Han är Den som ständigt förlåter, Den som ständigt visar barmhärtighet."
Farsça:
بلکه می گویند: این قرآن را از نزد خود ساخته و به خدا نسبت داده است. بگو: اگر آن را از نزد خود ساخته و به خدا نسبت داده باشم [و خدا بخواهد برای این کار مرا به عذابی سخت گرفتار کند] شما نمی توانید برای من چیزی از عذاب خدا را دفع کنید، خدا به باطلی که در آن فرو می روید [و آن طعنه زدن به قرآن و جادو خواندن آن است] داناتر است، و کافی است که خدا میان من و شما گواه باشد، و او بسیار آمرزنده و مهربان است.
Kürtçe:
یان دەڵێن (موحەممەد ﷺ) خۆی ئەم قورئانەی ھەڵبەستووە (ئەی موحەممەد ﷺ) بڵێ: ئەگەر خۆم ھەڵم بەستبێت (خوا سزای بەتینم دەدات) ئەوسا ئێوەش لەبەرانبەر خوادا بۆ من ھیچتان لە دەست نایەت، خوا چاك دەزانێت بەو توانجانەی دەیدەن لە قورئان، ئەو خوایە بەسە کەشایەت بێت لە نێوان من وئێوەدا، ھەر ئەوە لێبوردە ومیھرەبان
Özbekçe:
Балки у(Қуръон)ни ўзи тўқиб олган ҳам дерлар. Сен: «Агар уни тўқиб олган бўлсам, Аллоҳдан (келадиган) бирор нарсани мендан қайтаришга қодир эмассиз. У зотнинг Ўзи ҳақида сиз шўнғиётган нарсаларни яхши билувчидир. Мен билан сизнинг ўртангизда гувоҳликка Унинг Ўзи кифоядир. Ва У кечирувчи ҳам раҳмли зотдир», деб айт.
Malayca:
(Bukan setakat itu sahaja mereka katakan) bahkan mereka menuduh dengan berkata: "Muhammad telah merekakan Al-Quran itu." Katakanlah (Wahai Muhammad): "Kalau aku merekakan Al-Quran itu (maka tentulah aku tidak terlepas dari azab kesalahan itu) kerana kamu (dan juga yang lain dari kamu) tidak berkuasa memberikan daku sebarang perlindungan dari (azab) Allah. Allah lebih mengetahui akan (tuduhan-tuduhan yang tidak berasas) yang kamu perkatakan itu; cukuplah Allah menjadi saksi antaraku dengan kamu, dan Dia lah jua Yang Maha Pengampun, lagi Maha Mengasihani."
Arnavutça:
Ose ata thonë: “Ai (Muhammedi) e trilloi atë (Kur’anin)”. Thuaju (atyre): “Por, nëse unë e trilloj atë, ju nuk do të mund të më ndihmoni asgjë nga dënimi i Perëndisë. Ai di më së miri përse zhyteni në trillime për të (Kur’anin). Mjafton Ai dëshmitar mes meje dhe jush. Ai është Falës dhe Mëshirues”.
Bulgarca:
Или казваха: “Той си го е измислил.” Кажи [о, Мухаммад]: “Ако съм го измислил, вие с нищо не ще ме избавите от Аллах. Той най-добре знае в какво се впускате за него. Достатъчен е Той за свидетел между мен и вас. Той е Опрощаващия, Милосърдния.”
Sırpça:
Зар они да говоре: “Он га измишља!” Реци: “Па ако га измишљам, ви мене од казне Божје нећете моћи одбранити. Он добро зна шта о Кур’ану говорите. Он је довољан сведок и мени и вама. Он прашта и самилостан је.”
Çekçe:
Anebo hovoří: 'On si to vymyslil!' Odpověz: 'I kdybych si to vymyslil, vy nevládnete od Boha ničím pro mne. On dobře ví, co o něm hlasitě říkáte, a On stačí jako svědek mezi mnou a vámi. A On odpouštějící je i slitovný.'
Urduca:
کیا اُن کا کہنا یہ ہے کہ رسول نے اِسے خود گھڑ لیا ہے؟ ان سے کہو، "اگر میں نے اِسے خود گھڑ لیا ہے تو تم مجھے خدا کی پکڑ سے کچھ بھی نہ بچا سکو گے، جو باتیں تم بناتے ہو اللہ ان کو خوب جانتا ہے، میرے اور تمہارے درمیان وہی گواہی دینے کے لیے کافی ہے، اور وہ بڑا درگزر کرنے والا اور رحیم ہے"
Tacikçe:
Ё мегӯянд: «Ин китоб дурӯғест, ки худ бофтааст!» Бигӯ: «Агар ман онро чун дурӯғе ба ҳам бофта бошам, шумо наметавонед хашми Худоро аз ман боздоред. Худо аз он таънаҳо, ки ба он мезанед, огоҳтар аст. Ва шоҳидии Ӯ миёни ману шумо кофист. Ва Ӯст бахшояндаву меҳрубон!»
Tatarca:
Яки алар Мухәммәд г-м Коръәнне үзе чыгарып Аллаһуга ифтира итте дияләрме? Син аларга әйт: "Әгәр мин Коръәнне үзем чыгарып Аллаһуга ифтира итсәм, Аллаһ мине ґәзаб кылган вакытта Аның ґәзабыннан мине коткарырга кадир булмассыз, шулай булгач нигә мин ул эшкә барыйм. Ул – Аллаһ Коръән хакында сөйләгән сүзләрегезне беләдер. Минем илә сезнең арада шаһид булырга Аллаһ Үзе җитәдер. Ул ярлыкаучы вә рәхимледер", – дип.
Endonezyaca:
Bahkan mereka mengatakan: "Dia (Muhammad) telah mengada-adakannya (Al Quran)". Katakanlah: "Jika aku mengada-adakannya, maka kamu tiada mempunyai kuasa sedikitpun mempertahankan aku dari (azab) Allah itu. Dia lebih mengetahui apa-apa yang kamu percakapkan tentang Al Quran itu. Cukuplah Dia menjadi saksi antaraku dan antaramu dan Dialah Yang Maha Pengampun lagi Maha Penyayang".
Amharca:
ይልቁንም ቀጠፈው ይላሉን? «ብቀጥፈው ለእኔ ከአላህ (ቅጣት ለማዳን) ምንንም አትችሉም፡፡ እርሱ ያንን በእርሱ የምትቀባዥሩበትን ዐዋቂ ነው፡፡ በእኔና በእናንተ መካከል መስካሪ በእርሱ በቃ፡፡ እርሱም መሓሪው አዛኙ ነው» በላቸው፡፡
Tamilce:
“இவர் இதை இட்டுக்கட்டினார்” என்று கூறுகிறார்களா? (நபியே!) கூறுவீராக! “நான் இதை இட்டுக்கட்டி இருந்தால் (அதற்காக அல்லாஹ் என்னை தண்டிக்கும்போது) அல்லாஹ்விடமிருந்து எனக்காக எதையும் (-பரிந்துரை செய்யவோ அவனது தண்டனையை நீக்கவோ) நீங்கள் ஆற்றல் பெற மாட்டீர்கள். நீங்கள் எதில் ஈடுபடுகிறீர்களோ அதை அவன் மிக அறிந்தவன் ஆவான். எனக்கு மத்தியிலும் உங்களுக்கு மத்தியிலும் அவனே போதுமான சாட்சியாளனாக இருக்கிறான். அவன்தான் மகா மன்னிப்பாளன், மகா கருணையாளன் ஆவான்.”
Korece:
그들은 또 그가 그것을 위 조한 것이라 말하더라 일러가로되내가 그것을 위조했다면 어느 누 구도 나를 위해 하나님의 벌을 막지 못하리라 그분은 너희가 말하 는 모든 것을 알고 계시니 나와 너희 사이의 증인은 그분으로써 충분하니 그분은 관용과 자비로 충만하시니라
Vietnamca:
Hoặc họ nói Y (Thiên Sứ Muhammad) đã bịa đặt (Qur’an). Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) hãy nói (với họ): “Nếu Ta đã bịa đặt Nó thì các người sẽ không thể giúp Ta thoát khỏi (sự trừng phạt của) Allah. Ngài biết rõ điều mà các người nói về Nó. Một mình Ngài chứng giám giữa Ta và các người là đã đủ. Và Ngài là Đấng Tha Thứ, Đấng Khoan Dung.”
Ayet Linkleri: