Arapça:
وَهُمْ يَنْهَوْنَ عَنْهُ وَيَنْأَوْنَ عَنْهُ ۖ وَإِن يُهْلِكُونَ إِلَّا أَنفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
Çeviriyazı:
vehüm yenhevne `anhü veyen'evne `anh. veiy yühlikûne illâ enfüsehüm vemâ yeş`urûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, insanları Kur'ân'a iman etmekten menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini mahvediyorlar ama farkında değiller.
Diyanet İşleri:
Onlar Kuran'dan alıkorlar ve ondan uzaklaşırlar. Böylece yalnız kendilerini mahvederler de farkına varamazlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlar hem insanları uzaklaştırırlar ondan, hem kendileri uzaklaşırlar. Onlar anlamadan ancak kendilerini helak ederler.
Şaban Piriş:
Onlar, hem (insanları) men ederler, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Sonuçta kendilerini helak ederler de farkında olmazlar.
Edip Yüksel:
Kendileri uzaklaştıkları gibi başkasını da ondan menediyorlar. Böylece farkında olmadan kendilerini mahfediyorlar.
Ali Bulaç:
Onlar, hem ondan alıkoyarlar, hem kendileri kaçarlar. Onlar, yalnızca kendi nefislerinden başkasını yıkıma uğratmazlar ama şuurunda değildirler.
Suat Yıldırım:
Onlar hem halkı Kur'ân’dan ve Peygamberden uzaklaştırırlar, hem de kendileri ondan geri dururlar.Böylece yalnız kendilerini mahvederler de farkına varmazlar.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve onlar bundan hem nehyederler, kendileri de bundan uzaklaşırlar. Ve başkalarını değil, kendi nefislerini helâk etmiş olurlar da farkına varamazlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Hem ondan alıkoyarlar hem ondan uzaklaşırlar. Öz benliklerinden başkasını helâk etmiyorlar. Ama farkında değiller.
Bekir Sadak:
Onlari, Rablerinin huzuruna cikarildiklari zaman bir gorsen! Allah: «Bu gercek degil mi?» der
İbni Kesir:
Onlar, hem bundan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Onlar sadece kendilerini helake sürüklerler de farkına varmazlar.
Adem Uğur:
Onlar, hem insanları Peygamber´e yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak ederler.
İskender Ali Mihr:
Ve onlar, ondan (Allah´a ulaşmaktan, hidayetten) nehyederler (men ederler, yasaklarlar) ve onlar da (kendileri de) ondan (hidayetten) uzak dururlar (yüz çevirirler). Kendilerinden başkasını helâk etmezler ve farkında olmazlar (şuurunda değiller).
Celal Yıldırım:
Onlar, O´ndan (Kur´ân ve Peygamber´den) alıkoymak İçin engel olurlar ve kendileri de O´ndan uzak kalırlar. Farkına varmayarak ancak kendilerini mahvederler.
Tefhim ul Kuran:
Onlar, hem ondan alıkoyarlar, hem kendileri kaçarlar. Onlar, yalnızca kendi nefislerinden başkasını yıkıma uğratmazlar ama şuurunda değildirler.
Fransızca:
Ils empêchent [les gens] de s'approcher de lui et s'en écartent eux-mêmes. Ils ne feront périr qu'eux-mêmes sans s'en rendre compte.
İspanyolca:
Se lo impiden a otros y ellos mismos se mantienen a distancia. Pero sólo se arruinan a sí mismos, sin darse cuenta.
İtalyanca:
Ostacolano gli altri e, allo stesso tempo, pérdono loro stessi. Non operano che la loro stessa rovina, pur non essendone coscienti.
Almanca:
Während sie davon 1 (vom Quran) abraten und sich davon abwenden. Und sie richten doch nur sich selbst zugrunde, ohne daß sie es bemerken.
Çince:
他们禁止别人信仰他,而自己也远离他;他们只是在毁灭自己,却不自觉。
Hollandaca:
En zij zullen anderen verbieden er aan te gelooven, en zich er verre van verwijderen; maar zij zullen hunne eigene zielen slechts vernietigen, en dat gevoelen zij niet.
Rusça:
Они удерживают других от него (прямого пути), и сами сторонятся его, однако они губят только самих себя, не ощущая этого.
Somalice:
Waxayna ka Reebi Dadka rumaynta Nabiga iyaguna way ka Fogaan mana halaagayaan waxaan Naftooda ahayn, mase Oga.
Swahilice:
Nao huwazuia watu, na wao wenyewe wanajitenga nayo. Nao hawaangamizi ila nafsi zao tu, wala wao hawatambui.
Uygurca:
ئۇلار كىشىلەرنى قۇرئاندىن (ۋە مۇھەممەد ئەلەيھىسسالامغا ئەگىشىشىتىن) توسىدۇ، ئۆزلىرىمۇ ئۇنىڭدىن يىراق قاچىدۇ، ئۇلار پەقەت ئۆزلىرىنىلا ھالاك قىلىدۇ، ھالبۇكى، ئۇلار (بۇنى) تۇيمايدۇ
Japonca:
かれらは外の者をそれから遠ざけ,また自分たちもこれを避ける。だがかれらは自ら自分の魂を傷つけるだけで,自分はそれに気付かない。
Arapça (Ürdün):
«وهم ينهون» الناس «عنه» عن اتباع النبي صلى الله عليه وسلم «وينأون» يتباعدون «عنه» فلا يؤمنون به، وقيل: نزلت في أبي طالب كان ينهى عن أذاه ولا يؤمن به «وإن» ما «يهلكون» بالنأي عنه «إلا أنفسهم» لأن ضرره عليهم «وما يشعرون» بذلك.
Hintçe:
और ये लोग (दूसरों को भी) उस के (सुनने से) से रोकते हैं और ख़ुद तो अलग थलग रहते ही हैं और (इन बातों से) बस आप ही अपने को हलाक करते हैं और (अफसोस) समझते नहीं
Tayca:
และพวกเขาห้าม เกี่ยวข้องกับอัลกุรอาน และพวกเขาก็ปลีกตัวออกห่างจากอัลกรุอานด้วย และพวกเขาจะไม่ทำให้ใครพินาศนอกจากตัวของพวกเขาเองเท่านั้น แต่พวกเขาไม่รู้สึก
İbranice:
והם אוסרים ( על האנשים ) להקשיב לו ,ומרחיקים עצמם מעליו (מדרך האמת.) ואכן הם מאבדים רק את עצמם מבלי שירגישו זאת
Hırvatça:
Oni zabranjuju da se u Kur'an vjeruje, i sami se od njega udaljavaju, i sami sebe upropaštavaju, a da i ne primjećuju.
Rumence:
Ei spun aceasta şi se îndepărtează, însă nu se pierd decât pe ei inşişi fără să-şi dea seama.
Transliteration:
Wahum yanhawna AAanhu wayanawna AAanhu wain yuhlikoona illa anfusahum wama yashAAuroona
Türkçe:
Hem ondan alıkoyarlar hem ondan uzaklaşırlar. Öz benliklerinden başkasını helâk etmiyorlar. Ama farkında değiller.
Sahih International:
And they prevent [others] from him and are [themselves] remote from him. And they do not destroy except themselves, but they perceive [it] not.
İngilizce:
Others they keep away from it, and themselves they keep away; but they only destroy their own souls, and they perceive it not.
Azerbaycanca:
(Müşriklər özlərinə uyanları Qur’anı) dinləməyi qadağan edər, özləri də onlardan uzaq durarlar. Onlar (başqalarını deyil), yalnız özlərini həlak edər, lakin (bunun) fərqinə varmazlar.
Süleyman Ateş:
Onlar hem (insanları) ondan menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini mahvediyorlar ama farkında değiller!
Diyanet Vakfı:
Onlar, hem insanları Peygamber'e yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak ederler.
Erhan Aktaş:
Onlar, başkalarını ondan vazgeçirmeye çalışırlar, kendileri de ondan uzaklaşırlar. Ve onlar, ancak kendilerini mahvederler, ama bunu idrak etmezler.
Kral Fahd:
Onlar, hem insanları Peygamberi dinleyip hakka tabi olmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak ederler.
Hasan Basri Çantay:
Onlar, hem (insanları) bundan (peygambere yaklaşmakdan) vaz geçirmiye çalışırlar, hem kendileri ondan uzaklaşırlar. Onlar bilmeyerek kendilerinden başkasını helake sürüklemiş olmuyorlar.
Muhammed Esed:
Diğerlerini ondan alıkoyar ve kendileri de ondan uzaklaşırlar: Ama (bu şekilde) yalnız kendilerini mahvederler ve (üstelik) bunu da idrak etmezler.
Gültekin Onan:
Onlar, hem ondan alıkoyarlar, hem de kendileri kaçarlar. Onlar, yalnızca kendi nefslerinden başkasını yıkıma uğratmazlar ama şuurunda değildirler.
Ali Fikri Yavuz:
Onlar, hem (insanları) Peygamberden vaz geçirmeğe çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Böylece ancak nefislerini helâk ederler de farkına varmazlar.
Portekizce:
E impedem os demais, apartando-os dele (o Alcorão); mas, com isso, não fazem mais do que se prejudicar, sem osentirem.
İsveççe:
De vill hindra [andra att lyssna till dig] och de drar sig [själva] undan; de störtar inga andra än sig själva i fördärvet, men det inser de inte.
Farsça:
و آنان دیگران را [از توجه به قرآن] بازمی دارند و خود نیز از آن دور می شوند، اینان جز خود را به هلاکت نمی اندازند، و [این خطر را] درک نمی کنند.
Kürtçe:
ئەوان رێگری (خەڵک) ئەکەن لەو (قورئانە) و خۆشیان لێی دوور دەکەنەوە ھیچ کەسیش لە ناو نابەن خۆیان نەبێت و ھەستیش ناکەن (کە لەچی خەسارۆمەندیەکدان)
Özbekçe:
Ва улар (одамларни) ундан қайтарадилар ва ундан узоқлашадилар. Улар сезмаган ҳолларида ўзларини ҳалок қиладилар, холос.
Malayca:
Dan mereka pula melarang orang ramai dari mendengar Al-Quran dan mereka juga menjauhkan diri daripadanya, padahal mereka (dengan perbuatan yang demikian) hanyalah membinasakan diri sendiri (dengan bala bencana dan azab yang disediakan untuk mereka di dunia dan di akhirat kelak), sedang mereka tidak menyedarinya.
Arnavutça:
Ata e ndalojnë besimin në Kur’an, edhe vetë largohen nga ai, dhe vetveten e dëmtojnë, e nuk e hetojnë.
Bulgarca:
И възпират от него [- Пратеника], и се отдалечават от него, но погубват само себе си, без да усетят.
Sırpça:
Они забрањују да се верује у Кур'ан, и сами се од њега удаљавају, и сами себе упропашћавају, а да и не примећују.
Çekçe:
A zabraňují druhým, aby mu naslouchali, a sami se od něho vzdalují, však způsobí ztrátu jen sami sobě, a přitom to nevědí.
Urduca:
وہ اس امر حق کو قبول کرنے سے لوگوں کو روکتے ہیں اور خود بھی اس سے دور بھاگتے ہیں (وہ سمجھتے ہیں کہ اس حرکت سے وہ تمہارا کچھ بگاڑ رہے ہیں) حالانکہ دراصل وہ خو د اپنی ہی تباہی کا سامان کر رہے ہیں مگر انہیں اس کا شعور نہیں ہے
Tacikçe:
Инҳо мардумро аз паёмбар бозмедоранд ва худ аз ӯ канора меҷӯянд ва ҳол он, ки намедонанд, ки танҳо хештанро ба ҳалокат мерасонанд.
Tatarca:
Ул динсезләр, исламны кабул итүдән, Коръән белән гамәл кылудан кешеләрне тыялар һәм үзләре дә Коръәннән бик ераклар. Алар бу эшләре белән аңламыйча, үзләрен генә һәлак итәләр, ләкин сизмиләр.
Endonezyaca:
Dan mereka melarang (orang lain) mendengarkan Al-Quran dan mereka sendiri menjauhkan diri daripadanya, dan mereka hanyalah membinasakan diri mereka sendiri, sedang mereka tidak menyadari.
Amharca:
እነርሱም (ሰዎችን) ከእርሱ ይከለክላሉ፡፡ ከእርሱም ይርቃሉ፡፡ ነፍሶቻቸውንም እንጂ ሌላን አያጠፉም፤ ግን አያውቁም፡፡
Tamilce:
அவர்கள் இதிலிருந்து (மக்களை) தடுக்கிறார்கள்; இன்னும், அவர்களும் இதை விட்டு தூரமாக செல்கிறார்கள். (அவர்கள்) தங்களையே தவிர அழித்துக் கொள்வதில்லை. ஆனால், (அவர்கள் அதை) உணர மாட்டார்கள்.
Korece:
그들은 다른 사람들에게 금지하여 그것을 멀리하려 하니 이는 그들 스스로의 영혼을 멸망시킴이라 그러나 그들은 인식하지 못하 더라
Vietnamca:
Họ lánh xa Y (Thiên Sứ) và ngăn cản (người khác tin) vào Y, và họ không thể hủy hoại được ai ngoại trừ chính bản thân họ, tuy nhiên họ không nhận thấy điều đó.
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: