Arapça:
وَإِذَا جَاءُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَقَد دَّخَلُوا بِالْكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِهِ ۚ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ
Çeviriyazı:
veiẕâ câûküm ḳâlû âmennâ veḳad deḫalû bilküfri vehüm ḳad ḫaracû bih. vellâhü a`lemü bimâ kânû yektümûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler. Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.
Diyanet İşleri:
Size geldiklerinde "İnandık" derler, oysa yanınıza inkarcı olarak girmiş ve yine inkarcı olarak çıkmışlardır. Gizlemekte olduklarını Allah daha iyi bilir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Sizin yanınıza geldiler mi, inandık derler, halbuki onlar, bulunduğunuz yere kafirlikle girdikleri gibi gene kafirlikle çıkmışlardır ve Allah, onların gizlediğini, onlardan daha iyi bilir.
Şaban Piriş:
Size geldiklerinde: İman ettik, derler, oysa yanınıza kâfir olarak girmiş ve yine kâfir olarak çıkmışlardır. Gizlemekte olduklarını Allah çok iyi bilir.
Edip Yüksel:
Size geldiklerinde, "İnandık," dediler. Oysa yanınıza inkarlarıyla girip inkarlarıyla çıkmışlardı. Onların gizlediklerini ALLAH daha iyi biliyor.
Ali Bulaç:
Size geldiklerinde: "İnandık" derler. Oysa onlar inkarla girmişlerdir ve yine onunla çıkmışlardır. Allah, gizli tutmakta olduklarını daha iyi bilir.
Suat Yıldırım:
Sizin yanınıza geldikleri zaman: “Biz müminiz” derler. Halbuki gerçekte onlar kâfir olarak girmişler, yine kâfir olarak çıkmışlardır. Onların içlerinde gizledikleri nifakı Allah pek iyi bilir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve size geldikleri zaman, «İmân ettik» derler. Halbuki, onlar muhakkak münkir olarak girmişler ve muhakkak münkir olarak çıkmışlardır. Allah Teâlâ da onların gizlediklerini çok iyi bilendir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Size geldiklerinde "İnandık!" derler. Gerçekte ise küfürle girmiş, yine onunla çıkmışlardır. Neler saklıyor olduklarını Allah daha iyi bilir.
Bekir Sadak:
Sayet kitab ehli inanip karsi gelmekten sakinsalardi, kotuluklerini orterdik ve onlari nimet cennetlerine koyardik.
İbni Kesir:
Size geldiklerinde
Adem Uğur:
Yanınıza inkârla girip yine inkârla çıktıkları halde size geldiklerinde "
İskender Ali Mihr:
Ve (onlar) size geldikleri zaman: "
Celal Yıldırım:
Size geldikleri zaman, «inandık» derler. Halbuki (yanınıza) küfür ile girip yine küfür ile çıktılar. Allah onların gizlediklerini çok iyi bilir.
Tefhim ul Kuran:
Size geldiklerinde: «İnandık» derler. Oysa onlar küfürle girmişlerdir ve yine onunla çıkmışlardır. Allah, gizli tutmakta olduklarını daha iyi bilir.
Fransızca:
Lorsqu'ils viennent chez vous, ils disent : "Nous croyons." Alors qu'ils sont entrés avec la mécréance et qu'ils sont sortis avec. Et Allah sait parfaitement ce qu'ils cachent.
İspanyolca:
Cuando vienen a Ti, dicen: «¡Creemos!». Pero entran sin creer y sin creer salen. Alá sabe bien lo que ocultan.
İtalyanca:
Quando vengono presso di voi dicono: «Siamo credenti», ma entrano con miscredenza ed escono alla stessa maniera. Allah conosce bene quello che nascondono.
Almanca:
Und wenn sie zu euch kommen, sagen sie: "Wir haben den Iman bekundet.", während sie selbst doch mit dem Kufr eingetreten und mit diesem fortgegangen sind. Und ALLAH kennt besser das, was sie zu verbergen pflegten.
Çince:
当他们来见你们的时候,他们说:我们已信道了。他们带著(不信)进来,又带著(不信)出去。真主是知道他们的隐情的。
Hollandaca:
Toen zij tot u kwamen, zeiden zij: wij gelooven, doch zij traden in uw gezelschap met ongetrouwheid en gingen daarmede van u weg; maar God kent goed wat zij verbergen.
Rusça:
Придя к вам, они сказали: "Мы уверовали". Однако они вошли с неверием и вышли с ним. Аллаху лучше знать, что они утаивали.
Somalice:
Hadday idiin Yimaaddaan waxay Dhahaan waan Rumaynay (Xaga) iyagoo la soo Galay Gaalnimo, lana Baxay, Eebana waa Ogyahay waxay Qarin,
Swahilice:
Na wanapo kujieni husema: Tumeamini. Lakini hakika wao wameingia na ukafiri wao, na wametoka nao pia. Na Mwenyezi Mungu ni Mjuzi kabisa wa yote wanayo yaficha.
Uygurca:
(يەھۇدىيلارنىڭ مۇناپىقلىرى) يېنىڭلارغا كەلگەن چاغدا، بىز ئىمان ئېيتتۇق، دەيدۇ، ۋاھالەنكى، ئۇلار (ئى مۇھەممەد! يېنىڭغا) كۇفرى بىلەن كىرىپ كۇفرى بىلەن چىقىپ كەتتى (يەنى سەندىن ئاڭلىغان ئىلىمدىن پايدىلانمىدى). اﷲ ئۇلارنىڭ يوشۇرغان نەرسىسىنى (يەنى نىفاقىنى ۋە كۇفرىنى) ئوبدان بىلىدۇ
Japonca:
かれらがあなたがたの許に来た時,「わたしたちは信仰する。」と言った。だがかれらは実に不信心で入り,また不信心で出て行く者たちである。アッラーはかれらの隠すことを熟知なされる。
Arapça (Ürdün):
«وإذا جاءُوكم» أي مُنَافِقُو اليهود «قالوا آمنا وقد دخلوا» إليكم متلبسين «بالكفر وهم قد خرجوا» من عندكم متلبسين «به» ولم يؤمنوا «والله أعلم بما كانوا يكتمونـ» ـه من النفاق.
Hintçe:
और (मुसलमानों) जब ये लोग तुम्हारे पास आ जाते हैं तो कहते हैं कि हम तो ईमान लाए हैं हालॉकि वह कुफ़्र ही को साथ लेकर आए और फिर निकले भी तो साथ लिए हुए और जो नेफ़ाक़ वह छुपाए हुए थे ख़ुदा उसे ख़ूब जानता है
Tayca:
และเมื่อเขาเหล่านั้น มาหาพวกเจ้า พวกเขาก็กล่าวว่า เราศรัทธาแล้ว ทั้ง ๆ ที่โดยแท้จริงนั้น พวกเขาเข้ามาในสภาพผู้ปฏิเสธศรัทธา และขณะที่พวกเขาออกไปก็ในสภาพนั้น และอัลลอฮ์เป็นผู้ทรงรู้ยิ่งในสิ่งที่พวกเขาปกปิด
İbranice:
אם יבואו אליכם יאמרו: 'אנו מאמינים,' וכבר נכנסים אליכם ככופרים והם יצאו כך, אך אלוהים יודע את מה שהם היו מחביאים
Hırvatça:
A kada vam dolaze, oni govore: "Vjerujemo!", ali oni dolaze kao nevjernici, a takvi i odlaze, a Allah dobro zna ono što oni kriju.
Rumence:
Atunci când vin la voi, ei spun: “Noi credem!” Ei vin însă cu tăgadă şi pleacă cu ea. Dumnezeu ştie prea bine ceea ce tăinuiesc!
Transliteration:
Waitha jaookum qaloo amanna waqad dakhaloo bialkufri wahum qad kharajoo bihi waAllahu aAAlamu bima kanoo yaktumoona
Türkçe:
Size geldiklerinde "İnandık!" derler. Gerçekte ise küfürle girmiş, yine onunla çıkmışlardır. Neler saklıyor olduklarını Allah daha iyi bilir.
Sahih International:
And when they come to you, they say, "We believe." But they have entered with disbelief [in their hearts], and they have certainly left with it. And Allah is most knowing of what they were concealing.
İngilizce:
When they come to thee, they say: "We believe": but in fact they enter with a mind against Faith, and they go out with the same but Allah knoweth fully all that they hide.
Azerbaycanca:
(Münafiqlər) sizin yanınıza gəldikləri zaman: “Biz iman gətirdik!” - deyirlər. Halbuki onlar (sizin hüzurunuza ürəklərində gizlətdikləri) küfrlə daxil olmuş, küfrlə də çıxıb getmişlər. Allah onların gizlətdiklərini (özlərindən) daha yaxşı bilir!
Süleyman Ateş:
(Onlar) size geldiklerinde "inandık" derler. Oysa küfürle (yanınıza) girmişler, yine onunla (yanınızdan) çıkmışlardır. Allah onların (içlerinde) gizlediklerini daha iyi bilir.
Diyanet Vakfı:
Yanınıza inkarla girip yine inkarla çıktıkları halde size geldiklerinde "inandık" derler. Allah gizlediklerini daha iyi bilmektedir.
Erhan Aktaş:
Onlar, size geldiklerinde, “Îmân ettik.” dediler. Oysaki onlar, yanınıza küfürle girdiler, küfürle çıktılar. Allah, gizledikleri şeyi en iyi bilendir.
Kral Fahd:
Yanınıza inkârla girip yine inkârla çıktıkları halde size geldiklerinde «inandık» derler. Allah gizlediklerini daha iyi bilmektedir.
Hasan Basri Çantay:
Size geldikleri zaman «îman etdik» derler. Halbuki onlar muhakkak küfr ile girmişler, yine muhakkak onunla çıkmışlardır. Allah onların neler gizlemekde olduklarını çok iyi bilendir.
Muhammed Esed:
Onlar, sana geldiklerinde, "İnanıyoruz!" derler: Oysa, aslında hakikati inkar niyeti ile gelirler ve aynı şekilde ayrılırlar. Ama Allah, onların gizlediği her şeyin farkındadır.
Gültekin Onan:
Size geldiklerinde "
Ali Fikri Yavuz:
O münâfıklar size geldikleri zaman: “- Biz iman ettik” derler. Halbuki onlar, senin yanına gizledikleri küfürle girdiler ve yine onunla çıkıp gittiler. Allah onların neler gizlemiş bulunduklarını kendilerinden çok iyi bilendir.
Portekizce:
Quando se apresentam a vós, dizem: Cremos!, embora cheguem disfarçados com a incredulidade, e com ela saiam. MasDeus sabe melhor do que ninguém o que ocultam.
İsveççe:
När [hycklarna] kom till er sade de: "Vi har antagit tron", men [i själva verket] hade de då redan beslutat förneka den, och med förnekelse i sinnet lämnade de er. Men Gud har full kunskap om vad de ville dölja.
Farsça:
و هنگامی که نزد شما آیند، گویند: ایمان آوردیم. در حالی که با کفر وارد می شوند، و با کفر بیرون می روند؛ و خدا به کفر و نفاقی که همواره پنهان می کنند، داناتر است.
Kürtçe:
وەکاتێک دێن بۆلاتان دەڵێن بڕوامان ھێناوە سوێند بێت بێگومان بەبێ بڕواییەوە ھاتوون وەبێگومان ھەر بەبێ بڕواییشەوە دەرچوون وە خوا زۆر چاک دەزانێت بەوەی کەدەیان شاردەوە
Özbekçe:
Улар ҳузурингизга келсалар, иймон келтирдик, дерлар. Ҳолбуки, уларнинг куфр ила кириб, куфр ила чиқишлари шубҳасиз. Аллоҳ улар беркитган нарсани яхши биладир.
Malayca:
Dan apabila mereka (orang-orang Yahudi atau munafik itu) datang kepada kamu, mereka berkata: "Kami telah beriman". Padahal sesungguhnya mereka itu masuk menemui kamu dengan kekufurannya, dan sesungguhnya mereka keluar (dari sisi kamu) dengan kekufurannya juga; dan (hendaklah mereka ingat), Allah lebih mengetahui akan apa yang mereka sembunyikan.
Arnavutça:
E, kur ju erdhën ata juve, thanë: “Besojmë”, por ata hynë mohues dhe dolën mohues, e Perëndia e di mirë atë që fshehin ata.
Bulgarca:
И когато дойдат при вас, казват: “Повярвахме”, а влизат с неверието и излизат с него. Аллах най-добре знае какво потулват.
Sırpça:
А када вам долазе, они говоре: „Верујемо!“ Али они долазе као неверници, а такви и одлазе, а Аллах добро зна оно што они крију.
Çekçe:
Když k vám přišli, řekli: 'Uvěřili jsme!' Avšak v nevěrectví přišli a s nevěrectvím odešli a Bůh nejlépe zná, co skrývali.
Urduca:
جب یہ تم لوگوں کے پاس آتے ہیں تو کہتے ہیں کہ ہم ایمان لائے، حالانکہ کفر لیے ہوئے آئے تھے اور کفر ہی لیے ہوئے واپس گئے اور اللہ خوب جانتا ہے جو کچھ یہ دلوں میں چھپائے ہوئے ہیں
Tacikçe:
Ва чун назди шумо омаданд, гуфтанд, ки имон овардем ва ҳол он ки бо куфр дохил шуданд ва бо куфр хориҷ гаштанд ва Худо ба он чӣ пинҳон медоранд, огоҳтар аст!
Tatarca:
Әгәр монафикълар сезнең янга керсәләр: "Иман китердек, мөселманбыз", – диләр, әмма үзләре сезнең янга кергәндә дә һәм сезнең яннан чыкканда да имансызлардыр. Аллаһ белүчерәк монафикъларның күңелләрендә булган нәрсәне.
Endonezyaca:
Dan apabila orang-orang (Yahudi atau munafik) datang kepadamu, mereka mengatakan: "Kami telah beriman", padahal mereka datang kepadamu dengan kekafirannya dan mereka pergi (daripada kamu) dengan kekafirannya (pula); dan Allah lebih mengetahui apa yang mereka sembunyikan.
Amharca:
በመጡዋችሁም ጊዜ (ወደእናንተ) ከክህደት ጋር በእርግጥ የገቡ እነርሱም ከርሱ ጋር በእርግጥ የወጡ ሲኾኑ «አምነናል» ይላሉ፡፡ አላህም ይደብቁት የነበሩትን ነገር በጣም ዐዋቂ ነው፡፡
Tamilce:
இன்னும் அவர்கள் உங்களிடம் வந்தால் “நம்பிக்கை கொண்டோம்” என்று கூறுகிறார்கள். (எனினும் அவர்கள் உங்களிடம்) நிராகரிப்புடன்தான் திட்டமாக நுழைந்தார்கள். திட்டமாக அதனுடன்தான் வெளியேறினார்கள். இன்னும், அவர்கள் மறைத்துக் கொண்டிருப்பதை அல்லாஹ் மிக அறிந்தவன்.
Korece:
그들이 너희에게 우리는 믿 나이다 라고 말하나 그들은 불신 하여 벗어났으니 그들이 숨기고 있는 모든 것을 하나님은 알고 계심이라
Vietnamca:
Khi họ (những kẻ giả tạo đức tin trong đám người Do Thái) đến gặp các ngươi (những người có đức tin), họ nói: “Chúng tôi đã có đức tin”. Quả thật, họ đã vào (Islam) bằng sự vô đức tin và quả thật họ cũng đã trở ra giống như thế. Tất nhiên, Allah biết rõ những gì họ che giấu.
Ayet Linkleri: