Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

17

Sûredeki Ayet No: 

57

Ayet No: 

2086

Sayfa No: 

287

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَىٰ رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ ۚ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا

Çeviriyazı: 

ülâike-lleẕîne yed`ûne yebtegûne ilâ rabbihimü-lvesîlete eyyühüm aḳrabü veyercûne raḥmetehû veyeḫâfûne `aẕâbeh. inne `aẕâbe rabbike kâne maḥẕûrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onların yalvardıkları da, Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. Ve O'nun merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.

Diyanet İşleri: 

Taptıkları putlar Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O'nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Zira Rabbinin azabı korkmağa değer.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onların taptıkları, öyle varlıklar ki bizzat kendileri de hangisi daha yakın acaba diye Rablerine ulaşmak için bir vesile arayıp durmadalar, onun rahmetini ummadalar ve azabından korkmadalar. Şüphe yok ki Rabbinin azabı, çekinip kaçınmaya değer bir azaptır.

Şaban Piriş: 

Onların dua ettikleri de Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O’nun rahmetini dilerler, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.

Edip Yüksel: 

Onların çağırdıkları kişiler bile Rab'lerine yaklaşmak için yol ararlar. O'nun rahmetini umar, cezasından korkarlar. Rabbinin cezası sakınılacak bir şeydir

Ali Bulaç: 

Onların taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar. O'nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.

Suat Yıldırım: 

Onların tanrılaştırıp yalvardıkları kimseler, “Ne yaparsam O'na daha yakın olabilirim?” diye Rab’lerine vesile ararlar.O’nun rahmetini arar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkunçtur.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

O kendilerine taptıkları da Rablerine hangisi daha yakın olsun diye vesile ararlar ve onun rahmetini umarlar ve onun azabından korkarlar. Şüphe yok ki, Rabbinin azabı hazer edilmeğe pek layıktır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

O yakarıp durduklarının kendileri, en çok yakınlık kazanmışları da dahil, Rablerine varmaya vesîle ararlar; O'nun rahmetini umarlar, O'nun azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkulasıdır.

Bekir Sadak: 

«enden ustun kildigini goruyor musun? Kiyamet gunune kadar beni ertelersen, and olsun ki, azi bir yana, onun soyunu kendi buyrugum altina alacagim» demisti.

İbni Kesir: 

Onlar, Rabblarına vesile arayarak daha yakın olmak için bunlara taparlar. O´nun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Zira Rabbının azabı, sakınılmaya değerdir.

Adem Uğur: 

Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar

İskender Ali Mihr: 

İşte o çağırdıkları (da), kendi Rab´lerine “onların hangisi daha yakındır” diye (O´na en yakın) vesileyi ararlar ve O´nun rahmetini ümit ederler, O´nun azabından korkarlar. Muhakkak ki Rabbinin azabı, hazer edilendir (korkulandır).

Celal Yıldırım: 

İşte onların yalvarıp durduklarından Rablerine hangisi daha yakınsa, onunla (yaklaşmak için) vesîle ararlar

Tefhim ul Kuran: 

Onların taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar. O´nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.

Fransızca: 

Ceux qu'ils invoquent, cherchent [eux-mêmes] , à qui mieux, le moyen de se rapprocher le plus de leur Seigneur. Ils espèrent Sa miséricorde et craignent Son châtiment. Le châtiment de ton Seigneur est vraiment redouté.

İspanyolca: 

Los mismos a quienes invocan buscan el medio de acercarse a su Señor. Esperan en Su misericordia y temen Su castigo. El castigo de tu Señor es temible.

İtalyanca: 

Quelli stessi che essi invocano, cercano il mezzo di avvicinarsi al loro Signore, sperano nella Sua misericordia e temono il Suo castigo. In verità il castigo del Signore è temibile!

Almanca: 

Diese, an die sie Bittgebete richten, erstreben selbst die Annäherung zu ihrem HERRN, jeder will näher sein. Und sie erhoffen sich Seine Gnade und fürchten Seine Peinigung. Gewiß, der Peinigung deines HERRN gegenüber ist achtzugeben.

Çince: 

他们所称为神明者,自身求近主之阶。比他们更近于主者也求近主之阶,他们希望主的恩惠,畏惧主的刑罚。你的主的刑罚是应该防备的。

Hollandaca: 

Zij, welke gij aanroept, begeeren zelven nader met hunnen Heer te worden verbonden, trachtende hem zoo nabij mogelijk te komen; zij hopen mede op zijne genade en vreezen zijne straf; want de straf van uw Heer is vreeselijk.

Rusça: 

Те, к кому они взывают с мольбой, сами ищут пути приближения к своему Господу, пытаясь опередить других. Они надеются на Его милость и страшатся мучений от Него. Воистину, мучений от твоего Господа надлежит остерегаться.

Somalice: 

kuwaas ay caabudina iyagaaba ka dooni xagga Eebe u dhawaansho iyo kusii dhawaansho waxayna Rajayn Naxariistiisa, wayna ka cabsan cadaabkiisa, cadaabka Eebana waa wax laga digtoonaado.

Swahilice: 

Hao wanao waomba, wao wenyewe wanatafuta njia ya kwendea kwa Mola wao Mlezi - hata miongoni mwao walio karibu mno - na wanataraji rehema zake na wanaikhofu adhabu yake. Hakika adhabu ya Mola wako Mlezi yafaa kutahadhari nayo.

Uygurca: 

ئۇلار (اﷲ نى قويۇپ ئىلاھ دەپ) ئىبادەت قىلىدىغانلارنىڭ (ئۆزلىرى ئىبادەت ئارقىلىق) پەرۋەردىگارىغا يېقىن بولۇشنى تىلەيدۇ، ئۇلارنىڭ ئارىسىدا (پەرۋەردىگارىغا) يېقىنراق بولغىنى (ھەم ئىبادەت ئارقىلىق اﷲ قا يېقىن بولۇشنى تىلەيدۇ)، پەرۋەردىگارىنىڭ رەھمىتىنى ئۈمىد قىلىپ (ئۇنىڭ) ئازابىدىن قورقىدۇ، پەرۋەردىگارىنىڭ ئازابى ھەقىقەتەن ساقلىنىشقا تېگىشلىكتۇر

Japonca: 

かれらが祈っている神々できえ,主に接近することを願っている。誰が最もアッラーの喜びに近づけるのかと。なお,側近にいるものでも,かれの慈悲を待望し,懲罰を恐れている。本当に主の懲罰こそ,用心すべきである。

Arapça (Ürdün): 

«أولئك الذين يدعونـ» ـهم آلهة «يبتغون» يطلبون «إلى ربهم الوسيلة» القربة بالطاعة «أيهم» بدل من واو يبتغون أي يبتغيها الذي هو «أقرب» إليه فكيف بغيره «ويرجون رحمته ويخافون عذابه» كغيرهم فكيف تدعونهم آلهة «إن عذاب ربك كان محذوراً».

Hintçe: 

ये लोग जिनको मुशरेकीन (अपना ख़ुदा समझकर) इबादत करते हैं वह खुद अपने परवरदिगार की क़ुरबत के ज़रिए ढूँढते फिरते हैं कि (देखो) इनमें से कौन ज्यादा कुरबत रखता है और उसकी रहमत की उम्मीद रखते और उसके अज़ाब से डरते हैं इसमें शक़ नहीं कि तेरे परवरदिगार का अज़ाब डरने की चीज़ है

Tayca: 

เหล่านั้นที่พวกเขาวิงวอนนั้น พวกมันก็ยังหวังที่จะหาทางเข้าสู่พระเจ้าของพวกมันว่า ผู้ใดในหมู่พวกมันจะเข้าใกล้ที่สุดและพวกมันยังหวังในความเมตตาของพระองค์ และกลัวการลงโทษของพระองค์ แท้จริงการลงโทษของพระเจ้าของเจ้านั้นควรน่าระวัง

İbranice: 

אלה אשר אליהם מתפללים (עובדי האלילים) בעצמם מבקשים להתקרב אל ריבונם , ומתחרים ביניהם, מי מהם קרוב יותר, ומבקשים את רחמיו, ומפחדים מעונשו. אכן, יש להיזהר מעונש ריבונך

Hırvatça: 

Oni kojima se oni mole i sami traže načina kako će se što više Gospodaru svome približiti, i nadaju se milosti Njegovoj i plaše se kazne Njegove. A kazne Gospodara tvoga treba se čuvati.

Rumence: 

Chiar cei pe care ei îi cheamă, caută către Domnul lor calea de a fi cât mai aproape şi nădăjduiesc în milostivenia Sa, căci se tem de osânda Lui. Osânda Domnului tău este aprigă.

Transliteration: 

Olaika allatheena yadAAoona yabtaghoona ila rabbihimu alwaseelata ayyuhum aqrabu wayarjoona rahmatahu wayakhafoona AAathabahu inna AAathaba rabbika kana mahthooran

Türkçe: 

O yakarıp durduklarının kendileri, en çok yakınlık kazanmışları da dahil, Rablerine varmaya vesîle ararlar; O'nun rahmetini umarlar, O'nun azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkulasıdır.

Sahih International: 

Those whom they invoke seek means of access to their Lord, [striving as to] which of them would be nearest, and they hope for His mercy and fear His punishment. Indeed, the punishment of your Lord is ever feared.

İngilizce: 

Those whom they call upon do desire (for themselves) means of access to their Lord, - even those who are nearest: they hope for His Mercy and fear His Wrath: for the Wrath of thy Lord is something to take heed of.

Azerbaycanca: 

Onların tapındıqları tanrıların özlərindən hər hansı biri (Allah dərgahına) daha yaxın olsun deyə, Rəbbinə vəsilə axtarır, Onun rəhmətini umur, əzabından qorxur. Həqiqətən, Rəbbinin əzabı qorxuludur!

Süleyman Ateş: 

O yalvardıkları da, onların (Allah'a) en yakın olan(lar)ı da Rablerine yaklaşmak için vesile ararlar; O'nun merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, cidden korkunçtur.

Diyanet Vakfı: 

Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar; O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.

Erhan Aktaş: 

İşte onların, o yöneldikleri de(1) Rabb’lerine daha yakın olmak için vesile arayan, O’nun rahmetini uman ve O’nun azâbından korkan kimselerdir. Gerçekten Rabb’inin azâbı korkunçtur.

Kral Fahd: 

Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar, O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.

Hasan Basri Çantay: 

Onların tapdıkları da — hangisi Rablerine daha yakın (olacak) diye — (bizzat) vesîle arıyorlar, Onun rahmetini umuyorlar, Onun azabından korkuyorlar Çünkü Rabbinin azabı korkuncdur.

Muhammed Esed: 

Aslında, onların bu yalvarıp yakardıkları (ve böylece azizleştirdikleri, tanrılaştırdıkları şahsiyetlerin) kendileri -içlerinden O´na en yakın olanları (bile)- Rablerinin yakınlığını kazanmaya çalışırlar(dı); hem de, O´nun rahmetini umup azabından korkarak: çünkü onun azabı gerçekten sakınılması gereken bir şeydir!

Gültekin Onan: 

Onların taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye- rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar. O´nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin rabbinin azabı korkunçtur.

Ali Fikri Yavuz: 

(Müşriklerin ilâh diye tapındıkları) bunlar (Melekler), içlerinden hangileri hayır (İbadet) yapmakla (Allah’a) yakın olacak kaygısı ile Rablerine vesile (derece yakınlığı) ararlar

Portekizce: 

Aqueles que invocam anseiam por um meio que os aproxime do seu Senhor e esperam a Sua misericórdia e temem o Seucastigo, porque o castigo do teu Senhor é temível!

İsveççe: 

De som de anropar vill själva vinna sin Herres välvilja och komma Honom så nära som möjligt, och de hoppas på Hans nåd och fruktar Hans straff - [alla] måste frukta din Herres straff!

Farsça: 

کسانی [از فرشتگان، پریان و ارواح را] که آنان [به عنوان معبود] می پرستند [خود آنان برای رفع نیازمندی هایشان] به سوی پروردگارشان وسیله می جویند، تا کدامشان نزدیک تر باشد، و به رحمت او امید دارند، و از عذابش می ترسند؛ زیرا عذاب پروردگارت شایسته پرهیز است.

Kürtçe: 

ئەوانەی کە ئەو (نەفامانە) ھاواریان لێ دەکەن ئەوانە بەدوای ھۆکارێکدا دەگەڕێن کە نزیکیان کاتەوە لە پەروەدگاریان کامیان نزیک ترە (لە خواوە و پلەو پایەی بەرزترە) وە بە ھیوا و ئومێد و ڕەحمی ئەون و لە سزایشی دەترسن بەڕاستی سزای پەروەردگارت ھەمیشە مەترسی لێکراوە و خۆ لێ پارێزراوە

Özbekçe: 

Ана ўша дуо қилаётганлари Роббиларига васила изларлар, қайсилари яқинроқ эканини (билмоқ учун). Унинг раҳматини орзу қилурлар ва азобидан қўрқурлар. Албатта, Роббингнинг азоби ҳазир бўлишга лойиқдир. (Ўзи Аллоҳнинг раҳмати орзуида юрган кимса қандай қилиб бировни раҳмат қила олади? Ўзи Аллоҳнинг азобидан қўрқиб турган кимса қандай қилиб бировни азоблай олади? Шунга қарамасдан, Аллоҳнинг азобидан қўрқмай, бир пулга арзимайдиган нарсаларни уУга шерик қилиб юрганларга ҳайронсан.)

Malayca: 

orang-orang yang mereka seru itu, masing-masing mencari jalan mendampingkan diri kepada Tuhannya (dengan berbuat ibadat), sekali pun orang yang lebih dekat kepada Tuhannya, serta mereka pula mengharapkan rahmatNya dan gerun takut akan azabNya; sesungguhnya azab Tuhanmu itu, adalah (perkara yang semestinya) ditakuti.

Arnavutça: 

Ata që i luten atyre, vetë kërkojnë mënyrë ndërmjetësimi te Zoti i tyre, cili është më i afërt, shpresojnë mëshirën e Tij dhe i frikohen dënimit të Tij. Me të vërtetë, dënimit të Zotit tënd çdokush duhet t’i ruhet.

Bulgarca: 

Онези, които [съдружаващите] зоват, се стремят да се доберат до своя Господ, кой от тях да бъде най-близо, и се надяват на Неговата милост, и се страхуват от Неговото мъчение. Мъчението на твоя Господ е за опасение.

Sırpça: 

Они којима се они моле и сами траже начин како ће што више своме Господару да се приближе, и надају се Његовој милости и плаше се Његове казне. А казне Господара твог свако треба да се чува.

Çekçe: 

Ti, které vzývají, sami prostředek hledají, jak co nejvíce se přiblížit k Pánu svému, v milost Jeho doufajíce a trestu Jeho se obávajíce, neboť Pána tvého trest je věru obav hodný.

Urduca: 

جن کو یہ لوگ پکارتے ہیں وہ تو خود اپنے رب کے حضور رسائی حاصل کرنے کا وسیلہ تلاش کر رہے ہیں کہ کون اُس سے قریب تر ہو جائے اور وہ اُس کی رحمت کے امیدوار اور اُس کے عذاب سے خائف ہیں حقیقت یہ ہے کہ تیرے رب کا عذاب ہے ہی ڈرنے کے لائق

Tacikçe: 

Онҳое, ки кофирон ба худоӣ мехонанд, дар талаби онанд, ки худ ба даргоҳи Парвардигорашон василае биёбанд ва наздиктарин шаванд ва ба раҳмати Ӯ умед мебанданд ва аз азоби Ӯ метарсанд, зеро азоби Парвардигорат тарснок аст!

Tatarca: 

Мөшрикләр Аллаһ дип белеп гыйбадәт кыйлган затлар, ягъни Гыйса вә Гозәерләр үзләре Аллаһуга гыйбадәт кыйлып һәм итагать итеп Аңа ярарга, якын булырга тырышалар вә рәхәтен өмет итеп, ґәзабыннан куркалар иде. Әлбәттә, Раббыңның ґәзабы бик каты булу сәбәпле саклану тиеш булган ґәзабдыр.

Endonezyaca: 

Orang-orang yang mereka seru itu, mereka sendiri mencari jalan kepada Tuhan mereka siapa di antara mereka yang lebih dekat (kepada Allah) dan mengharapkan rahmat-Nya dan takut akan azab-Nya; sesungguhnya azab Tuhanmu adalah suatu yang (harus) ditakuti.

Amharca: 

እነዚያ እነርሱ የሚግገዟቸው ማንኛቸውም (ወደ አላህ) በጣም ቀራቢያቸው ወደ ጌታቸው መቃረቢያን (ሥራ) ይፈልጋሉ፡፡ እዝነቱንም ይከጅላሉ፡፡ ቅጣቱንም ይፈራሉ፡፡ የጌታህ ቅጣት የሚፈራ ነውና፡፡

Tamilce: 

(தூதர்கள், வானவர்கள், இன்னும் இறைநேசர்களில்) எவர்களை இவர்கள் (தங்கள் தேவைக்காக பிரார்த்தனை செய்து) அழைக்கிறார்களோ, - அவர்களோ தங்கள் இறைவன் பக்கம் தங்களில் மிக நெருங்கியவராக யார் ஆகுவது என்று (ஆர்வப்பட்டு) நன்மையை (அதிகம் செய்வதற்கு வழிகளை)த் தேடுகிறார்கள்; இன்னும், அவனுடைய கருணையை ஆதரவு வைக்கிறார்கள்; இன்னும், அவனுடைய தண்டனையைப் பயப்படுகிறார்கள். நிச்சயமாக உம் இறைவனின் தண்டனை பயத்திற்குரியதாக இருக்கிறது! (ஆகவே, அவர்களிடம் எப்படி இவர்கள் இரட்சிப்பைத் தேடமுடியும்)

Korece: 

그들이 주장하는 신들도 주 님께 가까이 하려 길을 추구하고 있으며 그분의 자비를 바라고 그 분의 벌을 두려워 하도다 실로 주님의 벌은 이미 경고 되었노라

Vietnamca: 

Những thần linh mà họ khấn vái cũng tìm mọi cách (thi đua) xem ai trong số họ được gần Ngài hơn, họ cũng hy vọng nơi lòng thương xót của Ngài đồng thời cũng sợ sự trừng phạt của Ngài. Quả thật, hình phạt của Thượng Đế của Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) là thứ đáng phải khiếp sợ.