
veiẕâ câûküm ḳâlû âmennâ veḳad deḫalû bilküfri vehüm ḳad ḫaracû bih. vellâhü a`lemü bimâ kânû yektümûn.
Arapça:
وَإِذَا جَاءُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَقَد دَّخَلُوا بِالْكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِهِ ۚ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا كَانُوا يَكْتُمُونَ
Türkçe:
Size geldiklerinde "İnandık!" derler. Gerçekte ise küfürle girmiş, yine onunla çıkmışlardır. Neler saklıyor olduklarını Allah daha iyi bilir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler. Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.
Diyanet Vakfı:
Yanınıza inkarla girip yine inkarla çıktıkları halde size geldiklerinde "inandık" derler. Allah gizlediklerini daha iyi bilmektedir.
İngilizce:
When they come to thee, they say: "We believe": but in fact they enter with a mind against Faith, and they go out with the same but Allah knoweth fully all that they hide.
Fransızca:
Lorsqu'ils viennent chez vous, ils disent : "Nous croyons." Alors qu'ils sont entrés avec la mécréance et qu'ils sont sortis avec. Et Allah sait parfaitement ce qu'ils cachent.
Almanca:
Und wenn sie zu euch kommen, sagen sie: "Wir haben den Iman bekundet.", während sie selbst doch mit dem Kufr eingetreten und mit diesem fortgegangen sind. Und ALLAH kennt besser das, was sie zu verbergen pflegten.
Rusça:
Придя к вам, они сказали: "Мы уверовали". Однако они вошли с неверием и вышли с ним. Аллаху лучше знать, что они утаивали.
Açıklama:
