Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

5

Sûredeki Ayet No: 

43

Ayet No: 

712

Sayfa No: 

115

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِندَهُمُ التَّوْرَاةُ فِيهَا حُكْمُ اللَّهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِن بَعْدِ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا أُولَٰئِكَ بِالْمُؤْمِنِينَ

Çeviriyazı: 

vekeyfe yüḥakkimûneke ve`indehümü-ttevrâtü fîhâ ḥukmü-llâhi ŝümme yetevellevne mim ba`di ẕâlik. vemâ ülâike bilmü'minîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.

Diyanet İşleri: 

Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında iken, ne yüzle seni hakem tayin ediyorlar da sonra bundan yüz çeviriyorlar? İşte onlar inanmış değillerdir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Nasıl oluyor da içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat, yanlarındayken senin hükmüne baş vuruyorlar, sonra da gene bu hükümden yüz çeviriyorlar? Onlar, zaten inanmamışlardır.

Şaban Piriş: 

Allah’ın hükmünün yer aldığı Tevrat yanlarında iken nasıl gelip senin hüküm vermeni istiyorlar. Sonra da bundan yüz çeviriyorlar? İşte bunlar mümin değillerdir.

Edip Yüksel: 

İçinde ALLAH'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken nasıl olur da ondan yüz çevirip de seni hakem yapıyorlar? Onlar aslında inanmıyor.

Ali Bulaç: 

Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış değildir.

Suat Yıldırım: 

Kendi kitapları olan ve içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat ellerinde iken nasıl olup da seni hakem tayin ediyorlar?Sonra ne diye peşinden dönüp senin hükmüne razı olmuyorlar? Aslında onlar mümin değildirler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve seni nasıl hakem yapıyorlar? Halbuki, onların yanlarında, içinde Allah´ın hükmü bulunan Tevrat vardır. Sonra da bunun arkasından yüz çevirirler ve onlar mü´min kimseler değildirler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.

Bekir Sadak: 

Incil sahibleri Allah´in onda indirdikleri ile hukmetsinler. Allah´in indirdigi ile hukmetmiyenler, iste onlar fasik olanlardir.

İbni Kesir: 

Nasıl seni hakem tayin ediyorlar? Halbuki Tevrat yanlarındadır. Onda Allah´ın hükmü vardır. Hem bundan sonra yüz çevirirler. Onlar inanıcı değillerdir.

Adem Uğur: 

İçinde Allah´ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.

İskender Ali Mihr: 

Ve içinde Allâh´ın hükümleri bulunan Tevrat onların yanında iken,seni nasıl hakem yapıyorlar. Sonra da bundan (verdiğin hükümden) dönüyorlar. Ve işte onlar mümin değillerdir.

Celal Yıldırım: 

Hem içinde Allah´ın hükümleri bulunan Tevrat yanlarında bulunduğu halde nasıl oluyor da (bu ciddi ve samimi olmayan kişiler) seni hakem ediniyorlar?! Sonra da (samimiyetsizliklerini ortaya koyup) verdiğin hükümden yüzçeviriyor, arka dönüyorlar.

Tefhim ul Kuran: 

Allah´ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış olanlar değildir.

Fransızca: 

Mais comment te demanderaient-ils d'être leur juge quand ils ont avec eux la Thora dans laquelle se trouve le jugement d'Allah ? Et puis, après cela, ils rejettent ton jugement. Ces gens-là ne sont nullement les croyants .

İspanyolca: 

Pero ¿cómo van a hacerte juez teniendo como tienen la Tora, en la que se contiene la decisión de Alá? Luego, después de eso, se retiran. Esos tales no son creyentes.

İtalyanca: 

Come mai potranno sceglierti come giudice, quando hanno la Torâh con il giudizio di Allah e dopo di ciò volgere le spalle? Essi non sono credenti!

Almanca: 

Wie können sie nur dich (zwischen ihnen) richten lassen, während sie At-taurat besitzen, in der ALLAHs Gebot ist, und danach sich davon abwenden?! Und diese sind bestimmt keine Mumin.

Çince: 

他们有《讨拉特》,其中有真主的律例,怎么还要请你判决,而后又违背你的判决呢﹖这等人,绝不是信士。

Hollandaca: 

En hoe zullen zij zich aan uwe beslissing onderwerpen, terwijl zij de wet hebben verlaten, die Gods oordeel bevat? Maar zij zullen daarna hunne aangezichten afwenden; doch dit zijn geene ware geloovigen.

Rusça: 

Но как они выберут тебя судьей, если у них есть Таурат (Тора), содержащий закон Аллаха? Даже после этого они отворачиваются, ибо они не являются верующими.

Somalice: 

Siday kuugu Xukuntami Iyadoo agtooda yahay Tawreed oo Xukunkii Eebe ku Yaal markaasna ay ka Jeddsan intaas ka Dib Kuwaasi ma aha Mu'Muniin.

Swahilice: 

Na huwaje wakufanye wewe hakimu nao wanayo Taurati yenye hukumu za Mwenyezi Mungu? Kisha baada ya hayo wanageuka. Na hao si wenye kuamini.

Uygurca: 

ئۇلارنىڭ يېنىدا اﷲ نىڭ ھۆكمىنى ئۆز ئىچىگە ئالغان تەۋرات تۇرسا (يەنى تەۋراتتىكى ھۆكۈملەرنى كۆرۈپ تۇرۇپ ئەمەل قىلمايۋاتسا)، (ئى مۇھەممەد) قانداقچە سېنى ھۆكۈم چىقىرىشقا تەكلىپ قىلىدۇ؟ ئاندىن كېيىن (يەنى ھەقىقەت ئاشكارا بولغاندىن كېيىن) سېنىڭ ھۆكمىڭدىن يۈز ئۆرۈيدۇ، ئەنە شۇلار (تەۋراتقىمۇ، ساڭىمۇ) ئىشەنمىگۈچىلەردۇر

Japonca: 

かれらには律法があるのに,どうしてあなたに,裁判を仰ぐのであろうか。その中には,アッラーの(公平な)裁決があるのだが,かれらはそういうものを持っていても,なお背き去る。これらの者は(真の)信者ではないのである。

Arapça (Ürdün): 

«وكيف يحكِّمونك وعندهم التوراة فيها حكم الله» بالرجم استفهام تعجب أي لم يقصدوا بذلك معرفة الحق بل ما هو أهون عليهم «ثم يتولَّون» يعرضون عن حكمك بالرجم الموافق لكتابهم «من بعد ذلك» التحكيم «وما أولئك بالمؤمنين».

Hintçe: 

और जब ख़ुद उनके पास तौरेत है और उसमें ख़ुदा का हुक्म (मौजूद) है तो फिर तुम्हारे पास फैसला कराने को क्यों आते हैं और (लुत्फ़ तो ये है कि) इसके बाद फिर (तुम्हारे हुक्म से) फिर जाते हैं ओर सच तो यह है कि यह लोग ईमानदार ही नहीं हैं

Tayca: 

และอย่างไรเล่าที่พวกเขาจะให้เจ้าตัดสินทั้ง ๆ ที่พวกเขามี อัต-เตารอตอยู่ ซึ่งในนั้นมีข้อตัดสินของอัลลอฮ์อยู่แล้วแล้วพวกเขาก็ผินหลังให้ หลังจากนั้น ชนเหล่านี้หาใช่เป็นผู้ศรัทธาไม่

İbranice: 

אך למה הם ממנים אותך כשופט עליהם בעוד שיש אצלם התורה, ובה משפט אלוהים, ואחר משפטך הם פונים עורף? ואלה אינם מאמינים

Hırvatça: 

A otkud da oni traže od tebe da im sudiš kad imaju Tevrat, u kome su Allahovi propisi? Oni ni poslije presude tvoje ne bi bili zadovoljni, i oni vjernici nisu.

Rumence: 

Cum să te ia ei însă judecător? Ei au Tora cu judecata lui Dumnezeu, însă ei s-au întors de la ea. Aceştia nu sunt credincioşi.

Transliteration: 

Wakayfa yuhakkimoonaka waAAindahumu alttawratu feeha hukmu Allahi thumma yatawallawna min baAAdi thalika wama olaika bialmumineena

Türkçe: 

İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.

Sahih International: 

But how is it that they come to you for judgement while they have the Torah, in which is the judgement of Allah? Then they turn away, [even] after that; but those are not [in fact] believers.

İngilizce: 

But why do they come to thee for decision, when they have (their own) law before them?- therein is the (plain) command of Allah; yet even after that, they would turn away. For they are not (really) People of Faith.

Azerbaycanca: 

İçərisində Allahın hökmü olan Tövrat əllərində ola-ola səni necə (nə üzlə) hakim tə’yin edir, sonra da ondan (sənin Tövrata müvafiq verdiyin hökmdən) üz çevirirlər? Onlar iman gətirmiş (mö’min) kimsələr deyildirlər.

Süleyman Ateş: 

İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar, ondan sonra da (verdiğin hükümden) dönüyorlar. Onlar inanıcı değillerdir.

Diyanet Vakfı: 

İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.

Erhan Aktaş: 

İçinde, Allah’ın hükmünün(1) bulunduğu Tevrât yanlarında olduğu halde, nasıl olur da sana hüküm verdiriyorlar? Sonra da o hükümden döneklik ediyorlar. Onlar, aslında inanmış değiller.

Kral Fahd: 

İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.

Hasan Basri Çantay: 

Hem içinde Allahın hükmü (yazılı) olan Tevrat yanlarında bulunub dururken nasıl oluyor da senin hükmüne, hakemliğine müracaat ediyorlar ve sonra da bunun (bu hükmünün) arkasından yine yüz çevirib gidiyorlar? Onlar (hiç bir şey´e) inanan kimseler değildir.

Muhammed Esed: 

Onlar Allahın buyruklarını ihtiva eden Tevrata sahip oldukları halde nasıl senden bir hüküm vermeni isterler ve ondan sonra da (senin verdiğin hükümden) yüz çevirirler? O halde böyleleri (gerçek) müminler değildir.

Gültekin Onan: 

İçinde Tanrı´nın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar inançlı kimseler değildir.

Ali Fikri Yavuz: 

Yanlarındaki Tevrat’da Allah’ın hükmü dururken seni nasıl hakem yapıyorlar? Sonra da bu hükmün arkasından yüz çeviriyorlar. Onlar, iman eden kimseler değillerdir.

Portekizce: 

Por que recorrem a ti por juiz, quando têm a Tora que encerra o Juízo de Deus? E mesmo depois disso, eles logo viramas costas. Estes em nada são fiéis.

İsveççe: 

Men de som har Tora med de regler som har fastställts av Gud - varför ber de dig att döma över dem - och vänder [dig] sedan ryggen? Dessa [människor] är inte sanna troende.

Farsça: 

چگونه تو را داور قرار می دهند در حالی که تورات که در آن حکم خداست نزد آنان است؟ سپس بعد از آنکه میانشان با حکمی که مطابق حکم تورات است داوری کردی روی برمی تابند، و [این روی برتافتن نشانه این است که] آنان [به تورات هم] ایمان ندارند.

Kürtçe: 

وە ئەوانە چۆن تۆدەکەن بەدادوەر لەکاتێکدا تەوراتیان لایە کە حوکم و بڕیاری خوای تیایە ئەمجا لەپاش ئەوەی (کەکردیتیان بەدادوەر) ڕوو وەر دەگێڕنؤ بێگومان ئەوانە بڕوادار نین

Özbekçe: 

Ўзларида Таврот бўла туриб, унда Аллоҳнинг ҳукми бўла туриб, қандай қилиб сени ҳакам қиладилару сўнгра яна юз ўгириб кетарлар? Улар мўмин эмаслар.

Malayca: 

Dan (sungguh menghairankan), bagaimana mereka meminta keputusan hukum kepadamu, padahal di sisi mereka ada Kitab Taurat yang mengandungi hukum Allah, kemudian mereka berpaling pula sesudah itu (dari hukumanmu)? Dan (sebenarnya) mereka itu bukanlah orang-orang yang beriman.

Arnavutça: 

E qysh të drejtohen ata ty për t’i gjykuar, e te ata është Teurati, në të cilin janë dispozitat e Perëndisë, e madje edhe pas kësaj shmangen prej teje. Sepse, ata nuk janë besimtarë.

Bulgarca: 

И как ще ти отредят да съдиш, когато у тях е Тората с присъдата на Аллах в нея? После подир това се отмятат. Тези не са вярващи.

Sırpça: 

А откуд да они траже од тебе да им судиш кад имају Тору, у којој су Аллахови прописи? Они ни после твоје пресуде не би били задовољни, и они нису верници.

Çekçe: 

A jak by si tě mohli vybrat za soudce, když mají Tóru, v níž je obsažen rozsudek Boží? Potom se však od ní odvrátili - a nejsou tedy věřící.

Urduca: 

اور یہ تمہیں کیسے حَکم بناتے ہیں جبکہ ان کے پاس توراۃ موجود ہے جس میں اللہ کا حکم لکھا ہوا ہے اور پھر یہ اس سے منہ موڑ رہے ہیں؟ اصل بات یہ ہے کہ یہ لوگ ایمان ہی نہیں رکھتے

Tacikçe: 

Чӣ гуна туро ҳоким қарор медиҳанд, дар ҳоле ки Таврот, ки дарбаргирандаи ҳукми Худост, дар назди онҳост? Сипас аз ҳукми ту рӯйгардон мешаванд ва онҳо имон наёвардаанд.

Tatarca: 

Ул яһүдләр ничек синнән хөкем иттерәләр, Тәүрат эчендә булган Аллаһ хөкемнәре аларның кулларында була торып? Әгәр син аларны хөкем итсәң, үзләре синең гадел хөкемеңнән баш тарталар, алар Тәүратка чын ышанучы түгелләр.

Endonezyaca: 

Dan bagaimanakah mereka mengangkatmu menjadi hakim mereka, padahal mereka mempunyai Taurat yang didalamnya (ada) hukum Allah, kemudian mereka berpaling sesudah itu (dari putusanmu)? Dan mereka sungguh-sungguh bukan orang yang beriman.

Amharca: 

እነርሱም ዘንድ ተውራት እያለች በውስጧ የአላህ ፍርድ ያለባት ስትኾን እንዴት ያስፈርዱሃል! ከዚያም ከዚህ በኋላ እንዴት ይሸሻሉ! እነዚያም በፍጹም ምእምናን አይደሉም፡፡

Tamilce: 

(நபியே! அவர்கள்) உம்மை எவ்வாறு நீதிபதியாக - தீர்ப்பளிப்பவராக ஆக்குகிறார்கள்? அவர்களிடம் தவ்ராத் இருக்கிறது. அதில், அல்லாஹ்வின் சட்டம் இருக்கிறது. (உம்மிடம் வந்த) பிறகு, அதற்கு பின்னர் (உமது சட்டம் அவர்களுக்கு சாதகமாக இல்லை என்றால்) அவர்கள் (உம்மை புறக்கணித்து) திரும்புகிறார்கள். அவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களே இல்லை.

Korece: 

그들이 판결을 구하려 그대 에게 오겠느뇨 그들은 구약을 갖 고 있으며 그 안에 하나님의 규범이 있지 않느뇨 그런 후에도 그들 은 돌아서니 그들은 믿는자들이 아니라

Vietnamca: 

Sao họ yêu cầu Ngươi phân xử (các vụ việc giữa họ) trong khi ở nơi họ đã có Kinh Tawrah chứa đựng giáo luật của Allah để rồi sau đó họ lại quay lưng?! Thực chất họ không phải là những người có đức tin.