Sayfa 183

veeṭî`ü-llâhe verasûlehû velâ tenâza`û fetefşelû veteẕhebe rîḥuküm vaṣbirû. inne-llâhe me`a-ṣṣâbirîn.

Türkçe:
Allah'a ve resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız, rüzgârınız kesilir. Sabredin; Allah sabredenlerle beraberdir.
İngilizce:
And obey Allah and His Messenger; and fall into no disputes, lest ye lose heart and your power depart; and be patient and persevering: For Allah is with those who patiently persevere:
Fransızca:
Et obéissez à Allah et à Son messager; et ne vous disputez pas, sinon vous fléchirez et perdrez votre force. Et soyez endurants, car Allah est avec les endurants.
Almanca:
Und gehorcht ALLAH und Seinem Gesandten und streitet euch nicht, damit ihr nicht versagt und eure Macht verloren geht. Und übt euch in Geduld! Gewiß, ALLAH ist mit den sich in Geduld Übenden.
Rusça:
Повинуйтесь Аллаху и Его Посланнику и не препирайтесь, а не то вы падете духом и лишитесь сил. Будьте терпеливы, ибо Аллах - с терпеливыми.
Arapça:
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ ۖ وَاصْبِرُوا ۚ إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ayrıca Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
Diyanet Vakfı:
Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

velâ tekûnû kelleẕîne ḫaracû min diyârihim beṭarav veriâe-nnâsi veyeṣuddûne `an sebîli-llâh. vellâhü bimâ ya`melûne müḥîṭ.

Türkçe:
İnsanlara çalım satarak, gösteriş yaparak yurtlarından çıkan ve Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır.
İngilizce:
And be not like those who started from their homes insolently and to be seen of men, and to hinder (men) from the path of Allah: For Allah compasseth round about all that they do.
Fransızca:
Et ne soyez pas comme ceux qui sortirent de leurs demeures pour repousser la vérité et avec ostentation publique, obstruant le chemin d'Allah. Et Allah cerne ce qu'ils font .
Almanca:
Und seid nicht wie diejenigen, die ihre Wohnstätten verlassen haben aus Übermut und Riyaa den Menschen gegenüber und damit sie von ALLAHs Weg abzuhalten. ALLAH ist dessen, was sie tun, allumfassend.
Rusça:
Не уподобляйтесь тем, которые горделиво вышли из своих домов, показывая себя перед людьми, и сбивали других с пути Аллаха. Аллах объемлет все, что они совершают.
Arapça:
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ خَرَجُوا مِن دِيَارِهِم بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۚ وَاللَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çalım atarak ve halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar ve Allah yoluna engel koyanlar gibi olmayın. Allah onların bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
Diyanet Vakfı:
Çalım satmak, insanlara gösteriş yapmak ve (insanları) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar (kafirler) gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.

veiẕ zeyyene lehümü-şşeyṭânü a`mâlehüm veḳâle lâ gâlibe lekümü-lyevme mine-nnâsi veinnî cârul leküm. felemmâ terâeti-lfietâni nekeṣa `alâ `aḳibeyhi veḳâle innî berîüm minküm innî erâ mâ lâ teravne innî eḫâfü-llâh. vellâhü şedîdü-l`iḳâb.

Türkçe:
Şeytan onlara, yaptıklarını süslü gösterip şöyle demişti: "Bugün size galip gelecek kimse yok, ben yanınızdayım." Fakat iki topluluk yanyana gelince iki topuğu üstüne çark edip şöyle dedi: "Ben sizden uzağım. Ben sizin görmediklerinizi görüyorum, ben Allah'tan korkarım. Allah'ın cezası çok şiddetlidir."
İngilizce:
Remember Satan made their (sinful) acts seem alluring to them, and said: "No one among men can overcome you this day, while I am near to you": But when the two forces came in sight of each other, he turned on his heels, and said: "Lo! I am clear of you; lo! I see what ye see not; Lo! I fear Allah: for Allah is strict in punishment."
Fransızca:
Et quand le Diable leur eut embelli leurs actions et dit : "Nul parmi les humains ne peut vous dominer aujourd'hui, et je suis votre soutien." Mais, lorsque les deux groupes furent en vue l'un de l'autre, il tourna les deux talons et dit : "Je vous désavoue. Je vois ce que vous ne voyez pas; je crains Allah, et Allah est dur en punition" .
Almanca:
(Und erinnere daran), als der Satan ihnen ihre Handlungen als schön erscheinen ließ und sagte: "Keiner unter den Menschen kann euch heute bezwingen und gewiß ich bin für euch ein Unterstützer." Doch als die beiden Gruppen aufeinander trafen, kehrte er auf seinen Fersen um und sagte: "Gewiß, ich sage mich los von euch. Ich sehe, was ihr nicht seht. Ich fürchte ALLAH." Und ALLAH ist hart im Strafen.
Rusça:
Вот сатана приукрасил для них их деяния и сказал: "Сегодня никто из людей не одолеет вас. Воистину, я буду по соседству". Но когда два отряда увидели друг друга, он повернул вспять и сказал: "Я не причастен к вам. Воистину, я вижу то, чего вы не видите. Я боюсь Аллаха, ведь Аллах суров в наказании".
Arapça:
وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَّكُمْ ۖ فَلَمَّا تَرَاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكُمْ إِنِّي أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ ۚ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şeytan, onlara amellerini güzel gösterdiği zaman, "Bu gün insanlardan size galip gelecek yoktur, ben de size yardımcıyım." demişti. Fakat iki tarafın karşı karşıya geldiği görününce arkasını dönüp kaçtı ve şöyle dedi: "Ben sizden kesinlikle uzağım. Ben sizin göremeyeceğiniz şeyler görüyorum ve ben Allah'dan korkarım. Ayrıca Allah'ın azabı çok çetindir."
Diyanet Vakfı:
Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de: Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve: Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi (melekleri) görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı şiddetlidir, dedi.

iẕ yeḳûlü-lmünâfiḳûne velleẕîne fî ḳulûbihim meraḍun garra hâülâi dînühüm. vemey yetevekkel `ale-llâhi feinne-llâhe `azîzün ḥakîm.

Türkçe:
İkiyüzlülerle kalplerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: "Bunları, dinleri aldatmış." Oysa Allah'a güvenip dayanan bilir ki, Allah Azîz ve Hakîm'dir.
İngilizce:
Lo! the hypocrites say, and those in whose hearts is a disease: "These people,- their religion has misled them." But if any trust in Allah, behold! Allah is Exalted in might, Wise.
Fransızca:
(Et rappelez-vous), quand les hypocrites et ceux qui ont une maladie au cœur [dont la foi est douteuse] disaient : "Ces gens-là, leur religion les trompe." Mais quiconque place sa confiance en Allah (sera victorieux)... car Allah est Puissant et Sage.
Almanca:
Als die Munafiq und diejenigen, in deren Herzen 1 Krankheit ist, sagten: "Ihr Din hat diese überheblich gemacht." Und wer Tawakkul ALLAH gegenüber übt, so ist ALLAH gewiß allwürdig, allweise.
Rusça:
Вот лицемеры и те, чьи сердца были поражены недугом, сказали: "Эти люди обмануты своей религией". Но если кто уповает на Аллаха, то ведь Аллах - Могущественный, Мудрый.
Arapça:
إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَٰؤُلَاءِ دِينُهُمْ ۗ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O sırada münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, (müslümanlar hakkında) "şu adamları dinleri aldattı" diyorlardı. Oysa her kim Allah'a tevekkül ederse bilsin ki, Allah galiptir, güçlüdür ve hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için), "Bunları, dinleri aldatmış" diyorlardı. Halbuki kim Allah'a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (Kendisine güveneni üstün ve galip kılacak O'dur. Yoksa orduların sayı ve techizat üstünlüğü değildir).

velev terâ iẕ yeteveffe-lleẕîne keferü-lmelâiketü yaḍribûne vucûhehüm veedbârahüm. veẕûḳû `aẕâbe-lḥarîḳ.

Türkçe:
Bir görseydin o küfre sapanları! Melekler canlarını alırken onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlardı: "Yangın azabını tadın."
İngilizce:
If thou couldst see, when the angels take the souls of the Unbelievers (at death), (How) they smite their faces and their backs, (saying): "Taste the penalty of the blazing Fire-
Fransızca:
Si tu voyais, lorsque les Anges arrachaient les âmes aux mécréants ! Ils les frappaient sur leurs visages et leurs derrières, (en disant) : "Goûtez au châtiment du Feu .
Almanca:
Und würdest du nur sehen, wenn die Kafir von den Engeln in den Tod befördert werden: sie schlagen ihnen auf die Vorder- und Rückenpartie und (sagen): "Kostet die Peinigung des Verbrennens!
Rusça:
Если бы ты видел, как ангелы умерщвляют неверующих. Они бьют их по лицу и по спинам со словами: "Вкусите мучения от обжигающего Огня!
Arapça:
وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُوا ۙ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vura vura ve "Tadın bakalım cehennem azabını!" diye diye canlarını alırken hallerini bir görmeliydin.
Diyanet Vakfı:
Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve "Tadın yakıcı cehennem azabını" (diyerek) o kafirlerin canlarını alırken onları bir görseydin!

ẕâlike bimâ ḳaddemet eydîküm veenne-llâhe leyse biżallâmil lil`abîd.

Türkçe:
"İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez."
İngilizce:
Because of (the deeds) which your (own) hands sent forth; for Allah is never unjust to His servants:
Fransızca:
Cela (le châtiment), pour ce que vos mains ont accompli." Et Allah n'est point injuste envers les esclaves.
Almanca:
Dies ist für das, was ihr euch erworben habt. Und gewiß ist ALLAH den Dienern in keiner Weise ein Unrecht- Zufügender."
Rusça:
Это - за то, что приготовили ваши руки. Воистину, Аллах не поступает несправедливо с рабами".
Arapça:
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu, sizin kendi ellerinizle meydana getirdiğiniz bir sonuçtur. Hiç şüphesiz Allah, kullarına hiçbir şekilde zalim biri değildir.
Diyanet Vakfı:
İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir.

kede'bi âli fir`avne velleẕîne min ḳablihim. keferû biâyâti-llâhi feeḫaẕehümü-llâhü biẕünûbihim. inne-llâhe ḳaviyyün şedîdü-l`iḳâb.

Türkçe:
Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin gidişi gibi. Allah'ın ayetlerini inkâr ettiler de Allah onları günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah Kavîdir, çok güçlüdür; azabı çok şiddetli yapandır O.
İngilizce:
(Deeds) after the manner of the people of Pharaoh and of those before them: They rejected the Signs of Allah, and Allah punished them for their crimes: for Allah is Strong, and Strict in punishment:
Fransızca:
Il en fut de même des gens de Pharaon et ceux qui avant eux n'avaient pas cru aux signes (enseignements) d'Allah. Allah les saisit pour leurs péchés. Allah est certes Fort et sévère en punition .
Almanca:
(Ihre Vorgehensweise) war wie die der Leute von Pharao und derjenigen vor ihnen: sie haben Kufr ALLAHs Ayat gegenüber betrieben, dann hat ER sie aufgrund ihrer Verfehlungen vernichtet. Gewiß, ALLAH ist allkraftvoll, hart im Strafen.
Rusça:
Таким же образом поступали род Фараона и те, которые жили до них. Они отвергли знамения Аллаха, и Аллах схватил их за грехи. Воистину, Аллах силен и суров в наказании.
Arapça:
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ ۙ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Tıpkı Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Allah'ın âyetlerini tanımadılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden tutuklayıverdi. Çünkü Allah çok kuvvetli ve azabı çok çetin olandır.
Diyanet Vakfı:
(Bunların gidişatı) tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidişatı gibidir. (Onlar da) Allah'ın ayetlerini inkar etmişlerdi de Allah onları günahları sebebiyle yakalamıştı. Allah güçlüdür. O'nun cezası şiddetlidir.
Sayfa 183 beslemesine abone olun.