
ḳul eta`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yemlikü leküm ḍarrav velâ nef`â. vellâhü hüve-ssemî`u-l`alîm.
Türkçe:
Söyle onlara: "Allah'ın yanında bir de, size zarar yahut yarar sağlama gücü olmayan şeylere mi kölelik/kulluk ediyorsunuz? Allah, en iyi duyan, en iyi bilenin ta kendisidir."
İngilizce:
Say: "Will ye worship, besides Allah, something which hath no power either to harm or benefit you? But Allah,- He it is that heareth and knoweth all things."
Fransızca:
Dis : "Adorez-vous, au lieu d'Allah, ce qui n'a le pouvoir de vous faire ni le mal ni le bien ? " Or c'est Allah qui est l'Audient et l'Omniscient.
Almanca:
Sag: "Wollt ihr etwas anstelle ALLAH dienen, was euch weder Schaden noch Nutzen bringt?!" Und ALLAH ist Der Allhörende, Der Allwissende.
Rusça:
Скажи: "Неужели вы станете поклоняться вместо Аллаха тому, что не властно принести вам ни вреда, ни пользы? Это Аллах является Слышащим, Знающим!"
Arapça:
قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا ۚ وَاللَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Allah'ı bırakıp da size ne zarar, ne de fayda vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah işitendir, bilendir".
Diyanet Vakfı:
De ki: Allah'ı bırakıp da sizin için fayda ve zarara gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Hakkıyla işiten ve bilen yalnız Allah'tır.

ḳul yâ ehle-lkitâbi lâ taglû fî dîniküm gayra-lḥaḳḳi velâ tettebi`û ehvâe ḳavmin ḳad ḍallû min ḳablü veeḍallû keŝîrav veḍallû `an sevâi-ssebîl.
Türkçe:
De ki: "Ey Ehlikitap! Dininizde azgınlık edip hak dışına çıkarak aşırılığa gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve yolun denge noktasından uzağa düşmüş bir topluluğun keyiflerine uymayın."
İngilizce:
Say: "O people of the Book! exceed not in your religion the bounds (of what is proper), trespassing beyond the truth, nor follow the vain desires of people who went wrong in times gone by,- who misled many, and strayed (themselves) from the even way.
Fransızca:
Dis : "ô gens du Livre, n'exagérez pas en votre religion, s'opposant à la vérité. Ne suivez pas les passions des gens qui se sont égarés avant cela, qui ont égaré beaucoup de monde et qui se sont égarés du chemin droit.
Almanca:
Sag: "Ihr Schriftbesitzer! Übertreibt nicht in eurem Din (und sagt nichts) außer der Wahrheit und folgt nicht den Neigungen von Leuten, die bereits vorher irregegangen sind, viele in die Irre verleitet haben und vom rechten Weg abgekommen sind."
Rusça:
Скажи: "О люди Писания! Не излишествуйте в своей религии вопреки истине и не потакайте желаниями людей, которые еще раньше впали в заблуждение, ввели в заблуждение многих других и сбились с прямого пути".
Arapça:
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُوا أَهْوَاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِن قَبْلُ وَأَضَلُّوا كَثِيرًا وَضَلُّوا عَن سَوَاءِ السَّبِيلِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin keyiflerine uymayın".
Diyanet Vakfı:
De ki: Ey Kitap ehli! Dininizde haksız yere haddi aşmayın. Daha önceden sapan, birçoklarını saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın.

lü`ine-lleẕîne keferû mim benî isrâîle `alâ lisâni dâvûde ve`îse-bni meryem. ẕâlike bimâ `aṣav vekânû ya`tedûn.
Türkçe:
İsrailoğullarının küfre sapanları, Meryem'in oğlu İsa'nın ve Dâvud'un diliyle lanetlendiler. Bu böyledir; çünkü onlar sınır tanımazlık, haksızlık, düşmanlık ediyorlardı.
İngilizce:
Curses were pronounced on those among the Children of Israel who rejected Faith, by the tongue of David and of Jesus the son of Mary: because they disobeyed and persisted in excesses.
Fransızca:
Ceux des Enfants d'Israël qui n'avaient pas cru ont été maudits par la bouche de David et de Jésus fils de Marie, parce qu'ils désobéissaient et transgressaient.
Almanca:
Diejenigen von den Kindern Israils, die Kufr betrieben haben, wurden aus dem Munde von Dawud und von 'Isa Ibnu-Maryam verflucht. Dies war wegen dem, was sie sich widersetzt haben, und dem, was sie zu übertreten pflegten.
Rusça:
Неверующие сыны Исраила (Израиля) были прокляты языком Давуда (Давида) и Исы (Иисуса), сына Марьям (Марии). Это произошло потому, что они ослушались и преступали границы дозволенного.
Arapça:
لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَىٰ لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُوا يَعْتَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İsrailoğulları'ndan küfredenler, Davud ve Meryem'in oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, onların isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendi.
Diyanet Vakfı:
İsrailoğullarından kafir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır.

kânû lâ yetenâhevne `am münkerin fe`alûhü. lebi'se mâ kânû yef`alûn.
Türkçe:
İşledikleri kötülükten birbirlerini sakındırmıyorlardı. Ne kötü şeydi yapmayı sürdürdükleri!
İngilizce:
Nor did they (usually) forbid one another the iniquities which they committed: evil indeed were the deeds which they did.
Fransızca:
Ils ne s'interdisaient pas les uns aux autres ce qu'ils faisaient de blâmable. Comme est mauvais, certes, ce qu'ils faisaient !
Almanca:
Sie pflegten nicht sich gegenseitig vom Mißbilligten, was sie getan haben, abzuhalten. Gewiß, erbärmlich war dies, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Они не удерживали друг друга от предосудительных поступков, которые они совершали. Как же скверно было то, что они делали!
Arapça:
كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَن مُّنكَرٍ فَعَلُوهُ ۚ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmiyorlardı. Yaptıkları şey ne kötü idi.
Diyanet Vakfı:
Onlar, işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür!

terâ keŝîram minhüm yetevellevne-lleẕîne keferû. lebi'se mâ ḳaddemet lehüm enfüsühüm en seḫiṭa-llâhü `aleyhim vefi-l`aẕâbi hüm ḫâlidûn.
Türkçe:
Onlardan birçoğunun, küfre sapanlarla dostluk kurduklarını görürsün. Öz benliklerinin onlar için hazırlayıp sunduğu şey gerçekten çok kötü! Allah, üzerlerine gazap indirmiştir. Azap içinde de onlar sürekli kalacaklardır.
İngilizce:
Thou seest many of them turning in friendship to the Unbelievers. Evil indeed are (the works) which their souls have sent forward before them (with the result), that Allah's wrath is on them, and in torment will they abide.
Fransızca:
Tu vois beaucoup d'entre eux s'allier aux mécréants. Comme est mauvais, certes, ce que leurs âmes ont préparé, pour eux-mêmes, de sorte qu'ils ont encouru le courroux d'Allah, et c'est dans le supplice qu'ils éterniseront.
Almanca:
Du siehst viele von ihnen diejenigen als Wali nehmen, die Kufr betrieben haben. Gewiß, erbärmlich ist dies, was sie für sich selbst vorausschicken, daß ALLAH über sie erzürnt ist und daß sie in der Peinigung ewig bleiben werden.
Rusça:
Ты видишь, что многие из них дружат с неверующими. Скверно то, что уготовили им их души, ведь поэтому Аллах разгневался на них. Они будут мучаться вечно.
Arapça:
تَرَىٰ كَثِيرًا مِّنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنفُسُهُمْ أَن سَخِطَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Onlardan çoğunun, inkar edenlerle dostluk ettiklerini görürsün. Nefislerinin onlar için (ahiret hayatları için) önceden hazırladığı şey ne kötüdür: Allah onlara gazabetmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalıcıdırlar!

velev kânû yü'minûne billâhi vennebiyyi vemâ ünzile ileyhi me-tteḫaẕûhüm evliyâe velâkinne keŝîram minhüm fâsiḳûn.
Türkçe:
Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış olsalardı, küfre sapanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların çokları yoldan sapmışlardır.
İngilizce:
If only they had believed in Allah, in the Prophet, and in what hath been revealed to him, never would they have taken them for friends and protectors, but most of them are rebellious wrong-doers.
Fransızca:
S'ils croyaient en Allah, au Prophète et à ce qui lui a été descendu, ils ne prendraient pas ces mécréants pour alliés. Mais beaucoup d'entre eux sont pervers.
Almanca:
Und hätten sie den Iman verinnerlicht an ALLAH, an den Propheten und an das, was ihm hinabgesandt wurde, würden sie diese (die Kafir) nicht als Wali nehmen. Doch viele von ihnen sind Fasiq.
Rusça:
Если бы они уверовали в Аллаха, Пророка и то, что было ниспослано ему, то не стали бы брать их себе в помощники и друзья. Но многие из них являются нечестивцами.
Arapça:
وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالنَّبِيِّ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ أَوْلِيَاءَ وَلَٰكِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer onlar, Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilen Kur'ân'a inanmış olsalardı, kâfirleri dost tutmazlardı. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
Diyanet Vakfı:
Eğer onlar Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır.
Sayfalar
