Arapça:
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
Çeviriyazı:
ḳâle ne`am veinneküm iẕel lemine-lmüḳarrabîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
Diyanet İşleri:
Firavun: "Evet; o takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Firavun, evet dedi, siz o zaman yakınlarımdan olursunuz.
Şaban Piriş:
Evet, dedi. Siz o zaman, bana yakınlaştırılmış kimselerden olacaksınız.
Edip Yüksel:
Evet," dedi, "Hatta siz benim konseyime gireceksiniz.
Ali Bulaç:
Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız.
Suat Yıldırım:
“Evet, evet! dedi, Üstelik, sizi yakın çevreme alacağım, benim gözdelerimden olacaksınız.”
Ömer Nasuhi Bilmen:
(Fir´avun da) Dedi ki: «Evet. Ve o vakit elbette siz, en yakın bulunmuşlardansınız.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız.
Bekir Sadak:
26:46
İbni Kesir:
Evet, dedi. O takdirde siz, muhakkak gözdelerdensiniz.
Adem Uğur:
Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
İskender Ali Mihr:
(Firavun): “Evet, muhakkak ki siz o zaman, (bana) yakınlardan olacaksınız.” dedi.
Celal Yıldırım:
Fir´avn, «evet, o takdirde siz elbette (bana) yakınlardan olursunuz» dedi.
Tefhim ul Kuran:
«Evet» dedi. «Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan da olacaksınız»
Fransızca:
Il dit : "Oui, bien sûr, vous serez alors parmi mes proches !
İspanyolca:
Dijo: «¡Sí! Y seréis entonces, ciertamente, de mis allegados».
İtalyanca:
Rispose: «Sí, e in tal caso sarete tra i favoriti».
Almanca:
Er sagte: "Ja! Und gewiß, ihr werdet dann doch von den Vertrauten sein."
Çince:
他说:是的,在那时,你们必蒙宠幸。
Hollandaca:
Hij antwoordde: Ja, en gij zult mijn persoon mogen naderen.
Rusça:
Он сказал: "Да. В этом случае вы непременно окажетесь в числе приближенных".
Somalice:
Wuxuuna Yidhi haa Waxaadna Noqonaysaan kuwa ii dhow.
Swahilice:
Naam! Na hakika mtakuwa katika watu wa mbele.
Uygurca:
پىرئەۋن: «ھەئە، ئۇ چاغدا (سىلەرگە مۇكاپات بېرىلىدۇ، ئۇنىڭ ئۈستىگە) سىلەر چوقۇم مېنىڭ يېقىن ئادەملىرىمدىن بولۇپ قالىسىلەر» دېدى
Japonca:
かれ(フィルアウン)は言った。「勿論である。その場合あなたがたは,必ず側近となろう。」
Arapça (Ürdün):
«قال نعم وإنكم إذاً» أي حينئذ «لمن المقربين».
Hintçe:
फिरऔन ने कहा हा (ज़रुर मिलेगा) और (इनाम क्या चीज़ है) तुम उस वक्त (मेरे) मुकररेबीन (बारगाह) से हो गए
Tayca:
เขากล่าวว่า “ถูกแล้ว และพวกท่านขณะนั้นจะอยู่ในหมู่ผู้ใกล้ชิดอย่างแน่นอน”
İbranice:
אמר: 'אכן, וגם תהיו אז מן המקורבים
Hırvatça:
"Hoće", odgovori on, "i bit ćete tada sigurno među meni bliskim."
Rumence:
“Da, şi veţi fi în suita mea.”
Transliteration:
Qala naAAam wainnakum ithan lamina almuqarrabeena
Türkçe:
"Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."
Sahih International:
He said, "Yes, and indeed, you will then be of those near [to me]."
İngilizce:
He said: "Yea, (and more),- for ye shall in that case be (raised to posts) nearest (to my person)."
Azerbaycanca:
(Fir’on) dedi: “Bəli! Və üstəlik siz (mənə) yaxın adamlar olacaqsınız!”
Süleyman Ateş:
Evet dedi, hem o takdirde siz (bana) yakınlardan olacaksınız.
Diyanet Vakfı:
Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
Erhan Aktaş:
“Evet; o zaman sizi kesinlikle himayeme alırım.” dedi.
Kral Fahd:
Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
Hasan Basri Çantay:
(Fir´avn): «Evet, dedi, hem o takdîrde siz elbet ve elbet (benim) en yakınlar (ım) dan (olacak) sınız».
Muhammed Esed:
(Firavun;) "Elbette", diye cevap verdi, "o takdirde, gerçekten de benim gözdelerim arasında yer alacaksınız".
Gültekin Onan:
"
Ali Fikri Yavuz:
Firavun dedi ki: “-Evet (size hem mükâfat var), hem siz o vakit (kıymet ve şeref bakımından bana) muhakkak en yakın kimselerdensiniz.”
Portekizce:
Respondeu-lhes: Sim; ademais, sereis (colocados em postos) próximos (a mim).
İsveççe:
[Farao] svarade: "Visst! Och ni skall höra till dem som står mig nära."
Farsça:
گفت: آری، و در آن صورت مسلماً از مقربان [درگاه] خواهید شد.
Kürtçe:
(فیرعەون) ووتی بەڵێ وەبێگومان ئێوە ئەو کاتە لەنزیکانی خۆم دەبن
Özbekçe:
У: «Ҳа! У ҳолда сиз, албатта, энг яқинларимдан бўласиз», деди.
Malayca:
Firaun menjawab: "Benar, (kamu akan mendapatnya) dan sesungguhnya kamu dengan itu akan menjadi dari orang-orang yang dekat kepadaku".
Arnavutça:
(Faraoni) u përgjegj: “Po, - do të jeni atëherë – edhe ndër të afërmit e mi”.
Bulgarca:
Рече: “Да, и тогава ще бъдете от приближените.”
Sırpça:
„Хоћете“, одговори он, „и бићете тада, сигурно, од оних мени блиских.“
Çekçe:
A odpověděl Faraón: 'Zajisté, a tehdy se věru mými přiblíženci stanete.'
Urduca:
اس نے کہا "ہاں، اور تم تو اس وقت مقربین میں شامل ہو جاؤ گے"
Tacikçe:
Гуфт: «Оре, ҳама аз наздиконам хоҳед буд».
Tatarca:
Фиргаун әйтте: "Әлбәттә булыр, әгәр Мусаны җиңсәгез минем якыннарымнан булырсыз".
Endonezyaca:
Fir'aun menjawab: "Ya, kalau demikian, sesungguhnya kamu sekalian benar-benar akan menjadi orang yang didekatkan (kepadaku)".
Amharca:
«አዎን፤ እናንተም ያን ጊዜ ከባለሟሎቹ ትኾናላችሁ» አላቸው፡፡
Tamilce:
அவன் கூறினான்: “ஆம். (கூலி உண்டு)! இன்னும், நிச்சயமாக (உங்களுக்கு பதவிகள் கொடுக்கப்பட்டு) நீங்கள் அப்போது (எனக்கு) மிக நெருக்கமானவர்களில் ஆகிவிடுவீர்கள்.”
Korece:
물론이라 그렇게만 된다면 너희는 내 가까이 있을 것이라고 하자
Vietnamca:
(Pha-ra-ông) bảo: “Chắc chắn có, nhất định lúc đó các ngươi sẽ trở thành các cận thần của ta.”
Ayet Linkleri: