Sayfa 503

veiẕâ ḥuşira-nnâsü kânû lehüm a`dâev vekânû bi`ibâdetihim kâfirîn.

Türkçe:
İnsanlar, haşredilmek üzere toplandığında, o taptıkları onlara düşman olurlar; onların ibadetlerini de inkâr ederler.
İngilizce:
And when mankind are gathered together (at the Resurrection), they will be hostile to them and reject their worship (altogether)!
Fransızca:
Et quand les gens seront rassemblés [pour le Jugement] elles seront leurs ennemies et nieront leur adoration [pour elles].
Almanca:
Und wenn die Menschen versammelt werden, werden sie für sie Feinde sein, auch werden sie ihrem Dienen gegenüber kufrbetreibend sein.
Rusça:
А когда люди будут собраны, они станут их врагами и будут отвергать их поклонение.
Arapça:
وَإِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ أَعْدَاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kıyamet günü insanlar biraraya toplandığı zaman taptıkları şeyler kendilerine düşman kesilirler. Ve onların kendilerine tapmalarını inkâr ederler.
Diyanet Vakfı:
İnsanlar bir araya toplandıkları zaman (müşrikler) onlara (tapındıklarına) düşman kesilirler ve onlara kulluk ettiklerini inkar ederler.

veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ beyyinâtin ḳâle-lleẕîne keferû lilḥaḳḳi lemmâ câehüm hâẕâ siḥrum mübîn.

Türkçe:
Herşeyi ayan-beyan gösteren ayetlerimiz onlara okunduğunda, kendilerine gelmiş olan hakkı inkâr edenler şöyle derler: "Açık bir büyüdür bu!"
İngilizce:
When Our Clear Signs are rehearsed to them, the Unbelievers say, of the Truth when it comes to them: "This is evident sorcery!"
Fransızca:
Et quand on leur récite Nos versets bien clairs, ceux qui ont mécru disent à propos de la vérité, une fois venue à eux : "C'est de la magie manifeste".
Almanca:
Und wenn ihnen Unsere Ayat als Deutliche vorgetragen werden, sagen diejenigen, die Kufr betrieben haben, zurWahrheit, nachdem sie zu ihnen kam: "Dies ist eine eindeutige Magie."
Rusça:
Когда им читаются Наши ясные аяты, то те, которые не уверовали в истину, когда она явилась к ним, говорят: "Это - очевидное колдовство".
Arapça:
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ هَٰذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bizim âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman inkâr edenler kendilerine gelen hak kitap için: "Bu apaçık bir büyüdür." dediler.
Diyanet Vakfı:
Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman hakikat kendilerine geldiğinde onu inkar edenler: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler.

em yeḳûlûne-fterâh. ḳul ini-fteraytühû felâ temlikûne lî mine-llâhi şey'â. hüve a`lemü bimâ tüfîḍûne fîh. kefâ bihî şehîdem beynî vebeyneküm. vehüve-lgafûru-rraḥîm.

Türkçe:
Yahut da şöyle diyorlar: "Uyduruyor onu!" De ki: "Eğer uydursaydım onu, hiçbir şeye sahip olamazdınız Allah'tan kurtarmak için beni. İçine gömüldüğünüz yaygarayı en iyi bilen O'dur. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. Çok affedici, çok merhametlidir O."
İngilizce:
Or do they say, "He has forged it"? Say: "Had I forged it, then can ye obtain no single (blessing) for me from Allah. He knows best of that whereof ye talk (so glibly)! Enough is He for a witness between me and you! And he is Oft-Forgiving, Most Merciful."
Fransızca:
Ou bien ils disent : "Il l'a inventé ! " Dis : "Si je l'ai inventé, alors vous ne pourrez rien pour moi contre [la punition] d'Allah. Il sait parfaitement ce que vous propagez (en calomnies contre le Coran) : Allah est suffisant comme témoin entre moi et vous. Et c'est Lui le Pardonneur, le Très Miséricordieux".
Almanca:
Oder sagen sie etwa: "Er erdichtete ihn"?! Sag: "Sollte ich ihn erdichtet haben, würdet ihr für mich vor ALLAH nichts machen können! ER weiß besser, was ihr über ihn lästert. ALLAH genügt als Zeuge zwischen mir und euch. Und ER ist Der Allvergebende, Der Allgnädige."
Rusça:
Или же они говорят: "Он измыслил его". Скажи: "Если я измыслил его, то вы нисколько не защитите меня от Аллаха. Ему лучше знать о том, о чем вы разглагольствуете. Довольно того, что Он является Свидетелем между мною и вами. Он - Прощающий, Милосердный".
Arapça:
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ ۖ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لِي مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ ۖ كَفَىٰ بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ ۖ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa, "Onu (Muhammed) uydurdu." mu diyorlar? Sen de ki: "Eğer onu ben uydurmuşsam Allah'tan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O sizin yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Diyanet Vakfı:
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan, esirgeyendir.

ḳul mâ küntü bid`am mine-rrusüli vemâ edrî mâ yüf`alü bî velâ biküm. in ettebi`u illâ mâ yûḥâ ileyye vemâ ene illâ neẕîrum mübîn.

Türkçe:
De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim."
İngilizce:
Say: "I am no bringer of new-fangled doctrine among the messengers, nor do I know what will be done with me or with you. I follow but that which is revealed to me by inspiration; I am but a Warner open and clear."
Fransızca:
Dis : "Je ne suis pas une innovation parmi les messagers; et je ne sais pas ce que l'on fera de moi, ni de vous. Je ne fais que suivre ce qui m'est révélé; et je ne suis qu'un avertisseur clair".
Almanca:
Sag: "Ich war keine Neuartigkeit unter den Gesandten. Und ich weiß nicht, weder was mit mir gemacht wird, noch mit euch. Ich folge ausschließlich dem, was mir als Wahy zuteil wird. Und ich bin doch nichts anderes als ein deutlicher Warner."
Rusça:
Скажи: "Я не являюсь первым из посланников и не знаю, что произойдет со мной и с вами. Я следую только тому, что внушается мне в откровении. Я - всего лишь разъясняющий и предостерегающий увещеватель".
Arapça:
قُلْ مَا كُنتُ بِدْعًا مِّنَ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ ۖ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ وَمَا أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! De ki: "Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
Diyanet Vakfı:
De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.

ḳul era'eytüm in kâne min `indi-llâhi vekefertüm bihî veşehide şâhidüm mim benî isrâîle `alâ miŝlihî feâmene vestekbertüm. inne-llâhe lâ yehdi-lḳavme-żżâlimîn.

Türkçe:
De ki: "Hiç düşündünüz mü? Eğer bu, Allah katından ise ve siz onu tanımamışsanız, İsrailoğullarından bir tanık da onun benzerine tanıklık edip inandığı halde, siz böbürlenmişseniz haliniz nice olur! Allah, zalimler topluluğuna kılavuzluk etmez."
İngilizce:
Say: "See ye? If (this teaching) be from Allah, and ye reject it, and a witness from among the Children of Israel testifies to its similarity (with earlier scripture), and has believed while ye are arrogant, (how unjust ye are!) truly, Allah guides not a people unjust."
Fransızca:
Dis : "Que direz-vous si [cette révélation s'avère] venir d'Allah et vous n'y croyez pas, qu'un témoin parmi les fils d'Israël en atteste la conformité [au Pentateuque] et y croit pendant que vous, vous le repoussez avec orgueil... En vérité Allah ne guide pas les gens injustes ! "
Almanca:
Sag: "Wie seht ihr es? Sollte er von ALLAH sein, und ihr betreibt ihm gegenüber Kufr." Und ein Zeuge von den Kindern Israils legte Zeugnis ab für seinesgleichen, dann verinnerlichte er den Iman, während ihr euch in Arroganz erhoben habt. Gewiß, ALLAH leitet die unrecht-begehenden Leute nicht recht.
Rusça:
Скажи: "Как вы думаете, что будет с вами, если он ниспослан от Аллаха, а вы не уверовали в него? Свидетель из числа сынов Исраила (Израиля) засвидетельствовал о том, что было подобно ему, и уверовал в него, а вы возгордились. Воистину, Аллах не наставляет на прямой путь беззаконников!"
Arapça:
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَكَفَرْتُم بِهِ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَىٰ مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ne dersiniz, eğer bu Kur'an Allah tarafından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz, bununla birlikte İsrailoğulları'ndan bir şahit de onun bir benzerini (Tevrat'ta görüp) inanmışken siz hala büyüklük taslarsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz ki, Allah zalim bir topluluğu doğru yola iletmez."
Diyanet Vakfı:
De ki: Hiç düşündünüz mü; şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkar etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

veḳâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû lev kâne ḫayram mâ sebeḳûnâ ileyh. veiẕ lem yehtedû bihî feseyeḳûlûne hâẕâ ifkün ḳadîm.

Türkçe:
İnkâr edenler, inananlara şöyle derler: "Eğer bu, hayırlı bir şey olsaydı, bunlar ona inanmakta bizi geçemezlerdi." Bununla umduklarını bulamayınca şöyle diyecekler: "Bu, eski bir uydurmadır."
İngilizce:
The Unbelievers say of those who believe: "If (this Message) were a good thing, (such men) would not have gone to it first, before us!" And seeing that they guide not themselves thereby, they will say, "this is an (old,) falsehood!"
Fransızca:
Et ceux qui ont mécru dirent à ceux qui ont cru : "Si ceci était un bien, ils (les pauvres) ne nous y auraient pas devancés". Et comme ils ne seront pas laissés guider par lui ils diront : "Ce n'est qu'un vieux mensonge ! "
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, sagten zu denjenigen, die den Iman verinnerlichten: "Wäre er etwas Gutes, wären sie zu ihm uns nicht zuvorgekommen." Und da sie durch ihn keine Rechtleitung fanden, so werden sie sagen: "Dies ist eine alte Ifk-Lüge."
Rusça:
Неверующие сказали верующим: "Если бы это было благом, то они не опередили бы нас в этом". Они не стали руководствоваться им, и поэтому они скажут: "Это - старое измышление".
Arapça:
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَّا سَبَقُونَا إِلَيْهِ ۚ وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ فَسَيَقُولُونَ هَٰذَا إِفْكٌ قَدِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edenler, iman ednler için: "Eğer İslâm'da bir hayır olsaydı onlar, onu kabulde bizi geçemezlerdi." derler. Bununla muvaffak olamayınca da: "Bu eski bir yalandır." diyeceklerdir.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenler, iman edenler hakkında dediler ki: "Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi." Fakat onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için "Bu eski bir yalandır" diyecekler.

vemin ḳablihî kitâbü mûsâ imâmev veraḥmeh. vehâẕâ kitâbüm müṣaddiḳul lisânen `arabiyyel liyünẕira-lleẕîne żalemû. vebüşrâ lilmuḥsinîn.

Türkçe:
Halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.
İngilizce:
And before this, was the Book of Moses as a guide and a mercy: And this Book confirms (it) in the Arabic tongue; to admonish the unjust, and as Glad Tidings to those who do right.
Fransızca:
Et avant lui, il y avait le Livre de Moïse, comme guide et comme miséricorde. Et ceci est [un livre] confirmateur, en langue arabe, pour avertir ceux qui font du tort et pour faire la bonne annonce aux bienfaisants.
Almanca:
Und vor ihm war die Schrift von Musa ein Imam 3 und eine Gnade. Und dies ist eine bestätigende Schrift in arabischer Sprache, damit er diejenigen, die Unrecht begingen, warnt und eine frohe Botschaft für die Muhsin ist.
Rusça:
До него было Писание Мусы (Моисея), которое было руководством и милостью. А это Писание на арабском языке, подтверждающее предыдущие Писания, ниспослано для того, чтобы предостеречь тех, которые поступают несправедливо, и обрадовать творящих добро.
Arapça:
وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَىٰ إِمَامًا وَرَحْمَةً ۚ وَهَٰذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَانًا عَرَبِيًّا لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَىٰ لِلْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kur'ân'dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı Tevrat vardı. Bu Kur'ân ise zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları müjdelemek için Arap lisanı ile indirilen ve kendinden öncekileri tasdik eden bir kitaptır.
Diyanet Vakfı:
Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.

inne-lleẕîne ḳâlû rabbüne-llâhü ŝümme-steḳâmû felâ ḫavfün `aleyhim velâ hüm yaḥzenûn.

Türkçe:
"Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru yol alanlar var ya, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar tasalanmayacaklardır da...
İngilizce:
Verily those who say, "Our Lord is Allah," and remain firm (on that Path),- on them shall be no fear, nor shall they grieve.
Fransızca:
Ceux qui disent : "Notre Seigneur est Allah" et qui ensuite se tiennent sur le droit chemin. Ils ne doivent avoir aucun crainte et ne seront point affligés.
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die sagten: "Unser HERR ist ALLAH", dann sich geradlinig benahmen, über sie gibt es weder Angst, noch werden sie traurig sein.
Rusça:
Воистину, те, которые сказали: "Наш Господь - Аллах", - и последовали прямым путем, не познают страха и не будут опечалены.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten Rabbimiz Allah'tır. deyip, sonra da dosdoğru olanlara gelince onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
Diyanet Vakfı:
"Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

ülâike aṣḥâbü-lcenneti ḫâlidîne fîhâ. cezâem bimâ kânû ya`melûn.

Türkçe:
Cennet halkıdır onlar. Yapıp ettiklerine karşılık olarak sürekli kalacaklardır orada.
İngilizce:
Such shall be Companions of the Gardens, dwelling therein (for aye): a recompense for their (good) deeds.
Fransızca:
Ceux-là sont les gens du Paradis où ils demeureront éternellement, en récompense de ce qu'ils faisaient.
Almanca:
Diese sind die Weggenossen der Dschanna. Darin bleiben sie ewig als Vergeltung für das, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Они являются обитателями Рая, в котором они пребудут вечно в воздаяние за то, что они совершали.
Arapça:
أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte onlar cennetlikdirler, yaptıklarına karşılık orada ebedi olarak kalacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedi kalacaklardır.
Sayfa 503 beslemesine abone olun.