
ḳulne-hbiṭû minhâ cemî`â. feimmâ ye'tiyenneküm minnî hüden femen tebi`a hüdâye felâ ḫavfün `aleyhim velâ hüm yaḥzenûn.
Türkçe:
"Hepiniz oradan aşağı inin." dedik. Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
İngilizce:
We said: "Get ye down all from here; and if, as is sure, there comes to you Guidance from me, whosoever follows My guidance, on them shall be no fear, nor shall they grieve.
Fransızca:
- Nous dîmes : "Descendez d'ici, vous tous ! Toutes les fois que Je vous enverrai un guide , ceux qui [le] suivront n'auront rien à craindre et ne seront point affligés".
Almanca:
WIR sagten: "Steigt davon allesamt ab! Und wenn euch von Mir Rechtleitung erreicht, so wird es um diejenigen, die Meiner Rechtleitung folgen, weder Angst geben, noch werden sie traurig sein."
Rusça:
Мы сказали: "Низвергнитесь отсюда все!" Если к вам явится руководство от Меня, то те, которые последуют за Моим руководством, не познают страха и не будут опечалены.
Arapça:
قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمِيعًا ۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَن تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara dedik ki: "Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tabi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.

velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ ülâike aṣḥâbü-nnâr. hüm fîhâ ḫâlidûn.
Türkçe:
Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar, ateşin dostu olacaklardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
İngilizce:
But those who reject Faith and belie Our Signs, they shall be companions of the Fire; they shall abide therein.
Fransızca:
Et ceux qui ne croient pas (à nos messagers) et traitent de mensonge Nos révélations, ceux-là sont les gens du Feu où ils demeureront éternellement.
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben und Unsere Ayat ableugnet haben, diese sind die Weggenossen des Feuers. Darin bleiben sie ewig.
Rusça:
А те, которые не уверуют и сочтут ложью Наши знамения, будут обитателями Огня. Они пребудут там вечно.
Arapça:
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır.
Diyanet Vakfı:
İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedi kalırlar.

yâ benî isrâîle-ẕkürû ni`metiye-lletî en`amtü `aleyküm veevfû bi`ahdî ûfi bi`ahdiküm veiyyâye ferhebûn.
Türkçe:
Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun.
İngilizce:
O Children of Israel! call to mind the (special) favour which I bestowed upon you, and fulfil your covenant with Me as I fulfil My Covenant with you, and fear none but Me.
Fransızca:
ô enfants d'Israël, rappelez-vous Mon bienfait dont Je vous ai comblés. Si vous tenez vos engagements vis-à-vis de Moi, Je tiendrai les miens. Et c'est Moi que vous devez redouter.
Almanca:
Kinder Israils! Entsinnt euch Meiner Gaben, die ICH euch gewährt habe, und erfüllt das von Mir Auferlegte, dann erfülle ICH das euch von Mir Versprochene, und habt Ehrfurcht Mir gegenüber!
Rusça:
О сыны Исраила (Израиля)! Помните милость, которую Я оказал вам. Будьте верны завету со Мной, и Я буду верен завету с вами. Меня одного страшитесь.
Arapça:
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَوْفُوا بِعَهْدِي أُوفِ بِعَهْدِكُمْ وَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun!
Diyanet Vakfı:
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vadettiklerimi vereyim. Yalnızca benden korkun.

veâminû bimâ enzeltü müṣaddiḳal limâ me`aküm velâ tekûnû evvele kâfirim bih. velâ teşterû biâyâtî ŝemenen ḳalîlâ. veiyyâye fetteḳûn.
Türkçe:
Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkâr eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.
İngilizce:
And believe in what I reveal, confirming the revelation which is with you, and be not the first to reject Faith therein, nor sell My Signs for a small price; and fear Me, and Me alone.
Fransızca:
Et croyez à ce que J'ai fait descendre, en confirmation de ce qui était déjà avec vous; et ne soyez pas les premiers à le rejeter. Et n'échangez pas Mes révélations contre un vil prix. Et c'est Moi que vous devez craindre .
Almanca:
Und verinnerlicht den Iman an das, was ICH hinabsandte als Bestätigung dessen, worüber ihr verfügt, und seid nicht die ersten Kufr-Betreibenden ihm gegenüber. Und erkauft euch nicht mit Meinen Ayat einen minderwertigen Gegenwert, und handelt Taqwa gemäßMir gegenüber!
Rusça:
Уверуйте в то, что Я ниспослал в подтверждение того, что есть у вас, и не становитесь первыми, кто отказался уверовать в это. Не продавайте Мои знамения за ничтожную цену и Меня одного бойтесь.
Arapça:
وَآمِنُوا بِمَا أَنزَلْتُ مُصَدِّقًا لِّمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُوا أَوَّلَ كَافِرٍ بِهِ ۖ وَلَا تَشْتَرُوا بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلًا وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç paraya değişmeyin. Ancak benden korkun.
Diyanet Vakfı:
Elinizdekini (Tevrat'ın aslını) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin. Sakın onu inkar edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun.

velâ telbisü-lḥaḳḳa bilbâṭili vetektümü-lḥaḳḳa veentüm ta`lemûn.
Türkçe:
Hakkı bâtılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
İngilizce:
And cover not Truth with falsehood, nor conceal the Truth when ye know (what it is).
Fransızca:
Et ne mêlez pas le faux à la vérité. Ne cachez pas sciemment la vérité.
Almanca:
Auch vermengt nicht das Wahre mit dem für nichtig Erklärten, und verbergt nicht dasWahre, während ihr wisst.
Rusça:
Не облекайте истину в ложь и не скрывайте истину, тогда как вы знаете ее.
Arapça:
وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile hakkı gizlemeyin.
Diyanet Vakfı:
Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.

veeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte verke`û me`a-rrâki`în.
Türkçe:
Namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin; rükû edenlerle birlikte rükû edin.
İngilizce:
And be steadfast in prayer; practise regular charity; and bow down your heads with those who bow down (in worship).
Fransızca:
Et accomplissez la Salat, et acquittez la Zakat , et inclinez-vous avec ceux qui s'inclinent.
Almanca:
Und verrichtet ordnungsgemäß das rituelle Gebet, entrichtet die Zakat und vollzieht Ruku' mit den Ruku'-Vollziehenden!
Rusça:
Совершайте намаз, выплачивайте закят и кланяйтесь вместе с кланяющимися.
Arapça:
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.
Diyanet Vakfı:
Namazı tam kılın, zekatı hakkıyla verin, rüku edenlerle beraber rüku edin.

ete'mürûne-nnâse bilbirri vetensevne enfüseküm veentüm tetlûne-lkitâb. efelâ ta`ḳilûn.
Türkçe:
İnsanlara hayırda erginliği/dürüstlüğü emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
İngilizce:
Do ye enjoin right conduct on the people, and forget (To practise it) yourselves, and yet ye study the Scripture? Will ye not understand?
Fransızca:
Commanderez-vous aux gens de faire le bien , et vous oubliez vous-mêmes de le faire, alors que vous récitez le Livre ? êtes-vous donc dépourvus de raison ? .
Almanca:
Wollt ihr etwa den Menschen das gottgefällige Handeln gebieten und euch selbst (dabei) vergessen, während ihr die Schrift vortragt?! Begreift ihr nicht?!
Rusça:
Неужели вы станете призывать людей к добродетели, предав забвению самих себя, ведь вы же читаете Писание? Неужели вы не образумитесь?
Arapça:
۞ أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنسَوْنَ أَنفُسَكُمْ وَأَنتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Diyanet Vakfı:
(Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?

veste`înû biṣṣabri veṣṣalâh. veinnehâ lekebîratün illâ `ale-lḫâşi`în.
Türkçe:
Sabra ve namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
İngilizce:
Nay, seek (Allah's) help with patient perseverance and prayer: It is indeed hard, except to those who bring a lowly spirit,-
Fransızca:
Et cherchez secours dans l'endurance et la Salat : certes, la Salat est une lourde obligation, sauf pour les humbles,
Almanca:
Also helft euch mit Geduld und dem rituellen Gebet! Und gewiß, dies ist sicherlich schwer außer für die Ehrfürchtigen,
Rusça:
Обратитесь за помощью к терпению и намазу. Воистину, намаз является тяжким бременем для всех, кроме смиренных,
Arapça:
وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ ۚ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلَّا عَلَى الْخَاشِعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.
Diyanet Vakfı:
Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.

elleẕîne yeżunnûne ennehüm mülâḳû rabbihim veennehüm ileyhi râci`ûn.
Türkçe:
O ürperti duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.
İngilizce:
Who bear in mind the certainty that they are to meet their Lord, and that they are to return to Him.
Fransızca:
qui ont la certitude de rencontrer leur Seigneur (après leur résurrection) et retourner à Lui seul.
Almanca:
die sich sicher sind, daß sie ihrem HERRN begegnen und daß sie zu Ihm zurückkehren werden.
Rusça:
которые убеждены в том, что они встретятся со своим Господом и что они возвратятся к Нему.
Arapça:
الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلَاقُو رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَاجِعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O'na döneceklerini bilirler.
Diyanet Vakfı:
Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir.

yâ benî isrâîle-ẕkürû ni`metiye-lletî en`amtü `aleyküm veennî feḍḍaltüküm `ale-l`âlemîn.
Türkçe:
Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
İngilizce:
Children of Israel! call to mind the (special) favour which I bestowed upon you, and that I preferred you to all other (for My Message).
Fransızca:
ô enfants d'Israël, rappelez-vous Mon bienfait dont Je vous ai comblés, (Rappelez-vous) que Je vous ai préférés à tous les peuples (de l'époque).
Almanca:
Kinder Israils! Entsinnt euch Meiner Gaben, die ICH euch gewährt habe, und daß ICH euch den Menschen gegenüber auszeichnete.
Rusça:
О сыны Исраила (Израиля)! Помните о милости, которую Я оказал вам, а также о том, что Я возвысил вас над мирами.
Arapça:
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
Diyanet Vakfı:
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle aleme üstün kıldığımı hatırlayın.
Sayfalar
