Arapça:
فَانقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَّمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ
Çeviriyazı:
fenḳalebû bini`metim mine-llâhi vefaḍlil lem yemseshüm sûüv vettebe`û riḍvâne-llâh. vellâhü ẕû faḍlin `ażîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan Allah'ın nimeti ve lütfuyla geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük lütuf sahibidir.
Diyanet İşleri:
Bu yüzden kendilerine bir fenalık dokunmadan, Allah'tan nimet ve bollukla geri döndüler; Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük, bol nimet sahibidir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Kendilerine hiçbir kötülük erişmeksizin Allah'ın nimetlerine ve ihsanına nail olarak geri döndüler ve Allah rızasına da uymuş oldular; Allah, pek büyük lütuf ve ihsan sahibidir.
Şaban Piriş:
Sonra kendilerine hiçbir kötülük dokunmaksızın Allah'tan bir nimet ve lütuf ile geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Edip Yüksel:
Böylece, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan, ALLAH'tan bir nimet ve lütufla geri döndüler.. ALLAH'ın rızasını gözetmişlerdi. Büyük lütfun sahibi ALLAH'tır.
Ali Bulaç:
Bundan dolayı, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
Suat Yıldırım:
Sonra da kendilerine hiç bir fenalık dokunmadan, Allah'tan bir âfiyet, selâmet ve lütuf ile geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah çok büyük lütuf ve inâyet sahibidir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Sonra da kendilerine hiçbir fenalık dokunmamaksızın Allah Teâlâ´nın bir nîmetiyle ve bir fazlı ile geri döndüler ve Allah-ü Azîmüşşan´ın rızasına tâbi oldular. Allah Teâlâ ise azîm bir fazl sahibidir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Böyle olduğu içindir ki, Allah'tan bir nimet ve lütufla geri döndüler, hiçbir kötülük dokunmamıştı onlara. Allah'ın rızasını izlediler. Allah çok büyük bir lütfun sahibidir.
Bekir Sadak:
N/A
İbni Kesir:
Sonra da kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan Allah´tan bir nimet ve bollukla geri döndüler. Allah´ın rızasına uydular. Ve Allah, çok büyük lutuf sahibidir.
Adem Uğur:
Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah´ın nimet ve keremiyle geri geldiler. Böylece Allah´ın rızasına uymuş oldular. Allah büyük kerem sahibidir.
İskender Ali Mihr:
Böylece onlara bir kötülük dokunmadan, Allah´tan bir nimet ve fazl ile geri döndüler. Ve Allah´ın rızasına tâbi oldular. Ve Allah "
Celal Yıldırım:
Ve sonunda kendilerine bir kötülük dokunmadan Allah´ın (selâmet ve gönül yatıştırıcı) nîmetiyle ve fazl-u keremiyle geri döndüler
Tefhim ul Kuran:
Bundan dolayı, kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah´tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah´ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
Fransızca:
Ils revinrent donc avec un bienfait de la part d'Allah et une grâce. Nul mal ne les toucha et ils suivirent ce qui satisfait Allah. Et Allah est Détenteur d'une grâce immense.
İspanyolca:
Y regresaron por una gracia y favor de Alá, sin sufrir mal. Buscaron la satisfacción de Alá. Y Alá es el Dueño del favor inmenso.
İtalyanca:
Ritornarono con la grazia e il favore di Allah, non li colse nessun male e perseguirono il Suo compiacimento. Allah possiede grazia immensa.
Almanca:
So kehrten sie mit Gabe von ALLAH und Gunst um, ohne daß auch nur (ein Hauch von) Übel sie berührte. Und sie strebten nach dem Wohlgefallen ALLAHs. Und ALLAH ist von unermeßlicher Gunst.
Çince:
他们带着从真主发出的赏赐和恩惠转回来,他们没有遭受任何损失,他们追求真主的喜悦。真主是有宏恩的。
Hollandaca:
Daarom kwamen zij ook met Gods gunst en weldaden terug: geen ongeluk had hen getroffen, en zij volgden Gods welbehagen; want zijne genade is oneindig.
Rusça:
Они вернулись с милостью от Аллаха и щедротами. Зло не коснулось их, и они последовали за довольством Аллаха. Воистину, Аллах обладает великой милостью.
Somalice:
Oo Noqday Nicmo Eebe iyo Fadli oyna Taaban Xumaan Raacayna Raalli ahaanshaha Eebe, Ilaahayna waa Fadli wayn lahaade.
Swahilice:
Basi wakarudi na neema na fadhila za Mwenyezi Mungu. Hapana baya lilio wagusa, na wakafuata yanayo mridhi Mwenyezi Mungu. Na Mwenyezi Mungu ni Mwenye fadhila kuu.
Uygurca:
ئۇلار اﷲ نىڭ نېمىتى ۋە پەزلى بىلەن قايتىپ كەلدى، ھېچقانداق زىيان - زەخمەتكە ئۇچرىمىدى، ئۇلار اﷲ نىڭ رازىلىقىنى ئىزدىدى. اﷲ ئۇلۇغ پەزل ئىگىسىدۇر
Japonca:
だからこそかれらは,アッラーの御恵みと恩恵に浴して帰って来た。艱難にも遭遇しないで,かれらはアッラーの喜ばれるところに従うことが出来た。本当にアッラーは偉大な恩恵の主であられる。
Arapça (Ürdün):
«فانقلبوا» رجعوا من بدر «بنعمة من الله وفضل» بسلامة وربح «لم يَمْسَسهُمْ سوء» من قتل أو حرج «واتبعوا رضوان الله» بطاعته وطاعة رسوله في الخروج «والله ذو فضل عظيم» على أهل طاعته.
Hintçe:
और वह क्या अच्छा कारसाज़ है फिर (या तो हिम्मत करके गए मगर जब लड़ाई न हुई तो) ये लोग ख़ुदा की नेअमत और फ़ज़ल के साथ (अपने घर) वापस आए और उन्हें कोई बुराई छू भी नहीं गयी और ख़ुदा की ख़ुशनूदी के पाबन्द रहे और ख़ुदा बड़ा फ़ज़ल करने वाला है
Tayca:
แล้วพวกเขาได้กลับมา พร้อมด้วยความกรุณาจากอัลลอฮ์ และความโปรดปราน(จากพระองค์) โดยมิได้มีอันตรายใด ๆ ประสบแก่พวกเขา และพวกเขาได้ปฏิบัติตามความพอพระทัยของอัลลอฮ์ และอัลลอฮ์คือผู้ทรงโปรดปรานที่ยิ่งใหญ่
İbranice:
המאמינים לאחר היציאה לקרב הם חזרו הביתה בשפע הטוב של אלוהים ובחסדו, ולא פגע בהם כל רע. ונהגו לפי רצון אלוהים, ואלוהים בעל החסד האדיר
Hırvatça:
Pa su se vratili s Allahovim blagodatima i obiljem; nikakvo ih zlo nije zadesilo. Slijedili su zadovoljstvo Allahovo, a Allah je posjednik velikog dobra.
Rumence:
Ei s-au întors cu binefacerea şi harul lui Dumnezeu. Nici un rău nu i-a atins. Ei au căutat mulţumirea lui Dumnezeu. Dumnezeu este Stăpânul Harului nesfârşit.
Transliteration:
Fainqalaboo biniAAmatin mina Allahi wafadlin lam yamsashum sooon waittabaAAoo ridwana Allahi waAllahu thoo fadlin AAatheemin
Türkçe:
Böyle olduğu içindir ki, Allah'tan bir nimet ve lütufla geri döndüler, hiçbir kötülük dokunmamıştı onlara. Allah'ın rızasını izlediler. Allah çok büyük bir lütfun sahibidir.
Sahih International:
So they returned with favor from Allah and bounty, no harm having touched them. And they pursued the pleasure of Allah, and Allah is the possessor of great bounty.
İngilizce:
And they returned with Grace and bounty from Allah: no harm ever touched them: For they followed the good pleasure of Allah: And Allah is the Lord of bounties unbounded.
Azerbaycanca:
Sonra da Allahın ne’məti və lütfü sayəsində özlərinə heç bir əziyyət toxunmadan geri döndülər və Allahın razılığını qazanmış oldular. Həqiqətən, Allah böyük mərhəmət sahibidir.
Süleyman Ateş:
Bundan dolayı Allah'tan bir ni'met ve bollukla geri döndüler, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadı. Ve Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük lutuf sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah'ın nimet ve keremiyle geri geldiler. Böylece Allah'ın rızasına uymuş oldular. Allah büyük kerem sahibidir.
Erhan Aktaş:
Ve Allah’tan gelen nimet ve lütufla kendilerine bir kötülük dokunmadan geri döndüler. Allah’ın rızasını kazandılar. Allah, Büyük Lütuf Sahibi’dir.
Kral Fahd:
(Nitekim o düşmanla karşılaşmak için çıktıktan sonra) kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan, Allah'tan gelen bir nimet ve kârlı bir ticaret ile geri dönmüşler ve (bu hareketleriyle) Allah'ın rızasına da uymuşlardır. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
Hasan Basri Çantay:
Bunun üzerine kendilerine hiç bir fenalık dokunmadan Allahdan ni´met (afiyet ve selâmet) ve fazl (-u ticâret) ile geri geldiler. (Bu suretle) Allanın rızaasına da uymuş bulundular. Allah, çok büyük lutf-ü inayet saahibidir.
Muhammed Esed:
ve Allah´ın lütfu ve nimeti ile (savaştan) bir zarara uğramadan döndüler: Çünkü onlar, Allah´ın rızası için çabalıyorlardı; ve Allah, yüceliğinde ve lütfunda sınırsızdır.
Gültekin Onan:
Bundan dolayı, kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Tanrı´dan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Tanrı´nın rızasına uydular. Tanrı, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
Ali Fikri Yavuz:
Sonra da kendilerine hiç bir keder dokunmaksızın Allah’dan bir nimet ve kazançla Bedir’den döndüler. Böylece Allah’ın rızasına uymuş bulundular. Allah çok büyük bir lütuf ve ihsan sahibidir. (Uhud savaşından dönüşte Ebû Süfyan, daha önce yapılan Bedir savaşının intikamını almak maksadıyla Hz. Peygamber Aleyhisselâm Efendimize şöyle demişti: “- Bedir savaşının yıl dönümünde yine aynı yerde buluşalım ve savaşalım.” Peygamber Efendimiz
Portekizce:
Pela mercê e pela graça de Deus, retornaram ilesos. Seguiram o que apraz a Deus; sabei que Deus é Agraciante porexcelência.
İsveççe:
Och de återvände [styrkta av] Guds välsignelse och Hans nåd; det onda hade inte rört vid dem. Deras mål var att vinna Guds välbehag och Guds nåd är en outsinlig källa.
Farsça:
پس با نعمت و بخششی از سوی خدا [از میدان جنگ] بازگشتند، در حالی که هیچ گزند و آسیبی به آنان نرسیده بود، و از خشنودی خدا پیروی کردند؛ و خدا دارای فضلی بزرگ است.
Kürtçe:
ئەمجا گەڕانەوە (بۆ مەدینە) بە بەھرەی گەورەوە (کەسەلامەتیە) وفەزڵ و پاداشت لەلایەن خواوە ھیچ زیان و ناخۆشیەکیان تووش نەبوو ئەوانە شوێنی ڕەزامەندی خوا کەوتن وەخوا خاوەنی بەھرە وفەزڵی گەورەیە
Özbekçe:
Бас, Аллоҳнинг неъмати ва фазли ила, уларга ёмонлик етмасдан қайтдилар ва Аллоҳнинг розилигига эришдилар. Аллоҳ улуғ фазл эгасидир. (Улар Аллоҳга таваккал қилиб, Уни ўзларига кофий вакил билиб чиққан эдилар. Бас, бу урушдан зиён кўрмасдан, Аллоҳнинг неъмати, фазли ва розилигига сазовор бўлган ҳолда қайтдилар.)
Malayca:
Setelah (pergi mengejar musuh), mereka kembali dengan mendapat nikmat dan limpah kurnia dari Allah, mereka tidak disentuh oleh sesuatu bencana pun, serta mereka pula menurut keredaan Allah. Dan ingatlah), Allah mempunyai limpah kurnia yang amat besar.
Arnavutça:
Ata u kthyen (nga Bedri) me dhuntitë dhe begatitë e Perëndisë, nuk i gjeti asgjë e keqe dhe bënë që Perëndia të jetë i kënaqur. Perëndia është Zot i begatisë së madhe.
Bulgarca:
И се завърнаха с обилие и благодат от Аллах. Зло не ги докосна и следваха благоволението на Аллах. Аллах е владетел на велика благодат.
Sırpça:
Па су се вратили са Аллаховим благодатима и обиљем; никакво их зло није задесило. Следили су Аллахово задовољство, а Аллах је поседник великог добра.
Çekçe:
A tak se vrátili díky přízni a laskavosti Boží a nestalo se jim nic zlého. A usilovali o to, co se líbí Bohu, a Bůh pánem je laskavosti nesmírné.
Urduca:
آخر کار وہ اللہ تعالیٰ کی نعمت اور فضل کے ساتھ پلٹ آئے، ان کو کسی قسم کا ضرر بھی نہ پہنچا اور اللہ کی رضا پر چلنے کا شرف بھی انہیں حاصل ہو گیا، اللہ بڑا فضل فرمانے والا ہے
Tacikçe:
Пас аз ҷанг бозгаштанд, дар ҳоле ки неъмату фазли Худоро ба ҳамроҳ доштанд ва ҳеҷ осебе ба онҳо нарасида буд. Инҳо ба роҳи хушнудии Худо рафтанд ва Худоро бахшоише азим аст!
Tatarca:
Мөселманнар вәгъдә ителгән урынга барып Аллаһудан нигъмәт йөзеннән сугыш булмыйча, уңышлы сәүдә итеп күп мал белән сәламәт кайттылар, һәм Аллаһ разый булачак эшләрне кылдылар. Аллаһ яхшылыкка каршы күп яхшылык итүче олы фазыйләт ияседер. "Өход сугышыннан соң киләсе елда бәдердә сугышырбыз", – дип мөшрикләр мөселманнар белән вәгъдә кылышканнар иде. Мөселманнар гайрәт белән сугышабыз дип, вәгъдә ителгән вакытка бәдергә бардылар. Ләкин мөшрикләр, мөселманнарның гайрәтеннән куркып килмәделәр.
Endonezyaca:
Maka mereka kembali dengan nikmat dan karunia (yang besar) dari Allah, mereka tidak mendapat bencana apa-apa, mereka mengikuti keridhaan Allah. Dan Allah mempunyai karunia yang besar.
Amharca:
ከአላህም በኾነ ጸጋና ችሮታ ክፉ ነገር ያልነካቸው ኾነው ተመለሱ፡፡ የአላህንም ውዴታ ተከተሉ፤ አላህም የታላቅ ችሮታ ባለቤት ነው፡፡
Tamilce:
ஆக, அல்லாஹ்வின் கிருபை இன்னும் அருளுடன் அவர்கள் திரும்பினார்கள். அவர்களை ஒரு தீங்கும் அணுகவில்லை. இன்னும் அல்லாஹ்வின் விருப்பத்தை அவர்கள் பின்பற்றினார்கள். அல்லாஹ் (நம்பிக்கையாளர்கள் மீது) மகத்தான அருளுடையவன் ஆவான்.
Korece:
그리하여 그들은 하나님의 자비와 은총을 입고 돌아왔으며 그들을 해치는 것 없었으니 이는 그들이 하나님을 추종했기 때문이 라 하나님은 무한한 은총으로 충 만하심이라
Vietnamca:
Rồi họ đã trở về nhà với hồng phúc và ân huệ của Allah, chẳng hề có một chút rủi ro nào chạm đến họ, và họ thực sự đi theo sự hài lòng của Allah. Quả thật, Allah sở hữu nguồn thiên lộc vĩ đại.
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: